Halkların Demokratik Kongresi’ni (HDK) hedef alan 18 Şubat’ta yapılan operasyon kapsamında gözaltına alınarak tutuklanan kişilerin iddianameleri birer ikişer tamamlanmaya başladı. Beş gazetecinin de “terör örgütüne üye olmak” suçlamasıyla yargılandığı davaların iddianamelerinde haber görüşmeleri ve haber takibi suç sayıldı. Gazeteci Elif Akgül’ün iddianamesiyse “illiyet bağının olmaması” sebebiyle iade edildi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın peyderpey hazırladığı iddianamelerde HDK ve bileşenleriyle ilgili değerlendirmelerden sonra Şubat ayında operasyona dönüştürülen soruşturmayla ilgili bilgiler veriliyor. Soruşturmanın 2014/38188 numarasıyla başlatıldığını aktaran savcılık, daha sonra 2024/196625 sayılı dosyada birleştirildiğini ve işlemlere devam edildiğini belirtiyor.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nda henüz Fethullahçı yargı mensuplarının tasfiyesi gerçekleştirilmemişken açılan 2014’le başlayan soruşturma dosyasından Elif Akgül ile birlikte Ekim 2023’te haberdar olduk. Elif’e o dönem sosyal medya paylaşımları sebebiyle “terör örgütü propagandası yapmak” suçlamasıyla soruşturma açılmıştı. Başka bir davayı takip etmek için adliyedeyken bu soruşturmanın evrakını almak üzere terör savcılığına gittik. Hazır malum kata çıkmışken savcılığın ön bürosundan hakkımızda bir soruşturma açılıp açılmadığını sorguladık. Elif’in sicili taranırken 2014’le başlayan soruşturmadan haberdar olduk, ancak suçlama farklıydı. Elif bu dosyanın içeriğini öğrenmek istediğinde Kasım 2022’de soruşturma dosyasıyla ilgili verilen kısıtlama kararı tebliğ edildi. Dosya içeriğinin de 100 klasörden fazla olduğu bilgisi verildi.
Suçlama FETÖ’yken PKK/KCK oldu
İstanbul 6. Sulh Ceza Hakimliği’nin 30 Kasım 2022 tarihli kısıtlama kararında 2014/38188 numaralı soruşturmada suçlamanın “FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olma” iddiasıyla yürütüldüğü yazıyordu. Elif de dosyada “şikayet edilen” sıfatıyla yer alıyordu. Bu dosya Şubat ayında operasyona dönüştürülen HDK dosyasına dönüşecekti. Kısıtlama kararında suçlama sehven mi öyle yazılmıştı, yoksa savcılığın bir tür gizleme tekniği miydi bilinmez, ancak 2014’te dosyaya ne konulduysa Şubat ayına geldiğimizde dosyada hala onlar vardı. Yani, savcılığın iddia ettiği gibi işlemlere devam edilmemişti. 11 yıl önce ne toplandıysa savcılık onları yeniden kıymetlendirmişti. Dosyadaki delillerin tamamı yıllar önce dinlenen telefon konuşmalarından ve açık kaynak taramalarından oluşuyordu.
İddianame iade edildi
Elif Akgül, hakkındaki iddianamenin hazırlanıp mahkemeye ulaşmasını beklerken geçtiğimiz hafta bir gelişme yaşandı. İddianamenin ulaştığı İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi, Akgül ve dosyanın başka bir tutuklusu Mehmet Saltoğlu hakkındaki hazırlanan iddianameyi “illiyet bağının olmaması” gerekçesiyle savcılığa iade etti. Bu gerekçe, operasyonun yapılma biçiminden, dosyaya delil diye konulan suçlamaları tekrar sorgulamamızı sağlıyor. Birbiriyle alakası olmayan onlarca kişinin neden birlikte ve şafak baskınıyla gözaltına alınarak tutuklanması izaha muhtaçlığını koruyor. Elif Akgül hakkındaki iddianamenin iade edilmesine üzerine savcılık bu karara itiraz etti. Savcılığın itirazını bu hafta içinde bir üstü mahkeme olan İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi değerlendirecek. İtiraz kabul olursa iddianame kabul edilmiş sayılacak ve tahliye talebi değerlendirilecek. İddianamenin reddolması durumunda dosya tekrar savcılığa gönderilecek.
