• Ana Sayfa
  • Dosya
  • Kimliksizlikten demokratik özerkliğe: Suriye’de Kürtlerin tarihi (3)

Kimliksizlikten demokratik özerkliğe: Suriye’de Kürtlerin tarihi (3)

Dosyamızın ilk 2 bölümünde Sykes Picot anlaşmasının Kürtleri nasıl statüsüzlüğe mahkum ettiğini, Suriye’nin bağımsızlığından sonra Kürtler üzerinde nasıl baskılar yoğunlaştığını, Arap Kemeri, Kamışlo Katliamı gibi dönemlere damgasını vuran tarihsel süreçleri ve Kürt hareketlerinin durumuna özetle yer vermiştik. Kimliksizliğe statüsüzlüğe mahkum edilen Kürtler için Suriye’de 2011’deki iç savaşla birlikte yeni bir perde aralandı. Dosyamızın bu bölümünde günümüzde Suriye’de temel aktörlerden biri haline gelen Suriye’deki Kürtlerin özerlik deneyimini ve Esad’ın Sykes-Picot anlaşmasının çözüşülü olarak yorumlanan Esad’ın devrilme sürecinin ardından başlayan tartışmaları ele alacağız.

Kimliksizlikten demokratik özerkliğe: Suriye’de Kürtlerin tarihi (3)
Kimliksizlikten demokratik özerkliğe: Suriye’de Kürtlerin tarihi (3)
İlke TV
  • Yayınlanma: 17 Şubat 2025 12:00
  • Güncellenme: 17 Şubat 2025 13:12

Suriye iç savaşı, IŞİD’in yenilgisi, özerlik ilanı ve Esad sonrası dönem 

19 Temmuz 2012  Kuzey ve Doğu Suriye’nin kendi yönetimini oluşturması açısında önemli bir tarih olarak kayıtlara geçti. Suriye’de başlayan iç çatışmalardan sonra özerlik için ilk adım atıldı. O tarihten sonra Kuzey ve Doğu Suriye çatışma merkezi haline geldi. 2012 Temmuz’undan bu yana Kuzey ve Doğu Suriye’nin statüsü uluslararası alanda da en temel konulardan biri oldu. Suriye’deki Kürtler nasıl güç haline geldi? Kantonlar nasıl kuruldu ? Suriye iç savaşında Kürtler nasıl bir tutum aldı? Özerlik nasıl ilan edildi? Şu anda Kürtlerin durumu ve Esad’ın devrilmesinin ardından iktidarı ele geçiren HTŞ’nin tutumu ne?

Suriye iç savaşı ve Kürtler (2011…)

Baas rejiminin baskıcı tutumu ve Arap milliyetçiliğinin mutlak egemenliği 2011’e kadar sürdü. Tunus’ta 2010’un sonlarında başlayarak Orta Doğu’nun her yerine yayılan ve adına “Arap Baharı” denen halk isyanları, 15 Mart 2011’de Suriye’ye sıçradı. Suriye için zor günler başladı.  İlk günler Suriye’deki tüm hareketler silahsızdı ve değişim talepleri, tepkiler kitlesel gösteriler biçimindeydi. Esad iktidarının göstericilere silah kullanması şiddetin giderek yayılmasına yol açtı.

Hama’daki el Assy Meydanı’nda 22 Temmuz 2011’deki gösteri… Fotoğraf: AP

Temmuz 2011’de protestolara güvenlik güçlerinin müdahalesinde onlarca insan öldü, protestolar şiddetlendi. Ordudan ayrılan subaylar yanlarına bazı askerleri de alarak silahlanmaya başlayan silahlı gruplara katıldığını duyurdu.

ÖSO kuruldu

30 Temmuz’da, çoğu ordudan ayrılan subaylardan oluşan Özgür Suriye Ordusu’nun (ÖSO) kurulduğu duyuruldu. Albay Riyad el Esad liderliğinde kurulan ÖSO, Suriye bayrağına bir yıldız daha ekleyerek, üç yıldız hale getirdiği versiyonu birçok başka grup tarafından da kısa sürede kullanılmaya başlandı. Örgütün kurucu komutanı olan El Esad, iç savaşın başlamasından bir süre sonra Türkiye’ye kaçtı. Zaman içinde liderleri de değişti. 

2011-2014 yılları arasında uluslararası aktörler tarafından en çok desteklenen ÖSO, 2016 yılına kadar bir gerileme dönemi yaşadı ve Türkiye’den destek aldı. ÖSO’nun yeniden yapılandırılma sürecinin en son halkasını da 30 Aralık 2017’de kurulan “Suriye Milli Ordusu” oldu. Suriye Milli Ordusu, ÖSO’ya bağlı yaklaşık 30 alt grubun birleşmesinden oluşturuldu.

Suriye savaş alanı 

2011’de gelişen gösterilerde silahların kullanılmasıyla birlikte Suriye’deki olaylar için “iç savaş” ifadesi kullanılmaya başlandı. Türkiye, Katar ve diğer Körfez ülkeleri başta olmak üzere yabancı ülkelerden de silahlı gruplara yardım yapıldı.  Bölge devletlerinin devreye girip Esad’ı iktidardan düşürmek adına cihatçı grupları desteklemesi ise durumu tamamen değiştirdi.

