• Ana Sayfa
  • Gündem
  • GGM’lerde neler oluyor? 25 Kasım’da gözaltına alındıktan sonra sınır dışı edilen Ali Malikov anlattı

GGM’lerde neler oluyor? 25 Kasım’da gözaltına alındıktan sonra sınır dışı edilen Ali Malikov anlattı

Kendilerinden haber alınamayan altı gün boyunca neler yaşadıklarını İlke TV’ye konuşan Ali Malikov: “Bir duvarda ‘Kadına şiddete hayır’ yazıyordu; ama biz zaten bunu söyleyecektik gözaltına alındık buraya getirildik…”

GGM’lerde neler oluyor? 25 Kasım’da gözaltına alındıktan sonra sınır dışı edilen Ali Malikov anlattı
GGM’lerde neler oluyor? 25 Kasım’da gözaltına alındıktan sonra sınır dışı edilen Ali Malikov anlattı
Zilan Azad
  • Yayınlanma: 11 Aralık 2024 16:09
  • Güncellenme: 12 Aralık 2024 16:47

Azerbaycan’a geri gönderilen Ali Malikov, İstanbul’da 25 Kasım Kadın Platformu’nun çağrısıyla düzenlenen eyleme katıldığı için gözaltına alınan göçmenler arasındaydı. Arnavutköy ve Çatalca Geri Gönderme Merkezleri’nde günlerce haber alınamayan Ali, yaşadığı ağır hak ihlalleri ve zorla imzalatılan “gönüllü geri dönüş” belgesiyle son durağı olan Kocaeli GGM’den Azerbaycan’a gönderildi.

25 Kasım Kadın Platformu’nun çağrısıyla Taksim Tünel’de düzenlenen eyleme katılan 169 kişi Beyoğlu ve Karaköy’ün farklı lokasyonlarında gözaltına alındı. Gözaltına alınanlardan 3 göçmen, Arnavutköy’deki Geri Gönderme Merkezi’ne (GGM) götürüldü. 

‘Günlerce haber alınamadı’

25 Kasım Kadın Platformu, GGM’ye gönderilen 3 kişiden haber alamadıklarını duyurdu. Platform, 26 Kasım’da yaptığı açıklamada, GGM’ye gönderilen göçmenlerden ikisinin LGBTİ+ aktivisti olduğunu belirterek,“Arkadaşlarımızın sağlığından endişeliyiz ve sınır dışı edilme tehlikesiyle karşı karşıya olduklarını biliyoruz” denildi.

27 Kasım’da yapılan açıklamada, “Arkadaşlarımız nerede?” diye sorularak hala kendilerinden haber alınamadığı vurgulandı.

Avukat görüşmesinin dahi gerçekleştirilemediğini belirten platform, “Ali Malikov, Parvin Alakbarova ve bir göçmen kadın arkadaşımızla ilgili sağlıklı bilgi alamıyoruz. Arnavutköy Geri Gönderme Merkezi’ne sevk edileceği söylenen arkadaşlarımızın bugün Çatalca İnceğiz GGM’ye götürüleceği belirtiliyor” ifadesini kullandı.

Platform tarafından 1 Aralık’ta yapılan yeni bir açıklamaya göre, Ali Malikov ve Parvin Alakbarov günlerce gıda, ilaç, su ve temiz kıyafete erişim sağlayamadı. Platform, “Göçmenlere baskı altında ‘gönüllü geri dönüş belgesi’ imzalatıldı” dedi.

Açıklamanın devamında Ali ve Parvin’in güvenli bir şekilde Azerbaycan’daki evlerine ulaştığı duyuruldu; ancak süreç boyunca hak ihlalleri yaşandığının altı çizildi.

Azerbaycan’a geri gönderilen Ali Malikov ile kimsenin onlardan haber alamadığı altı gün boyunca GGM’lerde neler yaşadığını konuştuk.


Gözaltı süreci

25 Kasım’da katıldığı protesto esnasında gözaltına altına alınan trans aktivist Ali Malikov, dar alanda sıkıştırıldıklarını, ters kelepçe nedeniyle ciddi sağlık sorunları yaşadığını ve kötü muameleye maruz kaldığını söyledi.

İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde uzun saatler yemek ve su ihtiyaçlarının karşılanmadığını belirten Malikov, tercüman talep etmelerine rağmen, tercümansız bir şekilde ifadelerinin alındığını, ardından başka bir araca bindirildiklerini anlattı.

Ayrı araca bindirildiklerinde ‘geri gönderilme’ ihtimalini düşünüp düşünmedikleri sorusuna Malikov, “Bir noktada, ‘geri gönderilmeyi yani GGM’yi hatırladım. ‘Tamam, GGM’ye gidiyoruz’ dedim ama nasıl ve ne zaman olacak hiçbir şey bilmiyorduk. Durumumuzun bundan daha ne kadar kötü olabileceğini bilmiyorduk” yanıtını verdi.

Ardından Beyoğlu İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldüklerini söyleyen Malikov, burada görme sorunu yaşadığını belirtmesine rağmen gözlüğünü alamamış. Ertesi sabah saatlerinde yeniden bir araca bindirildiklerini ifade eden Malikov, Arnavutköy GGM’ye sevk edilmiş.

“Nereye götürüldüğümüzü sorduğumda, polislerden biri ‘Bir daha sorarsan seninle farklı konuşurum’ dediğini” aktaran Malikov, Geri Gönderme Merkezleri’nde kaldıkları süre boyunca belirsizlik içinde bekletildiklerini ve saati bile bilmeden altı gün geçirdiklerini anlattı.


Arnavutköy GGM

Arnavutköy’deki Geri Gönderme Merkezi’ndeki koşulları anlatan Malikov, “İlk gittiğimiz yer Arnavutköy’deki o korkunç kamp alanıydı. Parvin trans erkek ama kimliğini henüz almadı. Biz korktuğumuz için ayrılmamak adına Parvin, ‘Ben erkekler tarafında kalmalıyım’ dedi. İkimizi de erkekler tarafına attılar. O yer çok kötüydü; odalar çok kötüydü, kırık dökük her şey. Çöplüğün içinde kaldık. Sayım yapılıyordu, herkes başı eğik şekilde sıraya giriyordu” dedi.

Malikov, “Yatak yoktu, insanlar yerlerde yatıyordu. Hava buz gibiydi ve görevlilerden duyduğumuza göre içeride bulaşıcı hastalıklar da vardı. Yemek diye bir şey görmedik. Sadece kuru ekmek ve su vardı. Telefonla arama hakkımız vardı, ama bizim kullanmamıza izin verilmedi. Bir gece yarısı kapımız 20 erkek tarafından kırıldı. Hep kimliklerimizle ilgili sorunlar yaşadık. Görevliler gelip, dövmekle, öldürmekle tehdit ediyordu” diye konuştu.

‘Sizinkiler burada protesto yapacakmış, o yüzden sizi hızlıca çıkarıyoruz’

Malikov gece yaşananları şöyle anlattı:

“Bizi ayrı bir odada tuttular, üstümüze de kapıyı kilitlediler. Diğer göçmenler çıkıp ortak alanlarda gezebiliyordu. Toplama kampı gibi işte… Gece yarısı 20’ye yakın erkek kapımızı kırarak odamıza daldı. Beni görmesinler diye saçım açık, yüzüstü uzanmıştım. Parvin onlara ‘Kız var, kız var’ diye bağırdı. Saldıranlar da ‘Aileler bunlar’ demeye başladı. Büyük ihtimalle beni görünce şaşırdılar. Parvin öyle deyince aile olduğumuzu düşündüler. Sonra gittiler ama artık kapımız kırıktı içeri yeniden girecekler diye sabaha kadar uyanık kaldık.

Sabah camlarına coplarla vurularak uyandırıldıklarını söyleyen Malikov, başka bir GGM’ye gönderilmek üzere araçlara bindirildiklerini söyledi ve şöyle devam etti:

“Aslında Arnavutköy bir dağıtım merkeziymiş. Bir hafta bekleyenler de vardı 20 gün bekleyenler de vardı; ama bizi ilk günden oradan çıkardılar. İçeriden biri, ‘Sizinkiler burada protesto yapacakmış, o yüzden sizi hızlıca çıkarıyoruz’ dedi.”

