‘Çocuklarımızın düşü barıştı’

Suruç Katliamı’nda hayatını kaybeden “33 Düş Yolsusu”nun aileleri ve katliamda yaralananlar 10 yıldır adalet mücadelesi veriyor. Aileler, çocuklarının hayallerini gerçekleştirmek ve faillerin cezalandırılmasını sağlamaktan vazgeçmeyeceklerini vurguladı.

‘Çocuklarımızın düşü barıştı’
‘Çocuklarımızın düşü barıştı’
Haber Merkezi
  • Yayınlanma: 19 Temmuz 2025 11:11
  • Güncellenme: 19 Temmuz 2025 11:15

Kuzey ve Doğu Suriye’nin Kobani kentindeki çocuklara oyuncak götürmek ve kentin inşasına katkı sunmak için Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) öncülüğünde bir araya gençler, yola çıkmadan önce 20 Temmuz 2015 tarihinde Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde bulunan Amara Kültür Merkezi’nde açıklama yapmak istedi.

Açıklamaya dönük IŞİD’in bombalı saldırısında 33 kişi hayatını kaybetti. Katledilen gençler, hayallerinin yarım kalması nedeniyle “33 Düş Yolcusu” olarak hafızalara kazındı.

10 yıllık süreçte katliamın ardındaki güçler ortaya çıkarılmazken, adalet mücadelesi veren aileler hakkında birçok soruşturma ve dava açıldı.

Katliamda yaşamını yitiren 22 yaşındaki Veysel Özdemir ve 27 yaşındaki Çağdaş Aydın’ın aileleri de 10 yıldır adalet mücadelesi veriyor.

Özdemir’in ikizi olan Hevidan Özdemir, “Veysel yalnızca kardeşim değil, içimin yarısıydı. Onlar savaş mağduru çocuklara oyuncak, kitap, sevgi götürmek istiyorlardı. Yaraları sarmak ve umut olmak istiyorlardı. Onun hayali, yıkılan yerlerde yaşamı yeniden yeşertmekti. Biz de burada onun adını yaşatmaya, onun anısını taşımaya devam ediyoruz” diye konuştu.

10 yıl geçmesine rağmen gerçek faillerin bulunmadığını kaydeden Hevidan Özdemir, “Yıllar geçti ama adalet hala yerini bulmadı. Dosya sürüncemede bırakıldı. Etkin soruşturma yapılmadı, güvenlik sorgulanmadı, asıl sorumlular yargı önüne çıkarılmadı. Sadece IŞİD’in değil, ihmali olanların da yargılanmasını istedik. Çünkü bu saldırı engellenebilirdi. Önlem alınmadı. Asıl sorumluların yargılanmasını istiyoruz. Bu dava kapanmadı, kapanmayacak. Gerçek sorumlular yargılanana kadar mücadelemiz sürecek” dedi.

 ‘Acımız geçmedi’

Kardeşinin Suruç’a gitmeden önce çok heyecanlı olduğunu dile getiren anne Rabia Özdemir ise, “Köydeyken haber geldi, bütün gençler telaşlıydı. Beni alıp eve getirdiler, ‘Veysel Suruç’a gitmiş’ dediler. ‘Suruç neresi, ne olmuş?’ diye sordum. Oğlumun yaralı olduğunu söylediler. Sabah haberi geldi, şehit olduğu söylendi. O zaman dünyamız yıkıldı. Acımız hiçbir zaman geçmedi. Hep acısı kalbimde, ölünceye kadar da çıkmayacak” diye konuştu.

10 yıldır adalet taleplerinin karşılanmadığını dile getiren Rabia Özdemir, “Sonuna kadar bu davanın peşindeyiz. Barış olsun, barışın olmasını istiyoruz. Anneler ağlamasın. Biz gördük kimse görmesin” ifadelerini kullandı.

