• Ana Sayfa
  • Gündem
  • Bütün işçileri erkek sanıyorlar: Kadın işçilerin talepleri TİS masalarında neden yok?

Bütün işçileri erkek sanıyorlar: Kadın işçilerin talepleri TİS masalarında neden yok?

Kadınların ücretli emeği, geçim derdi ve eşitsiz çalışma koşulları giderek derinleşirken, bu sorunlar neden toplu iş sözleşmelerine yansımıyor? İlke TV’ye konuşan Necla Akgökçe, “Kadınların talepleri masaya hiç gelmiyor, çünkü sendikalar cinsiyetçi” diyerek TİS süreçlerini değerlendirdi.

Bütün işçileri erkek sanıyorlar: Kadın işçilerin talepleri TİS masalarında neden yok?
Bütün işçileri erkek sanıyorlar: Kadın işçilerin talepleri TİS masalarında neden yok?
Zilan Azad
  • Yayınlanma: 30 Nisan 2025 11:15
  • Güncellenme: 30 Nisan 2025 14:02

Yaklaşık 600 bin kamu işçisini ilgilendiren Kamu Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Protokolü görüşmeleri sürerken, Emek Partisi Gaziantep Milletvekili Sevda Karaca, kadın kamu işçilerinin taleplerinin yok sayıldığını Meclis gündemine taşıdı. Karaca, “Sendikalar kadın işçilerin taleplerini masaya getirmedi, TİS taslağı bile işçilerden saklandı” diyerek tepki gösterdi.

Kadın işçilerin ücretli emeği, hala birçok açıdan görmezden geliniyor. Kadınlar, işyerlerinde cinsel taciz, şiddet ve eşitsizlik gibi sorunlarla mücadele ederken, bu konuların çözülmesi için gerekli adımlar atılmıyor. Peki, neden? Kadın işçilerin talepleri neden sözleşmelere yansımıyor, sendikalar neden bu taleplere kulak tıkıyor? Kadın İşçi’den Necla Akgökçe ile, toplu sözleşmelerdeki cinsiyetçi engelleri konuştuk.

Toplu İş Sözleşmesi (TİS) süreçlerinin kadın işçilere kapalı yürütüldüğünü söyleyen Necla Akgökçe, “Kamuda çalışanların neredeyse yarısı kadın ama toplu sözleşme masasında bu orana uygun bir temsil yok. Kadınlar ancak TİS uzmanı olduklarında o masaya oturabiliyor. İşçi olarak temsilleri yok denecek kadar az” dedi.

‘TİS süreçleri toplumsal cinsiyet perspektifiyle düzenlenmeli’

Toplu sözleşme süreçlerinin toplumsal cinsiyet perspektifiyle yeniden düzenlenmesi gerektiğini belirten Akgökçe, “Sendikada kadın oranı yüzde 30’sa, masada da aynı oranda temsil olmalı; ama bu sağlanmıyor. Üstelik kadınlar masaya oturmadığı gibi, talepleri de masada yer bulmuyor. Erkekler o talepleri gündeme bile getirmiyor. Zaten açık söylemek gerekirse, erkekler bu işin pazarlığını yapabilecek bilinç düzeyine sahip değiller” ifadelerini kullandı.

‘Kadınların talepleri farklı, ayrı formüle edilmeli’

Kadın işçilerin taleplerinin erkeklerden farklı olduğunu vurgulayan Akgökçe, bu farkların toplu sözleşmelere yansıması gerektiğini söyledi:

“Bunu yalnızca sınıf perspektifiyle çözmek mümkün değil. Toplumsal cinsiyet temelli taleplerin ayrı ayrı formüle edilmesi gerekiyor. Kadın, erkek ve LGBTİ+ işçiler için özgün talepler gündeme getirilmeli.”

Kadınların işyerlerinde cinsel taciz, mobbing ve şiddete uğrama oranları daha yüksek’

Kadınların iş yerlerinde cinsel taciz, mobbing ve şiddete uğrama oranlarının erkeklere göre çok daha yüksek olduğunu belirten Akgökçe, şöyle devam etti:

“Kadınlarla erkekler arasında ciddi bir ücret uçurumu var. Kadın işçilerin sağlık sorunları da farklı; boyun ve bel fıtığı, rahim sarkması gibi işten kaynaklanan hastalıkları erkekler yaşamıyor. Toplu sözleşme dediğimiz şey, işçinin sağlığını, ücretini ve işyerindeki güvenliğini kapsamalı. Kadın işçilerin tüm bu başlıklarda farklı talepleri var.”

Bu nedenle sendikaların, toplu sözleşme masasına toplumsal cinsiyet temelli bir talepler listesiyle oturması gerektiğini ifade eden Akgökçe, şunları ekledi:

“Şimdiye dek bu yapılmadı. Özel sektör işyerlerinde ya da fabrikalarda bu eksikliği bir yere kadar anlayabilirim belki. Oradaki işçi sendikalarının durumu malum. Ama kamu sendikalarında da bunun masaya getirilmemesi bütünüyle sendikaların cinsiyetçiliğiyle ilgili bir şey. Sendikalar bastırsa, bu talepler TİS’lere girer.”

