Mersin Anamur’da bir dönercide çalıştırılan 12 yaşındaki Eyüp Can Güner, ustabaşıyla yaşadığı tartışmanın ardından yüksekten düşmüş ve vücudunun 5 yerinden bıçaklanmış halde ölü bulundu.
İSİG Meclisi’nin aktardığına göre, gece 04.00 sularında dönercide ustabaşı olarak çalışan 24 yaşındaki Necmettin U., Eyüp Can’ı “yavaş çalışıyor” diyerek azarladı. Tartışma sonrası yaşanan kovalamaca sonucu yüksekten düştüğü belirtilen Eyüp Can, ardından vücudunun beş yerinden bıçaklanmış halde bulundu.
Ölümünün ardından konuşan ailesi Eyüp Can’ın kağıt üzerinde öğrenci olduğunu eğer okula gitseydi 7. sınıfa geçeceğini kaydetti.
Çocuk işçi cinayetinin ardından Evrensel’den Eylem Nazlier’e konuşan baba İbrahim Can, şunu kaydetti:
“Eyüp benim öz oğlum değil, ikinci eşimin çocuğuydu. 9 aylıktı ben annesiyle evlenince. O günden beri ben büyüttüm, ben baktım. Emekliyim ama yetmiyor. 16 bin lira maaşla ne yapabilirim? Hâlâ çalışıyorum. Oğlum da destek olmak istedi. Arkadaşım bir dönerci dükkanı açmıştı, ‘Abi bana bir çocuk lazım’ dedi. ‘Tamam’ dedim. Nereden bilecektim ki böyle bir şey olacağını.”
Yaşanan olayla ilgili henüz tam bir bilgiye sahip olmadıklarını belirten İbrahim Can, “Biz sadece duyumlarımızı, adli tıptan bize savcılığın söylemiş olduğu şeyi biliyoruz. Ben yıkadım çocuğumun cenazesini. Bildiğim, iş yerinde çalıştıkları arkadaşlarının konuşmuş olduğu şeyler… Ne bileyim, kafamda bir sürü soru işaretleri var. Hangi birini anlatayım ki size” dedi.
‘Çocuğu tehdit eder gibi yürüyor’
Kendisine anlatılanları aktaran Can, “O anda orada bulunanlar dükkanın içinde şakalaştıklarını söylediler. Sonra bunların ustası, demiş ki, ‘Oğlum dükkanda müşteri var, çıkın dışarıda şakalaşın.’ Dışarıya çıkıyorlar. Yani dışarıda ne konuşuyorlar, ne ediyorlar bilmiyorum… Benim çocuk kamera kayıtlarında önden gidiyor, o arkadan… Hani çocuğu tehdit eder gibi yürüyor” diye konuştu.
Kamera kayıtlarında ses olmadığını belirten Can, “Ne konuşuyor anlaşılmıyor. Gel buraya gibisine işarette bulunuyor. Artık küfürlü mü konuşuyor, ‘Gel buraya’ mı diyor, onu tam olarak bilmiyorum. Bayağı bir mesafe açılıyor aralarında. Vuran çocuk ayağındaki terliği çıkartıyor, bunun peşine hızlı bir şekilde koşuyor. Bu da artık hep korkuyla mı, panikle mi, orada çok eski bir pasaj var, pasajın girişinden giriyor, başka bir görüntü yok zaten. Zaten sonra çocuğu ölü buluyorlar” dedi.
‘Savcı ‘Bıçaklanma değil’ diyor’
Baba İbrahim Can, oğlunun vücudunda gördüğü kesiklere dikkat çekerek, olayın sıradan bir düşme vakası olmadığını düşündüklerini kaydetti:
“Savcı ‘Bıçaklanma değil’ diyor. Çocuğun vücudunda iki – üç yerde kesik izleri vardı. Ben kendi gözlerimle gördüm. Ama bunlar bıçak izleri değil dediler. Kaçarken bir yere de sürtmüş, parçalanmış olabilir. Kaçarken veya düştüğü yerde bir şeyler varsa parçalamış olabilir. Normal düşmüşse sadece çocuğun boynu kırılmış. Başka hiçbir yerinde çizik, leke yoktu.”
“Ben sordum, ‘Ne oluyor içeride, neler oluyor bu çocuğa?’ dedim. Dediler ki, ‘Bu bir düşme vakası değil, bıçaklanma vakası olabilir.’ Acil doktoru da, ‘Bıçak darbesi de olabilir. Herhangi bir kesici aletle kesilmiş olabilir’ dedi.”
Otopsi raporunu beklediklerini söyleyen Can, “Adli tıptan gelecek sonuçları bekliyoruz. Burada bir ay, bir buçuk ay falan bulur diyorlar” ifadelerini kullandı.
‘Okul masraflarını için çalışmak istedi’
Emekli olduğunu kaydeden Can, geçinemediği için bir gazinoda piyanistlik yaptığını belirterek şunlar konuştu:
“Şimdi soracaksınız bu çocuk bu yaşta neden çalışıyor. Emekliyim, hâlâ çalışıyorum. 16 bin 800 lira maaşla geçinilir mi? Kiraya 10 bin lira veriyorum. Eyüp de bunu görüyordu, okul masraflarını çıkarmak için çalışmak istedi. Başta karşı çıktım sanayide çalışmak istedi. Sanayi bize uzak. E5’ten geçmen lazım dedim, gidemezsin, bisikletle olmaz dedim.”
Dönerci dükkanı açan arkadaşının yanına çalıştırmaya gönderdiğini kaydeden Can, “Arkadaşım dedi ki ‘Abi senin oğlandan birini ver, elim ayağım olur. Masalara baksın, kül tablası değiştirsin, harçlığını da veririm’ dedi. Tamam dedim ama bir şartla: Kendin alacaksın, kendin getireceksin. Getirip götürüyordu. Gece 12–1 gibi işi bitiyordu. Bir gün ‘Gelmek istemiyorum’ dedi. ‘Niye oğlum?’ dedim. ‘Baba tam müşteri saati oluyor, bahşiş veriyorlar, para biriktiriyorum. Kendi kıyafetimi, ayakkabımı alıyorum’ dedi. Okul masraflarını kendisi çıkarıyordu. Kendine üst baş alınca bize destek olunca mutlu oluyordu.”