Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Merkez Yönetim Kurulu (MYK), CHP Genel Başkanı Özgür Özel başkanlığında parti genel merkezinde saat 12.30’da toplandı. CHP Sözcüsü Deniz Yücel, devam eden toplantının gündemine ilişkin partisinin İzmir İl Başkanlığında basın toplantısı düzenledi.
Açıklamasında, iktidarın “Terörsüz Türkiye” olarak adlandırdığı sürece de değinen CHP Sözcüsü Yücel, daha önce de ifade ettikleri “üç ana kırmızı çizgilerinin” olduğunu belirtti.
CHP olarak Türkiye’de barış ve huzurun tesisi için sürece destek verebileceklerini ifade eden Yücel, bunun bazı koşullara bağlı olduğunu vurguladı. Yücel, sürecin “kapalı kapılar ardında değil, şeffaf bir şekilde yürütülmesi, çözüm yerinin TBMM olması ve şehit aileleri ile gazilerin vicdanını yaralayacak adımlardan kaçınılması” gerektiğini söyledi.
‘Süreç, seçim yatırımından başka bir şeyi akla getirmemektedir’
Yücel, sürece ilişkin şöyle konuştu:
“2023 Ekim ayından bu yana bir süreç yürütülmeye çalışılıyor. ‘Terörsüz Türkiye’ bu ülkede yaşayan; vatanını, milletini, bayrağını, bu toprakları, bu coğrafyayı seven her bir yurttaşımızın ortak temennisidir. CHP olarak bu süreci destekleyeceğimizi ancak üç ana kırmızı çizgimiz olduğunu daha önce ifade etmiştik. Bunlardan birincisi; sürecin kapalı kapılar ardında değil, şeffaf bir şekilde yürütülmesidir. Bir diğeri; bu meselenin çözüm yerinin TBMM olmasıdır. Özellikle TBMM’de grubu olan siyasi partilerin bu sürece dahil edilmesi, bu sürecin birer parçası olmalarının, geniş bir mutabakatla ve ortak akılla bu sürecin yürütülmesi gerekmektedir. Ve bir diğeri de şehit ailelerimizin ve gazilerimizin incinecekleri, onların yüzlerine, gözlerinin içine bakmamızı engelleyecek bir işin yapılmamasıdır. Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel’in defaatle ifade ettiği gibi, bu sözlerimizin arkasındayız. Ancak daha bir yıl önce DEM Parti’yi şeytanlaştıran, hedef gösteren ve terörize eden iktidarın bu kadar kısa sürede bir makas değişikliği yaparak tutumlarını değiştirmeleri, bu sürecin samimi olmadığı konusunda derin bir kuşku uyandırmaktadır. İktidar, 2024 yerel seçimlerinde ağır bir yenilgi almıştır, oyları hızla erimektedir, yaklaşan Cumhurbaşkanlığı ve genel seçim öncesinde toparlanması için bir dopinge ihtiyaç vardır. İktidarın antidemokratik uygulamaları devam ederken, başta DEM Partili belediye başkanları olmak üzere, İstanbul’un ve Türkiye’nin en büyük ilçesi Esenyurt dahil olmak üzere kayyum uygulamaları devam ederken, İstanbul’un üç kere seçilmiş büyükşehir belediye başkanı, ilçe belediye başkanları hukuksuz bir şekilde, siyasi saiklerle hapiste tutulurken bir ‘Terörsüz Türkiye’ adı altında sunulan süreç, bir seçim yatırımından başka bir şeyi akla getirmemektedir.”
‘Her kelimeleri bir hukuk katli’
Konuşmasında kayyım atamalarına da değinen Yücel, İstanbul Esenyurt ve Şişli belediye başkanlarının ‘terörle’ ilişkilendirilerek yargılanmasını eleştirdi. Ekrem İmamoğlu ve Ümit Özdağ’ın da aynı şekilde Silivri’de “terörist muamelesi gördüğünü” belirten Yücel, “Hukuk olmadan ne demokrasi olur ne de toplumsal barış” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Belediyelerdeki kayyum uygulamasının yeniden istisna haline geleceğini düşünüyorum” sözlerini hatırlatan Yücel, bu açıklamayı “kayyumların artık bir rutin haline geldiğinin itirafı” olarak değerlendirdi.
Yücel’in konuşması şu şekilde:
“Hukuk olmadan, adalet olmadan, siyasetin yargıya müdahalesi engellenmeden ne demokrasi olur ne de toplumsal barış olur. Samimiyetten uzak yürütülen sürecin bir başka itirafı da grup toplantısında konuşan Sayın Erdoğan’dan geldi. Beyefendi dedi ki ‘Belediyelerdeki kayyum uygulamasının yeniden istisna haline geleceğini düşünüyormuş.’ Sayın Erdoğan farkında mısın? Kayyum uygulamalarının rutin bir uygulamaya dönüştüğünü itiraf ediyorsun. Bir anlamda, belediyelere keyfi bir şekilde, siyasi kararlarla kayyum atandığını itiraf ediyorsun. ‘Belediyelerdeki kayyum uygulamasını yeniden istisna haline getirmek’ demek, müesses nizamda, AKP iktidarında kayyum uygulamasının artık kurumsallaştığının, iktidarın muhalefeti dizayn etmek için kullandığı bir siyasi tercih, rutin bir yöntem olduğunun itirafı değildir de nedir? Kayyum birilerinin isteği üzerine rutin bir uygulamaya dönüşüp yine birilerinin istediğiyle istisna olabilecek bir uygulama değildir. Demokratik bir ülkede, bir hukuk devletinde kayyum uygulaması kabul edilemez. Artık her kelimeleri bir hukuk katli, milli iradenin gaspı ve Anayasa ihlalidir. AKP iktidarı ve saray, samimi bir süreç yürütmekten yanaysa haksız, hukuksuz ve keyfi kayyum uygulamalarına derhal son vermelidir.” (ANKA)