Suriye’de 2011’de iç savaş olarak başlayan sürecin, 2012 sonrası bölgesel ve küresel güçlerin dahil olduğu bir savaşa dönüşmesiyle, dünyanın farklı ülkelerinden, cihatçı ideolojiye sahip binlerce savaşçı Suriye’ye gitti. Bu ülkeler arasında bulunan Türkiye’den de tam sayısı bilinmeyen çok sayıda kişi Suriye’ye giderken, 8 Aralık 2024’te Esad rejiminin düşmesiyle, şimdi bu cihatçıların akıbeti merak ediliyor.
BBC Türkçe, Türkiye’den Suriye’ye giden cihatçıları ve onların dahil olduğu örgütleri incelediği haberinde, bu kişilerden aralarında ABD’nin El Kaide bağlantılı örgütlere yönelik operasyonlarında ölenlerin de olduğu bilgisine yer verdi.
Türkiye’den gidenler hangi örgütlerde yer aldı?
Suriye’de Türkiye’den giden cihatçıların yer aldığı çok sayıda örgüt bulunuyor. Bu örgütlerdeki Türkiyeli cihatçıların tam sayısı ise bilinmiyor. Ancak açık kaynaklardan ulaşılabilen bilgiler bu kişilerin savaş boyunca Suriye’de varlık gösteren örgütlerle hareket ettiğini gösteriyor.
Bunlar arasında yer alan Fursan-u Muhammed adlı grup kendi açıklamalarına göre Türkiye’den giden kişilerden oluşuyor. Fursan-u Muhammed sosyal medya hesaplarından Türkçe içerikler paylaşıyor.
Örgüt, Suriye’nin Akdeniz kıyısında geçen ay yaşanan Alevi katliamı sırasında savaşçılarını Banyas kasabasına gönderdiğine dair bir paylaşım da yaptı.
6 Mart’ta bölgeye, Esad rejimi unsurlarına operasyon gerekçesiyle, aralarında Şam yönetiminin silahlı destekçilerinin de olduğu askeri güçler gönderildi ve Alevi kasabaları ve köyler saldırıya uğradı, 2000’den fazla Alevi sivil öldürüldü.
Görgü tanıkları, saldırılarda aralarında Türkiyeli ve Orta Asyalı yabancı savaşçıların da yer aldığını anlatmıştı.
BM başta olmak üzere gelen tepkilerin ardından Suriye geçici yönetimi Başkanı Ahmet Şara, sivillerin öldürülmesinde payı olan kişilerin yargılanacağını söyledi.
Suriye’de, yine Türkiye’den gidenlerden oluştuğu anlaşılan bir grup da İlim ve Cihad. Örgüt, Esad rejiminin devrilmesi sürecinde doğrudan silahlar ve askeri kıyafetlerle sosyal medya paylaşımları yapmıştı.
Örgütün öne çıkan ismi Musa Olğaç Esad rejiminin devrildiği 8 Aralık 2024 sonrası, Suriye’deki cihatçı örgütlerin ve bazı bölgesel güçlerin ‘sembolik önem’ atfettiği Şam’daki Emevi Camii’nde boy gösterenler arasındaydı.
Suriye’de El Kaide kökenli olup, Türkiye’den gidenlerin başını çektiği bazı küçük örgütlerin de var olabileceği düşünülüyor.
ABD 23 Şubat’ta düzenlediği hava operasyonuyla El Kaide’nin Suriye seksiyonu Hurras El Din örgütünün askeri lideri olduğunu söylediği Muhammed Yusuf Ziya Talay’ın öldürüldüğünü duyurdu.
Bunların dışında IŞİD içinde de Türkiyeli savaşçıların olduğu biliniyor.
Savaş sırasında IŞİD’e katılan Türkiyelilerin bir bölümünün çatışmalarda öldüğü sanılırken, bir bölümünün Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) kontrolündeki cezaevlerinde tutuklu olduğu biliniyor, bir bölümününse Türkiye’ye döndüğü düşünülüyor.
Bu örgütler dışında Suriye Milli Ordusu (SMO) bileşenleri arasında yer alan örgütlerde de Türkiye’den giden cihatçıların yer aldığı biliniyor. Savaş suçu iddiasıyla BM ve ABD’nin de aralarında olduğu küresel aktörlerin yaptırım listesinde yer alan bu örgütler arasında, Nureddin Zengi Hareketi, Hamza Tümeni, Ahrar Şarkiye, Sultan Murad Tümeni, Süleyman Şah Tümeni gibi örgütler bulunuyor.
