Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Lefkoşa Milletvekili Doğuş Derya, İstanbul’da düzenlenen bir panelde Kıbrıs’ta son dönemde yaşanan gelişmeleri değerlendirdi. “Dünden bugüne Kıbrıs’ta neler oluyor?” başlıklı etkinlikte konuşan Derya, adadaki siyasal ve sosyal sorunların artık sadece Kıbrıslıların değil, tüm bölge ülkelerinin ortak meselesi hâline geldiğini söyledi.
‘Sadece Kıbrıslıların sorunu değil’
Adanın kuzeyinin uzun süredir uluslararası hukuk dışında bırakıldığını ve bunun organize suçlara zemin hazırladığını söyleyen Doğuş Derya, çözümün ancak federal bir yapıda mümkün olabileceğini vurguladı. Kadınların savaşlarda çok boyutlu mağduriyet yaşadığını dile getiren Doğuş Derya, “Kadınlar olarak barış süreçlerinde söyleyecek sözümüz, değiştirecek gücümüz olduğunu söylemekten vazgeçmeyeceğiz. Kıbrıs’ta yaşanan sorunların artık sadece Kıbrıslıların meselesidir. Adadaki çatışmalar ancak federal çözüm çerçevesinde sona erer. Savaş ve çatışma ortamlarında kadınlar çok boyutlu mağduriyetlerle karşı karşıya kalıyor. Dolayısıyla barış süreçlerinde kadınların aktif rol oynaması hayati önem taşıyor” dedi. Kadınların sadece savaşın mağduru olmadığını, aynı zamanda barışın inşasında vazgeçilmez aktörler olduğunu ifade eden Doğuş Derya, “Kadınlar olarak barış yapım süreçlerinde söyleyecek sözümüz, değiştirecek gücümüz olduğunu söylemekten vazgeçmeyeceğiz” diye belirtti.
‘Kıbrıs uluslararası hukukun dışında kaldı’
Adanın 1974’te bölünmesinden sonra Kıbrıs’ın kuzeyinin uluslararası hukukun dışında kaldığını aktaran Doğuş Derya, “Özellikle 1983’ten sonra Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ilanıyla beraber ve geçmişten gelen milliyetçi husumetlerin bir kalıntısı olarak, bugün giderek toplumlar birbirinden ayrışıyor. Hukuk dışı bir yer olarak yaşamak zorunda kaldığınızda aslında organize suçlar, suç örgütlerinde zemini haline gelebiliyor. Bu, uluslararası hukuk dışında kalmak, tam da bu yüzdendir ki işte 1990’lı yıllardan beridir kumarhanelerin Kıbrıs’a aktarılması, kara paranın kumarhaneler üzerinden aktarılıyor olması, bunun türevi olan yan suçların, işte narkotik ticareti, insan ticareti gibi hususların vuku bulması, Kıbrıs’ın kuzeyindeki gündelik yaşamı bir taraftan zorlaştırıyor” diye belirtti.
‘Haklar gaspediliyor’
Son dönemde, özellikle inşaat sektöründe yaşanan patlama dolayısıyla Kıbrıs’ta bir mülkiyet krizinin de ortaya çıktığını belirten Doğuş Derya, “Bununla birlikte yabancı iş gücü, sömürülmek üzere ucuz iş gücü olarak adaya getiriliyor. Küçücük bir ada ve insanların geldikleri yerden taşıdıkları hem kültürel kodlamalar üzerinden ortaya koydukları davranışlar var. Bu durum asayiş problemini besleyen birtakım suçlar işleniyor. Şu anda nüfus olarak da ada halkı azınlığa düşmüş durumda. Yurttaşlık politikasının istismar ediliyor olmasından dolayı adaya gelip de bir süre yaşayanlara yurttaşlık verilmesi, siyasi iradenin de çarpıtılmasına neden oluyor. Yani Kıbrıslı Türkler, çok uzunca bir süredir kendi seçtikleri insanlar tarafından yönetilme hakları gasp edilen bir toplum olarak yaşıyorlar. Bu sadece Kıbrıslı Türkler için değil, 1974’ten sonra adaya Türkiye’den göç eden Türk, Kürt, Alevi insanların haklarının gasp edilmesi açısından da geçerli bir durum. Dolayısıyla bugün dünyayı, özellikle Avrupa’yı saran sorunlar Kıbrıs’ta da yaşanıyor. Türkiye’de yaşanan birçok Kıbrıs’ta yaşanmaya devam ediyor” diye konuştu.
