Suriye’de 8 Aralık 2024’te Esad rejiminin devrilmesinin ardından HTŞ çatısı altındaki cihatçı güçlerin yönetimi ele geçirmesiyle, ülkede yaşayan Aleviler geleceğe korku ve endişeyle bakıyor.
Arap Aleviler, Suriye nüfusunun yaklaşık yüzde 13 oranındaki bir bölümünü oluşturuyor.
8 Aralık’ta Şam’ın ve dolayısıyla Esad rejiminin düşmesinin ardından gözler ülkenin Akdeniz kıyısındaki iki vilayeti Lazkiye ve Tartus’a çevrilmişti. Suriye’nin toplumsal dokusu açısından bu kentlerin en önemli özelliği, ülkedeki Arap Alevi toplumunun en yoğun yaşadığı yerler olması.
Cihatçı güçlerin, beklendiği gibi Lazkiye ve Tartus’a girmesinin ardından sosyal medyada, Aleviler’in yanı sıra, Hristiyan gruplara mensup kişilere ait olduğu belirtilen infaz videoları yer aldı.
Bu bölgeler dışında, yine Alevi nüfusun varlık sürdürdüğü Humus ve Hama’dan saldırı, infaz ve kaçırma haberleri gelmeye başladı.
HTŞ bu saldırılara dair net bir açıklama yapmazken, saldırıların HTŞ çatısı altındaki, yabancı savaşçıların da yer aldığı farklı cihatçı gruplar tarafından gerçekleştirildiği de iddialar arasında yer aldı.
8 Aralık sonrası saldırılar artıyor
Hama’nın kuzeybatı kırsalında, Rabia-Masyaf yol ayrımında Alevi oldukları belirtilen üç hâkim, 24 Aralık’ta infaz edildi.
27 Aralık’ta İngiltere merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), Humus’ta meydana gelen çatışmalarda ölü ve yaralıların olduğunu duyurdu.
SOHR, Alevi üyelerden oluştuğunu belirttiği “Telkele Taburu Şehitleri” isimli 312 kişilik bir grubun liderlerinin öldürüldüğünü ve grubun dağıtıldığını ifade etti. Ancak, kaç kişinin öldüğüne dair net bir bilgi verilmedi.
Humus kırsalındaki Al-Qabo köyünde bir çocuğun açılan ateş sonucu yaşamını yitirdiği ve bu olayın kamuoyunda öfkeye neden olduğu da aktarıldı.
Aynı günlerde Halep’te Aleviler için kutsal kabul edilen bir türbeye saldırı düzenlendiği ve türbenin beş çalışanının öldürüldüğünü gösteren görüntüler sosyal medyada yayıldı. Bu olayın ardından Lazkiye, Tartus ve Humus’ta Aleviler başta olmak üzere azınlık gruplar protestolar düzenledi. Bazı bölgelerde göstericilere ateş açıldığı iddiaları ortaya atılırken, protestolar sonrası belirli saatlerde sokağa çıkma yasağı ilan edildi.
İçişleri Bakanlığı’nın açıklamasında, Halep’teki türbeye saldırıyı gösteren görüntülerin eski olduğu olduğu iddia edildi
Saldırının ‘bilinmeyen gruplar’ tarafından gerçekleştirildiği ve videonun yeniden yayınlanmasının ‘bu hassas aşamada Suriye halkı arasında çekişme yaratmaya’ hizmet ettiği öne sürüldü.
Suriyeli doğrulama platformu Verify-Sy’nin Halep’teki muhabiri ise, türbeyi ziyaret ederek saldırının gerçekleştiğini doğruladı. Haberde, HTŞ’ye bağlı unsurların yakın zamanda türbeyi ziyaret ettiği ve saldırganların “hangi mezhebe veya gruba mensup olurlarsa olsunlar yargılanacaklarını” taahhüt ettikleri ifade edildi.
27 Ocak’ta ise, Hama’nın kuzeyinde bulunan ve Alevilerin yoğunlukta yaşadığı El Enzê köyü, silahlı grupların saldırısına uğradı.
HTŞ bağlantılı olduğu iddia edilen gruplar tarafından gerçekleştirilen saldırıda, aralarında yaşlı bir kişi ve 12 yaşında bir çocuğun da olduğu 5 kişi hayatını kaybetti.