 Oğlu ile birlikte Suruç’taydı

Katliamın yaşandığı gün oğlu Aydın ile birlikte Suruç’ta olan Fethi Aydın, tek isteklerinin Kobanili çocuklara “barış köprüsü” olmak olduğunu söyledi. Aydın, “Oğlumla birlikte Suruç’a hareket ettik. Çağdaş’ın yaşamı mücadele içinde geçti.  ‘Ben şunu yapayım, bunu yapayım’ değil de ‘Ne yapabilirim?’ ve ‘Bana ne görev düşüyor?’ şeklinde düşünüyordu. Çağdaş kısacası yaşamı iyileştirmek için kendine bir yol ortaya koymuştu. Suruç’a gitme nedeni de halka merhem olmaktı” dedi.

Katliamın göz göre göre geldiğini kaydeden Aydın, “Kültür merkezinin bahçesinde ‘güneşin sofrasına’ benzeyen bir sofra kurduk. Polisler ‘sizi bu şekilde bırakamayız’ diyerek kimliklerimizi aldı. ‘Ondan sonra peyder pey bırakacağız’ dediler. Biz de tamam dedik. Açıklama tam bitmeden patlama oldu. Patlama sonrası polisler biber gazıyla müdahale etti. Ambulansların gelişi engellendi. Belki benim oğlum yaşayabilirdi. Ben bunu mahkeme başkanlarına, savcılara, hakimlere de anlattım. Diğerleri de yaşayabilirdi. Yani neden ambulansları engellediler?” şeklinde konuştu.

‘Çocuklarımızın düşü barıştı’

 “Oğlum Çağdaş yaşasaydı bugün de barışı savunurdu” diyen Aydın, “Barış, Çağdaş’ların, Cemil’lerin, Cebo’ların, Keke’lerin düşüydü. Onların düşü bu kirli savaşa son vermekti.” dedi. Aydın, “Barış olacaksa Suruç’un, Ankara’nın, Diyarbakır’ın, Roboski’nin, hatta Sivas’ta katledilen 33 aydının sorumlularının açığa çıkarılması gerekiyor. Bu katliamda yer alan, katliama yön verenlerin hepsinin hesap vermesi gerekir. Katillerin halka hesap vermesi lazım. Barış ancak bu şekilde olur. 10 yıl da geççe 15 yıl da geçse katiller yargılanana kadar mücadeleyi sürdüreceğiz. Onlara layık olmaya, düşlerini gerçekleştirmeye çalışacağız. Çocuklarımızın düşü barıştı” ifadelerini kullandı.

Katliamda yaralandı

Saldırıda yaralı kurtulan isimlerden biri olan Tarim Orkam Sen Eskişehir Şube yöneticilerinden Kutsi Adım, Kobanê’nin özgürleştirilmesinin ardından şehrin inşası için bir şeyler yapmak istediğini söyledi. Adım, “Kobane’de yaşananlara duyarsız kalmam beklenemezdi. Genci, yaşlısı herkes bir tuğla koymak için çabalıyordu. Ben de bu sebeplerden dolayı katıldım, Kobanê’ye doğru yola çıktım” dedi.

Adım, katliamda yaralandığını ve 10 yıldır adalet arayışlarının devam ettiğini söyledi. Adım, “Meclis’te defalarca soru önergesi verildi, araştırma talepleri reddedildi. Ancak adalet talebimit karşılanmadı. Suruç’ta kaybettiğimiz arkadaşlarımızdan birisinin annesi halen tutsak. Katliam yapanlar yerine katliamda çocuğunu kaybeden arkadaşlarımız yargılanıyor. Suruç Katliamı’nın aydınlatılması demek 10 Ekim Ankara Gar Katliamı’nın, Madımak’ın aydınlatılması demek. Çünkü bu katliamlar hepsi sadece bir zihniyetin ürünü. 10 yıldır olduğu gibi katliam aydınlatılıncaya kadar mücadelemiz sürecek” diye belirtti.

Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta yaptığı tarihi çağrının sahiplenilmesi gerektiğini vurgulayan Adım, “Çağrı çok kıymetlidir, Abdullah Öcalan’ın yaptığı çağrıya toplumun duyarlılık göstermesi gerekir. Çeşitli sabotajlara, manipülasyonlara izin vermeden barışı toplumsallaştırmak emek örgütlerine, sendikalara, sivil toplum kuruluşlarının görevidir. Barış olursa ancak Suruç, 10 Ekim Ankara Gar, Madımak katliamı aydınlatabilir” ifadelerini kullandı. (MA)