22 Mayıs 2018- Askerler Suriye’nin başkenti Şam’daki Yermuk Filistin kampında hasar gören binaların önünden geçiyor.

İç savaşın faturası ise ağır oldu. BBC’nin haberine göre 2011’de nüfusu 22 milyon olan ülkede, 13 yılda 600 binden fazla kişi hayatını kaybetti. Yaklaşık 6,5 milyon Suriyeli ülke içinde yerinden edilmiş durumda. Çoğu çadırlarda ya da sağlıksız koşullarda yaşıyor. Neredeyse altı milyon sığınmacı da Suriye’yi terk etti.

İç savaş döneminde Kürtlerin tutumu

İç savaşın Arap ağırlıklı kentlerde yayılması sırasında Kürtler sorunun şiddet yerine demokratik müzakerelerle çözülmesini savunuyorlardı. Kürt temsilciler bu nedenle birçok kez hem Suriye devleti ile hem de bölgedeki diğer etkin güçlerle görüştü. Kürtler Esad rejiminin politika değiştirmesi, şiddet uygulamaktan vazgeçmesi durumunda sorunun demokratik çözümünün güçleneceğine inanıyordu. Nisan 2011’de Suriye’nin her tarafına yayılan iç savaşta Kürtler kendi özerliklerinin ilanına giden süreci de beraberinde getirdi. Suriye’de iç savaş başladığında Kürtler, ne Baas rejiminin ne de Baas rejimine karşı oluşturulan silahlı grupların yanında yer aldı.

Kobani’de bir okulda barış pankartları taşıyan çocuklar

TEV-DEM, meclisler ve SZK

Suriye’de Kürtler, siyasi birlikleri olarak Demokratik Toplum Hareketi’ni (TEV-DEM) Ekim 2011’de kurdu. Ardından 354 üyeden oluşan halk meclisi MGRK) kuruldu ve yüzde 40’ını kadınlar oluşturuyordu. TEV-DEM öncülüğünde Suriye genelinde yapılan Cuma yürüyüşleri ilk defa Kuzey-Doğu Suriye’de Kürtler tarafından başlatıldı.

TEV DEM kongresi/2018

Afrin’de Kürtçe dil kursları açıldı ve yine birçok kentte halk meclisleri oluşturuldu. Bu zamana kadar rejime bağlı yönetimlerce yürütülen hizmetler, protestolarla birlikte artık halk meclisleri hizmetleri yürütmeye başladı. İlk defa Kürt çocukları, merkezi ve hazırlık düzeyindeki okullara kaydedilerek eğitime başladı ve öğrencilere Kürtçe eğitim verildi. Kürt Dil Kurumu (SZK) da yine bu dönemde kuruldu.

Kürtler arası birlik çalışmaları 

2011’de başlayan Suriye iç savaşı, Kürt siyasi hareketinde de köklü değişimlere yol açtı. Suriye krizinin başladığı ilk yıllarda Kürt partileri “Kürt Ulusal Hareketi İnisiyatifi” adı ile bir oluşum kurdu. Oluşum 14 Mayıs 2011’de ilan edildi. . 6 Haziran 2011 tarihinde Şam hükümeti bazı Kürt partilerini görüşmek için çağırdı. Esad’ın bu çağrısı Kürt partileri arasında çelişki yarattı. Bunun üzerine Koordine Komitesi 7 Haziran’da Esad’ın çağrısını ret etti. Ancak koordine içerisinde yer alan bazı partiler çağrıyı kabul etti.

ENKS kuruldu

Aynı dönemlerde yeni bir parti daha kuruldu. 24 Ekim 2011 tarihinde KDP Genel Başkanı Mesut Barzani öncülüğünde 11 partini katılımıyla ENKS kuruldu. PYD, Suriye Kürtleri Ulusal Cephesi (ENKS) ve 16 siyasi partinin yer aldığı halk meclisi, 26 Ekim 2011’de Irak Federal Kürdistan Bölgesi’nin Erbil kentinde Mesud Barzani öncülüğünde toplandı. Toplantı sonucunda her iki meclis de birlikte hareket edecekleri ve 25 Temmuz 2012’de Kürt Yüksek Konseyi’nin ilanı konularında karar aldı.

Suriye’deki Kürt partileri, 2012’nin Temmuz ayında Barzani’nin çağrısıyla toplanıp ‘Erbil Mutabakatı’nı imzalamıştı

Kürtlerin birliği konusunda oldukça önemli bir role sahip olan bu adımdan sonra 29 Temmuz 2012’de Kuzey-Doğu Suriye kentlerinde yüz binlerce kişinin gösterilerinden sonra Kürt Yüksek Konseyi kuruldu. Bu konseye bağlı diplomatik, hizmet, sosyal ve savunma komiteleri oluşturuldu. Demokratik Özerk Yönetim projesi tartışılmaya başlandı. Halk meclisi MGRK ile ENKS arasında 8 Eylül 2013’te 9 maddelik bir belge imzalandı. Bu belgenin hükümlerine göre, toplumsal bir ittifak kurulacak ve İç Güvenlik Güçleri oluşturulacaktı. Ancak, yönetim kurumlarının ilanı için tüm hazırlıklar tamamlandıktan sonra, ENKS bu birlikten çekildi.

Meclis ilanı

ENKS’nin geri çekilmesinin ardından, 12 Kasım 2013’te Kurucu, Geçici ve Genel Yönetim Meclisi ilan edildi.  Aynı yılın aralık ayında Toplumsal Sözleşme hazırlandı.  6 Ocak 2014’te, 52 siyasi parti, sivil toplum kuruluşu, kadın ve gençlik hareketleri ile 15 bağımsız kişinin katılımıyla bir toplantı gerçekleştirildi.  Kürtçe, Arapça ve Süryanice resmi dil ve anadil olarak benimsendi. Bu sözleşmeye göre Özerk Yönetim; Yönetim Meclisi, Adalet Divanı ve Yasama Meclisi üzerinden inşa edildi.

