Züccaciye dükkanında koşturan bir fil var!
Süleyman Karan 20 Mart 2025

Züccaciye dükkanında koşturan bir fil var!

Derinliksiz, geçmişi pek çok spekülasyon ve manipülasyonla dolu, ülke ölçeğiyle kıyaslandığında işlem hacmi ve piyasa değeri oldukça düşük bir borsanız varsa, makro dengeleriniz parlak değilse, döviz politikanız kırılgan ve ‘arka kapı’ müdahaleleriyle ayakta tutuluyor ve bu sebeple dış ticaret açığınız eskisine göre biraz toparlanmış olsa da hâlâ ciddi bir sorun olarak duruyorsa, bütçe dengesinde hedeften şaşmayı alışkanlık haline getirmişseniz, belki de hepsinden önemlisi bir türlü ateşi düşürülemeyen enflasyon her an alevlenmeye hazırsa; herhangi bir siyasi kriz olmasa bile ekonominiz her zaman bir ‘muhteşem fırtına’ya yakalanmaya açıktır. Herhalde hangi ülkenin ekonomisini tarif ettiğim oldukça bariz!

Komplocu siyasi manevralar ekonomi yönetimini hırpalıyor

Bu ülkede herhalde hiçbir siyasi figür, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek kadar dert sahibi değildir. Şimşek, dünyanın en akıldışı ekonomi politikalarından biri olan ‘Türkiye Ekonomi Modeli’nin korkunç mirasını temizlemek için zar zor ikna edilip bu görevi kabul etti. Verilen sözlerden biri ekonomi yönetiminin kararlarına yönelik siyasi müdahaleler yapılmayacağıydı. Buna inanacak kadar saf olması ayrı bir tartışma konusu, ancak ekonomi yönetimi göreve geldiği günden itibaren müdahalelerle karşı karşıya kaldı. Belki ondan da önemlisi, böylesi katmanlanmış ekonomik sorunlara karşı ‘neoliberal’ yöntemlerle mücadele ederken, en büyük korku olan siyasi krizler ve uluslararası çatışmalar yakasından düşmedi. Özellikle ilki doğrudan siyasi iktidarın icraatlarıyla ilgiliydi ve Şimşek belki en büyük siyasi krizle karşı karşıya kalıyor şimdi.

Gözü kararttıysanız ekonomi ayrıntıdır
19 Mart’ta yaşananlar, Türkiye siyaset tarihine kara harflerle yazılacak, ancak ekonomiye faturası çok ağır olacak. Ardı ardına şok dagalarıyla yüzleşilecek. Yine bir şafak operasyonuyla, muhalefete en büyük operasyonu yapmaya girişen bu iktidar, büyük olasılıkla sert ve kolay kolay sönümlenmeyecek bir siyasi krize sebep olacağını biliyordu. Buradan da anlaşılıyor ki, ekonomik sorunları ikinci plana atacak ve hatta umursamayacak bir sıkıntı içindeydi. Aslına bakarsanız; beklenen bir hamleydi de, kademeli bir saldırı taktiği uygulayacağı tahmin ediliyordu. Sabredemediler ve 24 saat içinde hem ‘diploma krizi’ni çıkardılar hem de şafak baskınını yaptılar. Sonrasında siyasette yaşananları bire bir izledik.

‘Kara çarşamba’nın perşembesi de var

Sokaklarda ve meydanlardaki gerilimin belki daha fazlası Borsa İstanbul, Kapalıçarşı, bankalar ve Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın koridorlarında yaşandı. BIST 100 endeksi resmen çöktü. İki kez devre kesici kullanılmasaydı eğer, kayıp çok daha fazla olacaktı. Sonuçta 19 Mart kapanışında, BIST 100’deki kayıp yüzde 8.72’yi buldu. Yani ‘Kara Çarşamba’ların en karalarından birini yaşadı hisse senedi yatırımcıları… Vadeli İşlemler ve Opsiyon Piyasası’ndaki (VİOP) çöküş daha da dramatikti. VİOP’a yaşanan kayıp yüzde 10.11’i buldu. BIST 100 bugünü ve yakın geleceği satın almanın simgesiyse, VİOP orta ve uzun vadede geleceği satın almayı simgeler. Böylesi kabaca bir tarifle bile, yatırım ikliminin ne halde olduğunu anlamanız mümkün! Büyük olasılıkla eğer ki bugün siyasette çok daha beklenmedik ve sert gelişmeler yaşanmazsa, belki düşüş durur ya da tepki alımlarıyla bir parça düzeltme bile yaşanabilir. Ancak, ite kaka 10,000 psikolojik eşiğini aşabilmiş borsanın yükseliş trendine dönmesini beklemek fazlaca iyimser bir yaklaşım olur.

En az 8.5 milyar doları gömmek

Gelelim dövize… Piyasalar açılır açılmaz dolar, euro, İngiliz Sterlini’nde yaşanan sert yükselişler, TCMB’nin müdahaleleriyle engellenebildi. Neyse ki, TCMB’nin döviz rezervleri görece güçlüydü, ki millet, ‘Ne de olsa Merkez müdaheleyi sürdürür’ algısıyla dövize koşmaktan vazgeçebildi. Bu olaylar iki yıl önce yaşanmış olsaydı, çok sert bir kur şokuyla imtihan edilmiş olacaktık! Peki kurun ateşini düşürmek için rezervden ne kadar para harcanmak zorunda kalındı? En iyi ihtimalle 8.5 milyar dolar. Bu rakam kimilerine göre 10 milyar doların da üzerinde.

