Geçici Şam Hükümeti ile SDG arasında 10 Mart’ta imzalanan ve Esad sonrası “yeni bir Suriye” için kapsamlı bir çözüm çerçevesi sunan anlaşma, uygulanma takvimi olan yıl sonuna yaklaşırken gündemde kalmaya devam ediyor.
10 Mart 2025’te Şam’da Geçici Şam Yönetimi Başkanı Ahmed Şara ile Suriye Demokratik Güçleri (SDG) Genel Komutanı Mazlum Abdi arasında varılan 8 maddelik mutabakatın hayata geçirilmesi noktasında, sahadaki gelişmeler aradan geçen 9 ayda zaman zaman durma noktasına gelen yavaş bir ilerlemeyi işaret ediyor.
Şara ile Abdi arasında varılan bu mutabakat maddeleri son süreçte, Ankara’daki hükümet çevrelerinin de -belki de Geçici Şam Yönetimi’nden- daha sık bir biçimde dile getirdiği, SDG’nin yeni oluşturulacak Suriye ordusuna entegrasyonunun yanı sıra bir dizi sosyal, ekonomik ve siyasi içeriklere sahip.
Suriye’de 61 yıllık bir despotizm döneminin ardından “yeni bir Suriye’ye” kapı aralamayı tahayyül eden bu maddeler siyasi katılım, Baas döneminde tanınmayan Kürtlerin anayasal hakları, Suriye’nin tamamını kapsayan bir ateşkes, yeni kurulacak devlete kurumsal entegrasyon, 14 yıllık savaş boyunca yerinden edilenlerin dönüşü ve toplumsal barış gibi temel maddeler içeriyordu.
Anlaşmada, yürütme komitelerinin “yıl bitmeden uygulanmaya geçmesi” hedefi karara bağlanmıştı.
Şam için bu anlaşma, devlet otoritesinin yeniden tesisi, haritanın tek merkezden yönetilmesi ve özerk yapıların dağıtılması anlamına geliyor.
Geçici Şam Yönetimi’ne göre 10 Mart, bir güç paylaşımı değil, dağınık bir ülkeyi “tek merkezde” toparlama hamlesi.
SDG ise aynı satırları, aynı kalın çizgilerle görmüyor. Mazlum Abdi ve İlham Ahmed’in açıklamalarına bakıldığında anlaşmanın, “ademi merkeziyetçi” bir yaklaşımla Suriye’nin demokratikleşmesi için bir “zemin” olduğu vurgulanıyor.
Yani SDG, mutabakatın kendi varlığını ve yerel yönetimlerin asgari düzeyde özerkliğini koruyacağı bir geleceğe kapı araladığını düşünüyor.
10 Mart: Sadece askeri bir anlaşma mı?
Şam ile SDG arasındaki mutabakata dair Geçici Şam Hükümeti siyasi ve toplumsal öneriler içeren maddeler konusunda somut adımlar atmak yerine büyük ölçüde SDG’nin “orduya” entegrasyonu başlığını önceliyor.
Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi ise temsilcileri ve komiteleri aracılığıyla 10 Mart Anlaşması’nın “tüm maddeleriyle” hayata geçirilmesi gerektiğini vurgulamayı sürdürüyor.
Anlaşmanın önerdiği maddelerin uygulanması için, imzaların atılmasından bir hafta sonra, 17 Mart’ta varılan bir “ek mutabakatla” Şara ile Abdi arasındaki mutabakatı denetleyecek bir komite oluşturulmuştu.
El Cezire’ye konuşan kaynaklar, Geçici Şam Hükümetinin, SDG ile yapılan anlaşmayı tamamlamak için 5 üyeden oluşan bir komite kurduğunu bildirmişti.
Başkanlığını eski Deyrizor Valisi Hüseyin es-Selame’nin yapacağı belirtilen komitenin çalışmalarına dair şu zamana dek somut bir adım atılmadı. Ahmed Şara tarafından mayıs ayında Genel İstihbarat Servisi Başkanı olarak atanan ve eski bir HTŞ’li olan Hüseyin es-Selame 10 Mart Mutabakatı’nın “mimarı” olarak biliniyor.