Kuzey ve Doğu Suriye’ye saldırılar

Tarihler 18 Temmuz 2012’yi gösterdiğinde, Suriye’nin başkenti Şam’da rejimin etkili tüm kurumlarından başkanların katıldığı bir toplantı düzenlendi. Toplantı sırasında büyük bir patlama gerçekleşti ve yetkililerin büyük çoğunluğu öldü. Aynı günün akşamı Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) , Minbiç, Cerablus, Kobani ve Halep’in etrafındaki alanları ele geçirdi. Bunun üzerine 19 Temmuz’da Kobani’de rejim güçleri şehirden çıkarıldı. Kobani’nin ardından Afrin, Serêkani, Dirbêsiyê, Amûdê, Dêrik, Girkê Legê, Tirbêspiyê ve Til Temîr’de yönetimlere el konuldu. 8 Kasım 2012’de Özgür Suriye Ordusu, Tevhid Tugayı, Huraba Şam, Nusra Cephesi Türkiye’ye sınır olan Serêkani’ye saldırdı. Yaklaşık 11 bin kişi göç etmek zorunda kaldı.

Ceylanpınar’a komşu olan Serikaniye’deki çatışmalar Türkiye tarafından da hissediliyordu-2012

2012 yılının Temmuz ayından itibarez bir çok bölgede çatışmalar yoğun olarak yaşanmaya başladı.  Toplu katliam haberleri de düşmeye başladığı yıldı. 28 Temmuz 2013’te El Kaide bağlantılı cihatçı gruplar Halep’in kuzeyindeki Til Eran ve Til Hasil kırsal kentlerine saldırdı. Saldırı sonucunda, aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 70’ten fazla sivil öldürüldü. 30 Temmuz’da da TEV-DEM yöneticilerinden Îsa Hiso, arabasında yerleştirilen bombanın patlaması sonucu hayatını kaybetti.

Kantonların ilanı

Kuzey ve Doğu Suriye’de Kürtler çatışmalarda yer almaya başlarken, siyasi partiler ve çeşitli kurumlarla yapılan toplantılar ve tartışmalar sonucunda yönetim biçimi Demokratik Özerk Yönetim olarak belirlendi.

21 Ocak 2014’te Geçici Yönetim Yasama Meclisi, Amûdê kentinde toplanarak Cizre Geçici Özerk Kantonu’nu ilan etti.

Ardından, 27 Ocak’ta Kobani, 29 Ocak’ta ise Afrin Özerk Yönetimi ilan edildi.

Özerkliğin ilanın ardından yerel yönetim kurumları oluşturuldu. 

Çatışmaların arttığı süreçte ilk Halk Savunma Birlikleri (YPG) ve Kadın Savunma Birlikleri (YPJ) kuruldu. 24 Temmuz 2012’ye gelindiğinde El-Malikiye, Resulayn, El-Derbesiye ve El-Muabbada da YPG kontrolüne girmişti. Önemli Kürt nüfusa sahip şehirlerden sadece Haseke ve Kamışlo rejimin kontrolünde kaldı.

IŞİD’in saldırıları

2014 yazında IŞİD ilk olarak Irak’ın Musul kentini, Suriye ve Irak’ın geniş bölgelerini işgal etti, 19 Haziran’da da Rakka’yı “hilafetin başkenti” ilan etti. Daha sonra Halep, İdlib, Hama’nın bir kısmı, Şam kırsalı ve Suriye’nin diğer bölgelerinin yanı sıra Deyrizor’un büyük bir kısmını denetimine aldı. Böylece neredeyse Suriye topraklarının yarısına hakim oldu. 2014’te Şam hükümetinin güçleri büyük ölçüde çöktü. Bu nedenle Cebhet El Nusra başta olmak üzere cihatçı gruplar Halep, İdlib, Hama, Dera, Humus ve Kuneytra’da geniş alanları ele geçirdi. Şam güçlerinin ana şehirlerdeki varlığı ise sınırlıydı.

Şengal Katliamı: 73. Ferman

IŞİD 2014’ün Haziran ayında Musul kentini işgal ettikten sonra 3 Ağustos’ta Şengal’i hedef aldı ve büyük bir katliam yaptı. Bin yıldır fermanlarla işlenen katliamlar 3 Ağustos 2014’te IŞİD eliyle soykırıma dönüştü. Ezidilerin deyişiyle 73. Fermanla beş bin Ezidi öldürüldü. Çoğunluğu kadın ve çocuk olmak üzere 6 binden fazla Ezidi ise kaçırıldı.

Foto:AFP

6 Ağustos’ta Şengal’deki binlerce Ezidî’yi katliamlardan kurtarıldı. Aynı zamanda Kuzey ve Doğu Suriye ile Şengal arasında güvenlik koridoru oluşturuldu. Katliamdan sağ kurtulan Ezidilerin bir kısmı Kuzey ve Doğu Suriye’ye geçirildi. Katliamın üzerinden 10 yıl geçmesine rağmen bugün hala toplu mezarlar çıkıyor. Hala çok sayıda Ezidi’nin akıbeti ise bilinmiyor.

