DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan DEM Parti grup toplantısında konuştu.
Kayyım atamalarına gerekçe yapılan iddialara ve söylemlere yanıt veren Bakırhan, “Çıkıp DEM Parti’nin adaylarını Kandil belirledi diyorlar. Adaylarımızı kimin belirlediğini izleyelim” dedi ve ardından ön seçimle adayların belirlendiği görüntüler izletildi.
Ne idiği belirsiz kayyım zihniyeti, halk iradesine yönelik darbedir, gayrimeşrudur.
Bizim adaylarımızı halk belirledi.
Demokrasi şölenine dönüşen halk yoklamalarında 3 bin aday yarıştı, 3 bin kişi görev aldı, 100 binden fazla delege oy kullandı. Belirlenen adaylarımız… pic.twitter.com/69bzizsBs9
— DEM Parti (@DEMGenelMerkezi) November 12, 2024
Bakırhan devamında, “Burası Kandil miydi arkadaşlar? İnsan biraz sıkılır ya. Yalanın da bir ölçüsü var. 100 bin delege ile 3 bin aday adayının yarıştığı her yerde ön seçimlerle belediye eş başkanlarımızı belirledik. İl genel meclisini de bu sandıklarda belirledik. Bizim adaylarımızı halkımız belirledi” dedi.
Tuncer Bakırhan’ın grup toplantısındaki açıklamaları şöyle:
Kayyım gündemi
Kayyım atandıktan sonra, Batman, Mardin ve Halfeti’ye gittik. Belediyeleri birkaç saat içinde kalekollara çevirmişler. Tomaları, jandarmaları yığmışlar.
Yüzlerce insan, sokakta, meydanda, nöbette duygularını ifade etti. Bu akıl tutulmasının artık sona ermesini istiyorlar. “Belediyelerimizi geri verin” diyorlar. “Ön seçimle gelen eş başkanlarımıza sahip çıkıyoruz” diyorlar.
Ama atanan kayyımların Batman’da ilk işi Kürtçe hizmeti kaldırmak oldu. Mardin’de 420 işçiyi işten atmak oldu.
Kayyım açık bir Kürt düşmanlığıdır. Bunu tüm dünya duyana kadar demeye devam edeceğiz. “Kayyım değil, demokrasi” demeye devam edeceğiz.
‘Elekle su toplanmaz’
Batman’da bir anne söyledi: “Av bi bêjingê nayê kom kirin.” Yani “elekle su toplanmaz.”
Size soruyorum. Gerçekten de kayyım, elekle su toplamaktan başka nedir?
Buradan ayrıca seslenmek istiyorum: Batman’da çeteler, kontra yapılar sokağa sürülmüş. Kim bunlar? Kim bu halka işkence edenler? Batman’da hangi provokasyon peşindesiniz?
Sesleniyorum: Çekin elinizi Batman’dan…Çekin elinizi Edip Solmaz’ın bize bıraktığı mirastan!
Darbe deyince ilk akla gelen
Mardin’de bir vatandaş söyledi, “Darbe deyince artık ilk akla gelen Kenan Evren değil bu iktidardır.” Halfeti’de bir yurttaş “Bu hükümetin adı kayyımdır” dedi.
Bakın! Halfeti belediye eş başkanımız için açıklanan dosya ona ait değil. Başka bir vatandaşın dosyası. Bu neyi gösteriyor? Bu iktidarın aklı hile, kumpas ve tuzakla çalışıyor.
‘Ne idiği belirsiz’ cevabı
Bakın çıkıp “Adayları Kandil belirliyor” diyor. Yetmiyor, belediye eş başkanlarımıza “Ne idiği belirsiz” diyor.
Açıkça ifade edelim: Bu topraklarda ne idüğü belirsiz kişiler, sizin kayyımlardır, hırsızlıklarıdır, yolsuzluklarıdır.
Önce minareyi çalıyor sonra kılıfı hazırlıyor. Terör falan diyorlar, hepsi safsata, hepsi yalan. Öyle bir pervasızlık almış başını gidiyor ki, Saray’da aşçıya kızsa bizim belediyemize kayyım atıyor. Saray’da elektrikler gitse anında kayyım atıyor ve terör diyor.
