Türkiye siyasi tarihinde önemli bir dönemeç olarak görülen, HDP’li siyasetçilere yönelik 4 Kasım 2016’da gerçekleşen ve “siyasi darbe” olarak anılan operasyonun üzerinden dokuz yıl geçti. Süreç, çözüm sürecinin sona erdirilmesi, dokunulmazlıkların kaldırılması ve HDP eş genel başkanlarının tutuklanmasıyla şekillendi.
Halkların Demokratik Partisi (HDK) Eşsözcüsü ve bu süreçte dokunulmazlığı kaldırılan HDP milletvekillerinden Meral Danış Beştaş, 4 Kasım sürecini MA’ya değerlendirdi. Sürecin öncesinde ve sonrasında yaşananları anlatan Meral Danış Beştaş, Barış ve Demokratik Toplum Süreci’nde gelinen aşamada kayyım politikalarından hala vazgeçilmediğine vurgu yaptı.
➤ İlgili haber: 4 Kasım 2016: Türkiye siyasetinde kırılma noktası
2014 yılının Ekim ayında özellikle Kobani’nin kuşatılması üzerine siyasal ve toplumsal açıdan ciddi bir gerilim oluştuğunu hatırlatan Meral Danış Beştaş, “Kürt halkı dünyanın her yerinde ve tabi Türkiye’de de Kobanê ile dayanışma eylem ve etkinliklerini gerçekleştirdi. Ardından süreçte gelgitler yaşansa da süreç esas itibari ile devam etti. Arından gerçekleşen ve o dönemin en önemli dönemeçlerinden birisi ise 7 Haziran seçimlerine gitmeden önce yapılan 28 Şubat Dolmabahçe Deklarasyonu açıklandı. Süreç artık inişli çıkışlı devam ediyordu. Ardından 5 Nisan 2015 tarihinde ise Sayın Abdullah Öcalan ile bir görüşme yapıldı ve daha sonra hiçbir şekilde görüşme yapılamadı. Sayın Öcalan’a yönelik bir tecrit uygulaması başladı. Sonrasında Kobanê’nin özgürleşmesi ile birlikte o dönem Türkiye’nin de farklı açıklamaları hafızalarımızda yerini koruyor. Ardından 7 Haziran seçimleri öncesinde aslında sürecin bittiği ‘Süreci buzdolabına kaldırdık’ denilerek ilan edildi. 7 Haziran seçimleri ise önemli bir diğer dönemeç oldu. O seçimlerde yüzde 10’un üzerinde oy aldı partimiz ve maalesef seçimlerden sonra çatışmalı bir süreç başladı” diye konuştu.
‘Tam anlamıyla bir darbeydi’
Seçimlerden sonra yaşanan çatışmalı sürece de işaret eden Meral Danış Beştaş, “Tekrar Çözüm Süreci bozuldu ve Ceylanpınar’da evlerinde öldürülen polislerle beraber bunlar Çözüm Süreci’nin bitirilmesine gerekçe yapıldı. Ardından 20 Temmuz Suruç katliamı yaşandı. Ardından 10 Ekim Ankara Gar Katliamı ve 1 Kasım seçimlerine geldiğimizde aslında tam anlamıyla bir darbe dönemi yaşanıyordu. 4 Kasım 2016 tarihine gelmeden önce böyle bir siyasi süreç vardı. Tabii şuraya işaret etmek gerekir ki; 30 Ekim 2014 tarihinde bir Çöktürme Planı deşifre oldu. Bir yandan Çözüm Süreci devam ederken bir yandan da tasfiye amaçlı bir Çökertme Planı’nın olduğu ortaya çıktı. Ardından 4 Kasım 2016 tarihinde ise bu Çöktürme Planı doğrultusunda HDP’ye yönelik bu süreç iktidar tarafından örüldü. Bunula beraber de abluka dönemine işaret etmek lazım. Çok büyük olaylar yaşandı. Birçok merkezde çatışmalar yaşandı ve siviller yaşamını yitirdi” ifadelerini kullandı.
‘Hukuksuzluk meşrulaştırılmaya çalışıldı’
Türkiye’de 4 Kasım sonrası yaşanan çoklu krizlerin birbiriyle ilintili olduğunu belirten Meral Danış Beştaş, şöyle devam etti: “4 Kasım’da dokunulmazlıklar, Anayasa değişikliği ile kaldırıldı. Bu karar çok önemli bir süreç olarak tarihe not düştü. Bir partinin eş genel başkanları ve milletvekilleri gözaltına alındı ve milletvekillikleri devam ettiği halde Meclis’te anayasa değişikliği yapıldı. Bu Anayasa değişikliği referanduma sunuldu. Bu son 1 yıllık sürece gelene kadar aslında bunun etkilerini hayatın her alanında görüyoruz. Cumhurbaşkanlığı adaylığı yapmış ve bir partinin eş genel başkanları alındıktan sonra bu hukuksuzluk meşrulaştırılmaya çalışıldı. Yine bugün Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarının uygulanmaması da 4 Kasım ile başladı aslında. Bunun yanında yine Gezi tutukluları ile başladı. Bunun yanında sadece Kürt halkına değil, Türkiye halklarına yönelik de hukuksuzluklar bu şekilde devam etti. Elbette en ağırı partimize ve Kürt halkına yönelikti. En önemlisi ise hukukta, yargı ve demokratik siyasette bir gedik açıldı ve bu normalleştirilmeye çalışıldı. Bununla beraber artık milletvekilleri, genel başkanlar da gözaltına alınabilir gibi bir normalleştirme durumu vardı. O dönem ben milletvekiliydim ve her gün bir milletvekilimiz bir yerde gözaltına alınıyordu. Yine yargılamalarda ‘Demirtaş kararı’ çıktı ve uygulanmadı. Üçüncü karara kadar geldik. Figen başkanımızın evinin kapıları kırıldı. Bu yönüyle 4 Kasım Türkiye siyasetinde çok önemli bir dönemeçtir.”
‘İlk adım o dönemin siyasi aktörlerinin bırakılması olmalı’
Gelinen aşamada sürecin güçlendirilmesi ve 4 Kasım darbesinin etkilerinin azaltılması açısından atılacak adımlara, açığa çıkan taleplere de işaret eden Meral Danış Beştaş, şunları söyledi: “İlk atılacak adım, o dönemin siyasi aktörlerinin serbest bırakılmasıdır. Yani Figen Yüksekdağ, Selahattin Demirtaş, Semra Güzel, Bekir Kaya, Leyla Güven ve Selçuk Mızraklı’ya kadar bir bütün olarak siyasetçilerin serbest bırakılması gerekiyor. Yine atanan kayyımların geri çekilmesi gerekiyor. Bugün 10 belediyemizde halen kayyımlar var ve toplumsal güvenin inşa edilmesi için demokratik siyaset yürütenlerin cezaevinde tutulmaması gerekir. Dolayısıyla halkında bize sahada en çok sorduğu soruların başında bu konular yer alıyor. Tabii ki, bunların yanında demokratik entegrasyon yasalarını da komisyon çalışmalarımız doğrultusunda sunacağımız öneriler ile çıkarmamız gerekiyor. Bu kapsamda demokratik siyaset alanının özgürleşmesi en önemli çıkış yoludur. Dolayısıyla topyekûn özgürlük ve demokratikleşme gerekiyor.”

                				
                            


