Esenyurt Meydanı’nda kayyıma karşı miting

Sabah saatlerinde belediyeye kayyım atanması kararına karşı, Esenyurt Belediye binası önünde yapılacak olan miting, belediyenin abluka altına alınmasının ardından, Cumhuriyet Meydanı’na taşındı.

Esenyurt Meydanı’nda kayyıma karşı miting
Eylül Deniz Yaşar
  • Yayınlanma: 31 Ekim 2024 14:51
  • Güncellenme: 31 Ekim 2024 19:50

Kent Uzlaşısı ile 31 Mart yerel seçimlerinde Esenyurt Belediye başkanlığına seçilen Ahmet Özer’in tutuklanarak yerine kayyım atanması Esenyurt Meydanı’nda protesto edildi.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Esenyurt Cumhuriyet Meydanı’nda, “Sosyal medyada donenler hesaplarını gösteriyor. DEM Parti ve CHP meclisten çekilsin sine-i millete gidilsin diye. Bütün muhalifleri uyarıyorum, sine-i millet demek erken seçim değildir, AKP-MHP tuzağıdır. Bu tuzağa kimse kapılmasın. Biz erken seçim icin ne yapılması gerekiyorsa onu yapmaya mecburuz” dedi.

Esenyurt Cumhuriyet Meydanı’ndaki mitingde CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik, DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu da konuştu.

Ardından konuşan Özel, şunları söyledi:

“Bugün burada, Esenyurt Meydanı’nda Esenyurt’un tüm renkleri, Türk’üyle, Kürt’üyle, Laz’ıyla, Çerkes’iyle hangi etnik kökenden olursa olsun, Alevisi, Sünnisi hepsi omuz omuza. Esenyurt’un seçilmiş, iki kişiden birinin oyunu alarak seçilmiş belediye başkanına ve onun şahsında kendilerinin seçme hakkına sahip çıkan bütün Esenyurtluları yürekten kutluyorum. Bugün dün yaşanan büyük hukuksuzluklardan sonra Esenyurt Belediyesi’nin önüne bir çağrı yaptık. Ancak dün Esenyurt’un seçme hakkına el koyanlar kayyum eliyle belediye binasına binanın önündeki özgürlük alanına el koymaya kalktılar. Devletimizin polisini kanunsuz emirlerle o alanı küçültmeye sizi, bizi irademize sahip çıkarken güçsüz göstermeye kalktılar. Onlara verilecek cevap şuydu; geldik, il başkanımızla, diğer partilerin yöneticileriyle görüştük ve sordum. Dedim ki; Esenyurt’un en büyük alanı, meydanı neresi dedim. Burasını söylediler. Orayı dolduracağız dedim.

Burada bir ilk gerçekleşiyor. Meydanda bir siyasi partinin belediye başkanına yapılan bir haksızlık var ama meydanda biraz önce isimleri ayrı ayrı sayılan tüm siyasi partilerin bayrakları var, dayanışma duyguları var. Biraz önce DEM Parti’nin Sayın Eş Genel Başkanının dayanışma söylemlerini işittik. Kendisine eşlik eden grup başkanvekillerine, TİP milletvekillerine, EMEP milletvekillerine, Saadet, DEVA, Gelecek ve SOL Parti’nin il başkanlarına, yöneticilerine ilçe başkanlarına bu büyük dayanışma için yürekten teşekkür ediyoruz. Ayrıca yayınlamış oldukları açıklamalar beni arayarak bildirdikleri dayanışma duyguları ve yaptıkları, takındıkları kurumsal tutumlarla DEVA Partisi’nin Sayın Genel Başkanı Ali Babacan’a, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal’a, TİP Genel Başkanı Sayın Erkan Baş’a, EMEP’in Sayın Genel Başkanı Seyit Aslan’a, Gelecek Partisi Genel Başkanı Sayın Ahmet Davutoğlu’na ve kurumsal açıklamalarıyla güç veren Saadet Partisi’ne ve SOL Parti’ye yürekten teşekkür ediyorum.

