• Ana Sayfa
  • Gündem
  • 301’den beraat eden Şebnem Korur Fincancı: Hem şaşkınım, hem içimize su serpildi

301’den beraat eden Şebnem Korur Fincancı: Hem şaşkınım, hem içimize su serpildi

Adli Tıp Uzmanı Prof. Dr. Fincancı, katıldığı bir Youtube programında kendi uzmanlık alanı olan işkence konusunda yaptığı yorumlar nedeniyle hakkında TCK’nın 301. maddesinden açılan davadan beraat etmesinin ardından ilk duygusunun “şaşkınlık” olduğunu ifade ederken davada “özellikle savcının” beraat istemesine dikkat çekerek, “Hem savcının beraat talebi çok kıymetli bence, hem de hakimin bu beraat talebini kabul edip bu karara varması hepimizin içine su serpti” dedi.

301’den beraat eden Şebnem Korur Fincancı: Hem şaşkınım, hem içimize su serpildi
Eylül Deniz Yaşar
  • Yayınlanma: 20 Şubat 2025 16:34
  • Güncellenme: 20 Şubat 2025 20:38

Hak mücadelesinin önde gelen isimlerinden Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı hakkında “TCK’nın 301. maddesine muhalefet” suçlamasıyla açılan davanın İstanbul 69. Asliye Ceza Mahkemesi’nde beraat kararıyla sonuçlanması hak mücadelesini yakından takip edenler için önemli bir karar olarak karşılandı.

Beraat kararının hemen ardından ulaştığımız Türkiye İnsan Hakları Vakfı üyesi ve önceki dönem başkanı Fincancı İlke TV’ye karara ilişkin ilk duygularını anlattı, kararın “insan hakları mücadelesi” açısından önemini değerlendirdi.

Son bir kaç haftadır yaşanan gözaltıları hatırlatan Fincancı, böylesi bir atmosferde beraat kararına ilk tepkisini “Öncelikle şaşırdığımı söylemeliyim. Ben kişisel olarak beklemiyordum, çünkü işkence çok tartışılan bir konu” sözleriyle özetlerken hem bu dava boyunca kendisinin yaşadığı hem de daha geniş ölçekte İstanbul Barosu gibi hakların korunması konusunda gerekli çabayı göstermeye gayret eden pek çok meslek ve emek örgütünün “itibarsızlaştırılması” girişimlerine ayrı bir parantez açarak beraat kararının önemine dikkat çekti.

“Bu kadar sert bir suçlamada beraat, o anlamda, hepimizi güçlendirir ve mücadelenin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gösterir bize” diyen Fincancı’nın beraat değerlendirmesinde en öne çıkan vurguları, insan hakları mücadelesinin haklılığı ve işkenceye karşı insanlık onurunun savunulmasının doğruluğu oldu.

Haklar mücadelesinin inişli çıkışlı yollarında yürürken karşılaştığı pek çok engebeye karşın edindiği bilimsel bilgi ve tecrübeleri insanlığın hizmetine sunmakta, kime yapılırsa yapılsın, kendi deyimiyle “adres sormadan” işkencenin karşısında ses yükseltmekte tereddüt göstermeyen Fincancı’nın “Bundan sonra sizi ne bekliyor?” sorusuna ikirciksiz verdiği yanıt ise:

“Biz mücadelemizden hiçbir zaman vazgeçmedik, bundan sonra da vazgeçmeyeceğiz” oldu.

Şebnem Korur Fincancı ile röportaj anımızdan bir ekran yakalamasında Fincancı’nın gülümseyen yüzü…

‘Haklılığımız mücadeleden vazgeçmemek gerektiğini hatırlatıyor’

“Hem savcının beraat talebi çok kıymetli bence, hem de hakimin bu beraat talebini kabul edip bu karara varması hepimizin içine su serpti öyle söyleyebilirim. İnsan hakları mücadelesi içinde olanlar, işkenceyle mücadele edenler ve işkence görenler açısından” diyen Fincancı kararın işkence gören insanların yaşadıklarını kamuoyuna anlatabilmeleri açısından da önemine işaret etti:

“O yüzden bu beraat çok kıymetli. Çünkü bütün işkence görenlerin aslında kaçınmasına neden olabilecek bir yargılama süreciyle karşı karşıya kalmıştık. Kendilerini fiade etmekten kaçınabilirlerdi. İşkence görenlerin muayenelerini yapan, tıbbi belgeleme süreçlerine katkı sunanların kaçınmasına neden olabilecek bir dava süreciydi.”

