96 Yıl arayla iki ‘Çerkes Güzeli’ ve ‘Türklük’
Kuban Kural 9 Aralık 2025

96 Yıl arayla iki ‘Çerkes Güzeli’ ve ‘Türklük’

1929 yılı “Türk” ulusunun “Türk” ırkının “Türk” modernleşmesinin zirveleri zorladığı yıllar. Modernleşmeyi şekilden ibaret sayan bir bakış açısının, kadın bedeni üzerinden kendisini batı merkezlerine ispat etme çabasında olduğu dönemler…

Cumhuriyet Gazetesi 1929 yılında organize etmeye başladığı Türkiye Güzellik Yarışmalarıyla bu konuda da öncülüğü yapıyor, Türk entelijansiyasının gündemini de bu yarışmalar meşgul ediyor.

Böyle bir atmosferde 1932 yılında gerçekleştirilen Ulusal Güzellik Yarışmasında Keriman Halis Türkiye (pardon Türk) güzeli seçilerek aynı yıl Belçika Spa şehrindeki Dünya güzellik yarışmasına katılıyordu.

Belçika’daki yarışmanın zorlu elemelerinden geçen Keriman Halis sonunda Dünya güzeli seçilerek yurda döndü. Büyük bir şaşaa ile karşılanan Keriman Halis’i dönemin gazeteleri, entelektüelleri, yazı ve haberleriyle göklere çıkartırken, paşalar ve eşleri onun onuruna çay partileri, yemekli balolar düzenliyordu. O kadar sıkıntının içinde “Türk” evladı dünyaya güzelliğini kadın bedeni üzerinden ispat etmiş ve Türk ırkını onurlandırmıştı. Mustafa Kemal karşılaştıkları bir yemekli organizasyonda onu överek “Türk Irkının soylu güzelliği” ni gündem etmişti.

Keriman Halis Ece

Keriman Halis öyle gündem olmuştu ki ülke dışında Türk kadınına örnek olmakla görevlendirilerek kamusal görevlere koşuldu. Paris, Kahire, Berlin, Şikago ve Atina gibi başkentlerde Türk kadınını temsilen çeşitli davetlerde boy gösterdi.

Ancak Kahire’ye yaptığı seyahat esnasında yaşanan bir olay bütün akışı tersine çevirdi. Türk ırkını temsil eden kadın figürün Türk olmadığı bir anda ortaya çıktı. Evet, soyadı kanunu çıkınca Atatürk tarafından “Ece” soyadıyla şereflendirilen Keriman Halis Türk değildi. Babası Balıkesir Manyas ilçesi Hacıosman Köyünden Ace sülalesinden bir Ubıh, Annesi Adapazarı Kayalar köyünden Bojnouoha sülalesinden Abaza idi. Kısaca Çerkes bir kadın Türk ırkını temsilen dünyada gündem olmuştu.

Kahire’de yaşayan Çerkeslerin kurduğu Çerkes Kardeşlik Birliği, nasıl olduysa Keriman Halis’in Çerkes olduğunu öğrenmiş ve Kahire seyahatinde onu ziyaret etmişti. Ziyarette çekilen resimler basına Çerkes Güzeli olarak servis edilince kızılca kıyamet koptu. Ülkenin milliyetçi aydınları (olmayanı var mıydı tartışılır) ve gazeteleri bir anda Keriman Halis Ece’nin aleyhine döndü. Öyle ki göklere çıkarılan Keriman Halis kısa bir sürede unutturuldu. Bugünün sosyal medya linçlerine taş çıkarır cinsten öyle şeyler yazıldı ki hakkında, 2012 yılına kadar hayatına devam eden Keriman Halis, o günleri soranlara dahi anlatmaktan imtina ederek (ya da sansürleyerek) bu dünyadan göçtü gitti.

Aradan geçti 93 yıl geçti

Keriman Halis’in Çerkes çıkması öyle gündem oldu ki 1933 yılından 1950 yılına kadar güzellik yarışmaları yapılmadı. Üstelik Mustafa Kemal talimatıyla…

Özel televizyonların açılmasıyla birlikte ülkede tekrar popüler kültürün alanı içinde varlık gösteren güzellik yarışmaları artık toplumsal gündemin baş sıralarında olmasa da kıyıda köşeye yer buluyor kendisine.

2025 yılında gerçekleştirilen Miss Universe Türkiye tacını kazanarak Türkiye’yi Tayland’da temsil eden Ceren Arslan’ın sahneye Çerkes kıyafetiyle çıktığı haberini görünce aklıma bir anda Keriman Halis Ece ve akıbeti geldi. Konuya hâkim birçok Çerkes de eminim benzer şeyleri düşünmüştür. Sosyal medyada ve haberin konu edildiği sitelerin yorumlarına baktığımızda Keriman Halis’in yasadıklarına benzer şeyleri Arslan’ın da yaşadığını görmek ülke adına oldukça üzücü.

“Türkiye’yi temsil ediyorsan Türksün” diyenlerle başlıyor yorumlar anayasa hatırlatmalarına kadar ilerliyor. Ceren Arslan’ın akıbetinin Keriman Halis Ece’ye benzememesini dileyerek, ülkenin geldiği durumu, özellikle Çerkesleri ilgilendiren boyutuyla değerlendirdiğimizde 93 yılın ardından ne ülke ne de Çerkeslerin pek bir yol kat edebildiklerini söyleyemeyiz.

“Çerkes Güzeli” imgesini besleyen bu tarz haber ve gelişmelerin, Çerkesleri madunlaştıran etkisini bir kenara bırakarak bazı gerçeklerin tekrar altını çizmemiz gerekiyor.

Çerkeslerin en folklorik/sembolik haline tahammülün dahi bu kadar zayıf olduğu bir atmosferde Çerkeslerin nasıl bir “buralı” olma tahayyüllerinin olduğunu tekrar gözden geçirmeleri gerekiyor.

İki yolları var;  ya en folklorik halleri ile var olmayı bile unutarak “Türkleşmeyi” sindirecekler ve yok olacaklar ya da kimliklerini önceleyen ama milliyetçilikten azade bir perspektifle siyaset sahnesinde yerlerini alacaklar. Kamusallaşacaklar ki görünür olsunlar. Kendilerini madunlaştıran görünürlüklerin ötesine geçerek, folklorik bir renk olmak yerine politik bir özne olmayı tercih edecekler…

Başka bir alternatifleri yok…

 

* ilketv.com.tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar İlke TV’nin kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.