‘Kahramanın Zamanı’ (La Ciudad y los Perros) ve ‘Keçi Bayramı’ gibi ünlü romanlarıyla adını dünyaya duyuran Llosa, üretken bir yazardı ve 2010 Nobel Ödülü de dahil olmak üzere sayısız ödül kazanmıştı. Latin Amerika edebiyatının öne gelen isimlerinden biri olan Perulu yazar Mario Vargas Llosa 89 yaşında hayata veda etti.
Yazarın avukatı ve yakın arkadaşı Enrique Ghersi, Associated Press’e (AP) yaptığı açıklamada, yazarın ölümünü teyit etti ve yazarın 28 Mart’taki son doğum gününü kızı Morgana’nın evinde geçirdiğini ifade etti.
Ghersi, “O günü mutlu geçirdi: yakın arkadaşlarıyla çevrelenmişti, pastasını yedi. Daha önünde 89 yıl var diyerek şakalaştık. Uzun, verimli ve özgür bir hayatı oldu,” dedi.
50’den fazla eseri bulunuyor
50’den fazla eseri bulunan ve birçoğu çok sayıda dile çevrilen Vargas Llosa 2010 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazandı. Jüri üyeleri kendisini “ilahi yetenekli hikaye anlatıcısı” olarak nitelendirmişti.
Vargas Llosa, eserlerinden zengin bir dil ve imgeler kullandı; sık sık otoriterlik, şiddet ve maço temalarına yer verdi.
Kıtanın küresel çapta ünlenmesini sağlayan Latin American Boom adı verilen edebiyat akımının yıldızlarından biriydi.
Gençlik yıllarından itibaren sol görüşlü fikirlere sempati duyan Llosa 1990’da merkez sağ bir partiden Peru başkanlığı için aday oldu ancak başarılı olamadı.
Vargas Llosa kimdir?
Vargas Llosa, 1936’da güney Peru’daki Arequipa’da orta sınıf bir ailede doğdu. Ebeveynleri o bebekken ayrıldı. Büyük büyük anne ve büyük büyük babasıyla Bolivya’daki Cochabamba’ya taşındı.
İnkanın Kaçışı’nı yazdı
10 yaşında Peru’ya döndü ve altı yıl sonra ilk oyunu olan İnkanın Kaçışı’nı yazdı. Lima Üniversitesi’nden mezun oldu, İspanya’da eğitim gördü ve daha sonra Paris’e taşındı.
İlk romanı Kahramanın Zamanı
İlk romanı Kahramanın Zamanı, Perulu bir askeri okulda yolsuzluk ve taciz suçlamasını konu alıyordu. Ülkede ordunun siyasi ve sosyal alanda oldukça önemli bir güce sahip olduğu bir zamanda yazılmıştı ve 1962’de yayımlandı.
Güçlü, tehditkar imgeleri bazı Perulu generaller tarafından kınandı. Generallerden biri Vargas Llosa’yı “yozlaşmış bir zihne” sahip olmakla suçladı.
Hikaye, yazarın 1990’da “son derece travmatik bir deneyim” olarak tanımladığı Leoncio Prado Askeri Akademisi’ndeki gençlik yıllarına dayanıyordu.
Orada geçirdiği iki yıl, ülkesini “toplumsal, kültürel ve ırksal olarak tamamen zıt gruplardan oluşan, acımasızlıkla, şiddetle dolu bir toplum” olarak görmesine yol açtı.
Vargas Llosa, okulun kendi arazisinde romanın bin kopyasını yaktığını iddia etti.
İkinci romanı Yeşil Ev
Deneysel ikinci romanı Yeşil Ev (1966), Peru çölünde ve ormanında geçiyordu. Bir genelev etrafında pezevenkler, misyonerler ve askerlerin ittifakını anlatıyordu. Bu iki roman, 1960’lar ve 1970’lerde Latin American Boom edebiyat akımının ortaya çıkmasına katkıda bulundu oldu. Akımın en önemli özelliklerinden biri, karmaşa içindeki kıtayı yansıtan çok sayıda deneysel ve siyasi eser verilmiş olmasıydı.
Vargas Llosa’nın Kolombiyalı arkadaşı ve bazen rakibi olan Gabriel García Márquez’in de aralarında bulunduğu isimler akımı temsil eden yazarlar haline geldi ve eserleri dünya çapında okundu.
İki yazar, Vargas Llosa’nın 1976’da Meksika’da bir sinemada García Márquez’in suratına yumruk atmasından sonra onlarca yıl boyunca birbirleriyle konuşmadılar. Vargas Llosa’nın Kolombiyalı arkadaşını neden yumrukladığına dair farklı görüşler var.
García Márquez’in arkadaşları, anlaşmazlığın García Márquez’in Vargas Llosa’nın o zamanki eşi Patricia ile olan arkadaşlığından kaynaklandığını söyledi.
Ancak Vargas Llosa 2017’de Madrid’deki bir üniversitedeki öğrencilere bunun Küba ve komünist lideri Fidel Castro hakkındaki zıt görüşlerinden kaynaklandığını savundu.
İkili 2007 yılında barıştı ve üç yıl sonra Vargas Llosa Nobel Ödülü’ne layık görüldü. Böylelikle Gabriel García Márquez’in 1982’de bu onura layık görülmesinden sonra edebiyat ödülünü alan ilk Güney Amerikalı yazar oldu.
Birçok aydın gibi Vargas Llosa da Fidel Castro’yu destekledi ancak 1971’de şair Heberto Padilla’nın Küba hükümetini eleştirdiği için hapse atılmasının ardından fikri değişti.
1990’da Vargas merkez sağ Frente Democrático koalisyonuyla Peru başkanlığına aday oldu. Ancak sonraki 10 yıl boyunca Peru’yu yöneten rakibi Alberto Fujimori’ye karşı kaybetti.
Teke Şenliği romanı
2000 yılında yayınlanan Teke Şenliği adlı romanı, 1961’deki suikastına kadar 31 yıl boyunca Dominik Cumhuriyeti’ni yöneten diktatör Rafael Trujillo’ya odaklanıyordu. Roman, “iktidar yapıları” ve “bireyin direnişi, isyanı ve yenilgisi imgelerine” odaklanmasıyla Nobel Ödül Komitesi’nden övgü aldı.
Diğer eserleri de büyük ekrana uyarlandı. İlk evliliğinden yola çıkarak yazdığı Aunt Julia and the Scriptwriter adlı kitabı, 1990 yılında Tune in Tomorrow adlı bir Hollywood filmine uyarlandı. Hayatının son yıllarını Peru’da ve Madrid’de geçirdi.
Ayrıca tartışmalı açıklamaları nedeniyle eleştirildi.
2019 yılında, Meksika’da gazeteci ölümlerindeki artışın, “gazetecilerin daha önce izin verilmeyen şeyleri söylemelerine izin veren” basın özgürlüğünün genişlemesine bağladığı için kınandı. Ve 2018 yılında, İspanyol El País gazetesi için kaleme aldığı köşe yazısında feminizmi “edebiyatın en kararlı düşmanı” olarak tanımlamasıyla tartışmalara yol açtı.
Latin Amerika’nın sorunlarını işledi
Llosa, 1960’ların “Latin Amerika Boom” edebiyat akımının önde gelen yazarlarından biri olarak, eserlerinde Latin Amerika’nın toplumsal ve siyasi meselelerini ustalıkla işledi. Bu hareketin önde gelen yazarları arasında Llosa’ya ek olarak Gabriel Garcia Marquez, Julio Cortazar ve Carlos Fuentes gibi isimler de yer alıyor. (BBC Türkçe/Euronews)