‘Bu darbeye karşı dimdik ayaktayız’

Cumhuriyetimiz iki gün önce 101’inci yaşını kutladı. 101 yılda nice badireler atlattık. Darbeler, darbe girişimleri, terör saldırıları, demokrasimizi hedef alan nice olay yaşadık. Ama yıkılmadık. Karşımıza her türlü kötülüğü diktiler. Sinmedik, eğilmedik, teslim olmadık. Bugün de millet iradesine bir saygısızlık, bir hürmetsizlik eden iktidarın, onun büyük küçük, görünür görünmez ortaklarının hepimize karşı giriştikleri bu darbeye karşı dimdik ayaktayız. Biriz, birlikteyiz, hep beraberiz. Ahmet Özer bir akademisyen, profesör, bir kanaat önderi, bir bilim insanı, bir kamu görevlisi. Yıllardır bu görevleri yapıyor. Esenyurt’ta aday belirlenirken elbette bir siyasi parti o kentin sosyolojisini, o kentteki seçmenlerin tercihlerini dikkate alarak en doğru adayı belirlemek durumdadır. Böyle yaptık. Konuşarak, görüşerek, istişareyle ölçerek, biçerek yaptık. En sonunda Ahmet Özer’i sizlere arz ettik. İki kişiden birinin oyuyla, rekor oyla, Türkiye’nin en büyük ilçesini sizlerin oylarınızla Ahmet Hoca kazandı. Şimdi buradan ona Silivri’ye bir dayanışma alkışı yolluyoruz. Duymasını istiyorum; Ahmet Başkan Esenyurt Meydanı, on binler hep bir ağızdan haykırıyor, ‘Ahmet Başkan yalnız değildir’ diyorlar.

’10 yıl geriye kimin teröristlerle telefonlaştığına gidersek, AK Parti’de FETÖ terör örgütüne mensup olmayan 10 kişi kalmaz’

Dün yaşanan süreç tamamen hukuksuzluk, usulsüzlük, bir kumpasın tüm işaretlerini barındırmaktadır. Ahmet Başkan her sabah 08.30’da gittiği belediyeye, 08.30’da davet edilse ifade vermeye gidebilecekken sabah 05.00’te çilingirle kırarak evinin kapısına dayandılar. Eşi telaşla, korkuyla kapıyı açtı. Durumu izah etmek yerine ittirip geçtiler. ‘Müsaade edin, uyandırayım gelsin’ dedi. ‘Hayır’ dediler. Ahmet Özer’in yatak odasına gidip polisler kendisini bizzat uyandırdılar. Bunu bilerek yaptılar. Oradaki muamele, kötü, ahlaksız, kanunsuz muamele eninde sonunda bir kez daha bu milletin vicdanından dönecektir. Bunu bir kenara yazın. Yanında belediyeye aynı zamanda, eş zamanlı gittiler. Devlet dairesinin, devletin belediyesinin kapısını balyozla kırdılar. İçeri girdiler. Kapıda avukatlar yetişip, belediye meclis üyesi avukatlarımız yetişip, aramaya hakları olduğu için tanıklık etmek istediler, içeri alınmadılar. Ne evde avukat vardı ne belediyede. Ahmet Başkan’ı tutuklarken bu hukuksuzca temin edilen bazı evrakları, kitapları, dergileri kimin oraya koyduğunu bilmediğimiz, Ahmet Başkan’ın ilk kez gördüğü bir kitap taslağını bile tutuklanırken gerekçe diye gösterdiler. Ve tutuklama sırasında, ‘Onunla görüşmüş, bununla görüşmüş. 10 yıldır dinliyorduk’ diyor. ’10 yıldır terörle irtibatlı’ diyor. 10 yıl geriye kimin teröristlerle telefonlaştığına gidersek, AK Parti’de FETÖ terör örgütüne mensup olmayan 10 kişi kalmaz.

‘Ahmet Özer’in özelinde önce Esenyurt’un, sonra İstanbul’un, sonra Türkiye’nin iradesine ipotek koymaktır’