Bu terörist yalanına bir tek siz inanıyorsunuz. Biz biliyoruz siz bütün Kürtlere terörist diyorsunuz.
Yargı bağımsızlığı
Erdoğan “yargı dirayetli durdu, tebrik ediyorum” diyor. Ortada bir yargı yok. Dirayet dedikleri apaçık, siyasi darbede ısrardır.
Erdoğan çıkmış diyor ki “Temiz adaylar gösterseydiniz.” Sayın Erdoğan, memlekette terörist yaftası yapıştırmadığın biri mi kaldı? Ne yapsaydık? Mardin’e siyaset kayyımı Mehmet Uçum’u, Batman’a ihale kayyımı Cengiz Holding’i mi aday gösterseydik?
Bakın açık şekilde ifade edelim. Kayyım artık Kürtlerin sorunu değil. Batman belediyesi kayyım tarafından yönetiliyorsa Ankara ve İstanbul halkının iradesi tehdit altındadır.
Yerel yönetimleri ve yerel demokrasiyi ortadan kaldırmak istiyorlar.
Halfeti Eş Başkanımız Saniye Bayram ne dedi? “İmkansızlıklar, yokluklar içinde bugünlere geldik. Halfeti halkı bunu unutmaz.” Bunu bilin.
Kayyımlara yürütmeyi durdurma davası
Bakın! Parti olarak Mardin, Batman ve Halfeti’ye kayyım atanmasına karşı yürütmeyi durdurma davası açtık. İdare mahkemesinin tıkanan siyaset yollarını açması hukuki ve tarihi bir görevdir.
Sayın Meclis Başkanı, “Bir eli silahta, bir eli sandıkta siyaset olmaz. Siyasetin sandıktan başka hiçbir yere el atmaması lazım” diyorsunuz. Meclis Başkanı olarak, halkın iradesine kayyım atayanlara bir çift sözünüz yok mu?
Bir elde “milli irade söylemi” diğer elde “Kayyımla demokrasiye darbe” yan yana olur mu? Bu vesileyle Mecliste grubu bulunan partileri ve Meclis Başkanını göreve çağırıyorum. Sadece bir günlük mesai ile Meclis, kayyım yasasını kaldırıp bu gerilimleri bitirebilir. Demokrasinin yolunu açabilir.
Ekonomi gündemi
Kayyım yerine keşke ekonomiyle ilgilenseydiniz. Kayyımla ilgilenenler İzmir’de yaşamını yitiren 5 canımızla ilgilense böyle durumlarla karşılaşmazdık. Türkiye siyaseti yoksullarla ilgilenmiyor.
Asgari ücret tartışmaları var. Her asgari ücret tartışmaları başladığında Merkez Bankası yetkilileri gelecekte enflasyonun düşmesini beklediğini söylüyor. Bunlar hem bizim açlığımızla oynuyorlar, yetmiyor aklımızla oynuyorlar.
ABD seçimleri
Şimdi iktidar temsilcileri Trump’ın seçilmesini fırsata çevirmek istiyorlar. Günlerdir yorum yapıyorlar neredeyse kutlama yapacaklar. Niye? Çünkü bunu Rojava’ya yönelik bir askeri operasyonun zemini haline getirmeye çalışıyorlar. İktidar izlediği politikalarla bugüne kadar büyük krizler yaratı. Şimdi de Rojava’da Kürtlere saldırarak krizi ortadan kaldırmaya çalışıyor. Bu krizler böyle çözülmez. Rojava’ya savaş açarak, saldırarak bu krizleri ortadan kaldırılmaz.
