Çerkesleri kim temsil eder?
Kuban Kural 1 Ağustos 2025

Çerkesleri kim temsil eder?

Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim; “Mevcut durumda hiç kimse ve hiçbir kurum Çerkesleri temsil edemez…”

Çözüm sürecinin işaret fişeğinin atıldığı Meclis’teki tokalaşma seremonisinin üzerinden aylar geçtikten, süreç belli bir aşamaya geldikten sonra Çerkesler arasında kısmen de olsa konu tartışılmaya, cılız da olsa sesler çıkmaya başlamış durumda. Bu tartışmaların zamanlamasına baktığımızda; sürecin artık devlet/hükümet (özellikle başı) tarafından sahiplenildiği döneme denk geldiğini net bir şekilde görüyoruz. Bu da Çerkes kurumlarının devlete göre pozisyon almaktan kurtulamamış ve Türklük sözleşmesinden bir milim uzaklaşamamış olduğunu gösteriyor…

Çıkan seslerin ya da şimdilik kapalı kapılar ardında yapılan tartışmaların içeriğini konuşmadan önce bu tespiti yapmak önemli. Çünkü bu gerçeklik bize çıkacak seslerin problemleri ve sunumu konusunda da bazı işaretler veriyor…

Daha önceki çözüm sürecinde de benzer bir durum yaşanmış ve mevcut kurumsal Çerkes yapılanmaları hem geç, hem hatalı, hem de zaman zaman anti demokratik denecek tutumlar sergilemişlerdi. Çözüm sürecinin rafa kaldırılmasıyla birlikte ise kendi özel alanlarına dönerek gündemden düştüler. Konuşulmasının zor olduğu dönemlerde demokratik bir perspektifi kamusallaştıramayan Çerkesler, tartışmanın önünün açıldığı dönemde tekrar söze (yine de geç) girmeye hazırlanıyor. Önümüzdeki dönemde daha fazla konuşacaklarını ve ses çıkaracaklarını ön görerek ve içerikten bağımsız olarak temsiliyet meselesini irdeleyeceğim bu yazıda…

Yanılmıyorsam Türkiye sınırları içerisinde çeşitli il ve ilçelerde yüzden fazla Çerkes/Kafkas Derneği var. Bunların büyük bir kısmı çeşitli çatı örgütler bünyesinde faaliyet gösteriyor. Bu çatı örgütlerin en büyüğü Kaffed (Kafkas Dernekleri Federasyonu) son dönemde Eskişehir, Kayseri gibi büyük dernekleri kurumdan ayrılmış olsa da nicelik olarak en büyük yapıyı oluşturuyor. Daha seküler bir görünüme sahip olan Kaffed, iç tartışmaları ve Rusya devletiyle kurduğu yakın ilişkiler ile gündem oluyor daha çok. Çerkes Fed (Çerkes Dernekleri Federasyonu) ise bir diğer federasyon olarak daha lokal bir görünüm arz ediyor ve uzaktan daha muhafazakar bir görüntü veriyor. Onunda pasif kalmayı tercih ettiği yer daha çok Türkiye. Son tahlilde Kaffed Rusya’ya karşı daha pasif iken Çerkes-Fed söz konusu Türkiye Devleti olunca konumunu devletin yamacına kodluyor. Bunların dışında Abhaz Fed, Kafkas Vakfı, Kafdav, Şamil Vakfı, Alan Vakfı vb. kurumsal yapılar olduğu gibi daha enformel olarak faaliyet yürüten konseyler veya inisiyatifler de var. Birde tabi Çerkeslerin kurduğu “apolitik” bir siyasi parti var…

Son dönemde bu yapılanmalara “birlik olalım sesimiz daha gür çıksın” nidalarıyla eklenen ya da eklenecek olan “meclis” çalışmalarıyla da karşılaşacağız. Hiçbir Çerkes örgütünün politik bir sözünün/söyleminin olmadığı bir ortamda “neyin birliği” sorusunu sonraya bırakarak devam edelim…