Fincancı hakkında verilen kararın içinden geçtiğimiz güncel süreç bakımından da önemine değinerek “İtibarsızlaştırma çok yaygın, özellikle de kurumlara dönük, özellikle de hakların korunması konusunda gerekli çabayı göstermeye gayret eden meslek örgütleri, emek örgütler, sürekli hedef olarak gösteriliyor” dedi.

 “Barolar Birliği’ne ya da İstanbul Barosu’na olduğu gibi sendikalarda, emek örgütlerinde de işleri için mücadele edenler, hakları için mücadele edenlerin hedef gösterildiğini, kriminalize edildiğini” belirten Fincancı:

O yüzden bu anlamda, daha sert bir suçlamadan beraat gelmesi hepimizi güçlendirir ve mücadelenin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gösterir bize. Aslında hiçbir şekilde bu mücadeleden vazgeçmememiz gerektiğini bir kez hatırlatıyor bize haklılığımız.”

Tabii biz mücadelemizden hiçbir zaman vazgeçmedik, bundan sonra da vazgeçmeyeceğiz.”

“İnsan hakları mücadelesi sürekliliği olması gereken bir mücadele. Hepimiz kendi onurumuz için bu mücadeleyi veriyoruz bir yandan da; tabii ki insanlık adına, diğer insanlar adına ama kendi onurumuzu da korumak için bu mücadelenin içindeyiz, insan olabilmenin gereği adına bu mücadelenin içindeyiz. O yüzden bizi güçlendiren bir karar bu, yaptıklarımızın doğruluğunu göstermesi açısından.”

“Gözaltı belleğinden bir kesit”- Fotoğraf: Erdoğan Alayumat

 ‘Asıl aşağılama işkence uygulamaktır’

 Türk Ceza Kanunu’nun 301. maddesinde düzenlenen, “Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Türkiye Büyük Millet Meclisini, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ve Devletin yargı organlarını alenen aşağılamak” iddiasıyla hakkında açılan ve kamuoyunda meşhur adıyla “301 davası” olarak bilinen davaların geneli hakkında “301’den davalar açılıyor ama sonuçları konusunda henüz bir karar verebilmiş değiller; ceza verilenler de var, beraat edenler de var” yorumunu yapan Fincancı, 4 Nisan 2024’te yaptığı açıklama gerekçe gösterilerek İHD Dersim Şube Eş Başkanı Gönül Sonbahar hakkında da 301 davası açıldığını ve Sonbahar’ın ilk duruşmada beraat ettiğini hatırlattı. Ancak Dersim’den gelen beraat kararına rağmen kendi davasında beraat beklemediğini söyleyen Fincancı şaşkınlığının gerekçesini şöyle açıkladı:

“İşkenceyle ilgili açılan davalar önemli, çünkü son dönemde özellikle siyasi otoritenin de işkenceyi olumlayan, meşrulaştırma çabası gösteren bir tutumu var. Dolayısıyla işkencenin tartışılması, hele ki bir yayın organında tartışılmasından çok memun olmayacakları muhakkaktır. Son dönemde yargının ciddi şekilde araçsallaştırıldığı koşullarda yargının da böyle bir karar verebilmesi olanağı yok diye düşünüyorduk doğrusu. Savcının beraat istemesi de oldukça ilginçti tabii ki.”

 Mahkemedeki beyanlarını yineleyen Fincancı “Asıl hakaret, asıl aşağılama işkence uygulamaktır. Çünkü işkence mutlak yasak, eğer işkence uygulanıyorsa aslında bizleri, Türkiye’deki bütün insanları aşağılama suçunu onlar işliyordur. Dilerim ki savcılar asıl onlar hakkında işlem yapsınlar” dedi.

