Soma Manisa’nın kuzeyinde kurulu bir ilçe. Yunt Dağı silsilesinin eteklerinde yer alan Soma’da linyit kömürü çıkartılan maden ocakları bulunuyor. Soma’nın adını, takvim yaprakları 13 Mayıs 2014’ü gösterdiğinde bir katliam ile tüm dünya duydu.
Cumhuriyet tarihinin en büyük iş cinayeti olarak kayıtlara geçti. 301 maden işçisi yaşamını yitirdi.
Maden katliamı soma kömür işletmelerinin Eynez’deki kömür ocağında yaşandı. Gündüz vardiyası işini başka vardiyaya bıraktığı sırada oldu. Saat 15.10 sularında yerin altında 787 işçi varken madende yangın çıktı, 301 işçi karbonmonoksit zehirlenmesinden yaşamını yitirdi. 162 işçi yaralandı.
Meclis’e gelen önergeye AK Partili milletvekilleri ret oyu verdi
Katliamdan 15 gün önce Meclis’e Soma’daki iş kazalarının araştırılması için verilen araştırma önergesi reddedildi.
CHP Manisa milletvekili Özgür özel, parti grubu adına Soma’da iş cinayetleriyle ilgili Meclis’te bir araştırma komisyonu kurulması istemiyle 23 Ekim 2013’te önerge verdi.
29 Nisan 2013’te Meclis gündemine geldi. Meclis Genel Kurulu’nda yapılan görüşmede, önerge CHP, MHP ve BDP’nin “evet” oylarına karşın, AK Parti’nin “hayır” oylarıyla reddedildi.
Bilirkişi raporu: Kaza önlenebilirdi
Bilirkişi raporu Soma’da 301 madencinin yaşamını yitirdiği katliamın “önlenebilir olduğu”nu tespit etti.
İddianamenin yazılması için soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı’nın talebi üzerine bilirkişi raporu hazırlandı. Raporu Prof. Dr. Ercüment Yalçın, Prof. Dr. Eyüp Akpınar, Prof. Dr. Ahmet Hakan Onur ile İş Güvenliği Uzmanı Alpaslan Ertürk hazırladı.
Yaklaşık iki aylık bir çalışmanın sonucunda hazırlanan raporda, Soma Kömür İşletmeleri A.Ş., Türkiye Kömür İşletmeleri, İşletme Müdürü, Maden İşleri Genel Müdürlüğü yetkilileri ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın inceleme izni vermediği müfettişler sorumlu bulundu.
İşçilere, üretim baskı yapıldı
Rapordaki dikkat çekici bir detay ise, madende çıkartılan kömüre dairdi. Soma Kömür İşletmeleri’nin 2017’ye kadar üretmeyi devlete taahhüt ettiği kömürü, katliamın olduğu güne kadar süren üretimle üç yıl önceden çıkarttığı tespit edildi.
Raporda, ocağın önceki işletmecisi Ciner Grubu’nun “ileride telafisi olmayacak problemlerle karşılaşılabilir” diyerek sözleşmeyi feshettiği süreye kadar güvenlik sorunlarından dolayı programlananın çok altında kömür çıkardığı da ifade edildi.
Bilirkişilere göre Soma Kömür İşletmeleri A.Ş ocağın işletmesini devraldıktan sonra programlananın iki buçuk katına varan oranlarda fazla üretim yaptı. Bu veriler, işçilerin fazla üretim yapmaları için fazla çalıştırıldıkları ve baskı yapıldığı iddiasının da doğrulandığı rapora yansıdı.
Taşeronlaştırmayla gelen katliamı
Linyit rezervlerinin işletilmesinin sorumluluğu Türkiye Kömür İşletmeleri, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na bağlı. Soma Kömürleri A.Ş’nin işletmesine geçtikten sonra madendeki üretim artışından ve maliyetin düşürülmesinden bahsediliyordu. Soma’da katliama götüren süreç; rödovans, kiralama sistemi ile başladı.
Rödovans, kiralama sistemine kapı açan yasal düzenleme 2004’te yapıldı. 2005’ten itibaren yeraltı kömür üretimi büyük bir ivmeyle arttı. Dönemin Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu Genel Müdürü Mustafa Aktaş, beraberindeki heyetle 4 Nisan 2013’te Soma’yı ziyaret etti. Daha sonra gittiği bir işletmede maden işçilerine hitap eden Aktaş, Türkiye Kömür İşletmeleri’nin geçen yıl itibariyle 3 milyar lira ciro yaptığını söyledi. Aktaş, “Bu 3 milyar cironun 1 milyarı kardır. Bunun üçte birini Soma Havzası’ndan kazanmış durumdayız” dedi.
