• Ana Sayfa
  • Kadın
  • 🟣 25 Kasım’a Doğru | ‘Jin, Jiyan, Azadi’ sloganı ve gittikçe artan dijital şiddet

🟣 25 Kasım’a Doğru | ‘Jin, Jiyan, Azadi’ sloganı ve gittikçe artan dijital şiddet

Türkiye’de kadın hareketleri, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’ne hazırlanırken, İlke TV’ye konuşan Hivda ve Zahide, dijital şiddete karşı da ses çıkarmaya çağırdı.

🟣 25 Kasım’a Doğru | ‘Jin, Jiyan, Azadi’ sloganı ve gittikçe artan dijital şiddet
🟣 25 Kasım’a Doğru | ‘Jin, Jiyan, Azadi’ sloganı ve gittikçe artan dijital şiddet
Zilan Azad
  • Yayınlanma: 22 Kasım 2024 11:37
  • Güncellenme: 22 Kasım 2024 14:35

İstanbul’da 4 Ekim’de Semih Çelik’in Ayşenur Halil ve İkbal Uzuner’i öldürmesinin ardından birçok üniversitede kadın cinayetlerine karşı ses çıkarmak için eylemler düzenlendi. Ancak eylemler, “Jin, Jiyan, Azadî” (Kadın, Yaşam, Özgürlük) sloganı üzerinden hedef alınarak çeşitli grupların saldırılarına maruz kaldı.

“Jin, Jiyan, Azadî” sloganıyla gerçekleştirilen eylemler, ırkçı grupların şiddetli eylemleriyle karşı karşıya kaldı; üniversitelerde başlayan dalga, dijital medyaya yayıldı.

‘Jin, Jiyan, Azadî’ artık küresel bir feminist mücadele sembolü

Kürt kadınları tarafından ‘özgürlük manifestosu’ olarak kabul edilen slogan, İran’dan Hindistan’a, Avrupa’dan Latin Amerika’ya kadar uzanan geniş bir coğrafyada kadınların mücadelelerinde yankı buldu.

Hindistan’da on binlerce kadının öncülüğünde gerçekleşen protestolarda ‘Jin, Jiyan, Azadî’ pankartı…

Türkiye’de ise kadınların özgürlük taleplerini dillendirdikleri “Jin, Jiyan, Azadî” sloganı, artık bazı kesimler tarafından bir tehdit olarak görülmeye başladı.

25 Kasım’a hazırlık yapan iki feminist kadın Hivda ve Zahide, “Jin, Jiyan, Azadî” ve bu slogan etrafında büyüyen dijital şiddet üzerine sorularımızı yanıtladı.

Dijital şiddetle nasıl tanıştınız, üzerine düşünmeye, irdelemeye nasıl başladınız?

Hivda: Üniversitede, bir kadın çalışmaları kulübü kurduk. Kampüste toplumsal cinsiyet eşitliğinden bahsettiğimiz, kadınları dayanışmaya çağırdığımız bir kulüp. Oraya “Jin, Jiyan, Azad”‘ (Kadın, yaşam, özgürlük) sloganıyla pankart yazdık. İngilizce, Kürtçe, Arapça da yazdık. Daha sonra hem okulda hem de sosyal medyada bizi hedef göstermeye başladılar. Rektörlüğe fotoğraflarımızla birlikte mailler atıldı, ‘Bu insanlar okulda terör sempatizanlığı yapıyorlar’ dediler. Dijital şiddetle, okuldaki bu ötekileştirme çabasıyla tanıştım.

Geçtiğimiz haftalarda birkaç arkadaşım daha hedef gösterildi. X’deki (Sosyal medya platformu) büyük anonim hesaplar tarafından arkadaşlarımızın okulları, isimleri, fotoğrafları yani kişisel bilgileri paylaşıldı. İstanbul Üniversitesi’nden bir arkadaşımız fotoğrafıyla birlikte paylaşılarak “Bir de devlet üniversitesinde okuyorsun”, “Bunları hapse attıralım” cümleleriyle hedef haline getirildi. Bu paylaşım 1 milyondan fazla görüntülendi. Şimdi ailesi onu kısıtladığı için iki-üç haftadır okula gidemiyor. Diğer arkadaşım ise aile içi şiddete maruz kaldı, evine çağrıldı telefonu bilgisayarı elinden alındı. Zaten kadınlar hedef gösterilince direkt ailelerini arıyorlar, aile baskısıyla mücadeleden uzaklaştırmaya çalışıyorlar. Mücadeleyi sürdürmek için kadınları dayanışmaya çağırıyoruz.