Şengal’den kaçış, 9 Ağustos 2014

Kobani’de IŞİD yengilgisi

Şengal’de bunlar yaşanırken IŞİD’in Kobani’ye yönelik en kapsamlı saldırısı 16 Eylül’de oldu. 22 Eylül’de Abdullah Öcalan, “Kobani Kürt sorununu çözmenin anahtarıdır” mesajını gönderdi. Kobani’ye sınır olan Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde destek ve dayanışma eylemleri yapıldı.

Kobani’nin köyleri giren IŞİD, kent merkezini ele geçirmek için dört koldan saldırdı. 3 Ekim’de IŞİD kentin üçte birini ele geçirdi. Ağustos’ta Şengal bölgesindeki hava bombardımanıyla ilk kez IŞİD’i hedef alan ABD, 23 Eylül’de de Suriye’de örgüte karşı ilk hava bombardımanını gerçekleştirdi. Karada ise YPG ve YPJ’liler IŞİD’e karşı savaştı.

Kobani 26 Ocak’ta IŞİD’ten tamamen alındı

Erdoğan Ekim ayı başında, “Kara harekatında bu görevi ifa edenlerle işbirliği kurulmadıkça hava harekatıyla bu iş bitmez. Şu anda Kobani de düştü, düşüyor” dedi. Ancak dönemin Başbakanı Barack Obama, 19 Ekim’de Erdoğan’ı arayarak YPG’ye doğrudan silah yardımı yapacağını söyledi ve yardımlar başladı. 22 Ekim 2014’te Irak Federal Kürdistan Parlamentosu toplanarak Başkan Mesud Barzani’nin, Peşmergenin Kobani’ye gönderilmesi talebini oybirliğiyle kabul etti. Bir grup peşmerge destek amacıyla Kobani’ye gitti. 134 gün süren savaşın ardından Kobani kent merkezi IŞİD’den alındı. 26 Ocak’ta Kobani IŞİD’den tamamen alınmış olundu.

PYD ve ENKS’nin Ankara temasları 

PYD ve ENKS heyetleri iç savaşın başlaması ile beraber sıklıkla Ankara’ya gelip gitti. Ankara, Suriye’de Kürtlerin Esad’a karşı ÖSO ile beraber savaşmasını istedi. Bu talebe olumlu yanıt alamayınca PYD ile ilişkilerini kesti. Daha sonra da PYD için ‘terör örgütü’ dedi. Ankara bugün hala ENKS ile görüşmeye devam ediyor. PYD’nin diplomatik çabaları, özellikle IŞİD’le mücadele döneminde yoğunlaştı. ABD, Rusya ve Avrupa ülkeleriyle ilişkiler geliştirildi. Ancak Türkiye’nin muhalefeti, PYD’nin uluslararası konferanslara katılımını engelledi.

 

Sınır Kürt yönetiminin denetimine geçti 

Önce Kobani’yi kuşatan IŞİD’i geri püskürten YPG, ardından Türkiye sınır hattı boyunca hızla ilerledi.  Kobani’de IŞİD’in yenilgiye uğratılmasının ardından 15 Haziran 2015’te bölgedeki tüm askeri yapıları bir çatı altında toplayan Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ilan edildi. Kentlerde ise asayiş (İç Güvenlik Güçleri) güçleri oluşturuldu. 2015 yılında Girê Spî (Tel Abday), 2016’da Minbiç , 2017’de ise Tabka ve Rakka’yı Uluslararası Kolaisyon Güçlerin desteğiyle IŞİD’den alındı. Sınır hattının rengi değişti. 

Rakka

SDG’nin Suriye’de ‘kanton’ adı altında özerklik ilan edecek kadar güçlenmesi ve ABD öncülüğündeki IŞİD’e karşı uluslararası koalisyonun desteğini kazanması, Türkiye’de kırılgan şekilde yürüyen çözüm sürecinin önüne son taşı koydu. Kobani olayları zamanı büyük sarsıntı geçiren süreç, Türkiye’nin 24 Temmuz’da önce Suriye’de IŞİD’i, ardından Irak Kürdistanı’nda PKK hedeflerini vurmasıyla son buldu. 2014’te IŞİD’in bölgeye saldırıları, PYD’nin uluslararası alanda öne çıkmasını sağladı. 2017 yılında Kuzey Suriye Federasyonu ilan edildi. Kantonlar belirlendi. 

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetim ilanı

23 Mart 2019’da Deyrizor kenti tamamen IŞİD’den alındı ve IŞİD, Kuzey Suriye genelinde yenilgiye uğratıldı. Bölgenin genişlemesiyle birlikte 6 Eylül 2018’de Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi ilan edildi. Yönetim, toplumsal cinsiyet eşitliği, ekoloji ve çok kültürlülük ilkelerini benimsediğini söyledi. Yeni sisteme göre her düzeyde eş başkanlık sistemi ve kadın kotası uygulandı. Kürtçe, Arapça ve Süryanice resmi dil olarak kabul edildi. Kuzey Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin adı ‘Kuzey-Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi’ olarak değiştirildi.  

Fırat Kalkanı Operasyonu 

Türkiye iki SDG bölgesi arasında köprü kurulmasını engellemek ve sınırındaki IŞİD tehdidine son vermek için 24 Ağustos 2016’da Fırat Kalkanı Operasyonu’nu başlattı.

2018 Afrin operasyonu

20 Ocak 2018’te Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ve SMO Afrin’e yönelik “Zeytin Dalı Operasyonu” düzenledi ve Afrin’e 24 Mart 2018’de girildi. Kentte hak ihlalleri, gasp ve kaçırmalarla ilgili uluslararası ve yerel anlamda pek çok rapor yayınlandı.  29 Mart’ta açıklama yapan ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Heather Nauert, Afrin’den son 48 saattir gelen haberler nedeniyle derin endişe duyduklarını açıkladı. Nauert’in yaptığı yazılı açıklamada, “Yağma haberleri de bizi kaygılandırıyor” dedi.