17 Mart’ta alınan karara göre, Şam tarafından görevlendirilen komite ile Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi arasında yapılacak toplantılarda ekonomik, siyasi ve askeri konuları inceleyecek uzman “alt komitelerin” oluşturulması öngörülüyordu.
Halep’teki Kürt mahallelerine yönelik mutabakat
10 Mart Mutabakatı çerçevesinde 1 Nisan’da SDG ve Şam yönetimi, Halep’teki Kürt mahallelerinin güvenliğini Şam yönetiminin genel güvenlik güçlerine devredilmesi ve savaş rehinelerinin karşılıklı olarak serbest bırakılması konusunda anlaştığını duyurdu.
Buna göre Şeyh Maksud ve Eşrefiye’de Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’ne bağlı Asayiş (iç güvenlik) güçlerinin bölgede varlığını koruyarak Şam Yönetimi İçişleri Bakanlığı’na bağlanması konusunda uzlaşıldı.
Anlaşmanın ardından SDG Genel Komutanı Mazlum Abdi, Al-Monitor’dan Amberin Zaman’a verdiği kapsamlı röportajda bu anlaşmayla imza altına alınan “Halep modelinin” ülke geneline yayılabileceğini belirterek, “Bu model anayasada güvence altına alınmalı. Yerel yönetime dayalı bir sistem istiyoruz ve bunu Şam ile görüşüyoruz” dedi.
Abdi, anlaşmanın geçici olduğunu vurgulayarak, “Nihai anlaşmaya kadar yerel güvenlik asayiş güçlerinde olacak. Okullarımız ve belediyelerimiz kalacak. Tutuklama olmayacak, rehine değişimi yapılacak” ifadelerini kullandı.
Tişrin Barajı’nda ateşkes ve anlaşma
Kuzey ve Doğu Suriye’de Fırat Nehri üzerinde bulunan Tişrin Barajı ve çevresinde Esad rejiminin devrilmesinin ardından Suriye Milli Ordusu (SMO) güçlerinin saldırılarından kaynaklı 8 Aralık 2024 tarihinden itibaren çatışmalar yoğunlaşmıştı.
Saldırıların ardından bölge halkı baraj çevresinde nöbete başladı.
Stratejik önemdeki Tişrin Barajı için 12 Nisan’da SDG ile Şam arasında anlaşmaya varıldı.
10 Mart’a entegre bir mutabakat olduğu belirtilen anlaşmaya göre, 2015’te IŞİD’den kurtarıldığından beri güvenliğini SDG’nin sağladığı barajı, Şam yönetimine bağlı güçlerin koruması yönünde uzlaşıldı.
Barajın yeniden tam kapasiteyle işletilmesi ve bakım faaliyetlerinin yürütülmesi amacıyla, Şam yönetimi ile Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nden oluşan ortak bir yönetim ve teknik komite kurulmasına karar verildi.
Tişrin Barajı’na yönelik anlaşmanın imzalandığı gün SDG Genel Komutanı Mazlum Abdi, 12 Nisan’da Şam heyetiyle gerçekleştirdiği görüşmede, Tişrin Barajı’nın askeri saldırılardan korunması ve yerinden edilenlerin geri dönüş süreci gibi başlıkları gündeme aldı.
Aynı toplantıda, 10 Mart tarihinde imzalanan anlaşmanın hayata geçirilmesi için çalışacak komisyonun üyeleri de belirlendi.
Kuzey ve Doğu Suriye ile Şam arasında ‘merkezi sınav’ anlaşması
10 Mart Mutabakatı bağlamında varılan uzlaşılardan biri de ‘merkezi sınav’ anlaşmasıydı.
8 Haziran’da varılan mutabakata göre, Kuzey ve Doğu Suriye’de Eğitim ve Öğretim Komitesi, bölgedeki öğrencilerin sınav sistemine dahil edilmesi konusunda Geçici Şam Yönetimine bağlı Eğitim Bakanlığı ile yaptığı iki günlük görüşme sonucunda 6 madde üzerinde anlaşma sağladı.
Sınav sisteminin öğrencilerin tamamını kapsaması konusunda şu maddeler üzerinde anlaşma sağlandı:
1- 14 Haziran 2025’te yapılması planlanan sınavlar, tüm öğrencileri kapsamasının alt yapısının hazırlanması için 21 Haziran 2025 tarihine ertelenmiştir.