‘Gezi’den canlı bağlantı’ suçu
Gazeteciler hakkında tamamlanan ve kabul edilen iddianamelerde Gezi Parkı eylemleriyle ilgili suçlamalardan bahsediliyor. Ercüment Akdeniz ile ilgili iddianamede Gezi Parkı eylemleri sırasında yaşananları canlı yayında aktardığı bir telefon konuşması yer alıyor. İddianamede Akdeniz’in “Taksim yayalaştırma ve Gezi Parkı projeleri aleyhine eyleme 29/06/2013 günü katıldığı, grupla birlikte bir düzen içerisinde hareket ettiği” şeklinde yer alıyor. Akdeniz’in “eylemlere katılımı artırmak amacıyla faaliyet yürüttüğü, müzahir kitleyi yönlendirdiğinin tespit edildiği” iddia ediliyor.
Oyuncuların eyleminde konuşma suçu
Gazetecilerin iddianamelerindeki suçlamalar oldukça çeşitli. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı Şehir Tiyatrolarının repertuarını belirleme yetkisi 2012 yılında yapılan yönetmelik değişikliğiyle genel sanat yönetmeninden alınarak bürokratlara verilmişti. Peşinden de o dönem Başbakan olan Tayyip Erdoğan’ın “Devlet eliyle tiyatro olmaz. Tiyatroları özelleştireceğiz” açıklamasıyla sanatçıların tepkisi yükselmişti. Galatasaray Meydanı’nda yapılan eyleme binlerce kişi katılmıştı. Savcılık, bu eylemlerden birinde o dönem aynı zamanda EMEP İl yöneticisi olan Ercüment Akdeniz’in de konuşma yaptığını suçlama olarak iddianameye eklemiş, ancak konuşmanın içeriğini yazmamış.
1 Mayıs eylemi
Savcılık, 2013’teki 1 Mayıs etkinliklerini de gazetecilere karşı suçlama olarak yöneltmiş. Ercüment Akdeniz hakkındaki iddianamede bahsi geçen 1 Mayıs etkinliklerinin valilikçe yasaklandığı hatırlatıldı. Eylemlerde “kolluk kuvvetlerine taşlı ve sopalı saldırılarda bulunulduğu, birçok işyeri, kamu kurumlarına ait araç ve gereçlerinin zarar gördüğü” belirtilerek Akdeniz’in eylemlere katıldığı ve kitleleri organize ettiği iddia edildi.
Şafak baskınıyla ilgili konuşma
Ercüment Akdeniz hakkındaki iddianamede birçok telefon dinlemesi yer alıyor. Bunlardan biri 10 Nisan 2012 tarihinde yapılmış. Akdeniz, telefonun ucundaki kişiyle o gün yapılan bir operasyonla ilgili konuşuyor. İnternette yaptığım araştırma sonucunda bu konuşmanın İstanbul’daki Newroz kutlamalarıyla ilgili aralarında ETHA muhabiri Çağdaş Küçükbattal’ın da olduğu dokuz kişinin gözaltına alınmasıyla ilgili olduğu sonucuna ulaştım. Savcılık, Akdeniz ile ilgili “kamu düzenini bozmaya çalışan şahıslara yönelik yapılan operasyonlarda kolluk kuvvetleri tarafından gözaltına alınan şahısların durumlarıyla yakından alakadar olduğu” yorumunu yapmış.
Teori kitabı soran şüpheli
Ercüment Akdeniz’in suçlama olarak kabul edilen telefon konuşmalarından bir diğeri de Ginko Kitap yöneticisi Onur Öztürk’le yaptığı konuşma. Akdeniz, Öztürk’le yaptığı konuşmada yayınevinden çıkan teori kitaplarını soruyor. Konuşmanın bir kısmının kırpıldığı da anlaşılıyor. Savcılık, bu konuşmayı Akdeniz’in “PKK/KCK terör örgütü güdümünde yayın yapan basın yayın organlarının yayınlarıyla ilgilendiği” şeklinde yorumlamış. Savcılığa göre, “örgüte müzahir genç kitlelere örgüt ideolojisi doğrultusunda bu kaynaklar kullanılarak eğitim verilmiş.”