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’nin hazırladığı rapora göre, sahayı ilk alan firma; 2006’da 50 bin ton, 2007’da 270 bin ton, 2008’de 230 bin ton ve 2009’da 300 bin ton kömür üretimi gerçekleştirdi. Ancak, devir işleminden sonra yeni yüklenici soma kömür aş üretimi hızla arttırdı. 2009’da 230 bin ton olan üretim 10 kattan fazla arttırılarak 2010’da 2,6 milyon tona yükseldi. Üretimdeki hızlı artış, daha sonraki yıllarda da devam etti. Katliamdan bir yıl önce 2012’de 3,8 milyon ton düzeyine kadar ulaştı.
Rödovansla Soma Holding şirket büyüdü
Katliamın yaşandığı maden ocağı, Soma Holding’e aitti. Soma Holding, maden işine ilk kez Soma Kömür A.Ş’yi kurarak 1984’te girdi. Türkiye Kömür İşletmeleri’nin rödovans, kiralama sistemine geçmesiyle büyümesi arttı. 2011’de Türkiye’nin ilk 500 sanayi kuruluşu listesi, (İSO) listesinde 231. sırada yer aldı. Kömür işletmeciliğinden sonra inşaat sektörüne de girdi. Soma Kömür İşletmeleri’nin Katliamın yaşandığı 2014’ten sadece 9 ay önce dönemin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Soma Holding’in başka maden işletmesinin açılış törenine katılmıştı. Yıldız, şirketin işçi güvenliğini ön planda tuttuğunu söylemişti.
Katliam sonrası Soma’yı o dönem başbakan olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da ziyaret etti. Bu ziyaret sırasında, Erdoğan’ın eski Özel Kalem Müdür Yardımcısı Yusuf Yerkel’in madenci yakınına attığı tekme hala hafızalarda. Ayağı incindiği gerekçesiyle “iş göremez” raporu da alan Yerkel, 2022’de Frankfurt ticaret ataşesi olarak atanmıştı.
Sorumluların yargılanması talebi ile eylemler yapıldı
Soma Katliamı nedeni ile 3 günlük yas ilan edildi. Katliamdaki sorumluluğu bulunanların yargılanması ve cezalandırılması talebi ile DİSK, KESK, TMMOB ve TTB, 3 günlük eylem takvimi ilan etti.
Ankara’da Kızılay’dan Meclis’e yürümek isteyen kitleye polis müdahale ederek izin vermedi.
İstanbul’da İstiklal Caddesindeki Tünel’den Taksim Meydanı’na yürümek isteyenlere polis Galatasaray Meydanı’nda müdahale etti.
Maden ocağının işletmecisi Soma Holding’in İstanbul, Levent semtindeki ofisi önünde protesto eylemleri yapıldı. İzmir’de yapılmak istenen eyleme polis izin vermedi. Ülkenin pek çok kentinde Soma Katliamı lanetlendi, sorumluların yargılanması talep edildi.
DİSK, KESK, TMMOB ve TTB 20 Mayıs 2014’te ülke genelinde bir günlük iş bıraktı.
Hem Soma’daki katliama hem de iş kazalarına dikkat çekmek için ülke genelinde iş bırakan, dört örgütün üyeleri, Ankara’da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Müdürlükleri önüne yürüdü.
Davanın tek tutukluları ailelerin avukatları Atalay ve Kozağaçlı
Katliamın ardından açılan davada tutuklu sanıkların hepsi tahliye edildi. Soma davasında tutuklu sanık kalmazken, dava dosyasını takip eden iki avukat Selçuk Kozağaçlı ve Can Atalay tutuklu.
Selçuk Kozağaçlı, “örgüt üyeliği” iddiası ile, 2017’den bu yana Silivri’deki Marmara Cezaevinde tutuklu.
Avukat Can Atalay, Gezi Parkı eylemleri ile ilgili dava kapsamında, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandı. 25 Nisan 2022’de görülen davada, “hükümeti ortadan kaldırma” iddiasıyla tutuklandı. TİP’ten Hatay milletvekili seçilmesine karşın tahliye edilmedi.
18 yıl hapis cezası verilen Atalay da Silivri’deki Marmara Cezaevi’nde tutuklu bulunuyor.
Madenci aileleri, yıl dönümünde adalet talebini dile getiriyor
13 Mayıs 2024’te Soma’da maden katliamının yıl dönümünde madenciler anıldı.
Anmaya CHP Genel Başkanı Özgür Özel de katıldı. Anmada bir kez daha adalet talebi dile getirildi.
Soma’da yaşamını yitiren 11 işçinin yakınları tarafından Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuru 2020’de karara bağlandı. Mahkeme, Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan “yaşam hakkının ihlal edildiğine” karar verdi.