2-Kuzey ve Doğu Suriye’de sınavların güvenli bir şekilde yapılmasını izlemek üzere geçici ortak izleme komiteleri kurulacaktır.
3- Bölgenin çeşitli yerlerinden sınava katılacak öğrencilerin kayıt işlemlerinin yapılması geçici ortak merkezlerin kurulması kararı alındı.
4- Kayıtlar 11 Haziran 2025 günü başlayacak, 17 Haziran 2025 tarihinde tamamlanacak.
5-Bölge dışından gelecek öğrencilerin ulaşımlarının kolaylaştırılması için gerekli tedbirler alınacaktır.
Eğitim ve Öğretim Komitesi Kamışlo, Haseke, Rakka, Deyrizor, Tabka ve Kobani’de gerçekleştirilecek olan sınavların sorunsuz tamamlanması için ulaşım da dahil her türlü tedbirin alınacağını belirtti.
10 Mart Mutabakatıhangi maddeleri içeriyordu?
Şara ve Abdi arasında imzalanan anlaşmanın birinci maddesinde “Tüm Suriyelilerin siyasi süreç ve devlet kurumlarındaki temsil ile katılımının, etnik ve dini kimliklerine bakılmadan garanti altına alındığı” belirtiliyordu.
İkinci maddede ise “Kürt toplumu, Suriye devletinin ayrılmaz bir parçası” olarak tanınıyor ve “yurttaş olma hakları dahil, tüm anayasal hakları” garanti altına alınıyor.
Anlaşmanın bu ilk iki maddesi kritik. Zira , 61 yıllık Baas döneminde yurttaş olma hakları ellerinden alınan Kürtler başta olmak üzere Suriye’de tüm kimliklerin “eşit yurttaşlık hakları” ve yeni kurulacak devletteki temsiliyetleri bu iki maddede zikrediliyor.
Üçüncü maddede “Suriye topraklarının tamamında ateşkes sağlanacaktır.” vurgusu yer alıyor. Bu, 14 yıllık savaş boyunca yaşanan insani trajedilerin sona ererek Suriye’de barış ikliminin tesisi anlamına geliyor.
Bu anlaşmayla ülkede SDG kontrolü altındaki zengin petrol ve gaz sahalarının kontrolü yeni kurulacak yönetimin kontrolünde olacağı taahhüt ediliyor. Ki, bu madde de Suriye’nin kaynaklarının ayrımsız tüm Suriyeliler tarafından eşit paylaşımı demek.
SDG’nin kontrolünde birçoğu kapalı sınır kapıları ve IŞİD savaşçılarının tutulduğu cezaevleri de yer alıyor. 2014 sonrası Suriye halkları için bir tehdit olan IŞİD, içinden geçilen süreçte de bu “özelliğini” koruyor ve bu cezaevlerinin güvenliği söz konusu tehdidin büyümemesi için hayati önemde.
Yapılan anlaşmayla SDG, “Suriye’nin güvenliği ve birliğine yönelik her türlü tehditle mücadelede” Geçici Şam Yönetimi ile ortaklaşmayı taahhüt etti. 10 Mart Mutabakatı’nın bu maddesine göre de SDG, asayiş güçlerini de içeren askeri mevcudiyetiyle “yeni Suriye’nin” güvenliği için önemli bir aktör.
Anlaşma aynı zamanda yerlerinden olan Suriyelilerin, evlerine geri dönüşünün sağlanması başlığını da içeriyor.
Yedinci maddede ise Suriyeliler arasında anlaşmazlık tohumları ekmeyi amaçlayan nefret söylemi ve ayrılık çağrılarının reddedilmesi niyetini vurguluyor.
Suriye’de 8 Aralık sonrası Aleviler başta olmak üzere farklı dini ve etnik kimliklere yönelik saldırılar ve mevcut “geçici yönetimin” selefi-cihatçı kökeni, bu maddenin uygulanmasını, barış içinde bir arada yaşayacak bir Suriye için hayati önemde kılıyor.
Sekizinci ve son maddeyse, kurulacak komitelerin anlaşmanın 2025 sonuna kadar hayata geçirilmesi için çalışmasını içeriyor.



