Avrupa Parlamentosu (AP) milletvekilleri, Türkiye’nin Avrupa için artan jeostratejik önemine rağmen, mevcut koşullar altında Avrupa Birliği (AB) üyelik sürecinin yeniden başlatılmasının mümkün olmadığını vurguladı. Çarşamba günü Brüksel’de yapılan AB Parlamentosu Dış İlişkiler Komitesi toplantısında kabul edilen bildiride, jeopolitik ve stratejik gerekliliklerin, katılımın ön koşulu olan demokratik ilkelerden taviz vermeye gerekçe olamayacağı belirtildi.
Açıklamada, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması ve görevden alınmasına da atıf yapıldı. Hükümetin bu tutumunun Türkiye’yi “tamamen otoriter bir yönetime doğru ittiği” vurgulandı.
Bildiri, Türkiye toplumunun büyük bir bölümünün demokratik ve Avrupa yanlısı olduğuna dikkat çekti ancak mevcut şartlar altında dondurulmuş olan AB katılım sürecinin yeniden başlatılmasının imkânsız olduğunun altı çizildi.
Demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları, azınlıkların korunması, uluslararası hukuka saygı ve AB’nin ortak dış ve güvenlik politikasına uyum gibi üyelik kriterlerinin, stratejik gerekçelerle pazarlık konusu yapılamayacağı da açıkça ifade edildi. Bildiri, komitede 48 lehte, 3 aleyhte ve 23 çekimser oyla kabul edildi.
Deklarasyonun başyazarı, beş yıldır Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye raportörlüğünü üstlenen İspanyol Sosyal Demokrat Nacho Sánchez Amor, “Türk yetkililer, güvenlik ve jeopolitik gerekçelerle katılım sürecinin yeniden canlandırılması gerektiğini savunuyorsa konuyu anlamamışlar demektir” ifadelerini kullandı.
NATO üyesi Türkiye, Avrupa’nın yeni güvenlik düzeninde kendisini kilit bir oyuncu olarak konumlandırıyor. Ankara, Ukrayna’ya destek sağlanması, Karadeniz’deki ticaret yollarının güvence altına alınması, Suriye’de istikrarın sağlanması ve göç yönetimi gibi konularda kritik roller üstleniyor.
Öcalan sorusuna yanıt: Ne olursa olsun gözlerimizi kapatamayız
Avrupa Parlamentosu’nda (AP) düzenlenen oturumda, Türkiye’deki barış sürecine katkı olasılığı tartışıldı. Alman Parlamenter Andrey Hunko, Bakanlar Komitesi Başkanı ve aynı zamanda Lüksemburg Dış işleri Bakanı Xavier Bettel’a, AİHM’in daha önce Abdullah Öcalan ile ilgili kararlarının uygulanmasının mevcut çatışma ortamında barış sürecine katkı sağlayıp sağlayamayacağını sordu.
Parlamenterin sorusu şöyleydi: “Bu kararın uygulanmasının, mevcut çatışmada şu anda mümkün olan barış sürecinin sağlanmasına katkıda bulunabileceği konusunda benimle hemfikir misiniz? Şu anda birçok şey yaşanıyor.”
Xavier Bettel ise şu yanıtı verdi: “Evet, teşekkür ederim. Sayın Öcalan’ın davası yeni bir dava değil. Bu konu 2014’ten bu yana Bakanlar Komitesi gündeminde yer alıyor. Türk makamlarından, şartlarda bir kötüleşme olması durumunda bunu analiz edebilmemiz için bir mekanizma kurmalarını istedik. Her halükarda, umuyorum ki Türk makamları bu konuda Avrupa Konseyi ile çalışmaya devam eder. Böylece ulusal hukuk da Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi standartlarıyla uyumlu hale gelebilir.”
Bettel açıklamasını şu sözlerle sürdürdü: “Ancak ileriye de bakmamız gerekiyor. Şu anda elimizdeki en güncel haberler bize geleceğin nasıl şekilleneceğini gösterecek. Fakat ne olursa olsun gözlerimizi kapatamayız, bu mesele gündemde kalmaya devam ediyor.”