15-16 Haziran 55’inci yılında: İşçilerin talepleri bugün de güncel

15-16 Haziran, Türkiye’de işçi sınıfının toplumsal ve siyasal bir güç olarak tarih sahnesine çıktığını kanıtladı.

15-16 Haziran 55’inci yılında: İşçilerin talepleri bugün de güncel
15-16 Haziran 55’inci yılında: İşçilerin talepleri bugün de güncel
Haber Merkezi
  • Yayınlanma: 14 Haziran 2025 15:59
  • Güncellenme: 14 Haziran 2025 21:55

Türkiye işçi sınıfının tarihindeki en büyük ve etkili protestolardan biri olan 15-16 Haziran 1970 Büyük İşçi Direnişi, 55’inci yılında.

Dönemin Adalet Partisi (AP) hükümetinin, Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nu (DİSK) tasfiye etmeye yönelik antidemokratik yasalarına karşı Kocaeli ve İstanbul’un fabrikalarından sokaklara taşan bu direniş, işçi sınıfının sendikal gücü ve kararlılığını gözler önüne serdi.

Türkiye’nin değişen sosyo-ekonomik yapısı ve işçi grevleri 

1960’lar, Türkiye’nin sanayileşme sürecinin hız kazandığı, köyden kente göçün artmasıyla yeni sosyolojik yapının oluşmaya başladığı ve işçi sınıfının hem nicel hem de nitel olarak büyüdüğü bir dönemdi.

1961 Anayasası, işçilere grev ve toplu sözleşme hakkı gibi önemli kazanımlar sağlamış, ancak bu haklar kağıt üzerinde kalmıştı. 1963’teki Kavel Grevi, işçilerin bu hakları fiilen hayata geçirmek için mücadele etmeye hazır olduğunu göstermiş ve DİSK’in 1967’de kuruluşuna zemin hazırlamıştı.

DİSK, Türk-İş’in sermaye ile uzlaşmacı çizgisine karşı sınıf sendikacılığı anlayışını benimseyerek işçiler arasında hızla büyüdü.

Bu dönemde, Singer ve Gamak gibi fabrikalarda Türk-İş’ten DİSK’e geçiş için yapılan grevler, işçilerin Türk-İş’in sendikal anlayışına kaşı tepkilerini yansıtıyordu.

1969’da Şerif Aygün’ün yaşamını yitirdiği Gamak grevi, sınıf hareketinin önünde ‘sert bir süreç’ olduğunu ortaya koydu.

Ancak bu yükseliş ve DİSK’in büyüyen etkisiyle, işçilerin kendi hakları için bağımsız bir şekilde örgütlenmesini sağlarken, AP hükümetinin tepkisini çekti.

Büyüyen sendikal harekete ‘yasa önlemi’ 

15-16 Haziran Direnişi’nin fitilini ateşleyen olay, AP hükümetinin, CHP’nin de desteğiyle, 274 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Yasası ile 275 sayılı Sendikalar Yasası’nda yaptığı değişiklikler oldu.

11 Haziran 1970’te Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’ın onayıyla yürürlüğe giren bu değişiklikler, işçilerin sendika seçme özgürlüğünü kısıtlıyor ve sendika değiştirmeyi zorlaştırıyordu.

Yeni yasa, bir sendikanın toplu sözleşme yapabilmesi için iş kolundaki işçilerin en az üçte birini üye yapmasını şart koşuyordu. Bu, açıkça DİSK’i tasfiye etmeyi ve Türk-İş’in tek sendika hegemonyasını güçlendirmeyi amaçlayan bir hamleydi.

Hükümet, “sendika bolluğunu ortadan kaldırmak” gibi bir gerekçeyle, işçilerin anayasal haklarını elinden almaya çalışıyordu.

Çarklar durdu, sokaklar işçilerin 

14 Haziran 1970’te, DİSK’in Merter’deki binasında yapılan toplantıda, Kemal Türkler’in “İşçiler durursa dünya durur!” sözleriyle söz konusu yasaya direniş kararı alındı.

15 Haziran sabahı, İstanbul, Kocaeli, Gebze ve diğer kentlerdeki 200’e yakın fabrikada yaklaşık 150 bin işçi şalterleri indirdi.

Fabrikalar boşaldı, bacalar tütmedi ve işçiler, “Anayasa çiğnenemez!” ve “DİSK kapatılamaz!” sloganlarıyla sokaklara döküldü.