8 Aralık sonrası HTŞ listesinde daralma
HTŞ içinde de Türkiye’den giden cihatçıların olduğu biliniyor. Bunlardan bazıları örgütte üst düzeylerde yer alıyor.
Geçmişte El Kaide’den arananlar listesinde yer alan Ömer Çiftçi, Ahmed Şara tarafından yeni oluşturulan orduya tuğgeneral olarak atandı.
Çiftçi, atamanın ardından arananlar listesinden çıkartıldı.
İçişleri Bakanlığı’nın ‘terörden’ arananlar listesinde HTŞ bölümü de hâlâ duruyor.
Buradaki isimlerin bazılarının Suriye’de yönetimin değişmesi ardından listeden çıkarılması dikkat çekti.
Hali hazırda listede sekiz kişinin adı bulunuyor. Bu isimlerden Tahsin Baykara, yaklaşık on yıl önce kamuoyunun gündemine gelmişti.
Baykara’nın, Çanakkale’nin Bayramiç ilçesine bağlı bir köyde imamlık yaparken 2014 yılında IŞİD’e katıldığı öne sürülmüş ve bu olay Meclis’e taşınmıştı.
Arananlar arasında kimler var?
Suriye’deki Türkiyelilerin bir bölümü hakkında, Türkiye’de devam eden davalar veya yakalama kararları bulunuyor.
Bazı kişiler, Türkiye İçişleri Bakanlığı’nın terörden arananlar listesinde bulunuyor.
Bakanlığın El Kaide ilgili arananlar listesinde toplam 26 kişinin adı yer alıyor.
Bu kişilerden İlim ve Cihad grubundan Musa Olğaç, El Kaide örgütünden aranıyor.
10 Aralık 2024’te Lazkiye’den bir video paylaşan Recep Baltacı da El Kaide’den arananlar arasında.
ABD’nin operasyonunda öldürülen Muhammed Yusuf Ziya Talay’ın adı da El Kaide’den arananlar listesindeydi.
El Kaide’den aranan Fatih Acıpayam, 2015 yılında IŞİD tarafından yayımlanan bir Suriye videosunda Türkiye’de yaşayanlara ‘cihat’ çağrısı yapmıştı.
Türkiye’deki IŞİD saldırılarıyla ilgili 2016 yılında Gaziantep merkezli yürütülen bir dava kapsamında hazırlanan iddianamede bir grup IŞİD zanlısı yakalanırken bazı şüphelilerin ise Suriye’ye gittikleri için yakalanamadığı belirtilmişti.
Açık kaynaklarda yapılan taramalar, bu listede yer alan bazı kişilerin Suriye’ye gitmiş olabileceklerine işaret ediyor.
Bakanlığın IŞİD’den arananlar listesinde yaklaşık 100 kişi yer alıyor.
Türkiye’ye dönmeyenler Suriye vatandaşlığı alacak mı?
Türkiye’ye dönmeyenlerin yeni kurulan yönetim altında vatandaşlık alma ve Suriye’ye yerleşmesi ihtimal dahilinde görülüyor.
Tuğgeneral Ömer Çiftçi, ülkedeki yabancıların durumuyla ilgili Haksöz Haber’e verdiği röportajda, “Kabirlerimiz Türk, Kürt, Arnavut, Çeçen birçok şehitle dolu. Ahmed Şara’nın talebi, sayıları çok fazla olmayan bu muhacirlerin Suriye vatandaşlığı alması için gerekli adımların atılması yönünde.” diye konuşmuştu.
ABD merkezi düşünce kuruluşu Middle East Forum’dan (Orta Doğu Forumu) araştırmacı Aymenn Cevad El Tamimi, bu kişilerin geleceğinin yeni Suriye yönetiminin vereceği kararlara bağlı olduğunu belirtti ve şunları söyledi:
“Hükümet, yabancı savaşçılara vatandaşlık verilmesinden bahsediyor. HTŞ onları entegre etmeye çalışabilir. Bu olmazsa yabancı ülkeler bu kişilerin neden Suriye’de kaldıklarını soracaklardır.”
Uzmanlar, Türkiyeliler de dahil yabancı savaşçıların HTŞ karşıtı bir pozisyon almaları halinde ise, tasfiye edilme olasılıklarının yüksek olduğunu belirtiyor.
Leiden Üniversitesi Güvenlik ve Küresel İlişkiler Enstitüsü’nden öğretim üyesi Greig R. Klein, HTŞ’nin nasıl bir devlet düzeni kuracağının burada belirli olacağı görüşünde. Klein şunları belirtti:
“Eğer Şara İslamcı bir devlet yerine laik ve milli bir Suriye devletini inşa etmek için çalışırsa yabancı savaşçılar yeni Suriye’deki kendi konumlarını belirlemekte zorlanabilir. Bu durumda yabancı savaşçıların saldırılar düzenleyerek laiklik sürecini bozmaya çalışması mümkün.”
R. Klein, böyle bir durumun Suriye’de savaşma motivasyonları birbirinden farklılaşan yabancı ve yerli savaşçılar arasında gerginlik çıkarabileceğini ifade etti.
Türkiye’ye dönmeleri halinde riskler neler?
Greig R. Klein, yabancı savaşçıların kendi ülkelerine dönmesinin bu ülkelerde güvenlik sorunu yaratabileceğini belirtti ve şunları aktardı:
“Savaşçıların döndğkleri ülkelerindeki aşırılıkçı gruplara katılmaları, uluslararası gruplarla lojistik ve örgütsel bağlarını sürdürmeleri ya da halen yurtdışında bulunan savaşçı ya da gruplarla yeni bağlantılar kurmaları halinde tehdit daha da büyük olacaktır.”
Aymenn Cevad El Tamimi ise, HTŞ’nin Suriye topraklarını başka ülkelere karşı cihatçı faaliyetler için kullandırmayacağı sözünü uygulamanın zor olabileceğini ifade etti ve şunları söyledi:
“Örneğin HTŞ liderliği Suriye’deki diğer mezheplere karşı daha uzlaştırıcı bir yaklaşım sergilemeye çalışıyor ancak Alevi karşıtı, Şii karşıtı, Hristiyan karşıtı insanların saldırı düzenlemesini engelleyebiliyor mu? Tam olarak değil. Yabancı ülkelerdeki kaygılar da Türk ya da başka bir ülkeden cihatçılarla ilgili olsun aynı sorun.”
Tamimi, HTŞ’nin Türkiye ile iyi ilişkilerine dikkat edeceği ve bu yüzden bu konuda dikkatli olmak isteyeceği kanısında:
“HTŞ de diğer cihatçılar gibi Türk hükümetini ve Türk ordusunu geçmişte mürted (İslâm dininden çıkan Müslüman) olarak gördü. Ancak Türkiye’nin Suriye’ye daha fazla müdahil olmasıyla görüşlerini değiştirdiler. Türkiye ile bir birlik kurmak istediler.
Bu yüzden örneğin geçmişte kuzeyde Ebu Bekir Sıddık’ın Yardımcıları Serriyesi gibi gruplar Türk ordusuna saldırırken HTŞ bu grupların üstüne gidip, tutuklamalar yaptı. Dolayısıyla Erdoğan hükümetini sevmeseler de Türkiye’yi HTŞ ve Suriye’deki Müslümanların çıkarları açısından stratejik bir müttefik olarak gördüklerinden, Türk cihatçıları da çok daha fazla bu çizgiye getirebilirler.”
Haklarındaki davalar ne olacak?
Dönmeleri halinde hakkında arama kararı olanların direkt gözaltına alınıp yargı süreçlerinin başlaması bekleniyor.
Ancak Suriye’deki yeni durum, ortak köklere sahip farklı örgütlerle ilgili soruşturmaları karmaşık bir hale getirmiş durumda.
Cihatçı örgütlerle ilişkili birçok davaya bakan avukat Onur Güler, haklarında süren davalardan arama kararı bulunanlar varsa bu isimlerin ülkeye girdiği gibi gözaltına alınacakları ve haklarında yargı süreci başlayacağını belirtti.
Güler HTŞ’nin; El Kaide, Nusra Cephesi, Şam’ın Fethi Cephesi gibi oluşumların mutasyonuyla günümüze geldiğini belirtiyor ve bunun hukuki açıdan da politik açıdan karmaşık bir manzara oluşturduğuna dikkat çekti.
Güler, hukuki açıdan ortaya çıkan görüntüye dair şunları belirtti:
“HTŞ 2018’de Türkiye tarafından terör örgüt olarak ilan edildikten sonra HTŞ, Nusra Cephesi, Şam’ın Fethi Cephesi diye üçlü bir kategorizasyonla iddianameler yazılmaya başlandı.
Aranan kişiler eğer Türkiye’ye gelirse bence şöyle bir manzara olacak. Yargı aktörleri büyük ihtimalle HTŞ kısmını kaale almayacak. Eski El Kaide faaliyetlerine bakacaklar. HTŞ dediğimiz örgüte giren bir kişi büyük ihtimalle zaten El Kaide geçmişi olan, Nusra Cephesi geçmişi olan bir kişi olduğu için hukuki açıdan HTŞ’nin terör listesinden çıkartılması durumu, buradaki bütün sanıkların lehine bir sonuç doğurmaz.”