CNN International’a konuşan dönemin Cumhurbaşkanı Sözcüsü İbrahim Kalın ise, “Afrin’e giren ÖSO unsurlarının evleri yağmaladığına dair iddiaları ciddiye aldıklarını, konuyla ilgili inceleme başlattıklarını” söyledi. BBC’de yer alan haberde AFP muhabirleri, ÖSO savaşçılarının Afrinlilerin kapalı bıraktığı dükkan, lokanta ve evlere girdiklerini ve buralardan beraberlerinde yiyecek, elektronik eşya, battaniye ve benzeri şeylerle çıkarken görüldüklerini bildirdi.

Afrin’de zeytin ağaçlarının kesildiği de en çok gündeme gelen konulardan biri oldu. 2023’te bianet’te yayınlanan habere göre bölgedeki silahlı grupların Suriye’nin güneyinde Afrin kırsalındaki üç bölgede zeytin hasadını çalmak ve haraç koymakla suçlandı. Afrin’le ilgili iddialardan biri de Filistinlilerin bölgeye yerleştirilmesi. Afrinli bir Kürt siyasetçi olan Abdurrahman Apo, Rudaw’a yaptığı açıklamada 10 bin Filistinlinin Afrin’e yerleştirildiğini öne sürdü. Ayrıca “Afrin bölgesinde 22 yerleşim yeri inşa edilmesine rağmen, [şehrin] 360 köyün tamamı yerleşim birimine dönüştürüldü. Suriye Araplarına ek olarak, Afrin’de 10.000 Filistinli konuşlandırılmış durumda” iddiasında bulundu. 8 Aralık 2024’te Esad’ın devrilmesinin ardından  Suriye’de cihatçı örgüt Heyet Tahrir el Şam’ın (HTŞ) Şam’da oluşturduğu yönetim, 6 Şubat’ta Afrin’e heyet gönderdi. Ziyaretin, Afrin’de SMO yönetimini sona erdirmeyi amaçladığı belirtiliyor.

Aralık 2018 – ABD, IŞİD’in elinde toprak kalmadığını duyurdu

Dönemin ABD Başkanı Trump, Aralık 2018’de IŞİD’in kontrolünde toprak kalmadığını ve Suriye’den çekileceğini duyurdu. Ancak tepkiler sonucunda, sadece bin askerini çekti. Fırat’ın diğer yakasında ise Rusya’nın paralı askerleri ve İran’a bağlı milislerle birlikte Suriye ordusu IŞİD’le savaşmaya devam ediyordu. Trump, Obama’nın SDG’ye yardıma başlamasından beş yıl sonra, Ekim 2019’da Erdoğan’la yaptığı telefon konuşması sonrası bir kez daha Suriye’den çekileceğini açıkladı. Bu açıklama, uzun süredir Fırat’ın doğusunda YPG’ye yönelik askeri harekat düzenleme planları yapan Ankara için yeşil ışık niteliğindeydi. Erdoğan’ın “Kararı verilen ve süreci başlamış olan barış pınarlarının önünü açma vakti belki bugün, belki yarın denebilecek kadar yakındır” sözlerinin ardından Türkiye, 9 Ekim’de ‘Barış Pınarı Harekatı’nı başlattı.

Barış Pınarı Harekatı 

Türkiye için artık Suriye’de en önemli öncelik sınırda SDG’nin varlığıydı. Hem Zeytin Dalı hem de Fırat Kalkanı operasyonları, artık Suriye’nin hava sahasını kontrol eden Rusya’nın yeşil ışık yakması sayesinde olmuştu. 2016’da Fırat Kalkanı ile başlayan ve 2018’de Zeytin Dalı operasyonları ile devam eden operasyonlarını Ekim 2019’da Barış Pınarı Harekâtı ile sürdürdü. Barış Pınarı Harekat sırasında dönemin Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, “Bizim amacımız nedir? 32 kilometre derinlikte ve Fırat’ın doğusundan Irak sınırına kadar, yani 444 kilometrelik bir uzunlukta hiçbir teröristin kalmaması ve tüm bu bölgenin güvenli bölge olarak tesis edilmesi” diyerek hedefini açıkladı.

ABD ile Türkiye arasında anlaşma 

Barış Pınarı Harekâtı’nın 8. gününde Ankara’da görüşen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığındaki heyet ile ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence’in başkanlığındaki ABD heyeti, anlaşmaya vardı. Anlaşmaya göre, Türkiye 120 saatlik bir süre için operasyona ara verecek ve bu zaman diliminde SDG yaklaşık 32 kilometre derinliğinde oluşturulacak olan güvenli bölgenin gerisine çekilecek. Çekilme tamamlandıktan sonra da Türkiye tamamen operasyonu durduracak, ABD de Başkan Donald Trump’ın imzasıyla yürürlüğe giren yaptırımları geri çekecek. Harekat iki hafta içinde önce ABD, ardından Rusya’yla varılan anlaşmalarla sona erdi. YPG’nin sınırdan 30 kilometre derinliğe çekilmesi ve bu bölgede Rus ve Suriye ordularının bulunması kararlaştırıldı.

Soçi mutabakatı 

CumhurbaşkanıErdoğan’la Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasında 22 Ekim 2019’da Soçi’de mutabakat imzalandı.

