Tarım sektörü Türkiye’de yapısal sorunları en fazla olan ekonomik faaliyet alanı… Miras yoluyla bölünen tarım arazilerinden tutun, yanlış sulama tekniklerine, verimsizlikten plansızlığa, işgücü arzından depolama ve dağıtımda yaşanan sorunlara, finansmandan girdilerde dışa bağımlılığa kadar sektörün sorunları saymakla bitecek gibi değil. Eğer ki Türkiye gıda fiyatlarındaki artışta diğer ülkelere göre ayrışıyorsa işte bunun temel sebepleri yukarıda saydığım etmenler… Ne ilgili kurumların ne de tarım sektöründe faaliyet gösteren firmaların bu sorunları tek başına çözmesi mümkün değil. Türkiye’de kooperatiflerin ve birliklerin yetersizliği de küçük ve orta ölçekli üreticilerin ortaklaşa hareket etmesinin önünde en büyük engel. 1980’den bu yana bu ortaklaşa hareket etme kültürü bizzat devlet eliyle erozyona uğratıldığından beri bu böyle. Ziraat ve hayvancılık, yani sektörün iki alt sektörü için durum hiç de iç açıcı değil ne yazık ki!
Anormal hava olayları tarım sektörünü vuruyor
Ancak, bu saydıklarımdan daha da fazla olumsuz etkileri olacak bir sorunla karşı karşıyayız. Artık can alıcı biçimde hissedilen bu etmen küresel iklim krizi! Sanıldığı gibi iklim krizi sadece kuraklık demek değil, pek çok hava anomalisini birden tetikleyen, öngörülemez sonuçları olan bir süreç… Bu böyle devam ederse, ki edecek, ülke topraklarının önemli bir kısmı çölleşme tehlikesi altında kalacak, ancak aynı zamanda fırtınalardan dona, sellerden ürün çeşitliliğinin azalmasına sebep olacak mikroklima değişikliklerine kadar pek çok belayı da getirecek bir iklimsel felaketle yüzleşmeye başlayacağız. Ve büyük olasılıkla bu daha başlangıç! Bunun habercisi zirai don felaketine benzer hava olaylarının sayısının ve şiddetinin artması… 2014 yılında 500 olan doğal afet sayısı 2024 yılında 1.257’ye çıktı. Doğal afetlerin yalnızca sayısında değil, şiddetinde de artış gözlemleniyor.
Zirai don felaketinin faturası fiyat etiketlerine de yansıyacak
İşte bunlardan birini de nisan ayında yaşadık. 10-13 Nisan tarihleri arasında 36 ilimizde çok ciddi ürün hasarına neden olan zirai don felaketinden o ya da bu ölçüde etkilenen il sayısı 65’i buldu. İlkbaharın son donları, hemen her sezon çiftçilerin korkulu rüyası, ancak bu seferki çok daha etkiliydi. Son yıllarda tarımı etkileyen en büyük doğal afetlerden biri demek abartılı olmaz. Yaşanan bu felaketin yalnızca çiftçileri değil, tüketicileri de doğrudan etkileyeceğini de söylemek gerek.
Yaşanan zirai don felaketiyle birlikte birçok dikili ve ekili üründe zarar oluştu. Malatya ve Kahramanmaraş’ta, başta kayısı olmak üzere ceviz, kiraz, üzüm, elma ve diğer meyveler; şeker pancarı, çerezlik ayçiçeği ve yem bitkilerinde; Karadeniz Bölgesi’nde, fındık ve çay başta olmak üzere kivi, hurma ve diğer meyvelerde; Ege Bölgesi’nde, başta üzüm olmak üzere zeytin, incir, elma, ceviz, kiraz, ayva ve diğer meyvelerde; Marmara Bölgesi’nde, şeftali, ahududu, armut, sofralık zeytin, incir, kivi, nektarin, erik, kiraz, elma, ayva ve fındık gibi meyvelerde; Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde, Antep fıstığı, badem, ceviz, nar, Trabzon hurması, dut ve diğer meyvelerde; İç Anadolu Bölgesi’nde, elma, armut, ayva, ceviz, kiraz, üzüm gibi meyvelerde; Akdeniz Bölgesi’nde ise karpuz, patates, narenciye ve sebzelerde zarar meydana geldi.
Tarımsal ürün ihracatında ciddi gerileme bekleniyor
Bu ürünlerin birçoğu ihraç ürünü… Yani tarımsal ihracat hacminde de bir düşüş olması kaçınılmaz. Don zararının ülkenin gıda güvencesine ciddi bir sekte vurması, bir gıda krizi yaşanması şimdilik söz konusu değil, ancak başta meyve, kuruyemiş ve sebze fiyatlarında ciddi artışlara neden olacağını şimdiden söylemek gerek.
