Tutuklu sendikacı Mehmet Türkmen: Bu hikayenin son sözünü işçiler söyleyecek

Tutuklu BİRTEK-SEN Genel Başkanı Mehmet Türkmen İlke TV’nin sorularını yanıtladı.

Tutuklu sendikacı Mehmet Türkmen: Bu hikayenin son sözünü işçiler söyleyecek
Tutuklu sendikacı Mehmet Türkmen: Bu hikayenin son sözünü işçiler söyleyecek
Şerif Karataş
  • Yayınlanma: 18 Mart 2025 14:36
  • Güncellenme: 18 Mart 2025 14:46

BİRTEK-SEN Genel Başkanı Mehmet Türkmen, Başpınar Organize Sanayi Bölgesi’nde işçilerin düşük zam dayatmasına karşı başlattığı direnişin ardından tutuklandı. Valiliğin eylem yasağı mahkeme tarafından kaldırılmasına rağmen, Türkmen bir aydır tutuklu.

İşçilerin hak arama mücadelesine öncülük eden Türkmen, bu baskıların yalnızca işçilere gözdağı vermek amacı taşıdığını belirtiyor. Ünaldı’dan Başpınar’a uzanan işçi mücadelesinin hafızasını taşıyan BİRTEK-SEN’in işçilere umut olduğunu vurgulayan Türkmen, tüm baskılara rağmen mücadeleden vazgeçmeyeceklerini ifade ediyor. “Bu hikâye daha uzun ve son sözü işçi sınıfının ve emekçilerin söyleyeceğinden kimsenin şüphesi olmasın” diyen Türkmen, baskılar karşısında daha güçlü bir örgütlülüğün gerekliliğine dikkat çekerek işçileri BİRTEK-SEN çatısı altında birleşmeye ve hakları için mücadele etmeye çağırıyor.

17 Şubat’ta gözaltına alınıp tutuklanan Türkmen, İLKE TV’nin sorunlarını yanıtladı:

Başpınar Organize Sanayi Bölgesinde, işçilerin düşük zam dayatmasına karşı başlattıkları eylemlerle birlikte Valiliğin 15 günlük eylem ve etkinlikleri yasak kararıyla tutuklandınız. Eylem yasağı kaldırıldı ancak sizin tutukluluk haliniz devam ediyor. Ne hissediyorsunuz?

Öfkeliyim, kızgınım ama çok şaşırdığım bir durum değil. Çünkü ne valiliğin 15 günlük yasak kararı hukuki bir karardı ne de bu yasaklamanın devamı olarak benim tutuklanmam hukuki ve yasal bir gerekçeye dayanıyor.

Bu tür haksız, hukuksuz karar ve uygulamalara karşı şaşkınlık duyma hissimizi çoktan yitirdik artık. Anayasayı ve hukuku ayaklar altına alan, bir yerlerden gelen talimatlarla verilen bu tür yasak tutuklama ve benzeri kararlara bu ülkede şaşıran kalmamıştır sanırım. O yüzden bir hayret ya da şaşkınlık hissi elbette yok ama öfkemiz giderek artıyor. En azından bu işçi ve halk düşmanı düzenin haksızlıklarına ve zulmüne öfkelenme ve bunlardan hesap sorma duygumuzu ve gücümüzü elimizden alamazlar. Bu hikâye ne valiliğin yasak kararı ile ne de benim tutuklanmamla başlamadı ve böyle de bitmeyecek. Bu hikâye daha uzun ve son sözü işçi sınıfının ve emekçilerin söyleyeceğinden kimsenin şüphesi olmasın. Bu hikâyenin karanlık tarafında olanlar; bir avuç patronun ve sermaye sınıfının hizmetinde, kendi yasalarını ve hukuku bile ayaklar altına alarak işçilerin ekmek hak ve özgürlük mücadelesini bastırmak için patronların emrinde işçi düşmanlığı yapanlar, onların istediği yasak kararlarını alanlar, onların isteğiyle bizi tutuklatanların hiç şüphesi olmasın ki hepsi ama hepsi adıyla ve sanıyla bu hikayede hak ettikleri şekilde yer alacaklar. Ne biz ne işçi sınıfı bu yaşadıklarını unutmayacak.

‘Patronların isteğiyle ben hala tutukluyum’

Hakkınızda “devletin kurum ve organlarını aşağılama” suçlamasıyla TCK 301’den iddianame hazırlandı. 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası isteniyor. Neler söylersiniz?