Suriye Demokratik Güçleri (SDG) yaptığı açıklamada, Türkiye ile Rusya arasında varılan Soçi mutabakatının koşullarına uyacağını duyurdu. SDG bu çerçevede güçlerini Türkiye-Suriye sınırından uzaktaki mevkilere kaydıracağını açıkladı. Ekim 2019’daki Barış Pınarı Harekâtı sonrası Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), Resulayn ile Tel Abyad arasında kalan yaklaşık 120 kilometrelik sınır hattını kontrol ediyor. Ancak bu bölgenin doğusunda ve batısında kalan sınır hatlarında SDG varlığı sürüyor. Fırat’ın doğusunda IŞİD ile mücadele sürüyor, ABD’nin de bölgede 900 kadar askeri var. Türkiye, 2019’dan sonra bu bölgede büyük çaplı bir sınır ötesi operasyon gerçekleştirmedi.

Şam ile normalleşme açıklaması ve Kürtler 

Savaşın büyük bir kısmını domine eden IŞİD sorunu büyük oranda ortadan kalktığında, önce Arap ülkelerinin ardından da Avrupa ülkelerinin Esad’a ve Baas Partisi’ne yaklaşımında değişim sinyalleri gelmeye başladı. Ankara ile Şam arasında da “terör örgütlerine karşı” iki ülkenin işbirliği yapabileceği, “Suriyeliler demokratik seçimlerde kendisini tercih ederse” Esad’la çalışılabileceği mesajları geldi. Normalleşme tartışmaları yürütüldü. Suriye, Türkiye’ye  görüşme için topraklardan çıkma şartını sürekli dile getirdi.   Şam, Kürtlerle ilişkilerinde müzakereler ve tehditler arasında gidip gelirken, hiç bir zaman sağlıklı bir diyalog kurulamadı. 2014 sonra bölgede kendi özerliğini ilan eden Kürtler görünürde muhatap olarak kabul edilmedi. Bu durum hep bir kriz olarak sürdü.

IŞİD hala tehdit: Hol kampı

Hol Kampı

Suriye’de IŞİD yenilgiye uğratılsa da hep bir tehdit olmaya devam etti. 2019’da büyük ölçüde geri çekilmek durumunda kalan IŞİD’in pek çok üyesi ise Suriye’nin kuzeydoğusunda hapsedildi. Üyelerinin çoğu bugün hâlâ kamplarda yaşıyor.  IŞİD’lilerin ailelerinden oluşan 40 bin kişi Suriye’nin kuzeydoğusundaki Hol Kampı’na yerleştirildi. Iraklı ve Suriyeli Kürt yetkililer, bu kampın IŞİD’in kök saldığı bir yer haline gelmesinden kaygılı. Suriye’de Kürtlerin kontrolündeki bölgede, aralarında yabancıların da bulunduğu 4.500 IŞİD üyesi olduğu düşünülüyor. IŞİD’in uyuyan hücrelerinin kampta aktif olduğu düşünülüyor. Kamp yöneticisi Jihan Hana bu bölümde kalanların, IŞİD’in en sıkı destekçileri olduğunu belirtiyor. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan hem IŞİD ile mücadele hem de mevcut cezaevleri ve kampların gözetimi konusunda Ankara’nın rol üstlenmeye hazır olduğunu açıkladı.

Sina Hapishanesine saldırı 

Sina Hapishanesi’ne IŞİD saldırdı

20 Ocak 2022’te IŞİD, binlerce üyesinin tutulduğu Haseke’deki Sina Hapishanesi’ne saldırdı.  Sina Hapishanesi bölgede SDG’nin kontrolündeki en büyük tesislerden biri.  ABD merkezli İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne göre SDG, IŞİD yanlısı olarak tanımladığı 12 bin kadar erkek ve erkek çocuğunu da bu hapishanede tutuyor. Bu kişilerin 2 ila 4 binini 50 farklı ülkeden bölgeye gelen yabancı savaşçılar oluşturuyor. Yaklaşık bir hafta süren çatışmalarda hapishane tamamen kontrol altına alındı. 223 IŞİD’li ise firar etti. ABD’nin öncülüğündeki koalisyon güçlerinin bölgede SDG’ye yönelik desteği sürerken, IŞİD hala bir tehdit konumunda. Zaman zaman saldırılarda bulunan IŞİD’in varlığı tamamen sona ermiş değil.

Petrol sahalarının büyük kısmı Kuzey ve Doğu Suriye’de

Suriye’nin Haseke bölgesindeki petrol tesisinde Ekim 2024’teki bir hava saldırısının ardından çıkan yangın/BBC ,

Kuzey ve Doğu Suriye’de hayvancılık, tarım ve petrol bölgenin ana gelir kaynağını oluşturuyor. Fırat Nehri ile iç içe olması sebebiyle bölge verimli topraklara, canlı ve kirletilmemiş bir doğaya sahip. Petrol sahalarının büyük kısmı kuzeydoğu bölgelerinde.  ABD Enerji Enformasyon İdaresi’nin (EIA) 2015’te yayımladığı bir rapora göre Suriye’de 2,5 milyar varil petrol rezervi bulunuyor. Türkiye Enerji Stratejileri ve Politikaları Araştırma Merkezi’nin (TESPAM) Aralık 2024’te yayımladığı bir rapora göre ise Suriye’nin potansiyel rezervleri yaklaşık 6,9 milyar varil. TESPAM Başkanı Oğuzhan Akyener, BBC Türkçe’ye yaptığı değerlendirmede kendi rezerv tahminleriyle uluslararası kuruluşların tahminleri arasındaki farkın veri eksikliğinden kaynaklandığını belirtiyor. ABD’nin, özellikle Deyrizor bölgesindeki petrol tesisleri çevresinde askeri üsleri bulunuyor. Pentagon’un Esad yönetimi düştükten sonra yaptığı bir açıklamaya göre bu üslerde iki bin Amerikan askeri var.

