Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan CHP’nin Cumhurbaşkanı Adayı ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Ekrem İmamoğlu, 1 Mayıs’a ilişkin açıklama yaptı.
Sosyal medya platformu X’ten (Twitter) açıklama yapan İmamoğlu, “Bu devran elbette dönecek. Emeğin, emekçinin hakkını alacağı bir dönemi çok yakında getireceğiz. Yasakların, baskıların son bulacağı günler çok yakın” ifadelerini kullandı.
İmamoğlu’nun 1 Mayıs mesajı şu şekilde:
“Bugün 1 Mayıs. İşçilerin ve emekçilerin bayramı. Silivri Cezaevinden bütün işçi ve emekçi kardeşlerimin 1 Mayısını kutluyorum. İşçiler ve emekçiler insanca bir yaşam ve çalışma koşulları için senelerdir mücadele ediyor. Dünyayı ve hayatı emekleriyle var edenler uzun zamandır emeklerinin karşılığını almak ve insanca koşullarda çalışmak kavgasını veriyor.
1 Mayıs bu uzun mücadeleyi, bu zorlu kavgayı simgeliyor. Kutlu olsun! Emeğiyle geçinen insanların, ülkemizde ne kadar ağır şartlardan geçtiğini çok iyi biliyorum.
Ekonomimizi çökerten iktidar, 19 Mart darbesiyle bu ülkede geçinmeyi, iş ve aş derdindeki on milyonları daha da zora soktu. Emekçi Kardeşlerim, İşçiler, Bu devran elbette dönecek. Emeğin, emekçinin hakkını alacağı bir dönemi çok yakında getireceğiz.
Yasakların, baskıların son bulacağı günler çok yakın. 1 Mayıs’ı Taksim’de milyonlarla, hep birlikte, coşkuyla kutlayacağımız günlere kavuşmamıza az kaldı.
Başta İstanbul için gece gündüz çalışan emekçi kardeşlerim olmak üzere alın teriyle evlerine ekmek götürme derdindeki milyonlara selam olsun.
“Kısa çöpün uzun çöpten hakkını alacağı” günler yakındır. 1 Mayıs kutlu olsun.”
Can Atalay’dan 1 Mayıs mesajı: 19 Mart ne ise 1 Mayıs’ımız da odur
Anayasa Mahkemesi (AYM) kararlarına rağmen Silivri’deki Marmara Cezaevi’nde tutulan Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay Milletvekili Can Atalay, 1 Mayıs mesajı paylaştı.
Atalay’ın sosyal medya hesabından paylaşılan mesajında şu ifadeler yer aldı:
“İşçi sınıfının, emeğiyle yaşayanların tüm insanlığın ‘Uluslararası Birlik, Dayanışma ve Mücadele Günü’ 1 Mayısımız kutlu olsun. Yine meydanlardayız. Bulunduğumuz yer ne olursa olsun, hangi koşullarda olursak olalım aklımız, yüreğimiz emeğin taleplerinin yükseldiği meydanlarda çarpıyor.
19 Mart Direnişi’nde alanlarda taleplerimiz ne ise 1 Mayıs 2025’de de taleplerimiz aynıdır. Otoriterliğe son vermek istiyoruz, bir adım ileri atmak, demokratik bir ülkede yaşamak istiyoruz. İkili hukuka, keyfi uygulamalara son vermek istiyoruz. Anayasa, yasalar, kurallar eşit uygulansın istiyoruz. 19 Mart Direnişi’nin nedeni halkımızın yaşadığı derin yoksulluktur. Otoriterlik de yoksulluk sürsün, yurttaş sesini çıkartmasın diyedir. Bu nedenle 19 Mart ne ise 1 Mayısımız da odur.
