Siyasi ve ekonomik gelişmelerle ilgili raporlar hazırlayan The Economist Intelligence Unit (EIU), uzun süredir dünyanın dört bir yanındaki şehirleri değerlendiriyor ve yaşamın en konforlu ve güvenli olduğu yerlerle ilgili verilere dayalı bir tablo sunuyor.
Son yıllarda listenin zirvesinde yer alan şehirler büyük ölçüde aynı kaldı.
Ancak 2025’te sıralamaları altüst eden büyük bir değişiklik yaşandı: Üç yıl aradan sonra ilk kez Viyana zirveden indi.
Kopenhag ise istikrar, eğitim ve altyapı alanlarında aldığı kusursuz puanlarla birinci sıraya yükseldi.
Ancak 2025’te yaşanan en büyük sarsıntılar sadece puanlardaki artış ya da düşüşten ibaret değildi; asıl mesele güvenlikti.
Dünya genelinde artan jeopolitik gerilimlerle birlikte güvenlik algısı değişti. Özellikle Viyana, 2024 yılında Taylor Swift konserinin iptal edilmesine neden olan bomba tehdidi ve yakın zamanda tren istasyonuna yönelik planlanan bir saldırı nedeniyle geriledi.
Yine de Batı Avrupa, Avustralya, Yeni Zelanda ve Kanada’daki şehirler listenin üst sıralarında yer almaya devam ediyor.
İlk 10’a giren tek Asya şehri ise Japonya’dan Osaka oldu.
Peki, bu şehirlerde yaşamak gerçekten nasıl bir deneyim? Bu yılın en yüksek puanlı beş şehrinde yaşayanlara BBC sordu.
Kopenhag
Listenin zirvesine oturan Danimarka başkenti, aynı zamanda dünyanın en mutlu şehri olarak da öne çıkıyor.
Bu iki unvanın birlikte anılması şaşırtıcı değil çünkü Kopenhag’ın yüksek istikrar, altyapı ve çevre puanları, kent sakinlerinin günlük yaşamına doğrudan yansıyor.
Fintek şirketi Swapped.com’un CEO’su ve Kopenhag sakini Thomas Franklin şöyle diyor:
“Tren saat 12.16’da geliyorsa, tam o saatte gelir. Şık bir restorana spor ayakkabıyla gitmeniz kimseyi şaşırtmaz. Hatta ocak ayında bile temiz limanda yüzebilirsiniz, yeter ki cesaretiniz olsun.”
Kopenhag’ın sakinliğinin kendisini her seferinde etkilediğini söyleyen Franklin, “Sokaklar geniş, bisiklet sayısı araba sayısını geçiyor ve şehir tamamen sağduyuya göre işliyor” dedi.
Franklin, şehrin topluluk ruhunu ve üzerinizde baskı hissetmeden spontan bir şekilde bir arkadaşla deniz kenarında buluşup iki saat boyunca kahve içebilme özgürlüğün de çok memnun.
Gökyüzü sık sık gri olsa da açık hava pazarları, halka açık saunalar ve parkta koşan çocukların sesi şehri aydınlatıyor:
“Kendini zorlamayan ama her zaman etkileyen bir şehir.”
Sekiz yıl önce buraya taşınan Amerikalı gazeteci Olivia Liveng ise çocuk büyütmenin burada “beklenmedik şekilde harika bir deneyim” olduğunu söylüyor:
“2,5 yaşındaki oğlumuz oldukça düşük ücretli bir kreşe gidiyor. Her şey dahil aylık yaklaşık 600 dolar ödüyoruz. Verginizin nereye gittiğini açıkça görebiliyorsunuz.”
İş-yaşam dengesi de aileler için bir avantaj; birçok şirket çalışanlarına Temmuz ayında üç hafta izin almayı teşvik ediyor.
Liveng, altyapının da son derece düşünülerek tasarlandığını belirtiyor:
“Tüm metro istasyonlarında asansörler var, toplu taşıma temiz ve güvenilir, otobüsler bebek arabasına uygun.”
New York’a yaptığı bir ziyarette bebek arabasıyla metroya binmenin ne kadar zor olduğunu görünce aradaki farkı daha iyi anlamış.
Danimarkalılr için mutluluğun ve yaşamın özünü yansıtan bir felsefe olan “hygge” deneyimi için Liveng, Nordhavn bölgesindeki Sandkaj Liman’ında yüzmeyi öneriyor:
“Özellikle sıcak aylarda güneşlenmek ve serinlemek için harika bir yer.”