Federal çözüm
Yaşanan sorunların üstesinden gelebilmek için önce uluslararası hukukun uygulanması gerektiğini aktaran Doğuş Derya, “Adadaki siyasi sorunun, yani Kıbrıs sorununun çözümü, federal çözüm ekseninde nihayet bulması ile mümkün olacak. Bugün Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesi başta olmak üzere bugüne kadar yürütülen müzakere süreci, yani Rauf Denktaş’tan itibaren başlayan, Mehmet Ali Talat, daha sonra Derviş Eroğlu ve Mustafa Akıncı dönemine uzanan bir müzakere süreci hep federal çözümün üzerinden şekillenen bir müzakere süreciydi. Büyük oranda da masada bu işler kağıt üzerinden çözümlendi. Sadece müzakereler içerisinde ‘Her konuda anlaşılmazsa hiçbir konuda anlaşılmamış varsayılır’ diye bir prensip kararı olduğu için bu bir nihayete vardırılamadı. Ada halkı zaten Annan Planı döneminde yüzde 65 çözüme evet diyerek iradesini ortaya koymuştu. Bu irade hala diri. Kıbrıslı Rumlar da, özellikle bölünmeye karşı tavır alan siyasi partilerin ortaya koyduğu siyaset, adanın yeniden birleşmesi yönünde elimizden geleni yapıyoruz” ifadelerini kullandı.
Ortadoğu ve Kıbrıs
Ortadoğu’da son günlerde yaşanan siyasi gerilimlere ve çatışmalara değinen Doğuş Derya, “Şu anda Kıbrıs’ta İngiliz üsleri var ve daha önce bu üslerden uçaklar kalktı. Buna itiraz ediyoruz zaten. İsrail’in şu anda Gazze’de ve yıllardır Filistin halkına yaşattığı zulüm, Trump’ın Amerika başkanı olmasıyla beraber dünyanın çok daha böyle otokratik liderler dönemine doğru kayması ve bütün dengelerin demokrasi aşındırması üzerinden vuku buluyor olması, çok endişe verici. Bunun ne olacağı şu anda çok öngörebildiğimiz bir durum değil. Yani dengeler sürekli değişiyor. Umarım bölgede barış olması için gerekli adımlar atılır. Yani Türkiye’nin jeostratejik önemi bir kez daha gözler önünde ve burada barış için çabaların ortaya koyuluyor olması ve bunun bölgeye yansıması bizim açımızdan önemli. Kıbrıs’ta bulunacak bir çözüm sadece Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıslı Türklere değil, bölgeye de bir istikrar getirecektir. Çünkü cadı kazanı olarak devam eden bir Doğu Akdeniz politikası ve bunun üzerinden dönen enerji pazarlıkları şu anda maksimalist, çatışmacı, kutuplaştırıcı, şiddet üreten politikalara doğru eviriliyor. Geçtiğimiz yıl başlayan bir süreç var. Atina Anlaşması’yla beraber Türkiye’nin burada Yunanistan’la bir bölgesel barış için adım atabiliyor olmasının bu anlamda önemli bir gösterge olabileceği ile ilgili bir yorum yapsam yerinde olur diye düşünüyorum. Ama bunun yanında şu anda Trump’ın Ortadoğu’ya yönelik irrasyonel politikaları ve İsrail’in arkasında duruyor olması, maalesef sürecin giderek kritikleşeceği ile ilgili izlenimler veriyor” diye konuştu.
Kadınların barıştaki rolü
Dünyada yaşanan çatışmalarda, çocuklarla birlikte kadınların birincil mağdur olduğunu belirten Doğuş Derya, sözlerini şöyle sürdürdü: “Erkekler savaşıyor, kadınlar da savaşıyor ama kadınlar savaş sırasında sadece yerlerinden edilerek değil ya da öldürülerek değil, tecavüze maruz kalarak, çeşitli yoksullaştırma politikalarının mağduru olarak çok büyük sıkıntılar yaşıyor. Bu dünyanın her yerinde böyle oldu. Türkiye’de Kürtlere yönelen şiddette de böyle oldu. Kıbrıs’ta da böyle oldu. Etnik, dil, din farkı olmaksızın kadınlar savaşın birinci mağduru. Dolayısıyla barış yapım süreçlerinde ve barış inşa süreçlerinde kadınların söz hakkının, her şeyden önce bütün müzakere masalarında tanınması gerekiyor. Biz kadınlar olarak barış yapım süreçlerinde söyleyecek sözümüz, değiştirecek gücümüz olduğunu söylemekten vazgeçmeyeceğiz.” (MA)