Memleketin 14 yaşında işçi evlatları tezgah başında can veriyor. Nazım’ın sözleriyle ‘işten eve sapsarı iskelet geliyor’. Madenler, fabrikalar, bütün işyerleri can tuzağı. Bu memlekette en ucuz maliyet kalemi işçi canı oldu. Resmi rakamlarla bile sefalet sınırının altında ücretlerle canlarını veriyorlar. Soma’da 301 işçinin göz göre ölümüyle ilgili kamu görevlileri yıllar yıllar sonra yargılanabildi. Birkaç gün önce dava bitirildi. Sonuç: 10’u beraat, 18’i altışar ay ceza. İşçi canının hiçe sayıldığının daha açık kanıtı başka ne olabilir?
Artık ‘okumuş’ olmak da kar etmiyor. Yıllarca okullarda dirsek çürüten evlatlarımız, yetişmiş emek insanları bırakın aşırı sömürülmeyi sömürü zincirine bile dahil olamıyorlar. Milyonlarca gencimiz evinde oturuyor. Tam bir umutsuzluk ve geleceksizlik içinde yaşıyorlar. Bu duruma yine biz, emeğiyle yaşayanlar son verecek! Otoriterliğe son vereceğiz. Çalışanların yaşamında köklü dönüşümler yapabilmek, başta kamusal kaynaklar olmak üzere ekonomiyi baştan sona yeniden düzenlemekle olanaklıdır. Parça başına hiçbir önlem emeğiyle yaşayanların yoksulluğuna ve gelecek kaygısına çare olamaz. Sosyal bir devlet kuracağız. Halkın iyiliğini esas alan bir kamuculuğu hakim yapacağız.
1 Mayıs 2025’ten daha da güçlenerek çıkacağız. ‘Birliğimize, Dayanışmamıza ve Mücadelemize’ daha sıkı sarılacağız. Bu güzelim memlekette demokrasiyi, toplumsal ve ekonomik yaşamı, ‘en şanlı elbisesiyle, işçi tulumuyla’ donatacağız. Yaşasın 1 Mayıs! Biji Yek Gulan!”
Özgür Özel’den 1 Mayıs mesajı: Ya adalet ya sefalet
Sosyal medya hesabından 1 Mayıs paylaşımı yapan CHP Genel Başkanı Özgür Özel, “Ya adalet ya sefalet” dedi.
DEM Parti’den 1 Mayıs mesajı
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti), 1 Mayıs’a ilişkin açıklama yaptı.
Sosyal medya platformu X’ten (Twitter) açıklama yapan DEM Parti, şu ifadeleri kaydetti:
“Fabrikada, atölyede, tarlada, evde, sokakta; hayatın her alanında ekmek kavgası için gece gündüz demeden alınteri döken işçi ve emekçi yurttaşlarımızın 1 Mayıs’ı kutlu olsun.
Emeğimizin sömürülmediği; adil, eşitlikçi, hakça bir yaşamı ve demokratik toplumu kurmak için mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz. Yaşasın 1 Mayıs!”
DBP: Emeğin özgürlüğü ve demokratik toplum için 1 Mayıs’a!
Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Merkez Yürütme Kurulu (MYK), 1 Mayıs İşçi ve Emekçi Bayramı’na dair yazılı açıklama yaptı. “Emeğin özgürlüğü ve demokratik toplum için 1 Mayıs’a” başlıklı açıklamada, dünyanın dört bir yanında işçilerin, emekçilerin, kadınların, gençlerin ve halkların sömürüye, adaletsizliğe ve baskıya karşı onurlu direnişleri selamlandı.
1 Mayıs’ın yalnızca bir anma günü değil, aynı zamanda eşit, özgür ve demokratik bir yaşam mücadelesinin ortak sesi olduğu kaydedilen açıklamada, “Kapitalizmin emeği metalaştırdığı, milyonlara yoksulluğu ve sömürüyü dayattığı böylesi bir sistem içerisinde emek mücadelesi her geçen gün daha da anlam kazanıyor. Bugün milyonlarca işçi ve emekçi, sömürü çarkında tutularak alın teri hiçe sayılmakta ve adeta modern köleliğe mahkûm edilmektedir. Kadın emeği ise bu çarkın en görünmeyen, en güvencesiz ve en fazla sömürülen alanını oluşturmaktadır. Özellikle kadın kimliği, emeğiyle birlikte toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri, şiddet ve ayrımcı politikalar aracılığıyla sistematik olarak tahakküm altına alınmakta; kadınların yaşam hakkı, güvenliği ve emek alanındaki varlığı doğrudan hedef alınmaktadır. Kadın emeğinin görünmezleştirildiği, kayıt dışı çalıştırıldığı, güvencesizleştirildiği bu düzende; kadınların mücadelesi yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda varoluşsal bir mücadeleye dönüşmektedir” denildi
“İşsizlik oranı tarihi rakamlara ulaşırken, milyonlarca insan güvencesiz bir şekilde açlık sınırının altında yaşamaya zorlanıyor” denilen açıklamada, şunlar belirtildi: “Asgari ücretle çalışan bir işçi, ay sonunu getirebilmek için ikinci bir işte çalışmak zorunda kalıyor. Çocuklarının eğitim masraflarını karşılayamayan aileler, her geçen gün yoksulluğun daha da derinleştiği bir hayata uyanıyor. İşçiler; enflasyona, zam furyasına ve temel gıda maddelerine bile ulaşamamanın çaresizliğine terk edilmiş durumda. İktidar, büyüme masalları anlatıyor ama büyüyen tek şey yoksulluk ve geçim derdi oluyor. Özetle; halkın onuru ile oynayan ekonomi politikalarıyla emeğe karşı açılan bir savaş söz konusu. Şüphesiz ortaya çıkan bu tablonun temelinde iktidarın iktisadi yetersizliği ve savaş politikaları yer alıyor. Savaş siyasetinin gölgesinde ülke kaynakları halka değil, yıkıma ve güvenlik harcamalarına aktarılmakta; bu da doğrudan işçinin ve emekçinin sofrasındaki ekmeği küçültmektedir.
Özellikle Kürt sorununda çözümsüzlük, savaşın sürekliliğini ve emek alanındaki sömürünün kalıcılaşmasının başat nedenlerinden biri olarak güncelliğini koruyor. Savaş politikaları yalnızca Kürt halkını değil, Türkiye halklarının tümünü sömürü ve yoksulluğun kıskacında tutmakta, demokratik hakların kullanılmasını engellemekte, sendikal hakları baskılamakta, kadın kimliğini ve emeğini çok yönlü olarak sömürmekte ve toplumsal muhalefeti susturmaktadır. Bu nedenle 1 Mayıs’ta barış talebi, emeğin özgürleşmesinin ayrılmaz bir parçası olarak önem kazanıyor. Tam da bu noktada Sayın Abdullah Öcalan’ın ‘Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nın yalnızca barışa davet olmadığını; aynı zamanda emeğin özgürlüğü, halkların eşitliği ve demokratik bir yaşamın inşası için stratejik bir yol haritası olduğuna dikkat çekiyoruz. Sayın Öcalan’ın 27 Şubat çağrısı, savaşa karşı barışı, inkâra karşı çözümü, sömürüye karşı özgür emeği savunmaktadır. Bu çağrıya 1 Mayıs ruhu ile sahip çıkılması hem Kürt halkının eşit yurttaşlık hakkı hem de Türkiye halklarının emek ve demokrasi mücadelesi açısından yaşamsaldır. Bugün 1 Mayıs’ta alanlarda, işçinin, emekçinin, kadınların, ezilen halkların ve ötekileştirilenlerin sesi olarak bir kez daha haykırıyoruz: Savaşa değil, emeğe bütçe! İnkâra karşı, çözüm ve barış! Hak ve adalet için mücadele! Biz dün olduğu gibi bugün de 1 Mayıs’ları kardeşlik, eşitlik ve dayanışma bilinciyle büyütmekte kararlıyız. Kadınların emeğiyle güçlenen bu mücadeleyi, emek, adalet ve barış için her yerde sürdüreceğiz. Yaşasın 1 Mayıs!”