Kış aylarında ise Franklin, Islands Brygge limanını tavsiye ediyor:
“Sıcak çikolatanızı alıp su kenarında oturun ve Kopenhag’ın akıp gitmesini izleyin. Burası, küçük ritüellerin iz bıraktığı bir şehir.”
Viyana
Avusturya başkenti sıralamada birincilikten ikinci sıraya düşmüş olabilir, ancak sağlık hizmetleri açısından hâlâ dünyanın en yüksek puanını alıyor. Eğitim ve altyapıda da tam puanını koruyor.
Sonuç? Sakinlerinin hayranlıkla bahsettiği bir yaşam kalitesi.
UNIDO’da iletişim danışmanı olarak çalışan Nataleigh O’Connell, “Ben New Yorklu biriyim, yaklaşık dört yıl önce yaşam tarzı için Viyana’ya taşındım ve geri dönmeyi hiç düşünmüyorum” diyor.

Vienna, aerial view at night, with danube and cityscape
“Büyük bir başkentte mümkün olduğunu hiç düşünmediğim bir yaşam kalitesi buldum.”
O’Connell’a göre şehrin en büyük avantajlarından biri uygun fiyatlı oluşu: Şehir merkezinde tek yatak odalı bir dairenin kirası 850 euronun altında. Viyana’nın geniş toplu taşıma ağı ise temiz ve ucuz; şehir sakinleri için günlük sadece 1 Euro.
“Yeni restoranlar, dünya çapında gösteriler ya da sanat sergileri gibi pek çok şey var ama şehir asla bunaltıcı değil” diyor O’Connell.
Viyana’yı bir yerli gibi yaşamak isteyenlere ise “heurigen” adı verilen şehir içindeki bağ evlerini öneriyor:
“Bu bağları birbirine bağlayan yürüyüş rotaları, şehri yukarıdan gören muhteşem manzaralar sunuyor”
Cenevre
İsviçre uzun süredir yaşam kalitesiyle ön planda. Bunun nedeni, refahı destekleyen politika ve altyapı sistemleri.
Bu yıl hem Zürih hem de Cenevre ilk beşte yer aldı. Ancak Cenevre’nin sakinleri, şehirlerinin daha küçük, daha rahat ama bir dünya şehrinin tüm avantajlarına sahip olduğunu söylüyor.
Florida’dan birkaç yıl önce taşınan ve Options Trading 101 kitabının yazarı James F Royal, Cenevre’yi “iyi yönetilen bir ülkede iyi yönetilen bir şehir” olarak tanımlıyor.
“Müzik, sanat, iş dünyası gibi büyük şehirlerin sunduğu birçok avantajı, kentsel yaşamın dezavantajları olmadan sunuyor”
Harika sağlık ve altyapı puanlarına sahip olan şehir aynı zamanda temiz, güvenli ve gezinmesi kolay.
Royal, “İster gideceğiniz yere yürüyerek gidin ister yoğun toplu taşıma sistemini kullanın, araba gerekmeden kolayca dolaşabilirsiniz” diyor.
Buna ek olarak, İsviçre’nin güvenilir tren ağı ve merkezi konumu, Avrupa’nın hemen her yerine sadece birkaç saat içinde seyahat etmeyi kolaylaştırıyor.
Cenevre, aynı zamanda İsviçre’nin en kozmopolit şehirlerinden biri. Nüfusun yüzde 40’ından fazlası yurtdışında doğmuş.
Royal, “Bu çeşitlilik sayesinde, farklı mutfakları tatma şansı ve ilginç geçmişlere sahip insanlarla tanışma imkânı buluyorsunuz” diyor.
Göl kenarındaki doğal güzellikler de yaşam kalitesine katkıda bulunuyor.
Ay şeklindeki Cenevre Gölü ve onu çevreleyen dağlar, günlük yaşamı eşsiz kılıyor.
Göl çevresinde piknik ve güneşlenme alanları bol. La Grange Parkı, eşsiz göl manzaraları ve geniş gül bahçeleriyle öne çıkıyor.
Royal, yazın ortaya çıkan restoranlar ve geçici barları, kışın ise Noel pazarlarını ziyaret etmenizi öneriyor.
Melbourne
Sıralamada dördüncü olan Melbourne, sağlık hizmetleri ve eğitimde tam puan aldı.
Ancak kültür ve çevre alanlarında aldığı yüksek puanlar, onu Sidney ve Adelaide gibi diğer Avustralya şehirlerinin önüne geçirdi.