Bu kadar örgüt varda Çerkesler ülkenin en yakıcı sorunu hakkında ne diyor diye baktığımızda elle tutulur hiçbir şey söylemediklerini görüyoruz. Etnik bir mesele tartışılıyor. Kürtlerden sonra en kalabalık etnik grup olduğunu iddia eden Çerkeslerden hiçbir somut öneri veya eleştiri gelmiş değil. İşin kötüsü muhtemelen gelecek seslerde “bizde varız”’ ın ötesine geçecek gibi değil…

Şimdiye kadar perde gerisinde yapılan tartışmalara baktığımızda temsiliyet meselesinin oldukça kritik olduğunu görüyoruz. Neredeyse her kurumsal yapı Çerkesleri temsil ettiğini iddia ediyor. Yeni kurulacak yapıların önceliği de temsiliyet.

Hâlbuki bu örgütlerin hepsi STK. Yani sadece üyelerini temsil edebilecek (daha çok kültürel) yapılar. Tamamının üye sayısını toplasanız otuz bin etmiyor. Çerkesler adına konuşmak ya da onları temsil etmek gibi bir pozisyonları yok ve olamaz. Ayrıca Çerkes toplumu politize olmamış ve siyasallaşma süreçleri konusunda çok geride bir toplum. Bu saydığımız yapılar yıllardır varlar ancak Çerkes diasporasının siyasallaşma potansiyeli oldukça düşük. Bu anlamda temsiliyet iddiaları kof olduğu gibi toplumsal realiteden de oldukça uzak. Çerkes toplumuyla konuşabilen onun sinir uçlarına dokunabilen ve toplumu kendi kimliği özelinde siyasallaştırmayı hedefleyen, bu konuda politik faaliyet yürüten yapı neredeyse yok. Olduğunu iddia edenler de dönemsel pasif çıkışlar dışında görünmüyorlar.

Peki, kurumlar bu haldeyken Çerkes “aydınları” ne diyor. Yani Çerkeslerin gerçekleşemeyen siyasallaşma ve politize olma süreçleri konusunda eleştirel bakarak farklı perspektifler geliştirebiliyorlar mı? Göründüğü kadarıyla o konuda da elle tutulur bir ilerleme olduğunu söyleyemiyoruz.

Geçtiğimiz hafta Mezopotamya Ajansına bir röportaj veren Yalçın Karadaş Çerkesler tarafından tanınan bir yazar. Verdiği söyleşide (ki bu söyleşide Karadaş’ın söyledikleri belki de Çerkes diasporasında sürece dair sayılı açıklamadan biri olarak not edilebilir) “Çerkes halkları olarak Meclis’te kurulacak komisyonda yer almak istiyoruz” diye bir ibare var. Hangi Çerkes halkları? Hangi komisyonda? Bu halkların bundan haberi var mı? Soruları havada kalırken politize olmamış bir toplum adına konuşulmasıyla burada da karşılaşıyoruz.

Peki, Çerkesleri kimse temsil edemezse Çerkeslerin sesi hiç mi çıkmamalı. Tabi ki hayır. Ancak “Çerkesler anadil istiyor” “masada olmak istiyor” “anayasal tanınma istiyor” gibi gerçekliği olmayan iddialardansa Çerkes dili, kültürü, kimliği, için yapılması gerekenleri tartışmak ve “nasıl bir ülkede hep beraber daha özgür yaşarız?” sorusunu sormak uzun erimli ve sağlıklı bir siyasallaşma kapısını açabilir Çerkeslere.

Görünen o ki; Çerkes kimliğinin yaşaması için yapılması gerekenleri, devletin atması gereken adımları söylemek ve bu meseleyi gerçekçi bir noktadan kamusallaştırmak için, Çerkesleri temsil etmemize gerek olmadığını kabul ettiğimiz anda daha demokratik bir perspektifle güçlü söylemlere kapı aralayacağız…

 

* ilketv.com.tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar İlke TV’nin kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.