Benzer bir sert yükseliş gram altında da yaşandı, gram altın gün içinde 4,000 TL’yi test etti. 20 Mart sabahı itibarıyla 3,715 TL’den işlem görüyor. Malum altın her türlü krizi sever, siyasi krizin frekansıyla birlikte hareket edeceği kesin.
Tüm bu iniş çıkışlar sonuçta günlük dalgalanmalar ve bu hafta boyunca devam edecek. Ancak, gün içinde Hazine ve Maliye Bakanı’nın sakinleştirmeye ve güven vermeye yönelik o zayıf tonlu açıklamalarına piyasanın hiçbir tepkisinin olmaması, daha net söyleyeyim ‘kulak asmaması’ pek de hayra alamet değil. Bu yerli yatırımcı kadar yabancı yatırımcı için de geçerli.

Revizyonlar art arda gelecek

Dün itibarıyla, TCMB’nin ve genel olarak ekonomi yönetiminin zaten tutması mümkün olmayan hedeflerinin daha fazla sorgulanacağı kesin. Aynı gün içinde yatırım bankası JP Morgan’dan gelen revizyonlar da bunun habercisi… Kurum, dezenflasyon sürecinin daha yavaş hızda devam edeceğini açıkladı ve 2025 sonu enflasyon beklentisini yüzde 27.2’den yüzde 29.5’e, mart ayı enflasyon beklentisini 2.3’ten yüzde 3.2’ye çekti. Raporda; TCMB’nin nisan ayından itibaren her toplantıda 150 baz puan faiz indireceği öngörülerek yıl sonu faiz tahmini yüzde 30’dan yüzde 35’e yükseltildi. TL’de yabancıların carry trade pozisyonlarının 35 milyar dolar, Türk devlet tahvillerinde yabancı payının 19.6 milyar dolar ve hisse senetlerinde yabancı oranının yüzde 37 ile 34.5 milyar dolar olduğu belirtildi. Diğer kurumlardan da benzer revizyonların geleceği kesin.

Kayyım ihtimali en büyük tehdit

Peki bundan sonra bizleri ne bekliyor?.. Büyük olasılıkla siyasetteki kriz artarak sürecek ve ekonomide daha ciddi risklerle yüzleşeceğiz. Belli ki iktidarın hedeflerinden biri yarım trilyon TL’lik bir bütçesi olan İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) kayyım atayarak, bu devasa bütçeyi yandaşlara ihalelerle dağıtmak. Zira eskisi kadar ona buna dağıtılacak para kalmadı ve bu Cumhur İttifakı partilerinin tabanlarıyla ilişkilerinde sorun yaratıyor. Eğer ki, gözü tümüyle karartıp İBB’ye kayyım atarlarsa, Borsa İstanbul’da tarihi bir ‘Kara Çarşamba’ yaşanacağı bir tahmin falan değil, buz gibi bir gerçek! Böylesi bir durumda kur şokunun kalıcı olması da gayet muhtemel. Türkiye ekonomisi açısından Demokles’in kılıcı olan kredi risk priminde (credit default swap-CDS) de ciddi artışlar yaşanacağı çok net. Bunun anlamı; gerek kamunun gerekse özel sektörün daha yüksek faizlerle borçlanmak zorunda kalacak olması…

TCMB’nin yapması gereken şok faiz artırımı, ama yapamaz

Mehmet Şimşek ve kurmaylarının bugüne kadar dünyayı dolaşıp doğrudan yabancı yatırım çekme çabalarının pek bir sonuç vermediğini biliyoruz. Hele ki TÜSİAD’ın yöneticilerinin derdest edilerek savcılığa götürülmesinin ardından, neredeyse hiç şansları kalmamıştı ki, şimdi siyasi belirsizliği had safhada bir ülkeye ara ki doğrudan yabancı yatırım bul!
Ya halkın da, iş dünyasının da belini büken enflasyon?.. Belki en büyük sıkıntı da bu! Erken başlanan politika faizi indirimi döngüsünü devam ettirmek her zamankinden daha zor olacak. Enflasyon hedefinden şu an itibarıyla daha da uzaklaşıldığı dikkate alınırsa, aslında TCMB’nin faiz indirimlerine son vermesi gerek, ancak siyasi baskı nedeniyle bunu yapamayacaklarını varsaymak gerek. Öyleyse 250 baz puanlık indirimler 150 ya da belki 100 puana çekilecek. Makroihtiyati tedbirlerle sıkılaştırmayı kontrol etmek iselyecekler, ama bunun da kontrendikasyonları var. Aslına bakarsanız, ekonomi yönetiminin ‘ben buradayım ve ayaktayım’ mesajını vermesi için yapması gereken şok bir faiz artırımı olmalı, ama izin vermezler!
Siyasi iktidarın bu son atağının faturası beklentilerin ötesinde ağır olacak. Faturayı her zamanki gibi halk ödeyecek, ama etkileri Türkiye’nin geleceğini çok olumsuz etkileyecek.

 

* ilketv.com.tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar İlke TV’nin kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.