3 üniversite ve bağlı akademiler bulunuyor

Normal bir yönetiminin ve kurumlarının oluştuğu Kuzey ve Doğu Suriye’de 3 üniversite ile akademiler bulunuyor.  2024-2025 eğitim-öğretim yılında Rojava Üniversitesi’nde yaklaşık 2 bin 721, Kobani Üniversitesi’nde bin 459, Şark Üniversitesi’nde ise 595 öğrenci eğitim görüyor.

Sünniler, Ezidiler, Katolik ve Ortodokslar iç içe

Kuzey ve Doğu Suriye’deki Kürt ve Arapların çoğu İslam’ın Sünnî mezhebine bağlıyken, Süryaniler genellikle Süryani Ortodoks, Keldani Katolik, Süryani Katolik veya Doğu Asur Kilisesi’ne bağlı. Ezidiler’in yanısıra başka başka inançlara mensup olanlar da var. Günümüzde kanton olarak tanımlanan yedi ayrı bölgede var: Bunlar Cezire, Deyrizor , Rakka, Fırat, Minbiç, Afrin-Şehba ve Tabka. Bu bölgelerdeki altı büyükşehir, 40 şehir ve 105 belde bulunuyor. Minbiç Esad rejiminin devrilmesinin ardından SMO’nun denetimine geçti.

Kuzey ve Doğu Suriye’nin Cizre Kantonun Kamışlo, Tirbespiyê ve Haseke kentlerinde yaşayan Hristiyanlar, Noel Bayramı’nı kutladı 2025

Suriye’de yeni dönem: 8 Aralık 2024

Krizlerin hiç bitmediği Suriye’de 27 Kasım’da saldırı başlatan ve Halep ile Hama kentlerini ele geçiren Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) liderliğindeki cihatçı güçler, 8 Aralık’ta başkent Şam’ı aldıklarını duyurdu.  Beşar Esad, Rusya’ya sığındı. Suriye açısından olduğu kadar bu dönem Kürtler açısından da yeni bir dönem daha başladı. Çatışmaların başladığı ilk dönemde Afrin’den göç edenlerin kaldığı Şehba’da koridor oluşturularak, 50 bin kişi Kuzey ve Doğu Suriye’nin Tabka ve Rakka kentlerine yerleştirildi.  En fazla çatışmaların yaşandığı yer ise Minbiç oldu.

Minbiç’te çatışmalar 

11 Aralık’ta açıklama yapan SDG Genel Komutanı Mazlum Abdi, ABD arabuluculuğuyla Minbiç’te ateşkes sağlandığını duyurdu ve Suriye genelinde siyasi bir çözüm hedeflediklerini açıkladı. Abdi, “Savaşçılarımızın Minbiç kentindeki direnişi, Fırat’ın batısından gelen saldırıların yayılmasını durdurmaya devam ederken, biz de sivillerin can ve mal güvenliğini korumak amacıyla ateşkes anlaşmasına vardık” dedi. Abdi, Minbic Askeri Meclisi üyelerinin 27 Kasım’dan bu yana süren savunmalarının ardından kısa süre içinde bölgeden çekileceğini belirtti.  Açıklamasında, “Amacımız, Suriye topraklarının tamamında ateşin kesilmesi ve ülkenin geleceğine yönelik siyasi bir sürece girilmesidir” ifadelerine yer verdi.

Tişrin Barajı ve çevresinde çatışmalar sürüyor

Ancak yaklaşık iki ay önce Tişrin Barajı ve çevresinde SMO ile SDG arasında başlayan çatışmalar ise devam ediyor. Orada nöbet tutanlara yönelik de saldırılar gerçekleşti. Sivil ölümleri sık sık gündeme geldi.

Suriyeli Kürtlerden diyalog açıklaması 

İlk günden itibaren Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi diyaloğa açık oldukları mesajını verdi.  Açıklamalarda, “Suriye’nin tüm ulusal siyasi, kültürel ve sosyal güçleriyle diyalog ve sorumluluk ruhuyla, kimseyi dışlamadan, küçümsemeden, ulusal, dini ve mezhepsel tüm farklılıklarıyla tüm halkı kucaklayan yeni bir Suriye’nin inşası için çalışacağız” denildi. Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi, “Özerk Yönetim’e bağlı tüm meclis, kurum ve yönetimlerin bulunduğu tüm kantonlar Suriye bayrağını kullanacaktır” açıklaması yaptı. ABD, Avrupa ülkelerinden Şam’a ziyaretler yoğunlaşırken, ziyaretlerde Suriye Kürtleri ile ilgili de mesajlar verildi. Uluslararası güçler, Kuzey ve Doğu Suriye Özerk yönetimi ile de görüştü. En çok merak edilen ise SDG ile HTŞ arasında nasıl bir anlaşma sağlanacağı oldu.