Malikov ve arkadaşı, daha sonra Çapa’da bir doktora götürülüp darp raporu için muayene oldular. Ancak, Malikov doktorun onları “üstün körü” muayene ettiğini, sağlık raporlarının eksik olduğunu söyledi.


Çatalca GGM

Malikov, Çatalca GGM’de yaşadıklarını şöyle anlattı:

“Hastaneden sonra yola çıktık ve Çatalca GGM’ye götürüldük. İlk içeri girdiğimizde, Azerbaycanlılar olarak bizi sıraya dizip üzerimizi aradılar. Memurlar kendi aralarında konuşurken biri, ‘Bunlara iyi davranın’ dedi. Bu yüzden Çatalca’da bize nispeten daha normal davrandılar. Hatta orada ilk kez çay içtik. Ancak hala sadece ekmek ve su ile hayatta kalıyorduk.”

Sonrasında ise şunlar yaşanmış:

“Daha sonra ‘Kocaeli’ye sevk çıktı size’ dediler. Biz ne olduğunu anlamadık; çünkü ‘sevk’ ne demek, ‘Kocaeli’ neresidir bilmiyorduk. Sadece İstanbul’u biliyoruz. Zaten sürekli oradan oraya götürülüyorduk, buna karşı yapabileceğimiz bir şey yoktu; ama Kocaeli’ye gitsek dışarıdaki arkadaşlarımıza nasıl haber vereceğimizi bilmiyorduk.

Koridorda Azerbaycanlı bir arkadaşımıza rastladık. O da yaklaşık bir aydır GGM’de tutuluyordu, onu da Kocaeli’ye sevk edeceklermiş. Arkadaşımız sık sık itiraz ediyormuş. Avukatıyla daha fazla iletişim kurmasını engellemek için kendisine ‘Kocaeli iyi bir yer, oraya gidersen sonrasında özgür bırakılırsın’ demişler. Ancak Kocaeli, hayal bile edilemeyecek kadar kötü bir yerdi ve oradan çıkıp özgür kalmak mümkün değil.”

‘…orada anladım ki daha kötü bir yere gidiyoruz’

“İşlemler sürerken, Çatalca GGM müdürünün yanına götürüldük. Müdür, ‘Sizi buradan çıkarmamak için çalışacağım, sizi oradan oraya sevk edeceğim, buradan çıkmanıza izin vermeyeceğim’ dedi. Bir de ‘Ben milliyetçi biriyim, siz LGBT’siniz, sizi burada barındırmayacağız’ dedi. Üçümüz araca bindirildiğimizde bir polis bana, ‘Kul kaderini yaşar’ dedi; orada anladım ki, ‘Daha kötü bir yere gidiyoruz’ demekti bu.

Araca bindikten sonra saatlerce içinde bekledik; çünkü araç bozulmuş. Tabi bu bizim için daha iyi bir şeydi çünkü araç düzelmeyince GGM binasına geri döndük, arkadaşlarımıza ulaşma şansımız oldu. İçeri girer girmez diğer arkadaşımızın telefon kartıyla avukatları aradık. ‘Biz şu an buradayız, buradan buraya götürüyoruz’ diyerek bilgiler verdik. Birkaç saat sonra yeni bir araba getirdiler ve yola çıktık.”


Kocaeli GGM

‘Kocaeli GGM’ye ait 2023 yılında çekilmiş bir görüntü’

Kocaeli Geri Gönderme Merkezi’ne gitmeden önce hastaneye götürüldüklerini belirten Malikov, “Burada doktorla yalnız bırakılmadık. Konuşmamıza izin verilmedi. Polisler yanımızda beklediler. Kollarımızda darp izleri olduğunu ve başımıza gelenleri anlatmaya çalıştık ama durmadan bizi susturmaya çalıştılar” diye aktardı.

Kocaeli Geri Gönderme Merkezi’ne sevk edilme süreçleri Malikov, şöyle anlattı:

“Kocaeli’ye sevk edildik ama bu işlemler yasal olamaz. Yani o kadar kısa sürede oradan oraya götürülmemiz… Anladığım kadarıyla Çatalca’da kaydımız bile yapılmadan sevk edildik.”