Aynı günlerde, HTŞ’ye bağlı cihatçı gruplar tarafından kaçırılan Alevi akademisyen Rasha Al-Ali’nin cansız bedenine ulaşıldı.
Arap coğrafyasında birçok kitabı okutulan ve dünyanın birçok ülkesinde yaptığı araştırma ve çalışmalarla tanınan Alevi akademisyen Rasha Al-Ali’nin, HTŞ tarafından kaçırıldığı belirtilmişti. Rasha Al-Ali, akademisyen olarak çalıştığı Humus Üniversitesi’ne giderken kaçırılmıştı.
28 Ocak’ta ise Lübnanlı araştırmacı gazeteci ve belgesel film yapımcısı Jenan Moussa Humus yakınlarındaki Alevi köyü Fahel’de toplu infazlar gerçekleştirildiğini bildirdi.
Köylülere göre, silahlı kişiler Fahel’e saldırdı ve 58 kişiyi öldürdü. Yakındaki Meryemin köyünde de 2 kişi öldürüldü.
Jenan Moussa Suriye’de Aleviler üzerinde artan baskıları X hesabından bir mesaj zinciriyle duyurdu.
Humus’ta “Sivil Barış Grubu” adıyla tanınan bir aktivist grup ise kentin batı kırsalındaki durumla ilgili yaptığı açıklamada ağır ihlalleri dile getirerek 13 kişinin öldürüldüğünü bildirdi.
Esad yönetimi Alevi rejimi miydi?
Suriye’de Alevilere yönelik 8 Aralık 2024 sonrası artan saldırılar, mezhepsel nedenselliğinin yanı sıra, Esad ailesinin Alevi kökenleri nedeniyle ‘devrik rejimin’ suçlarından ‘intikam’ olarak da gerekçelendiriliyor.
ABD merkezli düşünce kuruluşu Dış Politika Araştırma Enstitüsü’nün (FPRI) uzmanları tarafından kaleme alınan bir analizde, Fransa’nın 1946 yılında ülkeden çekilmesinin ardından bağımsızlığını kazanan Suriye’de “Alevilerin siyasi bir varlık elde ettiği” değerlendirmesine yer veriliyor.
Çalışmalarını Quincy Sorumlu Devlet Yönetimi Enstitüsü’nde sürdüren araştırmacı Joshua Landis, “Hafız Esad, Alevi köylerine cami yaptırdı, insanların gözü önünde namaz kıldı ve oruç tuttu. Esad, herkesi aynısını yapmaya teşvik etti” diyor.
Adnan Younes mahlasını kullanan bir Suriyeli Alevi yazar, 2021 yılında New Lines Magazine için kaleme aldığı bir yazıda “Hafız Esad, yeni bir Alevi kimliğinin biricik temsilcisi ve savunucusu olarak ortaya çıkacaktı.” yorumunda bulunuyor.
Ortadoğu uzmanı Faik Bulut, Hafız Esad’ın “12 Mart 1971’de darbeyle iktidarı ele geçirdikten sonra Sünni dünyanın simgesi sayılan Emevi Camisi’nde namaz kılıp o zamanın Diyanet İşleri Başkanı önünde mezhep değiştirerek ‘Sünni’ olduğunu resmileştirdi. Kurduğu hükümetlerde Sünni inançlı bakanların çoğunlukta olmasına özen gösterdi. Oğlu Beşar da aynı yolu izledi.” sözleriyle Esad rejiminin izlediği politikayı aktarıyor.
Faik Bulut “Tam tersine yönetim ve siyasetlerini eleştiren, kendilerine muhalif olan, iktidarın katı kurallarına uymayan, solcu olan, siyasal bakımdan karşıt tutum alan Alevilere her türlü baskıyı uyguladılar, tehlikeli gördüklerini ise yok ettiler.” değerlendirmesinde bulundu.
Hafız Esad, iktidara geldiğinde feodal ilişkilerin egemen olduğu Lazkiye-Tartus hattında bazı büyük toprak ağası Alevi aileleri (Kenc, Abbas, Hevvaş gibi) sürgüne gönderdi. Yerlerine güvendiği ve işine yarayabilecek Alevi ailelere mensup genç subayları yanına aldı.