‘Erkeklerin taleplerini koyunca herkesin memnun olacağını sanıyorlar’

Sendikaların erkek egemenliğine değinen Akgökçe, sınıf söyleminin kadınların taleplerini gölgelemesine tepki gösterdi:

“Sosyal demokratından solcusuna, sendikaların çoğunda sınıf sendikacılığı kalıbı var. Ama sınıf dediğin şeyin yarısı kadın. Nasıl sıra gelmez toplumsal cinsiyete? Ama dediğim gibi sendikaların kendisi cinsiyetçi. Kadınları dinlemiyorlar ki. Erkek sendikacılar, kadınlardan bir şey öğrenebileceklerini düşünmüyorlar.”

‘Masaya gelindiğinde kadınlar bir şekilde eleniyor’

Toplu sözleşme süreçlerinde kadınların sistematik olarak dışarıda kaldığını vurgulayan Akgökçe, şu ifadeleri kullandı:

“Masaya gelindiğinde kadınlar bir şekilde eleniyor. Erkeklerse bu pazarlıkları yapabilecek bir bilinç düzeyine sahip değil. Hatta açık konuşayım, umurlarında da değil. Zaten tüm işçileri erkek sanıyorlar. Erkeklerin taleplerini masaya koyunca herkesin memnun olacağını sanıyorlar. Çünkü kafalarındaki işçi tipi erkek; kadına dair hiçbir şey yok.”

‘Feminist hareket ücretli emeğe uzak mı kaldı?’

Necla Akgökçe’ye göre feminist hareket tarihsel olarak daha çok ücretsiz ev içi emeğe odaklandı, bu nedenle ücretli emek meselesi uzun süre görünmez kaldı. Pandemiyle birlikte uzaktan ve esnek çalışmanın gündeme gelmesi bu konuyu bir süreliğine görünür kılsa da, Akgökçe’ye göre bu kalıcı olmadı:

“Feminizm şimdiye kadar daha çok görünmeyen emeğe, yani ev içi ücretsiz emeğe odaklandı. Görünmeyen emek meselesi uzun süre ana gündemimizdi. Bu alanda mücadele yürüttük ama ücretli emek konusu kadınların kendi başına kaldığı bir alan oldu. Pandemiyle birlikte özellikle kamuda uzaktan ve esnek çalışma gibi yeni biçimler gündeme geldiğinde, güvencesizlik meselelerini konuşmaya başladık. Ama pandemi bitti, olay bitti. Herkes normal rutinine döndü.”

Kadınların artan yoksulluğuna dikkat çeken Akgökçe, ücretli emeğin bugün çok daha fazla tartışılması gereken kadın meselelerinden birisi olması gerektiğini belirterek, “Çünkü geçinemiyoruz. Kadınlar inanılmaz bir yoksulluk içinde. Yarı zamanlı bir iş bulduklarında bile ‘Üç kuruş da olsa eve para giriyor’ diye seviniyorlar” ifadelerini kullandı.

‘Eşit işe değil, eşdeğer işe eşit ücret’

Toplu sözleşmelerde kadınların yaptığı işler ile erkeklerin yaptığı işler arasında “eşitlik” değil “değer” temelli bir ücret politikasının savunulması gerektiğini vurgulayan Akgökçe, sıkça kullanılan “eşit işe eşit ücret” söyleminin yeterli olmadığını belirterek şunları söyledi:

“Kadınlar çoğu zaman erkeklerle aynı işi yapmıyor çünkü işbölümü zaten cinsiyetli. Bu yüzden biz ‘eşdeğer işe eşit ücret’ diyoruz. Örneğin kadınlar detay gerektiren işleri yapıyor; erkekler ise ağırlık taşıyor. Ama ücret neye göre belirleniyor? Erkeğin kol gücüne göre belirleniyor. Kadının yaptığı iş ‘hafif’ sayılıyor ve daha düşük ücret veriliyor. Oysa pek çok iş, beden gücünden çok dikkat, beceri ve uzmanlık gerektiriyor. Kadınların el becerisiyle yaptığı işler neden değersiz görülüyor?”

Kadınların yaptığı işlerin yapısal olarak daha az değerli kabul edildiğini ifade eden Akgökçe, bu yaklaşımın ancak toplu sözleşme süreçlerinde kırılabileceğini söyledi:

“Toplu sözleşmelerde kadınların taleplerinin yer bulabilmesi için bu farkın altını çizmek gerekiyor. ‘Eşit işe eşit ücret’ dediğinizde sendikacılar da işverenler de ‘Bak aynı işi yapıyorlar, aynı ücreti veriyoruz’ diyerek geçiştiriyor. Ama ‘eşdeğer işi’ savunduğunuzda ‘Bu iki iş eşdeğer, ücretleri de eşit olmalı’ diyebiliyorsunuz. Bu meseleler birbiriyle bağlantılı. Ve artık daha fazla konuşulması gerekiyor.”