Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu İlke TV’de yayınlanan Konuşma Zamanı programında Dilek Odabaş ve Kemal Avcı’nın sorularını yanıtlıyor.
Ahmet Davutoğlu,Kürt sorununun tarihsel bağlamını ve Orta Doğu’daki parçalanmanın kökenlerini anlattı. Avrupa tarihinin Orta Doğu’ya kıyasla çok genç olduğunu belirten Davutoğlu, Mısır, Mezopotamya, Levant ve Anadolu gibi bölgelerde asırlar boyunca oluşmuş çok kültürlü, çok mezhepli ve çok etnisiteli şehir yapılarının bulunduğunu söyledi.
Davutoğlu, 1517’den 1917’ye kadar Orta Doğu’da büyük savaş yaşanmadığını hatırlatarak bölgenin son yüzyılda maruz kaldığı krizlerin temel nedeninin Sykes-Picot düzeni olduğunu ifade etti:
“Orta Doğu’ya bir harita çizildi, Sykes-Picot. Bir Fransız ve bir İngiliz diplomatın çizdiği harita yüzünden iç savaşlar ve devletler arası savaşlar yaşandı. Ankara Antlaşması’yla biz güney sınırımızı belirledik ama diğer ülkeler İngiliz-Fransız sisteminde bölündü.”
Son yüzyılda yaşanan acıların ardından siyasetçilere ve entelektüellere büyük bir sorumluluk düştüğünü vurgulayan Davutoğlu, Oxford ve Londra Üniversitelerinde yaptığı konuşmalara da atıfla, şu sorunun sorulması gerektiğini belirtti:
“Bu yüz yılda ne yaşadık ki bu kadar acı yaşandı ve şimdi ne yapmalıyız ki gelecek nesiller bu acıyı yaşamasın? Bu parçalanmayı rehabilite etmeden jeopolitik güvenlik hatları oluşturmak zor.”
Davutoğlu, Orta Doğu’nun ekonomik bütünlüğünün de dağıldığını söyleyerek örnek verdi:
“Gaziantep, Maraş, Halep; Halep-Musul hattı İpek Yolu üzerinden bir ekonomik havzaydı. Birbirinden koparıldı. Şimdi bize düşen, bunları nasıl birleştireceğimizdir.”
Davutoğlu bölgeye dair üç yol olduğunu belirtti. İlkinin haritaları yeniden çizmek olduğunu söyleyen Davutoğlu, bunun felaket getireceğini ifade etti:
“Suriye’yi dörde, Irak’ı üçe bölmek; Türkiye’den, İran’dan parçalar koparmak… Bu çok daha büyük acılar getirir. Saddam bunu yapmaya kalktı, Kuveyt’e saldırdı; akıbeti ortada.”
Çözüm önerisini ise şöyle açıkladı:
“Benim teklif ettiğim çözüm şudur: Sınırlara saygı gösterelim. Ama sınırlar esnetilmeli.”
Davutoğlu, yaptığı değerlendirmede Türkiye’deki Kürt meselesinin Suriye’deki gelişmelerden bağımsız ele alınamayacağını söyledi. Öcalan’ın 1999’a kadar Suriye’de kaldığını hatırlatan Davutoğlu, “Demek ki Suriye’de mesele çözülmeden Türkiye’de çözmek kolay değil” dedi.
Davutoğlu, Suriye’de devrim süreci başladığında dönemin başbakanına, ayrıca Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye çözüm önerilerini içeren mektuplar gönderdiğini belirtti. “Bir sorunla yüzleşmek zorundaysanız erteleyemezsiniz” diyen Davutoğlu, bölge ülkelerinin kendi iç ihtilaflarını bölge dışına taşımamasının ilkesel bir tutum olduğunu ifade etti.
“İki ordunun olduğu yerde çatışma kaçınılmaz”
Suriye’de çözülmesi gereken ilk başlığın ortak güvenlik yapısının kurulması olduğunu söyleyen Davutoğlu, mevcut ordunun toplumsal temsiliyete sahip olmadığını savundu:
“Beşar Esed’in ordusu alt kademede sünnilerin, üst kademede ise tamamen Nusayrilerin olduğu bir yapıydı. Kürtler ise tamamen dışlanmıştı. Yeni bir ordu kurulacaksa Sünni, Alevi, Türkmen, Arap, Kürt ve Dürzilerin tüm kademelerde yer aldığı bir ulusal ordu olmalı.”