ODTÜ’lü kadınların boyadığı Kadın Duvarı’ndan ‘Jin, Jiyan, Azadî’ yazısı silindi.

Çevrimiçi platformlardaki ‘erkeklik kültürü’ ve onların yaydığı kadın düşmanlığına yönelik tartışmalar sürüyor. Sizce bu nasıl yayılmaya başladı?

Zahide: Biraz fazla katmanı olan bir şeyden bahsediyoruz. Başta Reddit, 4chan gibi erkeklerin, oyuncu internet oğlanlarının vakit geçirdiği forumlarda, sitelerde küçük küçük büyümeye başladı. Zaten patriyarka dediğimiz şey her gün ve her yerde çeşitli şekillerde büyüyor. Bu platformlarda bir araya gelen erkekler, gerçeklikten kopuk, şiddeti ve sağcı görüşleri besleyen bir ortam yarattı.

Dünyada sağın yükselmesiyle birlikte, sosyal medyanın -özellikle X’in- bot hesaplar üzerinden manipülatif bir şekilde kullanıldığına şahit olduk. Trump, seçim döneminde bot hesaplarla büyük bir seçim kampanyası yürüttü. Bot hesaplar seçmen kitlesi yaratmaya yönelik kullanıldı. Sonra farklı iktidarlar, bunu yavaş yavaş geliştirmeye başladı.

Bu sırada panelcilik ve ifşa etmek gibi konular popülerleşti. Jahrein denilen adamla biraz oluşmaya başlamıştı. Küfürbaz ve sertti; onlar zorbaydılar ve o zorba erkekliğin karşılığı faşizm oldu. Bugün, “Jin jiyan azadi” diyoruz. Bunun gibi feminist hareketten sesler yükselmeye başlayınca, bu erkekler, “feminazi” gibi terimlerle kadınları düşmanlaştırmaya başladı. Kadınların her hareketi, nefes alışları bile bir nefret unsuru haline getirildi.

Anonim ve sıfır takipçisi olan sosyal medya hesapları milyonlarca görüntülenme aldı. Sizce bu kadar çok etkileşimi nasıl alıyorlar?

Zahide: Etkileşim alan şey kadın düşmanlığı. Egemen olan düşünce bu.

Hivda: Ama tabi bir yandan bunu yalnızca kadın düşmanlığından kursalar bu kadar etki yaratmayacağını biliyorlar. Kürt düşmanlığı üzerinden de yapıyorlar. Çünkü böylece insanları hapishane tehdidiyle de korkutabiliyorlar. Genelde ‘Jin, Jiyan, Azadi’ topluluğundan kadınları buluyorlar.

Zahide: Bir de şöyle bir şey var, sağcı çevrelerden gençler bir kültür oluşturuyor. Mesela, Twitter’da insanların profillerinde ‘HDP, Kürt ya da Demirtaş’ gibi kelimeleri aratıyorlar. Böyle bir düşmanlık örgütlenmesi var. Başta sağcı grupların, yayıncıların ya da Discord gibi platformlardaki genç erkeklerin etkisiyle, sonrasında da ülkücü grupların açtığı ‘Toros’ hesapları gibi hesaplarla düşmanlık yayılıyor.

