Ne oluyor bilmiyoruz ama bir şeylerin olduğu kesin
Erol Katırcıoğlu 6 Ağustos 2025

Ne oluyor bilmiyoruz ama bir şeylerin olduğu kesin

Ne oluyor?

İktidarın, İstanbul Belediyesindeki Ekrem İmamoğlu merkezli rüşvet vs. operasyonları devam ederken, nasıl oldu da bu BTK’da başlayan ama giderek hemen tüm kamu kurumlarına sıçrayan-ya da sıçrama potansiyeli olan-“e-imza” bağlantılı “sahtecilik” ve “sahte diploma” operasyonları ortaya çıktı? Bu mesele öyle bir mesele ki, bundan daha büyük bir skandal bulmak bence mümkün değil.

Düşünsenize, adam (ya da kadın) doktor değil, ama sahte bir doktor diploması var ve bu diplomayı kullanarak para kazanıyor, üstelik de baktığı hastaların hayatlarıyla oynayarak. Ya da adam (ya da kadın) mühendis değil, ama sahte mühendislik diplomasıyla mesela köprü yapıyor. Üzerinden geçenlerin hayatlarıyla oynayarak. Daha da önemlisi, adamın (ya da kadının)  elinde “”Milli  Emlak” ya da “Vakıflar”a ait bir e-imza var, istediğine devlete 5 kuruş ödemeden milyar değerindeki arsaları istediğine satıyor. Skandalın boyutu öyle böyle değil. Düşündükçe insan bunalıyor. Nasıl olmuş bu işler diye?

Üstelik de tam da “Komisyon” toplantısı hazırlıklarının yapıldığı günlerde, insanın bütün kamu kuruluşlarıyla ilgili kuşkularının yükselmekte olduğu bir dönemde bu skandalın ortaya çıkması tesadüf mü?

Ne oluyor bilmiyoruz ama bir şeylerin olduğu bence kesin!

Geriye dönüp baktığımızda insanın aklına Gülen Cemaatiyle AKP arasında önceleri bir tür “güç birliği” biçiminde başlamış olsa da giderek Kürt sorunu” bağlamında ortaya çıkmış çatışmalar geliyor. AKP’nin “Kürt sorunu” bağlamında çözüm girişimine cevaben, Cemaatin Oslo Görüşmelerini deşifre etmesi, sonrasında KCK operasyonu yapması, Hakan Fidan’ın ifadeye çağrılması, Erdoğan’ın bunu önlemek için bir gecede yasa çıkarması, sonrasında Cemaatin dershanelerinin kapatılması, Cemaatçilerin 17-25 Aralık operasyonu, 90 siyasetçi ve işadamına soruşturma açmaları, buna cevaben Erdoğan’ın polis ve yargıda temizlik yapması. Bütün bunlar Cemaat ve AKP arasındaki temelde “Kürt meselesi” bağlamlı çatışmaların olayları. Sonrası da bildiğiniz gibi 2016 darbe girişimi.

Bütün bunları neden mi hatırlattım? Üç temel ve birbiriyle ilişkili nedenle.

Birincisi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi yanlış bir yönetim modelidir. Kararların az sayıda kişi tarafından alınıyor olması bu kararların yanlış olmasına yol açar. Ülkenin bütün dönemlerinden daha kötü ekonomik koşullara sahip olmasının temel nedeni de budur. (Siz bakmayın bazı kesimlerin hayatlarından memnun olduklarına. Bu kesimlerin zenginlikleri ülkenin şimdiye dek görülmemiş bir gelir dağılımı bozukluğu içine düşürülmüş olmasıyla ilgilidir).

İkincisi, birincisiyle bağlı olarak siyasi güç paylaşımının dengeleri her zaman hassastır. Güç dağılımından bir tuğla çekilirse, eski güç dağılımında önce dengesizlikler ve sonra ciddi kaymalar meydana gelir.

Üçüncüsü, çalışmaya başlamış “Komisyon”un çalışmaları sonucunda şu andaki dengeleri değiştirmeye zorlayacak kararlar alınacak ve bazı pozisyonlar önemini kaybedip bazı pozisyonlar öne çıkacak.

Sonuçta, insan acaba diyor iktidarda, bir zamanların Cemaat-AKP arasındaki çatışma iklimine benzer bir iklim mi gelişiyor? Tarafları kimler? Bunları bilmiyoruz. Ama dediğim gibi ne oluyor bilmiyoruz ama bir şeylerin olduğu kesin!

Hatırlamakta yarar var. Batı’da toplumlar “akıl” üzerinden yönetildi. Bizde ise “kurnazlık” üzerinden. Kürt sorunu çözülmeden ülkeye demokrasi gelmez dememizin ardında da işte bu “kurnazlar” dünyasının yerine “akıl ve bilimin” gelmesinin mümkün olmayacağı düşüncesi var.

Yanlış mıyız dersiniz?

* ilketv.com.tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar İlke TV’nin kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.