Bayram üzerine
Hicri İzgören 7 Haziran 2025

Bayram üzerine

İyi bayramlar… Bu ilk cümlemin klişe bir cümle olduğunu biliyorum. Kimi klişeler hayatı kolaylaştırıyor ama ne yazık ki her zaman olumlu bir işlev görmüyorlar. Belki günün anlam ve önemi anlamında bir şeyler ifade ediyorlar ama çok içten oluşa ilişkin kuşkuları da yabana atmamak gerek.

***

“Ah nerede o eski bayramlar” derken de bilinen bir klişe kullanıyoruz. Böyle bir muhabbette benliğimizde kalmış birkaç fotoğraf karesini kullanıyoruz gibi geliyor bana…
Evet, ‘Nerede o eski bayramlar’ derken kimi eskide kalmış hayatın güzel karelerini de özlemiyor değiliz. “Nerede o eski komşuluk ilişkileri, dayanışma ruhu, dostluk, vefa ve hoşgörü” diyoruz ve daha temiz bir toplum, daha adil bir bölüşüm, savaşsız, sömürüsüz bir yaşam; havası, doğası kirletilmeyen bir dünya özlemini dile getiriyoruz. Dünden çıkarılması gereken dersler vardır ama salt düne takılıp nostaljik şarkılarda kaybolmak da gerekmiyor.
Ben kendimi bildim bileli “Nerede o eski bayramlar” muhabbeti var. İnanıyorum, herkese eski bayramlar güzel geliyor… Aslında kastettiğimiz salt bayramlara ait duyuşlarımız değil, geçmişte yaşadığımız kimi güzelliklerin yok oluşunun hüznüne ilişkin.
Tüm toplumsal dönüşümlerde kendini aşmaya çalışan, tüm beyinsel ve düşsel gücünü bir adım daha öne çekmek için yaratıcılığa, yöntem ve bilimsel kuşkunun soru oklarını ayrıcalıksız tüm konulara, yapılara yönelten insanların alın terinin olduğu değerlerin bayrama dönüştüğü türden bayramlar, insanlığın ortak bayramıdır. Bu noktada önemlidir bayramlar. Saygıya, sevgiye, dostluğa, barışa, kardeşliğe, insan sevgisine, insan onuruna işaret ettiği sürece önemlidir bayramlar… Ötesi, göstermelik görüntülerin birkaç gün sonrasında fabrika ayarlarına dönüşmesi olur ancak.

***

Çoğunlukla içinde bulunduğumuz gerçekliğe göredir davranışlarımız. Sıkıntı ve üzüntülerin etkisindeysek bayramın filan ayrımında bile olmayabiliriz… Bir halk türküsünün; “Bayram gelmiş neyime – anam anam garibem – kan dolmuş yüreğime…” dizelerine yansır gerçekliğimiz.
Birçok şey gibi bayramlar değişmedi, biz değiştik aslında. Bu sindirilmemiş değişim de doğamızı ve değerlerimizi tüketti. Tükenen de bizdik, tüketen de.
Şimdilerde bayram dediğimiz nedir ki? Akraba, konu komşu ev ziyaretleri yapılacak, hal hatır sorulacak… Şimdilerde bayram biraz tatil, biraz turizm, biraz deri kavgası değil mi kimileri için… Atılabilirse yorgunlukların atıldığı, hasret çekenlerin belki birbirlerini gördüğü, varsa ya da alındıysa yeni giysilerin giyildiği… Harçlıkların verildiği, kaldıysa atlıkarıncaların döndüğü günler değil mi? Herkes kendine göre algılıyor bayramı… Bayram deyince kimilerinin aklına ziyaret, kimilerinin aklına kurban, kimilerinin aklına oyun ve eğlence geliyor. Hele bir de ipini koparmış kurbanlık dana görüntüleri var ki yürekleri serinletiyor. Yani bu bahiste ipini koparmış ve firar etmiş danaların ve koçların safındayız.

***

Evet. Yitirdiğimiz, içi boşaltılmış değerlerimizden biri de bayram kavramı. Her şey gibi bayramları da tüketir olduk.
Bir bayram yazısı için biraz sert mi oldu? Haydi bir bayram fıkrasıyla yumuşatarak bitirelim yazıyı:
Cemaat, camide bayram namazını kılmış, tesbihat yapıyormuş. Birden içeri, elinde çifte su verilmiş Bursa işi bir ekmek bıçağı bulunan bir adam girmiş ve gür sesiyle:
– Aranızda Müslüman var mı? diye bağırmış.
Cemaat, eli bıçaklı adamdan acayip korkmuş tabii. Ama içlerinden yaşlıca biri cesaretini toplamış, her şeyi göze almış artık ve elini kaldırmış:
– Ben… Ben Müslümanım.
Adam bunu dışarı götürmüş. Meğer kurban kestirecekmiş. Kurbanını yaşlı adama kestirmiş ama adam yaşlı tabii, yorulmuş. “Ben yoruldum evladım, derisini de başkası yüzsün” demiş.
Kurban sahibi adam camiden içeri tekrar girmiş, bu sefer Bursa işi bıçağı kana bulanmış. Gören cemaat iyice korkmuş tabii. Adam:
– Aranızda başka Müslüman yok mu? diye bağırmış.
O anda herkes imama bakmış, imamın ödü kopuyor tabii.
– Ne bakıyorsunuz bana ya, demiş ve eklemiş:
– İki rekat namaz kıldırdık diye Müslüman mı olduk?

* ilketv.com.tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar İlke TV’nin kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.