Saldırılara tepkiler
Almanya’nın Neuss kenti merkezli Avrupa Arap Alevileri Federasyonu, cihatçı HTŞ’nin Suriye’de iktidarı ele geçirmesinden sonra ülkedeki çeşitli din, inanç ve seküler yaşamı benimsemiş insanların “büyük bir tehlikeyle karşı karşıya olduğuna” dikkat çekti.
Federasyon, 17 Aralık’ta yaptığı yazılı açıklamada, Lazkiye, Tartus, Hama, Humus ve diğer bölgelerde yaşanan gelişmelerin, Suriye’nin çeşitli etnik ve dini topluluklarının geleceğini tehdit ettiğini vurguladı.
Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), 25 Aralık’ta yaptığı açıklamada, ülkenin çeşitli bölgelerinde dini mekânlara yönelik son dönemde gerçekleştirilen saldırıları şiddetle kınadı. Özellikle Hama kırsalındaki Rabia köyünde Alevilere ait türbelere ve Hama’daki Rum Ortodoks Metropolitliği’ne düzenlenen saldırılara dikkat çeken SOHR, bu tür eylemlerin kutsal mekânların yanı sıra genel olarak vatandaşların güvenliğini ciddi şekilde tehdit ettiğini vurguladı.
Halep’teki türbeye yönelik saldırıyı doğrulayan ve türbeye HTŞ mensupları da dahil olmak üzere hiç kimsenin girişine izin verilmediğini belirten Verify-Sy ise şu açıklamayı yaptı:
“Bölgeyi kontrol edenlere, türbeye giriş izni verilmesi, mevcut durumun belgelenmesi ve videoda görülenlerin gerçeğini açıklayacak bir yetkilinin görevlendirilmesi çağrısında bulunuyoruz. Ayrıca, öldürülenlerin kimliklerinin ve ölüm nedenlerinin aydınlatılmasını talep ediyoruz.”
5 Ocak’ta Suriye’deki Alevilere yönelik saldırılar Fransa’da protesto edildi.
Fransa’nın başkenti Paris ve banliyölerinde örgütlü Alevi dernekleri, Sarcelles Alevi Anıtı önünde Suriye Alevileri’ne ve diğer azınlıklara yönelik baskı ve şiddet eylemlerini kınadı.
Gösteriye, Paris, Arnouville, Dreux, Varennes ve Essone Alevi Kültür Merkezleri’nin yanı sıra Paris ve bölgesindeki diğer kültür derneklerinin temsilcileri de katıldı.
3 Ocak Ankara Emek ve Demokrasi Platformu, Suriye’de Alevilere yönelik katliamları protesto etmek amacıyla bir basın açıklaması yaptı.
“Suriye’de Alevi katliamı var!” yazılı pankart açılırken “Suriye halkları yalnız değildir. Susma haykır, halklar kardeştir!” sloganları atıldı.
DEM Parti Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ile Tuncer Bakırhan, 4 Ocak 2025’de Hatay Samandağ’daki ünlü Alevi ziyaretini gezdikten sonra, demokratik Suriye’nin inşası için hep birlikte mücadele etme çağrısı yaptılar.
Suriye’deki Alevi katliamlarına tepki gösteren Bakırhan “İnsansızlaştırmayı durdurun; Suriye Alevisiz, Kürtsüz olmaz!” dedi.
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) ise, Suriye’deki saldırıların ardından Türkiye’de sosyal medyada yükseltilen ‘Siyasal Alevi’ söylemi üzerinden Alevilere karşı gerçekleştirilen saldırılar sebebiyle Cumhuriyet Savcılarını göreve çağırdı. PSAKD’den yapılan açıklamada sosyal medya üzerinden Alevilere dönük katliam çağrıları yapıldığı belirtildi ve kamuoyunun bu konuya dikkati çekildi.
Açıklamada “Suriye’de yıllardır kafa kesen, her türlü caniliği işleyen HTŞ ve cihatçıların iktidara gelmesine sevinenlerin, Suriye’deki Alevi katliamına karşı ses çıkaranlara karşı ortaya attığı ‘Siyasal Alevi’ söylemi üzerinden Alevilere dönük sosyal medya üzerinden yapılan saldırı, katliam çağrılarına karşı tüm kamuoyunu ses vermeye çağırıyoruz.” denildi.