‘Çıplak arama yapılıyor’

Malikov, “Girişte üstümüzü çıkarttılar, sadece iç çamaşırlarıyla kaldık. Parvin gibi diğer arkadaşımız da henüz süreci tamamlamamış trans erkek. Onları erkek memur aramaya kalkıştı, fakat Parvin buna karşı çıkarak, ‘Sadece kadın arayabilir’ dedi. Kadın memur Parvin’e, ‘Sizden iğreniyorum, sizi görmek istemiyorum’ diyerek tartışma başlattı” şeklinde konuştu.

Malikov, normalde oraya götürülen tüm göçmenlere “çıplak arama” yapıldığını ancak kendilerinin alt iç çamaşırlarıyla arandığını belirterek, bu süreçte memurların alaycı bir şekilde konuştuğunu söyledi.

‘Yine su ve ekmekle günü geçirdik’

Kocaeli’ye sevk edildiklerinde yaşadıklarını anlatmaya devam eden Malikov, şunları söyledi:

“Üçümüz erkekler tarafına gönderildik, ‘Biz erkeklerle kalamayız, dedik. Bir memur, ‘Sizi diğer erkeklerle atarız, ışık kapanınca işiniz biter’ dedi ama bu konuda direndik. Sonunda bize kötü de olsa ayrı bir koğuş verdiler. Yanımıza da sadece su ve ekmek verdiler. Yine su ve ekmekle günü geçirdik.

‘Telefon araması yapmamıza izin verilmedi’

Bize içeride 600 kişi var dediler. Zaten çok kalabalık duruyordu her yer doluydu. Durumumuz çok kötüydü. İki kişilik bir koğuşta üç kişi kalıyorduk. Sabun, şampuan, yemek yoktu. Ertesi gün herkesin telefon arama hakkı vardı, ama bizi çıkarmadılar, arama yapmamıza izin vermediler. ‘Kartınız yoksa arayamazsınız’ dediler. Nasıl alacağız diye sorduk parayla dediler. Ama içeri girerken her şeyimizi almışlardı…

‘Tek bir gün daha kalamayacak hale geldik’

Avukatlarla görüşmek için ısrar ettik, ama sürekli engellerle karşılaştık. Sonraki gün avukatlar geldi bizi görmeye geldi. Avukatlarımızın arkalarından küfürler ettiler. Avukatlarımıza göre, üçüncü bir ülkeye gitme şansımız vardı ama bize ‘Sadece kendi ülkenize dönebilirsiniz’ dediler. Artık dayanamayacak haldeydik. Bir haftaya yakın aynı kıyafetlerleydik. Zaten Arnavutköy’de bizi çöplüğün içerisinde yatırmışlardı. Artık kokuyorduk, çok kötü öksürüyorduk ve genel olarak sağlığımız gözle görülür şekilde hızla kötüleşiyordu.  Bulaşıcı hastalıklar, açlık, şiddet, ölme riskiyle karşı karşıyaydık. Tek bir gün daha kalamayacak hale gelince en sonunda ‘Ülkemize geri dönmek istiyoruz’ imzasını attık.”

Bulaşıcı hastalıklar hakkında konuşan Malikov, “Bulaşıcı enfeksiyonlar vardı. Mantar çoktu. Herkesin bir şekilde mantar hastalığı vardı orada. Deri hastalıkları oldukça fazlaydı, birçok insanın bedeninde yaralar çıkıyordu. Ciğerle ilgili rahatsızlıklar da vardı. Arnavutköy’de verem de olduğunu görevlilerden duyduk.” diye aktardı.

‘İmzayı attıktan sonra sabun verildi’

Azerbaycan’a geri dönmeyi kabul ettikten sonra memurların kendilerine olan tavırlarının hızla değiştiğini belirten Malikov, devamında şunları ekledi:

“Ancak oradaki diğer insanlara karşı tutumları hala sertti. Kapılarına demirlerle vuruyor, tehditlerle korku salıyorlardı. Biz bu baskıların sonunda, imzaları attıktan sonra bize kıyafet getirdiler. O zaman öğrendik ki, arkadaşlarımız zaten kıyafetlerimizi getirmiş ama memurlar bize vermemişti. Ne zamanki imzayı attık kıyafetlerimiz verildi. Kıyafetlerimizi aldıktan sonra koğuşumuza döndüğümüzde, kapımızın önüne sabun koymuşlardı. Bir de ekmeğin yanında artık margarin de getirdiler. Sonra tadı çok kötü olsa da çorba getirdiler.

‘İrademiz kırılmıştı, mecbur bırakılmıştık’

Bize hiçbir alternatif bırakmamışlardı. İmzalamazsan yemek yok, telefon yok, hava yok, kıyafet yok, yorgan yok. Sabahları titreyerek, dişlerimiz birbirine çarparak uyanıyorduk. Bu şekilde yaşaman mümkün değil. Buz gibi demir parmaklıkların arasında, soğuktan donarak uyumaya çalışıyorduk. Nasıl imzalamayabilirim ki? Nasıl dayanabilirim ki?

Orada irademiz kırılmıştı, mecbur bırakılmıştık. Yemek yiyebilmek, su içebilmek, kıyafet giyebilmek, arkadaşımın sesini duyabilmek için imzaladım o belgeleri. Hepimiz aynı sebeplerle imzalamak zorunda kaldık. Erkekler koğuşundaydık; duyulmuyorduk, sürekli küçümseniyor ve tehdit ediliyorduk. Mecburduk.

Sonunda belgeleri imzaladık ve sandık ki bu iş artık bitiyor. Ama yine bitmedi. Dört kişiydik o zaman, üç trans ve bir yabancı daha. Bizi aşağı indirdiler, evrakları tekrar imzalattılar. ‘Eşyalarını teslim aldım’ diye imza attırdılar. O sırada ne kontrol etme ne de eşyalarımızı sayma fırsatı verdiler. ‘İmzala’ deniliyor ve imzalıyorsun. Döndükten sonra cüzdanımdan Türkiye’de oturum için verilen 1 yıl geçerli izin kartımın alındığını gördüm.”


Azerbaycan’a dönüş

Azerbaycan’a dönüş sürecine ilişkin yaşadıklarını ise Malikov şöyle aktardı:

“Arabaya binince bize maske taktılar, asla kıpırdamamız gerektiği söylediler. Araba hareket etmeye başlayınca arkadaşlarımızı gördük bize el sallıyorlardı. Yapacağımız şey neydi, son bir kez onlara el sallamak. Sanki araçtan kaçabileceğiz.

Araçta yaşlı bir amca vardı. Sanırım o da Özbekistan’a gidiyordu. Ona da sürekli ‘Sen de trans mısın’ diye soruyorlardı, o da “Özbek’im’ diyordu.”


‘Göçmenler haksız yere burada tutuluyor’

Malikov, “GGM’lerdeki diğer insanlarla iletişim kurma şansınız oldu mu? Onlar neler yaşıyordu?” sorumuzu ise şöyle yanıtladı:

“En çok kadınlar koğuşundaki göçmenlerle iletişim kurabildik. Erkeklerle çok az konuşma fırsatımız oldu. Orada gerçekten ciddi suçlardan tutuklu olan insanlar da vardı. Tabii ki dosyalarını ya da tam hikayelerini bilmiyorum, ama duyduğumuza göre daha ağır suçlardan tutulan kişiler vardı. Ancak daha hafif sebeplerle orada olanlar da vardı. Mesela, birisinin oturum izni bir hafta geçmiş, evraklarına yanıt beklerken oraya götürülmüş ve bir aydır orada tutuluyordu, hiç bilgi verilmiyordu.

Aslında GGM’de güldüğümüz bir an olmuştu… Bir duvarda ‘Kadına şiddete hayır’ yazıyordu; ama biz zaten 25 Kasım’da bunu söyleyecektik, gözaltına alındık buraya getirildik…”

‘Sesimi çıkarmayı tercih edeceğim’

Ali Malikov, söyleşiyi şu sözlerle sonlandırdı:

“En çok trans kimliklerimize yönelik saldırılar yaşadık. Yaşadığımız ülkedeki tecrübelerimiz, Türkiye’deki aktivistlerle de benzerdi. Bu yüzden bu tür nefrete yönelik davranışların olacağına dair bir öngörümüz vardı. Ama Azerbaycan’daki durumumuz Türkiye’den bile daha kötüydü. Yaşadıklarımız kabul edilebilir değil, ancak bunlara göz yummak da kabul edilemez. Bu yüzden sesimi çıkarmayı sürdüreceğim.”