Diyor ki; ‘Sen Remzi Kartal ile belli sayıda telefon görüşmesi yapmışsın.’ Bir bakıyorsunuz, 2015 yılında Remzi Kartal ile o dönemin AK Parti Genel Başkan Yardımcısı, meclis başkanvekili, her ikisi de milletvekili, oturmuşlar yemek yemişler. Ya da geçtiğimiz seçim o zamanlar Munzur Üniversitesinden getirdikleri sosyolog gidip de adadan mesaj getirince onu okuyan öğretim görevlisi, Remzi Kartal ile sekiz buçuk saat görüşmüş. Remzi Kartal ile görüştü diye içeri atmaya kalkarsanız AK Parti’de de kimse kalmaz, yöneticiniz de kalmaz sizin. Bu meydanda, Esenyurt’ta konser verilmiş, şarkıcı gelmiş, konser vermiş. Bu şarkıcıyı getirmek ‘terör örgütüyle ilişkiymiş.’ Eğer o şarkıcının yaptığı iş terörse onu dinleyen Esenyurt Kaymakamı’nı ne yapacağız? Ne sanat ne siyaset ne yakınının ölümünde açılan taziye telefonu ne 10 yıl önceki telefon görüşmesi terörle ilişkilendirilemez. Ancak yapılan iş Ahmet Özer’in özelinde önce Esenyurt’un, sonra İstanbul’un, sonra Türkiye’nin iradesine ipotek koymaktır.

Çıkmışlar bilindik numaralarla, şafak operasyonlarıyla, FETÖ’den kalma kumpaslardan medet umarak Ahmet Özer’i görevinden uzaklaştırıyorlar. Bunlar dönüp diyorlar ki ‘Terör sorununu biz çözeceğiz ama Türkiye’de Kürt sorunu yoktur’ diyorlar. Buradan açıkça söylüyorum; bir ülkede bir sorun varsa sorunun sahibine sorulur. Eğer bir sorunun olup olmadığına o ülkede yaşayanlar değil de yönetenler karar veriyorsa o ülkede diktatörlük var demektir. Açıkça söylüyoruz, bir ülkede bir sorunu yaşayanlar sorunu söylüyor ve bu sorun tartışılıp çözülüyorsa orası demokrasi diye anılır. Ülkeyi yönetenler buna karar veriyorsa orası otokrasidir, orada otoriterler vardır ve o ülke demokrasi değildir. Bugün ‘Kürt sorunu yok’ diyenler, Esenyurt’ta yaptıklarıyla, kayyum politikalarıyla Kürt sorununun var olduğunu kendileri sadece Türkiye’ye değil bütün dünyaya ilan etmişlerdir.

‘Sen Recep Tayyip Erdoğan’ın Zekeriya Öz’üsün Akın Gürlek’

Ahmet Hoca’nın tutuklanacağını dün öğle saatlerinde Erdoğan açık açık söyledi. Yani kararı vermişler, talimatı vermişler. Şekil, şartı tamamlıyorlar. Biliyorsunuz Canan Kaftancıoğlu, Selahattin Demirtaş, Sözcü Gazetesi, Hrant Dink davasında as dediklerini asan, kes dediklerini kesen, sarayın talimatlarını yerine getiren biri vardı. Onun adı; seyyar giyotindi. Mahkeme mahkeme gezdirip adaleti katletirmişlerdi. Onun adı; adaletin celladıydı. Son görevi bakan yardımcılığıydı, siyasiydi. Bir telefonla ‘Bana İstanbul’da lazımsın’ diye devletin en tepesidekinden aldığı emirle koştu geldi ve dünkü operasyonu yönetti. Buradan sesleniyorum; Sayın Erdoğan’ın talimatıyla gelip de bu operasyonlara girişen Akın Gürlek, Zekeriya Öz’ü hatırlıyor musun?’ Ona da talimatı FETÖ veriyordu. Kumpas yapıyordu. Bıçağının iki tarafı da kesiyordu. Kibrinden yanına yanaşılmıyordu. Sonra günü gelince sıçan gibi kaçtı. Sen Recep Tayyip Erdoğan’ın Zekeriya Öz’üsün Akın Gürlek. Akın Gürlek, savcı değildir. Akın Gürlek, hukukçu değildir. Akın Gürlek vicdanı olmayan, aklı olmayan, hastane hastane sürünen mahkumları bile cezaya boğan ama Akın Gürlek, adliye adliye adalet katledilsin diye gezdirilen bir cellattır. Bu vicdansız, bu millete hesap verecektir. Söz veriyorum.”


Cumhuriyet Meydanı’nda yapılan mitingin ilk konuşmacısı DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları oldu.