Fırsat penceresi Kürt sorununun çözümüdür
İktidar temsilcileri ısrarla Trump’ın seçilmesini ve yeni dönemi bir fırsat penceresi çerçevesinde değerlendiriyor. Açık söylüyorum Türkiye için bir fırsat penceresi varsa -ki var-, Kürt sorunu demokratik yollarla çözerek en büyük fırsat penceresini açmış olur. Fırsat penceresini dışarıdaki başkentlerden arayarak açamayacağınızı belirtmek istiyorum. Trump’tan medet umarak, Washington’da soluğu almak; bu ülkede yaşayan halklara en büyük kötülüktür. Trump’a gideceğinize kendi meselelerimizi oturarak kendiniz çözebilirsiniz.
Çözüm Diyarbakır ve Ankara’dadır
Muhalefet cephesinde de bu son tartışmalara dönük çok kıymetli açıklamalar oldu. Başta Sayın Özgür Özel, Sayın Babacan, Sayın Davutoğlu, Sayın Erbakan ve Sayın Karamollaoğlu meselenin çözümüne destek olacaklarını belirttiler. Bunlar önemlidir. Türkiye’de ilk defa henüz bir süreç olmasa da bu tartışmaların muhalefet cephesinden bu kadar güçlü bir karşılık bulmasını biz önemli buluyoruz. Aleviler ve kurumları da bizim ne yaşadığımızı iyi bildikleri için onlar da bütün kurumlarıyla çözümün yanında olduklarını belirttiler. Emek demokrasi güçleri ve bileşenlerimiz de ‘Onurlu bir barış olacaksa biz de varız’ dediler ve bu açıklamaları desteklediler.
İktidarda muhatap belli değil
Sonuç olarak ortada Kürt sorunun çözümüne dair bir çağrı var. Fakat iktidar cephesinde muhatap kim belli değil. Sayın Bahçeli’nin dediğini bütün dünya duyuyor ama Erdoğan duymamazlıktan geliyor. Bahçeli sözünü tekrarlıyor, AKP etrafında dolanıyor. Sayın Meclis Başkanı da son dönemlerdeki tartışmalara ilişkin açıklamalarda bulundu. Aynen şöyle diyor Numan Kurtulmuş bey, ‘Bu konuda atılacak adımlar Türkiye’yi rahatlatır. Çözüm adresi Meclis’tir.’ Gerçekten sormak istiyoruz; madem atılacak adımlar Türkiye’yi rahatlatacak ve çözüm yeri bugün çatısı altında bulunduğumuz Meclis’te o zaman buna engel olan kim? Bence bunun cevabını siz verin. Bunun önündeki engeli tespit edip, engeli kaldırarak Türkiye’nin geleceğine katkı sunarak bu meseleyi çözelim.
Erdoğan’ın 10 Kasım’daki ‘barış’ mesajı
Sayın Erdoğan Mustafa Kemal’in ölüm yıldönümünde Anıtkabir defterine aynen şöyle yazdı; ‘Barışın adaletin egemen olduğu bir Türkiye inşa edene kadar durmadan dinlemeden yürüyeceğiz’ dedi. Kürtler demokratik çözüm iradesini ortaya koydu, tarihi bir barış sağlamak demokratik çözümü bu ülkeye armağan ederek tarihe tarihin en yerinde yer almak önündeki engel nedir? Sayın Erdoğan’a sormak istiyorum; Buyurun tarihin önünde Türk ve Kürt barışını sağlayacak engelleri kaldırın. Birinci derecede sorumlu sizsiniz.
Bahçeli dilini bir an önce değiştirsin
Bugün yine Sayın Bahçeli grup konuşmasını dinledik. Birçok şey vardı ama özellikle bizi ilgilendiren boyutlara bakmak gerekiyor. Kendisi ‘Günü değil geleceği kurtarmalıyız’ dedi. Peki geçmişi inkar ederek geleceği nasıl kurtaracağız. Bunun cevabını bizler bilmiyoruz. Madem dönem siyaset ve dünya değişiyor; o zaman en önce Sayın Bahçeli dilini değiştirsin. Geleceği zehirli bir dille kuramazsanız. Geçmişi inkar ederek geleceği inşa edemezsiniz. Ortak bir gelecekten bahsediyorsanız; tasfiye ve inkar politikalarından ve bizi tehdit etmekten vazgeçin.
Çözüm için konuşmamızın önündeki engel nedir?