• Ana Sayfa
  • Gündem
  • İsrail askerleri Suriye’de BBC ekibini gözaltına aldı: Başlarına silah doğrultuldu

İsrail askerleri Suriye’de BBC ekibini gözaltına aldı: Başlarına silah doğrultuldu

BBC Arapça Servisi muhabiri, Suriye’de Golan Tepeleri’nde çekim yaparken, İsrail askerlerinin kendisi ve birlikte olduğu BBC ekibini nasıl aradıklarını ve başlarına silah doğrulttuklarını anlattı.

İsrail askerleri Suriye’de BBC ekibini gözaltına aldı: Başlarına silah doğrultuldu
Foto: Feras Kilani, güneyde tutuklanmadan iki gün önce Şam'da Suriye güvenlik güçlerinin önünde
İsrail askerleri Suriye’de BBC ekibini gözaltına aldı: Başlarına silah doğrultuldu
Haber Merkezi
  • Yayınlanma: 4 Haziran 2025 18:24

BBC Arapça Muhabiri Feras Kilani yaşadıkları BBC Türkçe’de yer aldı.

Kilani şunları anlattı:

9 Mayıs sabahı, Suriye’nin başkenti Şam’dan ayrılıp güneydeki Dera’ya gitmek için yola çıkan BBC Arapça ekibinin parçasıydım. Oradan da İsrail’in işgali altındaki Golan Tepeleri’ndeki cephe hattına geçmeyi planlamıştık.

İsrail’in Aralık’tan bu yana elinde tuttuğu Suriye topraklarına yakından bakmak istemiştik. İsrail Başbakanı o zaman, askerden arındırılmış bir bölgeyi ve komşu alanları Beşar Esad yönetiminin devrilmesinden sonra ucu açık bir şekilde kontrolleri altına alacaklarını söylemişti.

Yedi kişilik bir ekiptik, ben (İngiltere vatandaşı), iki Iraklı BBC çalışanı ve üçü serbest gazeteci ve biri BBC kameramanı dört Suriyeli.

BM Gözlem Gücü UNDOF’un El Rafeed adlı bir kasaba yakınlarındaki gözlem karakollarından birinin etrafında görüntü alıyorduk. Bir BM yetkilisi bize İsrail tarafının kimliklerimizi sorduğunu ve BBC ekibi olduğumuz bilgisinin verildiğini anlattı.

Daha sonra kuzeye, Kuneytra kentine doğru araçlarımızı sürdük. Kent 1967 savaşında Golan Tepeleri’ni ele geçiren ve Suriye ile 1974’te imzalanan ateşkesten bu yana tampon bölgenin içinde kaldı.

Kente 200 metre kala, kimsenin olmadığı bir kontrol noktası vardı. Yanında İsrail bayraklı Merkava tanklarını gördük.

Yakındaki bir kuleden iki israil askeri bizi izliyordu. Birinde dürbün vardı ve ekip arkadaşım BBC kimliğini kaldırıp gösterdiğini söyledi.

BBC, ekibimin yakınında olanlar konusunda İsrail ordusuna şikayette bulundu ama henüz bir yanıt alamadı.

Bölgede çekim yapmaya başladıktan bir dakika sonra, kontrol noktasının öbür yanından beyaz bir araba yaklaştı.

Dört İsrail askeri araçtan çıkıp etrafımızı sardı. Tüfeklerini kafamıza doğrulttular ve kameramızı yolun kenarına koyma emri verdiler. BBC ekibi olduğumuzu anlatmaya çalıştım ama gerilim beklenmedik bir hızla yükseldi.

Telefonlarımıza ve malzemelerimize el konulmadan önce, Londra’daki mesai arkadaşlarıma İsrail ordusu tarafından durdurulduğumuzu söyleyen bir mesaj atabilmiştim.

Bir Humvee aracı içinde daha çok İsrail askeri geldi ve aracımız kapsamlı bir aramaya tabi tutuldu.

Askerler Kuneytra’ya giden yol üzerindeki bir bariyere kadar bize eşlik etti ve Kuneytra ile işgal altındaki Golan’ı ayıran geçiş noktasında durdular.