‘Adres sormadan uzmanlığımı paylaşmak benim sorumluluğum’

301 davasına konu edilen ifadelerin geçtiği Youtube yayını hakkında bilgi veren Fincancı söz konusu işkenceyse “adres sormadan” uzmanlığını insanlığın faydalanması adına pek çok yayın kuruluşuyla paylaştığını söyleyerek hakkında dava açılmasına neden olan yorumlarını hangi bağlamda yaptığını şöyle açıkladı:

Burada bir yayın organında bir işkence olgusunu tartışmıştık biz. Bu işkence olgusunda fotoğraflar vardı, yayın organının paylaştığı. Ayrıca daha önce de bana iletilmişti, işkenceyle uğraşan, işkencenin tıbbi belgelemesiyle uğraşan biri olarak çok farklı görüşlerden, farklı alanlardan insanların işkence iddiaları benim önüme geliyor ister istemez. Kimi zaman avukatlar yönlendiriyor, kimi zaman kişilerin kendileri, kimi zaman vakıf yada İnsan Hakları Derneği üzerinden ulaşıyorlar. Ben de hiçbir şekilde, adres sormadan aslında, kim görüş isterse görüşümü sunuyorum.”

 Fincancı, 301 davasına suçlama konusu yapılan ifadeleri hakkında bilgi verirken, Youtube yayınında söylediği tüm ifadeler içinden özellikle Abu Ghraib ve Guantanamo üzerine konuştuğu bir paragraflık bir bölümün alındığına dikkat çekti:

“O paragraftaki ifadelerimde tartıştığım konu özellikle işkence görüntülerinin sosyal medyada paylaşılmasıyla yürütülen bir tehdit faaliyeti tartışmasıydı. Abu Gharib ve Guantanamo’dan hatırlayacaksınız özellikle sorumlular tarafından fotoğraflar servis edilmişti, Çok korkunç fotoğraflar görmüştük -ki ben o olguların bir kısmını muayene ettim sonra, bundan yaklaşık 20 yıl önce. Dolayısıyla o tartışmayı almış 301’e; sanki ben Türkiye Cumhuriyeti’ne hakarette bulunmuşum, aşağılamışım gibi bir tablo yaratmaya çalışmış. Ama ilk başta Terörle Mücadele Şubesi benim terör örgütü propagandası yaptığımı iddia ederek hakkımda souşturma başlatıldığını ifade etmişti. Ona dayanak bulamamışlar belli ki. Ama hakaret ettiğimi iddia etmişler.”

“İnsan Haklarıyla İnsandır” – Fotoğraf: Erdoğan Alayumat

‘Neyle suçlarlarsa suçlasınlar işimi yapmaya devam edeceğim’

“Yaptığım çalışmalar kendim için değil, insanlık adına yapılmış çalışmalar. Bu bilgileri kendim için biriktirmedim” sözleriyle işkencenin belgelenmesi konusunda yılların emeğine dayanan uzmanlığını paylaştığı için 301 gibi ağır bir suçla yargılanan Adli Tıp Uzmanı Fincancı, işkence iddiası ile kendisine başvuran kişilerin siyasi aidiyetleriyle hiçbir zaman ilgilenmediğini ve kime uygulanırsa uygulansın işkencenin “mutlak yasak” olduğu ilkesiyle hareket ettiğini vurguladı:

“İnsan hakları mücadelesi içinde olan biri olarak ve işkencenin mutlak yasak olduğu ilkesinden hareketle işkenceye uğrayan kim olursa olsun, işkence göremeyeceği bilinci üzerinden davranmak ve eğer işkence iddiasını doğrulayan bulgular varsa bunları paylaşmak benim sorumluluğum zaten, bir hekim olarak, insan hakları mücadelesi yürüten biri olarak. Zaman zaman bu başvuruların ait olduğu iddia edilen alanlar üzerinden ben de damgalanabiliyorum hatta ya da suçlanabiliyorum böyle bir konuda görüş bildirdiğim için. Bu olguda da öyleydi; fotoğraflarda bir takım bulgular vardı. Aslında fotoğraftan bir bütüne dair söz kurmaktan kaçınırız ama genel olarak neler yapılması gerektiğini, nasıl bir yol izlenmesi gerektiğini ifade ederiz. Ama bu fark etmez; ne kadar suçlanırsam suçlanayım ben her zaman işkencenin varlığını belgeleme işimi yapmaya devam edeceğim, devam ediyorum.”

Şebnem Korur Fincancı beraat etti