Grevler boyunca güvenliği tehdit eden ve böyle bir yasaklamaya gerekçe olabilecek tek bir olay yaşanmadı. İşçilerin tek yaptığı yüzde otuzluk sefalet zammı dayatmasına karşı insanca yaşanabilecek bir ücret talebi için iş bırakarak demokratik ve barışçıl bir şekilde grev hakkını kullanmaktı. Durum böyleyken valiliğin böyle bir yasak kararı almasını Başpınar’daki patronlar dışında haklı bulan ve talep eden ve gerekli olduğunu düşünen tek bir kişi bile yok. Yasak kararı alınmadan önce Başpınar’da patronların ev sahipliğinde yapılan toplantılarda bir yasak kararı alınıyor, patronların şikayetiyle ben gözaltına alınıyorum, patronların isteğiyle fabrikanın önünde işçilerin beklemesine bile izin vermemek için çevik kuvvet ve jandarma yığınağı yapılıyor. Patronların isteğiyle yasak bittikten sonra dahi grev yapmak isteyen işçilere fabrika önünde müdahale ediliyor, yasak kararının hukuksuz olduğu idare mahkemesinin kararıyla ortaya çıkmış olmasına rağmen. Patronların isteğiyle ben hala tutukluyum. Şimdi ben bu kararlar patronların talimatıyla mı alınıyor diye sorduğum için bir de devletin kurum ve organlarını aşağılamaktan yargılanıyorum. Peki o zaman bu kararlar kimin çıkarı için hangi hukuka dayanarak ve kimin talimatı ile alınıyor? Onlar açıklasın. Bu durumda anayasayı ve hukuku ayaklar altına alarak bir avuç patronun çıkarları doğrultusunda bu hukuksuzluğa imza atanlar değil mi devleti ve kurumlarını aşağılayanlar?

‘Ünaldı, direnişi Başpınar işçisine yol göstermeye devam ediyor’

Uzun yıllardır Gaziantep’te işçilerin hak arama mücadelesinin içinde olan birisiniz. 18 yaşında bir dokuma işçisi iken 1996’da Ünaldı’da 20 bin işçi, kötü çalışma koşulları başta olmak üzere hakları için bir aya varan eylem önemli kazanımlarla bitti. Ünaldı taşındı, Başpınar oldu. İşçiler mekanlarından koparıldı. İşverenlerin tutumu bu. Pek çok kişi umutsuz, siz neden vazgeçmiyorsunuz?

Ünaldı direnişi ve sonrasında yaşanan pek çok grev ve direniş Başpınar işçilerinin bugünkü mücadelesine yol göstermeye devam ediyor. Bugün işçi sınıfı büyük oranda örgütsüz olabilir, yakın tarihin sınıf mücadelesi deneyiminden yoksun genç bir işçi kuşağı var ancak Başpınar işçileri için BİRTEK-SEN’in varlığı tam da bu noktada bir anlam ifade ediyor. BİRTEK-SEN Ünaldı’dan Başpınar’a Antepli dokuma ve tekstil işçilerinin 30 yıllık mücadele deneyimini ve birikimini bağrında taşıyan ve bu hafızayı bugün Başpınar işçilerinin mücadelesine taşıyan bir odaktır. BİRTEK-SEN son 30 yılda Antep’te Ünaldı ve Başpınar’da yaşanmış bütün önemli grev ve direnişlere öncülük eden işçiler tarafından kuruldu. O yüzden işçiler hiç de umutsuz değil aksine valiliğin askerin polisin ve yargının bütün hukuksuz kararları, baskıları ve engellemeleri olmadan Başpınar patronlarının başa çıkamadığı bir mücadele koydular ortaya ve hepsinden önemlisi artık bu mücadeleye öncülük eden, şimdiden yüzlerce ileri ve öncü işçinin çatısı altında birleştiği BİRTEK-SEN gibi bir sendikaları, bir mücadele örgütleri var. 30 yıldır birikmiş olan mücadele deneyimine 2025’in şubat grev ve direnişleri gibi son derece önemli dersler çıkaracağımız bir mücadele deneyimi daha eklenmiş oldu. O yüzden Başpınar işçileri bugün dünden daha güçlü ve gelecek için dünden daha umutlu.

Mehmet Türkmen’in 1998’de Ünaldı’da dokuma işçiliği yapmaya başladığı ilk yıllar..

‘İşçileri hakları için BİRTEK-SEN çatısı altında örgütlenmeye, çağırıyoruz”

Tutuklu olmanıza karşın dışarda işçilerin hak arama mücadelesi de sürüyor. Başta Başpınar işçileri olmak üzere hak arayan işçilere mesajınız nedir?

Başta Başpınar işçilerini bu yasaklama ve tutuklama kararlarına rağmen hak arama mücadelesinden vazgeçmedikleri için kutluyorum.

Yasaklar ve engellemeler bugün için mücadelemizin kesintiye uğratmış ve taleplerimizi tam anlamıyla elde etmemizi engellemiş olabilir ama mücadele daha bitmedi. Biz henüz kazanamadık belki ama onlar da kazanamadı. Bir sonraki mücadeleye çok daha güçlü ve hazırlıklı olmamız için son şubat eylemleri Başpınar işçileri için çok öğretici oldu. Son yaşananların önümüze koyduğu en önemli ders ve mesajımız şudur: Bu tür baskı ve yasaklarla engellenemeyecek bir örgütlülük için daha güçlü bir birliğe, daha güçlü bir birlik için daha güçlü bir sendikaya ve daha güçlü bir sendika için BİRTEK-SEN çatısı altında örgütlenmeye, haklarımız için mücadele etmeye çağırıyoruz”