Mazlum Abdi ve Ahmed Şara’dan açıklamalar 

SDG Genel Komutanı Mazlum Abdi 13 Aralık’ta “Biz Suriye’nin bir parçasıyız. Sorunlarımızı Şam ile çözmemiz gerek. Şuan kim Şam’da varsa sadece HTŞ değil herkes ile görüşmemiz doğal bir şey. Kuzey ve Doğu Suriye’den heyetlerin Şam’a giderek sorunların çözümüne dair konuşmaya başlamaları gerek” açıklaması yaptı.
Ardından Şubat ayında ABD merkezli haber ajansı Associated Press’e konuşan Abdi, ABD öncülüğündeki koalisyonun, SDG ile HTŞ arasındaki müzakerelerde arabulucu olduğunu söyledi.  Abdi, “Suriye vizyonumuz, demokrasiye dayalı, merkezi olmayan, laik ve sivil bir ülkedir” dedi. Abdi, Kürtlerin yerel işlerini ademi merkeziyetçi bir devlette yürütmek istediğini vurguladı.
Suriye’nin geçiş başkanı HTŞ lideri Ahmed eş Şara ise Syria TV’ye Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile görüşmelerin sürdüğünü belirtti. Şara, “Kuzeydoğu Suriye sorununu çözmek için SDG ile görüşmeler yapılıyor” diyen HTŞ lideri, “SDG silahların yalnızca devletin elinde olmasını kabul etmeye hazır olduğunu gösterdi ancak bazı detaylarda anlaşmazlıklar bulunuyor” ifadelerini kullandı.
Kürtler arası birlik 
Bu dönem Kürtler arası birlikte konuşulan konulardan biri oldu. 23 Aralık’ta Suriye Demokratik Güçleri (SDG) Genel Komutanı Mazlum Abdi, Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) heyetiyle, uluslararası koalisyonun yetkililerinin katılımıyla bir toplantı gerçekleştirdi. Görüşmenin amacı, Suriye vizyonunda Kürtlerin ortak bir duruş sergilemesini sağlamak ve taraflar arasındaki mevcut anlaşmazlıkların çözümünü hızlandırmak olarak aktarıldı.
Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Dış İlişkiler Sorumlusu İlham Ahmed, İngiltere Parlamentosu’nda düzenlenen “Suriye’de ne olur” başlıklı panelde, Kürtler arası diyalog, Kuzey ve Doğu Suriye’deki gelişmeler ve Suriye’nin geleceği üzerine değerlendirmeler yaptı. Ahmed, Kürtler arası ittifak çalışmalarında önemli adımlar atıldığını belirterek, “Rojava’daki Kürtler ciddi bir diyalog içinde ve kısa süre içinde müjdeli bir haber paylaşmayı umuyoruz” dedi.
Mazlum Abdi ve Mesud Barzani görüştü

16 Ocak’ta Suriye Demokratik Güçleri (SDG) Genel Komutanı Mazlum Abdi, Irak Kürdistan Demokrat Partisi Başkanı Mesud Barzani ile bir araya geldi.  Görüşme sonrası Abdi, “Başkan Mesud Barzani ile görüşmemizden memnuniyet duydum. Suriye’deki değişim sürecini tartıştık. Suriye’de Kürtlerin tutumlarının bir olması gerektiği ve Şam ile diyalogun Kürt halkının haklarını barışçıl bir şekilde koruması gerektiği konusunda anlaştık. Ayrıca Kürtlerin birliği ve bölgedeki istikrarın korunmasının hepimizin görevi olduğuna vurgu yaptık. Birbirimize destek olacağız.” açıklaması yaptı.

Esad’dan sonra Kürtlerin durumu  

Özetle Beşar Esad döneminde de Kürtlerin statüsü konusunda somut bir adım atılmadı. 2014’ten sonra zaman zaman diyaloglar kurulsa da hiç bir zaman bölgedeki sorun çözüme kavuşmadı. Türkiye’de Esad’ın devrilmesi öncesi Kürt meselesinin çözümüne yönelik yeni bir süreç tartışmaları başladı. DEM Parti’den oluşan bir heyet İmralı’da Abdullah Öcalan ile iki görüşme yaptı. Türkiye’deki meselesinin çözümü Suriye’deki Kürtlerin de durumunu direkt etkiliyor. 3. görüşmede Öcalan’ın ne mesaj vereceği tartışma konusunu olurken İmralı heyetinde yer alan Sırrı Süreyya Önder 11 Ocak 2024’te Öcalan’ın beklenen çağrısı ile ilgili sorulara cevap verdi:

“Öcalan, Suriye’nin çözülüşünü, Sykes-Picot Anlaşmasının çözülüşü olarak değerlendirdi. Öcalan, Suriye’nin toprak ve devlet yapısı olarak bütünlüğü ile Kürtlerin demokrasi temelinde bu bütünlük içinde yer almasını önemli buluyor. Devlet içinde devlet olamayacağı gibi tersinden oradaki Kürtlerin Arap milliyetçiliği içinde erimeleri de elbette beklenemez. Yine en doğrusunu bizzat kendisi ifade edecektir ki çatışma tutumundan kesin uzak durmayı, Türkiye’nin hassasiyetlerine özen göstermeyi, demokrasiye dayalı ve demokrasi kurumlarının gelişmesini önceleyen bir yaklaşıma sahip olduğunu söyleyebiliriz.” 

Şimdi gözler Kuzey ve Doğu Suriye yönetimi HTŞ ile görüşmelerinin yanısıra Türkiye’deki yeni süreç tartışmalarında.

Kimliksizlikten demokratik özerkliğe: Suriye’de Kürtlerin tarihi (2)

Kimliksizlikten demokratik özerkliğe: Suriye’de Kürtlerin tarihi (1)