TÜİK’in yayımladığı verilere göre, üretim miktarlarının, 2025 yılı ilk tahmininde bir önceki yıla göre tarla ürünleri olan tahıllar ve diğer bitkisel ürünlerde (yem bitkileri hariç) yüzde 5,3; sebzelerde yüzde 1,7; meyveler, içecek ve baharat bitkilerinde yüzde 24,4 oranında azalacağı tahmin ediliyor. Buna göre, yaklaşık üretim miktarlarının tahıllar ve diğer bitkisel ürünlerde 71,4 milyon ton; sebzelerde 33 milyon ton; meyveler, içecek ve baharat bitkilerinde ise 21,4 milyon ton olarak gerçekleşeceği öngörülüyor.
Tahıldan meyveye üretim hacminde karamsar beklentiler
Tahıl ürünleri üretim miktarlarının 2025 yılında bir önceki yıla göre yüzde 4,1 oranında azalarak yaklaşık 37,4 milyon ton civarında olması bekleniyor. Bir önceki yıla göre buğday üretiminin yüzde 5,8 oranında azalarak 19,6 milyon ton; arpa üretiminin yüzde 8 oranında azalarak yaklaşık 7,5 milyon ton; çavdar üretiminin yüzde 5,5 oranında azalarak 243 bin ton; yulaf üretiminin yüzde 23,1 oranında azalarak 300 bin ton; mısır üretiminin ise yüzde 4,9 artarak 8,5 milyon ton olacağı öngörülüyor.
Kuru baklagiller grubunda nohut, kuru fasulye ve kırmızı mercimek üretiminin sırasıyla 605 bin ton, 283 bin ton ve 340 bin ton olacağı hesap ediliyor. Yumru bitkilerden patatesin ise bir önceki yıla göre yüzde 13 oranında azalarak 6 milyon ton bir üretim miktarı olacağı bekleniyor. Yağlı tohumlardan soya üretiminin yüzde 11,1 oranında azalarak 160 bin ton; ayçiçeği üretiminin ise yüzde 4,8 oranında artışla 2,3 milyon ton olacağı öngörülüyor. Şeker pancarı üretiminde beklenti ise yüzde 6,5 oranında azalma ve 21,5 milyon tonluk bir üretim hacmi.
En büyük fiyat artışı meyvelerde olacak
Sebze ürünleri üretim miktarına gelince; 2025 yılında bir önceki yıla göre yüzde 1,7 azalarak yaklaşık 33 milyon ton olacağı öngörüsü hâkim. Sebzeler grubu ürünlerinden karpuzda yüzde 3,5; kuru soğanda yüzde 2,6; patlıcanda yüzde 3,3 oranında üretim artışı; domateste yüzde 5,7; salçalık kapya biberde yüzde 3,7; taze fasulyede yüzde 4,5 oranında üretim azalışı olacağı tahmin ediliyor.
Meyveler, içecek ve baharat bitkileri üretim miktarının 2025 yılında bir önceki yıla göre yüzde 24,4 oranında azalarak yaklaşık 21,4 milyon ton olacak. Meyveler grubunda, bir önceki yıla göre elmada yüzde 38,7; çilekte yüzde 4; şeftalide yüzde 32,1; nektarinde yüzde 35,5; kirazda yüzde 55,7; üzümde yüzde 18,6 üretim azalışı öngörülüyor. Turunçgillerden mandalinada yüzde 0,6 oranında üretim artışı; portakalda yüzde 12,4; limonda yüzde 20,9 oranında üretim azalışı bekleniyor. Sert kabuklu meyvelerden fındıkta yüzde 27,5; cevizde yüzde 27,7; Antep fıstığında yüzde 54,6 oranında üretim azalışı olacağı öngörülüyor. Muz üretimi geçen yıla göre önemli bir değişiklik göstermezken, zeytin üretiminin yüzde 40 azalacağı tahmin ediliyor.
Doğrudan sahadan gelen bilgiler ise zararın çok daha fazla olduğunu işaret ediyor. Mesela Malatya Ticaret Borsası Başkanı Ramazan Öztürk’e göre, kente yılda 500 milyon doların üzerinde gelir sağlayan kayısının neredeyse tamamı kaybedilmiş. Ulusal Fındık Konseyi Yönetim Kurulu üyesi Sebahattin Aslantürk ise hem don felaketi hem de istilacı türler sebebiyle, fındık üretiminde 200 bin ton civarında bir kayıp olduğunu belirtmiş. Bazı uzmanlara göre, pek çok üründe bu yıl ‘yok yılı’ olacak!
Zararı hesap edemiyoruz çünkü elde veri yok!
