Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) Diyarbakır şubeleri tarafından düzenlenen “Anadilinde eğitimde çözüme doğru; olanaklar, engeller, öneriler” çalıştayı, anadilinde eğitim hakkının dünya deneyimleri ışığında ele alındığı oturumlarla devam etti.
Duygu Özbay moderatörlüğünde gerçekleşen üçüncü oturumda, Edinburgh Üniversitesi’nden Prof. Dr. Robert Douglas Dunbar “Kuzey İrlanda, İskoçya ve Kanada deneyimlerini”, Dr. Paul Bilbao Sarría ise “İspanya Bask Özerk Bölgesi deneyimini” paylaştı.
‘İrlandaca küllerinden doğdu’
Prof. Dr. Dunbar, İrlanda’nın tarihsel süreçte İngiltere egemenliği altında yaşadığı baskıları anlatarak, dilin yok olma tehlikesinden nasıl geri döndüğünü aktardı. Büyük kıtlık sonrası İrlandaca’nın büyük ölçüde gerilediğini belirten Dunbar, 1880 sonrası halkın dili yeniden canlandırmak için çaba gösterdiğini söyledi. “Anne babalar kendi dillerini öğrenip çocuklarına öğretmeye başladılar” diyen Dunbar, Kuzey İrlanda’da 2001’den itibaren İrlandaca eğitim veren okulların kurulmaya başlandığını ve binlerce öğrencinin artık anadilinde eğitim aldığını vurguladı.
Dunbar, benzer bir sürecin Galler’de de yaşandığını belirterek, 2013’te Gallerce öğreniminin yasalaştığını, pilot bölgelerde başarılı sonuçlar alındığını ifade etti.
Kanada’daki Fransızca konuşan toplulukların da dil hakları için uzun yıllar mücadele ettiğini hatırlatan Dunbar, “Dil haklarının sahiplenilmesi bağımsızlık gibi taleplerle beraber gündeme geldi. Artık bu konuda ciddi adımlar atılıyor” dedi.
‘Dil güçtür’
Bask deneyimini anlatan Dr. Paul Bilbao Sarría, dillerin çatışmaların ana unsurlarından biri olduğunu belirtti. “Devletler hangi dilin olacağına karar veriyor çünkü dil ekonomik güçtür” diyen Sarría, Bask bölgesinde yüzde 50’den fazla olan Baskça konuşma oranının günümüzde düştüğünü, ancak mücadelelerinin sürdüğünü vurguladı.
Dil haklarının yok sayılmasının, eğitime erişimin engellenmesinin ve dili sosyal hayattan dışlamanın bir yok etme yöntemi olduğunu söyleyen Sarría, dilin yaşatılması için sosyal kurumlar ve kullanım alanları yaratılması gerektiğini ifade etti. Sarría, “Kürtçenin azınlık dili değil, azınlıklaştırılmış bir dil olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden konuşmayanlar bile bu dili öğrenmelidir” dedi.
‘Barış dilin tanınmasıyla sağlanır’
Sarría, çatışmaların yüzde 70’inin etnik kökenli olduğuna dikkat çekerek, dilin çatışma değil barışın da aracı olabileceğini söyledi. “Gerçek barış, halkların dilsel anlamda tanınmasıdır” diyen Sarría, Bask dil mücadelesinden örnekler verdi. (MA)