Hivda: Kadın mücadelesini de zayıflatmayı hedefliyorlar. Örneğin, son Kadıköy’deki 25 Kasım eylemine çağrı sırasında “Jin, Jiyan, Azadi” sloganı atıldığında birkaç kadın alandan ayrıldı. Bu slogan yeni değil, yıllardır “Jin, Jiyan, Azadi” diyoruz. Hindistan’da bile bilinen bir slogan. Ancak şimdi internet aramalarına “Jin, Jiyan, Azadi” yazıldığında ilk sıralarda “Bu söz kime ait?” gibi sorular çıkıyor. Bazı kadınlar şu an bu slogan atıldığında alandan ayrılıyor belki; ama ertesi gün tekrar gelecek. Bir süre sonra bu slogan yeniden birlikte atılmaya devam edilecek.

Örneğin, Fatma Altınmakas, Kürtçe biliyordu, Türkçe bilmediği için gittiği karakolda şikayetini ifade edemedi ve bu yüzden öldürüldü. “Jin Jiyan Azadî” sloganını dillendirmek Fatma Altınmakas’a olan bir borcumuz. Dijital şiddet şu an “Jin Jiyan Azadî” diyen kadınları hedef alıyor ama yarın hepimizin başına gelebilir.

Görsel: FII

Kadın mücadelesinin dünya genelinde ivme kazandığı bir dönemde, dijital dünyayı’ yani ‘yeni bir dünyayı’ konuşuyoruz. Birçoğumuzun bu dünyada, gerçek ya da kurmaca kimlikleri var. Sosyal medyada milyonlarca görüntülenme alan paylaşımları ve bunların propaganda aracı haline gelmesini konuştuk. Peki, kadın hareketi dijital dünyayı nasıl kullanıyor?  

Zahide: Biz mesela arkadaşlarımızı, yani yoldaşlarımızı ifşa ettiklerinde, bir an bile olsa kaygıya kapılmadık. Tek başımıza da değildik; dayanıştık ve ifşalara karşı yöntemler düşündük. Söylemlerin nereden yükseldiğini ve bizim ne yapabileceğimizi değerlendirdik.

Önce söylemi ve düşünceyi incelememiz gerekiyor. Konuştuğumuz şey aslında dijital dünya yani hayatımızda geçirdiğimiz her gün, aldığımız nefes. İktidarın söylemi ise ötekileştirme, düşmanlaştırma ve kontrol altına almaktan başka bir şey değil. Bunu da korkutarak yapıyor, “terör” diyor, seni korkutuyor.

Hivda: Hapise girersin, ailen seni reddeder’ diyor.

Zahide: Evet, hapse girmekle tehdit ediyor. Yani bir hissi tetikliyor ve o tetiklediği his korku: ‘Aileyi bozacaklar, ülkeyi bozacaklar’ diyorlar. Oysa sen bozuyorsun her şeyi zaten. Ben asgari ücretle hiçbir şeyi bozamam. Hiçbir şeyi bozamam ya!

Hivda: Kendi deneyimimden bahsedeyim. Genelde babalara ulaşarak tehdit ediyorlar. Bundan iki ay önce köydeki korucu, babamı aradı. Babama ‘Hivda senin kızın mı?’ diye sormuş ve ardından ‘Senin kızın yanlış yerlere gidiyor, yanlış şeyler yazıyor’ demiş. Böyle bir yolla babam üzerinden beni tehdit etmeye çalıştılar. Babam da beni arayıp dikkat etmem gerektiğini söyleyerek uzaklaştırmaya çalışıyor. Önce böyle deniyorlar; babaları arıyorlar. Bu tehditler kadınları mücadeleden uzaklaştırmaya yönelik. Şu anda eve kapatılan bir arkadaşımız var; sosyal medyadaki politik söylemleri yüzünden. Üniversite öğrencisi bir kadının telefonunu, bilgisayarını dahi elinden aldılar. Bizi böyle vazgeçirmeye çalışıyorlar ama biz vazgeçmiyoruz.

Zahide: Vazgeçmiyoruz.

Hivda: Biz vazgeçmeyeceğiz, o da vazgeçmeyecek. Bunu her seferinde dile getiriyoruz.

Zahide: Bilgisayarını geri alabildi, notlara düşülsün.

Hivda: Evet, çünkü direnenler kazanacak…

Dijital alanların ekonomik ve siyasi açıdan güçlü kişilerin elinde olması nasıl bir sonuca yol açıyor? ‘Dijital şiddetin’ yaygınlaşması, erkek şiddetiyle her alanda mücadele eden feminist harekete nasıl yeni bir sorumluluk getirdi?