İstanbul’un Anadolu ve Avrupa yakalarında üç koldan yürüyüşe geçen işçiler, Gebze’den Kadıköy’e, Levent’ten Taksim’e kadar sokakları doldurarak taleplerini yükseltti.

Protestolar sadece DİSK üyesi işçilerle sınırlı kalmadı, Türk-İş’e bağlı bazı işçiler de fabrika kapılarını zorlayarak direnişe katıldı.

Bazı fabrikalarda patronlar, işçilerin DİSK’lilerle birleşmesini engellemek için kapıları kilitledi. Buna rağmen, işçiler üretim durdurarak protestolara destek verdi.

16 Haziran’da protestolar daha da büyüdü. Polis ve asker barikatları, işçilerin kararlılığı karşısında kaldırılmak zorunda kaldı.

Ancak bu süreçte, gösterilere açılan ateş sonucu Yaşar Yıldırım, Mustafa Bayram ve Mehmet Gıdak adlı işçiler hayatını kaybetti. Yüzlerce işçi yaralandı, binlercesi işten atıldı ve sendika yöneticileri gözaltına alındı. Hükümet, protestoları bastırmak için İstanbul ve Kocaeli’nde sıkıyönetim ilan etti.

İşçilerin kazanımı: Yasa geri çekildi 

15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi’nin ardından Türkiye İşçi Partisi (TİP) ve daha sonra CHP’nin başvurusuyla Anayasa Mahkemesi, 9 Şubat 1971’de yasayı anayasaya aykırı bularak iptal etti.

Bu, işçilerin  somut bir kazanımıydı. 15-16 Haziran, aynı zamanda Türkiye’de işçi sınıfının toplumsal ve siyasal bir güç olarak tarih sahnesine çıktığını kanıtladı.

Ancak 15-16 Haziran, önemli eksiklikleri de ortaya koydu. DİSK yönetimi, işçilerin ‘yüzü sokağa dönük ruhundan’ çekinerek hareketi frenlemeye çalıştı ve sıkıyönetim ilanıyla protestolar sonlandırıldı.

15-16 Haziran’ın uzun vadeli etkileri, 1970’lerdeki sınıf hareketinin yükselişinde görüldü.

12 Eylül darbesi ve işçi mücadelesi 

Ancak 12 Eylül 1980 darbesi sonucu, DİSK’in kapatılması ve işçi haklarının geri alınmasıyla bu kazanımlar büyük ölçüde törpülendi. TİSK Başkanı Halit Narin’in “Şimdiye kadar işçiler güldü, şimdi gülme sırası bizde” sözleri, Narin şahsında patronların 12 Eylül’den duyduğu ‘mutluluğu’ gözler önüne seriyordu.

15-16 Haziran 1970’ten bu yana aradan geçen 55 yılda işçiler 1970’li yıllar boyunca 15-16 Haziran’ın kazanımlarıyla sendikal haklar konusunda önemli ilerlemeler kaydederken, bu kazanımlar 12 Eylül 1980 darbesi itibarıyla adım adım kaybedildi.

Dünyada neoliberalizm rüzgarlarının esmeye başladığı 1980’li yıllarda işçilerin karşısına özelleştirme politikalarının da çıkmasıyla güvencesizliğin boyutu artarken, sendikal örgütlenme hakkı ve grev neredeyse ‘yasadışı’ ilan edildi.

Mevcut sendika konfederasyonlarının da bu sorunlara yönelik politika üretememesi sonucu Türkiye’de sendikalı işçi sayısı tarihin en düşük sayısına geriledi.

Bugün, sendikasızlaştırma, taşeronlaştırma ve güvencesizleştirme politikalarıyla işçi sınıfı üzerindeki baskı artarken, 15-16 Haziran’ın ‘sendikal haklar’ talebi de güncelliğini koruyor.

15-16 Haziran’dan günümüze gelindiğinde, İzmir Belediyesi işlerinin grevi, KRT TV çalışanlarının ödenmeyen maaşları için gerçekleştirdiği protesto, Çiğli Belediyesi’nde işten atılan kadın işçilerin Ankara yürüyüşü, Queen tarım işçilerinin protestoları ve yaşanan birçok işçi protestosu bu güncelliği gözler önüne seren örnekler arasında.