Yüksek Mahkeme, 9 Mart 2020’de hak ihlali kararı vererek, ihlalin ortadan kaldırılması için dosyayı yeniden Danıştay’a gönderdi. Danıştay ise ancak 23 Haziran 2021’de kamu görevlilerinin yargılanmasına karar verdi.
Avukat Gündüz: Yargı Soma’da ‘ne şiş yansın ne kebap’ dedi
29 Nisan’da Soma 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davada 28 kamu görevlisinden 10’u beraat etti, 18’ine ise 5 ay ila 6 ay 7 gün arasında hapis cezası verildi. Mahkeme çıkışında aileler avukatlarla birlikte açıklama yaptı. Soma’da adaletin sağlanmadığını bir kez daha dile getirdiler. Avukat Murat Kemal Gündüz, Soma’da yargı işleyiş sürecine dikkat çekti.
Hak ihlali kararının sonrasında denetim göreviyle yükümlü 28 kamu personeli hakkında Soma Cumhuriyet Başsavcılığı’nca bir soruşturma başlatıldı. Fakat dosya üç yıl savcılıkta bekletildi. Savcılık ise iddianameyi 14 Aralık 2023’te düzenlendi.
Gündüz, taleplerinin sanıkların “taksirle birden fazla insanın ölümüne ve yaralanmasına sebep olma” suçundan Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanması olmasına karşın bu taleplerin mahkeme tarafından reddedildiği belirtti.
Gündüz şunları ifade etti: “Sanıklar hakkında görevi katı kullanmaktan dava açıldı. İtirazlarımıza karşın bugüne görevlisi karar verilmedi ve bugün de görevi kötüye kullanma suçundan çok uydurup çok cüzi cezalar verildi. Resmen yargı Soma Katliamı ile ilgili ‘ne şiş yansın ne kebap’ dedi. Sivil sanıkları da kurtardı, kamusal sorumluğu olan sanıkları da kurtardı. Resmen uygulanan ‘ne şiş yansın ne kebap’ mantığıdır.”
Adaletin sağlanmadığını söyleyen Gündüz, davanın zaman aşımına uğrayabileceğine işaret etti.
Bağımsız Maden İş Sendikası’nın Avukatı Mürsel Ünder de, davada siyasi ve kamusal sorumluluklara dikkat çekti.
“İş kazaları ile ilgili yaşanan ihlallerle ilgili hukukun kırıntısının uygulanmış olduğu ülkeler olmuş olsa Soma katliamı bir hükümet düşürecek nitelikte bir katliam. Bugün hiçbir bakan bırakın istifa etmesini ceza sanık sandalyesinde yargılanması gereken dosya gerçekleşmiş olsaydı bugünkü dosyada biz dönemin Başbakanı, dönemin Enerji Bakanı, dönemin Çalışma Bakanı madenciye tekme atan bürokratlarını sanık sandalyesinde görecektik. Dokunulmazlık zırhı ta bu iş başlamadan öncesinde bitmiş oldu zaten.”
▪️Soma Katliamında 11 yıldır gelmeyen adalet
📍301 madencinin yaşamını yitirdiği Soma Katliamı’nın üzerinden 11 yıl geçti
📍2021’in Şubat ayında Ramazan Doğru, Akın Çelik ve İsmail Adalı, hapis yattıkları süre göz önünde bulundurularak serbest bırakıldı. Böylece davada tutuklu… pic.twitter.com/eYOLQPLRGC
— İlke TV (@ilketvcomtr) May 13, 2025
Madende oğlu Uğur Çolak’ı kaybeden Anne Gülsüm Çolak, 11 yıldır verdikleri adalet mücadelesini şöyle anlattı: “Keşke bu kamu görevlileri üç bin on beşte toplu mahkemelerde yargılansaydı. Aynı acılarımızı tekrar tekrar yaşadılar.”
Çolak, adalete güveninin kalmadığını söyledi: “Bizim çocuklarımızı savunan, Avukat Can Atalay, Kolay, Selçuk Kozağaçlı ondan sonra Ekrem İmamoğlu hukuksuzluk yerle bir olmuş. Adalet kendine ağlasın.”
Madende yaşamını yitiren Erdoğan Köse’nin eşi Gülfidan Köse de, 11 yıldır süren adaletsizliğe değindi: “Demek ki benim eşimin değeri altı aymış, beş aymış. Eşimin değeri. Türkiye’de. Adalette gördüğüm kadarıyla. Ne diyeyim!”
Köse, siyasetin yargı üzerinde baskı oluşturduğunu savundu: “Hep biz mağduruz, hep biz ağlıyoruz. Hiçbir 301 kişinin bir şeyini bulamadık yani adaletini bulamadık. Ne diyeyim artık?”