SDG’nin bu yapıya nasıl entegre edileceğinin kritik bir konu olduğunu söyleyen Davutoğlu, çözüm için ikinci başlığın “ulusal uzlaşı” olduğunu ifade etti.
“Toplantılar Washington’da değil, Ankara’da yapılmalı”
İsrail’in Suriye’de etnik ve mezhebi çatışmaları körüklemeye çalıştığını söyleyen Davutoğlu, Türkiye’nin misyonunun bunun tam tersini yapmak olduğunu belirtti:
“Sünnilere, Alevilere, Kürtlere, Dürzilere, Araplara aynı mesafede durmak gerekir. Şam yönetimiyle SDG arasındaki, Araplarla Kürtler arasındaki toplantıların Washington’da, Paris’te yapılmasından rahatsızım. Bu toplantılar İstanbul’da, Ankara’da yapılmalı.”
Suriyeli Kürtlerin Türkiye ile tarihsel, toplumsal ve akrabalık bağlarına işaret eden Davutoğlu, “Onlara potansiyel düşman gibi bakamazsınız” dedi.
“Barış için müdahil olmalısınız”
Dışişleri Bakanlığı döneminde Salih Müslim ile Ankara’da yapılan görüşmeleri hatırlatan Davutoğlu, “Barış için tarafların iradesiyle bu süreçlere ev sahipliği yapmalısınız” dedi.
Davutoğlu, Suriye’nin barış denkleminin merkezinde olduğunun altını çizerek, “Türkiye bu konuda çekingen davranmamalı” ifadelerini kullandı.
Davutoğlu, Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye politikasında yeni bir diplomatik çerçeveye ihtiyaç olduğunu söyledi. Bölgedeki kaygıların giderilmesinin yolunun “mekik diplomasi” olduğunu belirten Davutoğlu, Ankara’nın hem Şam hem de Rojava yönetimi ile diyalog kurması gerektiğini vurguladı:
“Gidip Şam’la Rojava arasında mekik diplomasisi yaparsınız ya da onları buraya çağırırsınız ve dinlersiniz. Konuşmakta hiçbir yanlışlık yok.”
“Sınırımızda İsrail’in yanında duran bir paramiliter güç görmek istemiyoruz”
Davutoğlu, Türkiye – SDG ilişkilerine dair şunları söyledi:
“Biz sınırımızda İsrail’in yanında bir paramiliter güç görmek istemiyoruz. Herhangi bir başka küresel gücün denetiminde askeri bir varlık da istemiyoruz. Türkiye’ye müzahir olmayan hiçbir küresel güçle, bizimle konuşmadan temas kurmayacaksınız.”
Şam’a: “Kürtleri, Alevileri, Dürzileri sisteme entegre etmek devletin görevidir”
Davutoğlu, Şam yönetimine de açık bir çağrı yapılması gerektiğini belirtti:
“Türkiye çok ağır bedeller ödedi; milyonlarca mülteciyi ağırladı. Biz Suriye’de Arap ağırlıklı ve Sünni ağırlıklı çatışma yaratacak yeni bir yapı istemiyoruz. İstikrarlı bir Suriye istiyoruz. Sizin göreviniz Kürtlerin, Alevilerin, Dürzilerin sisteme entegre olmasını sağlamaktır.”
“Merkezi komutaya sahip bir ordu kurulmalı”
Suriye’nin geleceğinde en kritik başlığın ordu yapılanması olduğunu söyleyen Davutoğlu, şu öneriyi sundu:
“Merkezi komutaya sahip, herkesin eşit şekilde yükselebildiği, Kürt’ün de, Alevi’nin de, Türkmen’in de komutan olabildiği bir ulusal ordu kurulmalı. Yerel hassasiyetler sebebiyle bazı bölgelerde –örneğin Süveyda’da– yerel polis yapılanmalarına alan açılabilir.”
“Türkiye tehdit algısını abartmamalı, öz güveni yüksek olmalı”
Suriye’deki Kürt nüfusun Türkiye’deki gibi ülke geneline yayılmadığını, belirli bölgelerde yoğunlaştığını hatırlatan Davutoğlu, Ankara’nın bu durumu tehdit olarak görmemesi gerektiğini söyledi:
“Suriye’de Kürtlerin sahaya yayılımı Türkiye gibi değil. Bu nedenle Suriye’de oluşacak yeni bir yapı Türkiye için otomatik bir tehdit değildir. Türkiye’nin bu konuda öz güveni yüksek olmalı.”
Güncelleniyor…