Hatimoğulları konuşmasında şu ifadelere yer verdi:

“Türkiye’nin iç barışa ihtiyacı var. Burada Esenyurt halkının iç barışına, kent uzlaşısına bir saldırı yapıldı. Esenyurt’un seçilmiş belediye başkanına siyasi darbeyi asla kabul etmiyoruz. Kayyım, otoriter rejim demektir; seçilmiş değil, benim atayacağım memur yönetecek demektir. Biz kayyımı Van’dan, Hakkari’den biliyoruz. Türkiye’deki bütün demokrasi güçlerine sesleniyorum: Kayyım rejimine izin vermeyelim. Hukuku, demokrasiyi ayaklar altına alan kayyım rejimine karşı direnecek miyiz, değerli halkımız? Demokratik bir cumhuriyet için hep birlikte direneceğiz. Şu bilinsin ki, cumhuriyetin ikinci yüzyılında Türkiye’nin bütün farklılıklarıyla bir araya gelip demokratik cumhuriyeti kuracağız.”

Kürsüden, Sol Parti, EMEP, Gelecek Partisi ve Deva Partisi’nden katılımcıların mitinge katıldığı belirtildi. Destek veren siyasi partilere teşekkür edildi.  Tülay Hatimoğulları’ndan sonra sözü CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik aldı. Kısa bir konuşma yapan Çelik, ‘Türkiye erken seçime gitmeli’ çağrısında bulundu.

Tülay Hatimoğullları’nın ardından kürsüye İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu çıktı. İmamoğlu’nun konuşmasında şu ifadelere yer verdi:

30 yılı aşkındır birlikte yaşadığımız sevgili Esenyurtlu komşularım, hemşerilerim, hepinizi selamlıyorum. Bugün bir araya gelişimiz üzüntü vericidir; bu bir hak arama mücadelesidir. Bugün bu meydanda ülkemizin doğusundan batısına, Karadeniz’den Güneydoğu Anadolu’ya, Türk, Kürt, Alevi herkes burada. Esenyurt, sadece bir milyon insanın yaşadığı bir ilçe değil; koca bir yürektir.

Bir başka karanlık hamlenin peşinde koşan bir iktidarla karşı karşıyayız. Uzun yıllardır tanıdığım bir bilim insanını, tüm Esenyurt’un büyük desteğiyle seçtiği Ahmet Özer başkanımızı terörist ilan edip tutuklayarak Esenyurt’u kayyıma emanet ettiler. Seçildiğimiz günden beri sandıkta kaybettiklerini yargı aracılığıyla geri almak istemediler mi? Bugün de yaptıkları aynı şey. Milletin onlara vermediği koltuğa, siyasi yargı aracılığıyla ulaşmak istiyorlar. Bu kenti tahakküm altına almak istiyorlar. Ama yapamayacaksınız, yapamayacaksınız. Hukuk görüntüsü altında yaptıkları bu utanç verici uygulamaların altında kalacaklar. 

Bunlar yalanı, iftirayı yemek gibi yiyorlar. Ahmet Özer başkanımıza atılan iftiraların bir kısmını size anlatayım. Neymiş? Ahmet Özer başkanımızın terör örgütü bağlantısı kanıtı olarak ortaya konan iddiaları görseniz gülersiniz. O iddianameyi yazan derhal bir psikiyatra gitmeli. O iddianame akıldan, mantıktan uzaktır. Savcılık diyor ki, neymiş efendim, terör örgütüyle bağını gösteren en önemli telefon görüşmesi diye bir görüşme var. Mehmet Kaya adındaki vatandaşımızı arayıp taziye de bulunuyor, rahmetli bir anneye söylenmiş bir sözünden terör örgütü bağlantısı uydurmuşlar. Herhalde böyle bir hamleyi yapmak için hukuktan, gelenek ve göreneklerimizden hiç nasip almamış olmak gerekir.

Neymiş efendim, Çözüm Süreci heyeti ile İmralı’da yapılan toplantıda Ahmet Özer’in adı geçiyormuş. Birileri onun hakkında “çözüm sürecine katkı sunabilir” dediği için Ahmet Özer başkanımızı terörist kabul edeceksek, çözüm sürecinde yer alan kamu görevlilerini ne yapacağız acaba? O gün başka, bugün başka… Bunların yaptığı şey, yolsuzluğa, hukuksuzluğa batmış iktidarlarını korumak. Ahmet Özer başkanımıza yönelik iddialar uydurmadır, temelsizdir ve bu iddiaları asla kabul etmiyoruz. Hak kiminse, o hakkı savunmak Ekrem İmamoğlu’nun boynunun borcudur. 