Peki TÜİK bu öngörüleri yaparken hangi verilere dayanıyor? Çiftçi Kayıt Sistemi’ne (ÇKS)… ÇKS verilerinin ne ölçüde sağlıklı olduğu ve gerçeği yansıttığı ise çok tartışmalı. Bahçedeki ürünün verimini hesaplamak için yapılan rekolte hesaplama çalışması dört dönemde yapılıyor. Gözelerin açıldığı şubat-mart, mayıs, haziran ve temmuz aylarında… Rekolte birim dal, birim daldan küçük dallar ve verim daldaki meyvelerin belli bir puanlama sistemine göre hesaplanmasıyla ortaya çıkıyor. Bu çalışma çiftçilerin bahçesine yapacağı harcamayı belirlemesi için önemli. Ülke genelinde açıklanan rekolte tahminleri ise gerçeği yansıtmıyor. Çünkü kayıtlar gerçek değil! Daha doğrusu o kayıtlarda ürün rekoltesi yer almıyor. Dönüm, arazinin türü, ürün türü yer alıyor yalnızca… Tarım müdürlükleri personeli, ziraat mühendisleri çiftçinin bahçesine girip kayıt tutmuyor. Bilimsel metodolojisi olan bu çalışmayı bilinçli ve eğitimli olmayan çiftçi zaten kendi başına yapamıyor.
ÇKS, genelgeçer ortalamalar üzerinden sapma payı çok yüksek tahminleri veri olarak belirliyor. Örneğin 10 dönümlük bir bahçede 40 ceviz ağacı varken, bir başka bahçede bu sayı 30 olabiliyor. Peki satışlar üzerinden bir veri elde edilemez mi? Hayır! Çiftçilerin çok büyük kısmı yaptığı satış karşılığında bir fatura düzenlemiyor veya il ve ilçe tarım müdürlüklerine gidip o yılki ürün miktarı hakkında bilgi vermiyor. Çünkü öyle bir sistem yok. Ürünler tüccara kayıtdışı satılıyor. Tüccar da yaptığı satış karşılığında çoğu zaman fatura kesmiyor, çünkü şirket statüsünde değil.
Kahramanmaraş’tan bir örnek
Kahramanmaraş dondan en fazla etkilenen illerden biri… Bir arkadaşım hem ziraat hem de hayvancılıkla uğraşıyor Çağlayancerit ilçesinin bir köyünde… Önce don vuruyor ve ceviz, badem, şeftali, elma ne varsa dalında kavruluyor. Bu don sebebiyle yaklaşık 1 milyon TL zararı var. Bir-iki hafta sonra ise öyle bir dolu yağıyor ki, sebze bahçeleri altüst oluyor. Sonra bir dolu daha, daha sonra bir tane daha! Atalık tohumlardan kendi fidesini kendi ürettiği için parasal bir zarar yazmıyor belki, ama o kadar emek heba oluyor tabii. Sebze bahçesini üç kez söküp yeniden dikim yapmak zorunda kalıyor. Kendisi bilinçli bir çiftçi ve ürünü sigortalı… Yani o bölgede bir elin parmaklarını geçmeyen çiftçilerden, çoğu ne kendi fidesini kendi üretiyor ne de sigorta yaptırıyor. Peki sigortasını yaptırmış da ne olmuş? Sigorta tazminat ödemesini yapmış mı? Yok, henüz yatırılmamış!
Ne tazmin var, ne destek, ne de borç ertelemesi
Tarım Sigortaları Havuz İşletmesi A.Ş.’ye (TARSİM) primlerini düzenli olarak ödeyenler hâlâ bekliyor. Peki devletten bir destek ödemesi yapılmış mı, hani öyle vaatler vermişlerdi ya, hiçbir şey yok! Sigortadan tazminat ödenmedi, devlet desteği de yapılmadı, bari çiftçilerin kredi borçlarını öteleyin, o da yok. Şimdi çok büyük ürün kaybına uğramış çiftçiler kredi taksitlerini nasıl ödeyeceklerini kara kara düşünüyor. Pek çoğu ödeyemeyecek, büyük olasılıkla banka borç yapılandırmasına gidecek ve bir daha da o çiftçiye kolay kolay kredi vermeyecek!
Sezona zaten borçla başlayan ve tek geçim kaynağı tarımsal üretim olan çiftçiler, doğal afetler sebebiyle telafisi zor zararlarla karşı karşıya… Tarımsal üretimin devamlılığı ve kırsaldan göçün önlenmesi için don afetinden zarar gören tüm çiftçilerin zararlarının karşılanması amacıyla bir fon oluşturulması; nakit yardımı ve girdi desteği verilmesi, bankalara ve Tarım Kredi Kooperatifleri’ne olan tüm borçlarının faizsiz olarak ertelenmesi ve yeni kredi imkânları açılması gerek. Ancak halen bunların hiçbiri yok.
Bu çiftçinin hâli, peki ya tüketiciler?.. 1 Haziran itibarıyla Beşiktaş’ta domatesin kilosu 60-70 TL, şeftali 150 TL, can eriği 235 TL, kiraz 400 TL’ydi. Hadi diyelim ki, bu meyveler turfanda sayılır. Ancak perşembenin gelişi çarşambadan bellidir. Yani o 400 TL’lik kirazı eğer yaz boyunca 200 TL’ye bulabilirseniz kendinizi şanslı sayın. Bu yıl bu millet zaten arada bir tadabildiği meyvenin tadını da unutacak gibi…