Zahide: Mesela Twitter şu an Elon Musk denilen adamın elinde. Bunlar hep devletlerin elinde olan şeyler ve dijitalde kendimizi güvenceye almanın yolu kesinlikle oralardan onlara daha fazla iktidara güç vermek değil.

Hivda: Mesela İstanbul Üniversitesi’ndeki örgütsüz bir arkadaşımız, hayatında yalnızca iki eyleme katıldığı halde şu an ‘Başıma ne gelir?’ diye korkuyor. Türkiye’de artık sosyal medyada yazdığımız fikirlerimiz yüzünden doğrudan yargılanıyor olmamız kişileri korkutuyor. Biz de diyoruz ki, sosyal medyada çok kişiye ulaşacak evet ama ilk önce gel bunu sokakta birlikte söyleyelim. Sokakta daha güçlüsü olacak, çünkü bireysel olarak değil; bir kitle olarak söyleyeceğiz.

Zahide: Kamusal ve özel alanın iç içe geçtiği bir ortamda, her paylaşılan saldırıya açık. Yolda yürürken sana dair bir şey göremiyorlar ama Twitter’ına bakıyorlar senin politik bir tweetin var, bir bakıyorlar gece üçte aşk acın var ya da ne bileyim oturduğun mekan, zevklerin hepsi orada var. Kamusal bir alana dönüşüyor orası bu yüzden saldırıya daha açık.

Bizim dayanışma, güç, hayata dair bir şeyler hissetmek ve bunları değiştirebileceğimizi düşünmek gibi hisleri uyandırmamız gerekiyor. Böyle hislerle birbirimizle temas kurmamız gerekiyor. Çünkü iktidarın gücüyle bizim gücümüz çok farklı. İktidarın gücü sadece bizim güçlerimizi denetimde tutmaya yarayan bir şey. Onun tek nüktedir olduğu şey bu. Bizim gücümüz ise hayata dair, bizim gücümüz her şeye dair. Üreten biziz diyoruz bir kere… Aşkı da üreten biziz, emeği de üreten biziz. Oturduğumuz, şurada içtiğimiz her şeyi üreten biziz. İktidarın bildiği bir şey değil bu. Onun tek mekanizması bunları kontrol altına almak ve bu hisleri öldürmek. Burada incelleri, sosyal medya çetelerini vurgulayabilirim. Onlar sadece öldürmeyi biliyor. Biz yaşamaya ve yaşatmaya çağırıyoruz.

Benim yaşadığım hayatı bana tanımlıyor. Diyor ki, ‘sana terör saldırıyor’ Yok bana terör saldırmıyor. Bana 30 bin liralık kira saldırıyor, bana erkek şiddeti saldırıyor, LGBTİ+ düşmanlığı saldırıyor. Ya da Türkiye’ye saldıran yok ama bizim hayatımıza saldırıyorlar. Bunları bilerek birbirimizle dayanışma kurmak önemli. İktidar insanların hedef gösterilmesine olanak tanırken, bizim, sözlerimizle insanları yaşamı paylaşmaya, birlikte mücadele etmeye ve üretmeye çağırmamız gerekiyor. Çünkü bizi koruyacak olan, birbirimizi savunacak olan yine bizleriz.

Hivda: Jin, jiyan, azadî’ sloganı atanlar düşman değil; patriyarka ve kapitalizm düşman. Bizi yaşatmayan şey burada içemediğimiz bir bardak çay…

Zahide: İkbal ve Ayşenur’un katili, Semih Çelik ve onun bulunduğu ‘incel’ gruplarıdır. Bu gruplar, sosyal medya forumlarında katledilen kadınların fotoğraflarını DM olarak birbirlerine atacak kadar ahlak çöküşü içinde. Bu ergen oğlanlar hayatlarında AKP dışında bir şey görmemiş ve adeta yaşamla temasları kopmuş durumda. Bunların görmediği bir şey daha var; hayat var ya.

Feministler, erkek şiddetine karşı dayanışma, avukat ve psikolog gibi destek ağları sunuyor. Dijital şiddete maruz bırakılan kadınlar için de benzer ağlar var mı? Bu alanda ne gibi bir yol kat edildi?”

Zahide:Feminist örgütler, çeşitli açıklama ve dayanışmayla dijital şiddete karşı önlemler alıyor. Kadın Savunma Ağı olarak, tüm kadınları birbirimizi kollamaya çağırıyoruz. Dijital alandaki bilgilerimizin kolaylıkla toplanabildiği ve bize saldırı olarak kullanıldığı bir dünyada, birbirimize sahip çıkmak daha da önemli hale geldi.

Zahide, sözünü “Biz, muhafazakar ailelerin isyankar çocuklarıyız” diye sürdürüyor. Gülüyoruz ve devam ediyor:

“Evet, dijital şiddet bir suç. Bir kadın taciz edildiği için polise gittiğinde, polis bu kadınları ciddiye almıyor ve geri çeviriyor. Dolayısıyla, dijital alanda da şiddete karşı birbirimizi güçlendirecek olan bizleriz. Dijital alanlar, feminist hareket için yeni bir kamusal alan olarak görülüyor. Şu an bu alanlarda bizi tekil olarak hedef göstermeleri daha kolay olsa da yılmayacağımızı ifade etmek istiyoruz. Siber zorbalıkla, mücadele eden kadınlar üzerinde yıldırma politikası uygulanıyor. Ancak biz, genç kadın kitlesi olarak temas kurmanın ne kadar önemli olduğunu biliyoruz. Birbirimize destek olmamız, korkunun ötesine geçmemizi sağlıyor. Bu nedenle, dijital alanı da bir örgütlenme alanı olarak kullanmaya devam ediyoruz.

Ayrıca Kürtçenin bir suç unsuru sayılması da çok ciddi bir politik tutumdur. Bizim yaşadığımız hakikate ve dünyaya karşı yaptıkları çok büyük bir kıyımdır. Biz bununla da mücadele edeceğiz ve bununla mücadele ederken ‘biz’ olmanın ne demek olduğunu, ‘yaşamanın’ ne demek olduğunu hatırlayacağız.”

Görsel: UN Women

 25 Kasım’a giderken dijital şiddete dair sizden bir cümle kurmanızı istersek…. 

Zahide: Yılmıyoruz, direniyoruz. ‘Biz birbirimize sahip çıkıyoruz’ derken bunu bir slogan olarak değil, gerçek bir dayanışma olarak söylüyoruz. Günlük hayatımızda her yerde, ister sosyal medyada, kampüste, sokakta, işyerinde ya da evde olsun, hep bir mücadele içindeyiz. Kız kardeşliği yaşayarak öğreniyoruz ve dijital şiddete karşı da aynı dayanışma ruhuyla ilerliyoruz.

Hivda: Dijital şiddete asla göz yummayacağız. Gerekirse avukat, psikolog gibi destek mekanizmaları kurarak arkadaşlarımızı asla yalnız bırakmayacağız. Bunu kadın çalışmaları kulüplerinde, okullarda ve çeşitli platformlarda açıkça ifade ediyoruz. Birlikte mücadele ediyoruz çünkü hayatı ve özgürlüğü istiyoruz.

Bu memlekette suçlu olmak var bir de güçlü olmak var. Biz buradaki güçlü tarafız. Düzenleri batsın, biz yaşayacağız. Her şeye rağmen, kadınları yaşatacağız. Jin, Jiyan, Azadi demeye devam edeceğiz. Ekonomik şiddete, aile içi şiddete, dijital şiddete ve diğer tüm şiddet türlerine karşı birlikte mücadele edelim. Dayanışalım, çözüm burada. Başka türlü olmayacak.

Hivda: Birbirimizin çaresiyiz.

Zahide: Birbirimizin çaresi!

Hivda: Bu üçünü de yazıya ekleyelim.

Zahide: Yalnız yürümeyeceksin.

Hivda: Benim en sevdiğim o: Yalnız yürümeyeceksin!