İktidar hukukun akışını tersine çevirmiştir. Ne yazık ki, herkesi yaftalamaktadır. Bu kardeşiniz neredeyse altı yıldır bunların yalanlarıyla, uydurma teftişleriyle uğraşmıyor mu? Ahmak davası… Böyle bir dava olur mu? Siz sergilediğiniz bu oyunun hukuki olduğunu bir kanıtlayın önce. Böyle hukuk olmaz. Siz önce milletin sandıktan çıkan iradesine sahip bir iktidar olduğunuzu kanıtlayın. Daha da önemlisi, 86 milyon yurttaşız, 86 milyon eşit hissedardır. İlk günden bugüne kendilerine oy verenlere iyi, oy vermeyenlere terörist dediler. Biz kardeşliğin, sevginin tüm kötülükleri bertaraf etmesi için buradayız. Bunlar bütün bu erdemleri yok sayıyorlar. Eninde sonunda biz bu sorunu aşacağız ve hep birlikte bu kötülükten kurtulacağız. Asla vazgeçmeyelim. 

Bunlar çatışma isteyecekler, kaos isteyecekler. Ama biz buna teslim olmayacağız. Ben sizinle uğraşacağım, uğraşacağım. Bu kadar net. Bu kötülükle mücadeleyi büyüteceğiz. Cumhuriyetin ve demokrasinin çürütülmesine asla sessiz kalmayacağız. Asla bu cumhuriyeti otoriter ve oligark bir anlayışa teslim etmeyeceğiz. Hep birlikte bunları evine göndereceğiz. Bizi ne mahkemeler ne de kumpaslar durdurabilir. Zalimin zulmünü yok edecek olan milletin sözüdür. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Kendi iradesini milletin iradesinin üstünde görenler, bu ülkede muktedir kalamayacak. Milletin sesine ve iradesine vurulmak istenen darbeyi alaşağı edecek milyonlarca insan var.

Biz meselelerimizin çözümünü gizli saklı çıkar hesaplarında aramıyoruz. Biz çözümü toplumsal mutabakatlarda, toplumsal uzlaşılarda arıyoruz. Sadece Kürt vatandaşlarımıza değil, bütün vatandaşlarımıza açığız. Ellerimizi, kollarımızı şartsız ve samimiyetle açtık.  

Hep beraber kazanmayı seçtik; Esenyurt kendi başkanına karar verdi ve Ahmet Özer’i seçti. Esenyurt’ta geçmiş yıllarda yapılan talanı bertaraf ettiği için millet ona dua ediyor. Esenyurt’ta kapalı kapılar ardında kimsenin kariyer hesapları yapılmadı. Toplumsal mutabakatla karar verildi. Siz kucaklaştınız mı? Buradan onlara sesleniyorum: Ellerini açıp gösterin. Elinizde sakladığınız baltanızı ve sopanızı bir kenara bırakın. Milleti, sizi seçmediği için cezalandırmayacağınızı garanti edin. Rakiplerinizi, korktuklarınız ve korkmadıklarınız diye ayırmayın. Korkunun ecelin faydası yok. Bu millet, huzuru, barışı ve kardeşliği inşa etmiştir; yine eder. Biz çözümlere destek oluruz, yeter ki siz samimi olun. “Elimizi açtık” diyorsunuz; “tutun elimizi” diyorsunuz. Ama elinizde ne olduğunu kimse bilmiyor. Kürtlere ne vaat ettiğinizi kimse bilmiyor. Açtıkları o elde ne var? Acaba ellerinde yine şantaj mı, tehdit mi var? Cesaretiniz varsa elinizi gösterin, bu millet görsün.”  

 

CHP ve DEM Parti’den meydana çağrı yapılırken, yurttaşlar alanda öğlen saatlerinden itibaren toplanmaya başladı.

Sabah saatlerinde belediyeye kayyım atanmasının ardından Esenyurt Belediye binası önünde yapılacak olan miting, belediyenin abluka altına alınmasının ardından, Cumhuriyet Meydanı’na taşındı.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in üzerinde konuşma yapacağı CHP otobüsünün meydana girmesine ilk saatlerde izin verilmedi. Yurttaşların tepki göstermesi üzerine yaşanan gerginlikten sonra otobüsün alana girişine izin verildi.

CHP milletvekillerinin de bulunduğu meydana, yurttaşlar ‘Hak hukuk adalet’ sloganlarıyla giriş yaptı.