Avukat Oliver Morrisey, verimliliği nedeniyle hukuk ofisini burada kurduğunu söylüyor:
“Yüksek Mahkeme’den Collins Street’teki bir müşteri toplantısına 15 dakikadan kısa sürede yürüyebiliyorum. Gündüz yoğun bir şekilde çalıştıktan sonra okuldan sonra kızımla Fitzroy Bahçeleri’nde yürüyüşe çıkabiliyorum. Yaşanabilirlik benim için bu demek: Yalnızca yaşam tarzı değil, hayatın önemli parçaları arasında rahatça geçiş yapabilmek.”
Şehir merkezinin dışındaki bölgelerde yaşayanlar için de ulaşım oldukça kolay.
Marka stratejisi firması Catalyst’in kurucusu Katherine Tuominen “Ulaşım sistemi iç ve dış banliyöleri 50 dakika içinde birbirine bağlıyor; bölgeler arasında ayrım yapmıyor” diyor.
On farklı şehirde yaşamış olan Tuominen, Melbourne’ü en yaşanabilir buluyor.
Şehrin çokkültürlü yapısı da ayrı bir enerji katıyor.
Tuominen yaşadığı şehri “Asla sıkılmıyorsunuz. Yeni şeyler denemek ve bakış açınızı genişletmek için her zaman yeni fırsatlar var” diye anlatıyor.
Ziyaretçilere, grafitiyle kaplı dar sokaklarda gezmeyi veya Beneath Driver Lane ve Miss Gunn’s Basement Bar gibi gizli barları keşfetmeyi öneriyor.
Morrisey ise kentin kafe kültürünün doğduğu Lygon Caddesi’nde uzun bir öğle yemeğini öneriyor:
“Yavaş yiyin, yüksek sesle konuşun ve zamanın tadını çıkarın. İşte gerçek Melbourne bu”
Osaka
İlk 10’a giren tek Asya şehri olan Osaka, istikrar, sağlık ve eğitimde tam puan aldı.
Genellikle daha gösterişli Tokyo’nun gölgesinde kalsa da sakinleri, Osaka’nın sade havasını seviyor.
Uzun süredir burada yaşayan ve “Osaka City” isimli seyahat sitesini yöneten Graham Hill “Osaka çok gelişmiş ve gerçekten havalı bir şehir” diyor.
“ABD için San Francisco neyse, Japonya için de Osaka o: daha küçük ama kendine has bir havası olan bir şehir”
Tokyo’daki kalabalık olmadan temiz, dakik ve geniş bir ulaşım ağı sayesinde Osaka’da yaşamak oldukça kolay.
Hill’e göre en iyi restoranlarda rezervasyon bulmak daha kolay ve fiyatlar da çok daha uygun.
Yeni açılan Waldorf Astoria Osaka’nın miksoloji (kokteyl sanatı olarak da biliniyor) direktörü Dominic Dijkstra da aynı fikirde:
“İş çıkışı hızlı bir ramen kasesi ya da özenle hazırlanmış bir kaiseki yemeği… Harika bir öğün asla uzak değil.”
Dijkstra, İngiltere’nin Manchester kentinde eğitim almış ve Osaka’nın benzer şekilde içten ve gösterişsiz bir havası olduğunu söylüyor:
“İnsanlar kültürleriyle gurur duyuyor ve bunu paylaşmak için her zaman hazırlar. Osaka’nın günlük hayatında sıcaklık ve mizah var; bu da sadece pratik değil, aynı zamanda yaşanası bir şehir yapıyor. Dükkanlarda, barlarda insanlar sizinle sohbet ediyor. Şehir sizi evinizde hissettiriyor”
Osaka Kalesi gibi büyük turistik noktalar ilgi çekici olsa da Hill, ziyaretçilere şehrin gündelik zevklerini keşfetmelerini öneriyor:
“Shinsaibashi’deki Streamer Coffee Company’de takılmak, herhangi bir şehirdeki ‘cool’ deneyimlerle yarışır. Utsubo Bakery Panena’dan bir şeyler alıp Utsubo Parkı’nda oturmak, yerel bir Osaka sakininin basit ama tatmin edici keyiflerinden biri”
Dijkstra ise şehrin gerçek ruhunu keşfetmek için Kyobashi tren istasyonuna gitmenizi öneriyor.
“İstasyonun hemen dışındaki küçük barlar her zaman samimi Osakalılarla doludur” diyor.
“Bir bira ya da highball alın, yanlarına oturun. Bu şehrin neden bu kadar özel olduğunu orada anlayacaksınız” (BBC Türkçe)