Askerler burada biz araçta otururken, çektiğimiz görüntüleri inceledi. Biri de birkaç metre ötede tüfeğini kafama doğrultmuş, bekliyordu.

İki saatten uzun bir süre sonra askerlerden biri araçtan çıkmamı ve uzattığı cep telefonu ile konuşmamı istedi.

Karşıda kim olduğunu bilmiyordum. Kötü bir Arapça konuşuyordu. Neden İsrail mevzilerini çektiğimizi sordu. Ona Britanyalı bir gazeteci olduğumu ve BBC’de çalıştığımı, ne yapmak istediğimizi açıkladım. Aracıma geri döndüm. Tüfek yine başıma doğrultulmuştu.

Bir saat daha bekledikten sonra bir araç daha geldi. Bir grup güvenlik personeli araçtan çıktı ve göz bağları, plastik kelepçeler taşıyorlardı. Önce araçtan çıkmamı istediler.

Akıcı Filistin Arapçası konuşan baş yetkili elimden tutup, daha önce Suriye ordusu tarafından kullanılan, geçiş noktasındaki odalardan birine götürdü.

Yerlerde cam kırıkları ve çöpler vardı. Bana farklı davranacaklarını söyledi. Ekibimin diğer üyelerinin tersine kelepçe ya da göz bağlama olmayacaktı.”

‘Neden bunu yaptıklarını sordum’

“Şoke olmuştum. BBC ekibi olduğumuzu bildikleri halde neden bunu yaptıklarını sordum.

Çabuk çıkmamıza yardımcı olmak istediğini ve talimatlarına uymak zorunda olduğumuzu söyledi.

Hemen ardından bir başka görevli girdi ve iç çamaşırım dışında tüm giysilerimi çıkartmamı söyledi.

Başta reddettim ama ısrar ettiler ve tehditlerde bulundular, ben de uydum. İç çamaşırımın içini bile kontrol etti, hem önünü hem de arkasını.

Giysilerimi aradı ve sonra giyinmemi istedi. Beni sorgulamaya başladı. Çocuklarımın kaç yaşında oldukları gibi kişisel sorular sordu.

Beni en sonunda odadan çıkarttıklarında, ekip arkadaşlarımın gözleri ve elleri bağlı korkunç hallerini gördüm.

Görevliden onları çözmelerini istedim ve sorgudan sonra çözeceğine söz verdi. Aynı odaya teker teker soyunarak arama ve sorgu için götürüldüler.

Gözleri açılmış ama elleri hala bağlı halde geri döndüler. Ekibin sorgusu iki saatten fazla sürdü. Bu sırada bütün cep telefonlarımız, diz üstü bilgisayarlarımız incelendi ve kişisel olanlar da dahil çok sayıda fotoğrafımız silindi.

Görevli bize sınıra Suriye tarafından bir kez daha yaklaşırsak daha kötü sonuçlara yol açabileceği tehdidinde bulundu.

Hakkımızda her şeyi bildiklerini ve silinmemiş ya da saklanmış fotoğraflardan herhangi biri basılırsa bizi takip edeceklerini söyledi.

Yedi saat gözaltında tutulduktan sonra saat 21.00’i geçmişti. Biri aracımızın önünde, diğeri arkasında giden iki araçla, Kuneytra’nın iki kilometre uzağındaki kırsal bir alana gittik.

Burada araçlar durdu ve telefonlarımızın içinde bulunduğu çanta önümüze atıldı. Sonra gittiler.

Karanlığın içinde telefonun çekmediği, internetin olmadığı bir ortamdaydık ve nerede olduğumuz konusunda bir fikrimiz yoktu. Küçük bir köye gelinceye dek araçla gittik.

Bir grup çocuk bize otobanı gösterdi ve yanlış bir dönüşün İsrail askerlerinin ateş açmasına yol açabileceği uyarısı yaptılar.

On dakika gerginlikten sonra yolu bulduk. 45 dakika sonra da Şam’a ulaştık.”