Ercüment Akdeniz hakkındaki iddianame İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. İlk duruşma günüyse 31 Temmuz olarak belirlendi.
Dosyası Ankara’ya gönderildi
Gazeteci Yıldız Tar’ın 17 Şubat 2012 – 1 Mayıs 2013 tarihleri arasındaki telefon konuşmalarından bazıları dinlenmiş. Yıldız, bu tarih aralığında 20-22 yaşlarında öğrencisi olduğu Boğaziçi Üniversitesi’nde yaşanan olaylarla ilgili gazetecilere bilgi vermiş. Teknik takibe takılan Ankara’da yapılan bir toplantı da Tar için suçlamaya dönüşmüş. Teknik takip kararı İstanbul 2 Nolu Hâkimliği tarafından verilmiş. Bu hakimliğin başındaki Süleyman Karaçöl, usulsüz dinleme ve teknik izleme kararlarıyla biliniyor, iddianamelere konu oluyordu.
Yıldız Tar hakkındaki iddianame, İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yetkisizlik kararıyla Ankara’ya gönderildi. Mahkemenin gerekçesi Tar’ın Ankara’da gözaltına alınmasıydı, ancak dosyaya delil diye konulan telefon konuşmalarının yapıldığı yer İstanbul. Yetkisizlik kararının kesinleşmesiyle Ankara’daki ağır ceza mahkemelerinden biri Tar hakkında yeniden tensip tutanağı düzenleyecek ve duruşma günü belirlenecek.
Suç mahalli: İstanbul Kongre Merkezi
Operasyonla tutuklanan kişiler arasında yerel gazeteci Saime Oğuzhan da yer alıyor. Oğuzhan, 1998 yılından beri İstanbul Şişli’de gazetecilik yapıyor. Aynı zamanda Türkiye’nin ilk görme engelliler gazetesini çıkarmış. Emniyetteki sorgusunda Oğuzhan’a bir güvenlik kamerasına yakalanan görüntüsü gösterilmiş. İstanbul Harbiye’deki İstanbul Kongre Merkezi’ndeki bir güvenlik kamerasında görünen Oğuzhan’ın kolunda fotoğraf makinası var. Oğuzhan’ın orada bulunma sebebiyse 29 Ocak 2023’te yapılan HDK’nin 13. Genel Kurulu. Söz konusu fotoğraf gösterilerek genel kurula “HDK organizesinde PKK/KCK terör örgütüne müzahir şahısların da katıldığı” yorumu yapılmış ve Oğuzhan’ın orada bulunma sebebi sorulmuş. Oğuzhan da “Şişli’de 20 yıldır gazetecilik yapan biri olarak katıldım. Etkinliğin duyurusunu sosyal medya üzerinden öğrendim. Aşırı gürültülü ve kalabalık olduğu için erken ayrılmıştım. Şişli dışındaki kongrelere de katılıyorum. Sorduğunuz etkinliğe katılmak için kimseden davet almadım” diye yanıt verdi. İstanbul Kongre Merkezi’nin güvenlik kamerası görüntüleri İstanbul TEM Şube Müdürlüğü M Büro Amirliği’nden temin edilmiş, ancak hangi yöntemle ulaşıldığıyla ilgili bir bilgi yok.
Saime Oğuzhan hakkındaki iddianame İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. İlk duruşma günü 11 Eylül olarak belirlendi.
Ev hapsi kopya kararla devam ediyor
Şubat ayında yapılan operasyonda gözaltına alınan gazetecilerden bir diğeri de Ender İmrek’ti. İmrek hakimlik sorgusunun ardından ev hapsine alınmıştı. İmrek, bu karara itiraz etti, ancak itirazı değerlendiren hakimlik başka bir karardan kopyaladığı kalıbı değiştirmeye gerek görmeyerek “tutukluluğunun devamına” karar verdi. İmrek, kişi özgürlüğü ve güvenliği, özel hayat ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiği gerekçeleriyle Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulundu.