• Ana Sayfa
  • Dünya - Diplomasi
  • Hiroşima’ya atom bombası atılmasının 80. yılı: ‘Bugün hâlâ 16 bin nükleer silah var bu suç’

Hiroşima’ya atom bombası atılmasının 80. yılı: ‘Bugün hâlâ 16 bin nükleer silah var bu suç’

Dünya, insanlığın en acımasız silahlarından biriyle tam 80 yıl önce tanıştı. ABD atom bombasını ilk kez 6 Ağustos 1945’te Japonya’nın Hiroşima kentinde kullandı. Kentte yaşayan 350 bin kişiden 140 bini hayatını kaybetti. Bombanın yaydığı radyasyon ilerleyen yıllarda da çok sayıda ölüme neden oldu, etkileri uzun yıllar sürdü.

Hiroşima’ya atom bombası atılmasının 80. yılı: ‘Bugün hâlâ 16 bin nükleer silah var bu suç’
Hiroşima’ya atom bombası atılmasının 80. yılı: ‘Bugün hâlâ 16 bin nükleer silah var bu suç’
Haber Merkezi
  • Yayınlanma: 6 Ağustos 2025 06:49
  • Güncellenme: 6 Ağustos 2025 10:03

“Tam o anda pencerede mavi-beyaz bir ışık parladı. Bir sonraki saniye, havada süzüldüğümü hissettim. Patlamanın basınç dalgasıyla savrulmuştuk.”

Bugün 93 yaşında olan nükleer karşıtı aktivist Setsuko Thurlow, 6 Ağustos 1945’te saat 08:15’te Hiroşima’ya atılan “Little Boy” atom bombasının dehşetini yıllar önce DW’ye verdiği bir röportajda bu sözlerle anlatmıştı.

O gün 90 bin ila 136 bin kişi ya anında hayatını kaybetti ya da aldığı ağır yaralar sonucu daha sonra yaşamını yitirdi.

O sırada 13 yaşında bir öğrenci olan Thurlow, o güne dair yaşadığı dehşeti defalarca anlattı:

“Yavaş yavaş etrafımda silüetler görmeye başladım. Ama gördüklerim insan gibi görünmüyordu. Saçları dimdik havaya kalkmıştı. Kanlar içindeydiler. Derileri ve etleri kemiklerinden sarkıyordu. Gözlerini ellerinde taşıyan birini gördüm.”

Thurlow’un anne babası hayatta kaldı. Ancak kız kardeşi ve yeğeni, patlamadan birkaç gün sonra hayatını kaybetti. Hayatını nükleer silahlarla mücadeleye adayan Thurlow, 2017’de Nobel Barış Ödülü alan “Nükleer Silahların Tamamen Ortadan Kaldırılması İçin Uluslararası Kampanya” (ICAN) hareketinin sözcüsü oldu. Ödül töreninde konuşmayı da o yaptı.

Japonya’nın Hiroşima’ya yönelik saldırı sonrası hâlâ teslim olmaması üzerine ABD, ikinci bir bomba daha atma kararı aldı. Asıl hedef Kokura limanıydı. Ancak hava şartları nedeniyle rota değişti ve 9 Ağustos’ta Nagazaki bombalandı. On binlerce insan anında öldü. Takip eden günlerde Japonya’nın da teslim olmasıyla II. Dünya Savaşı Asya’da da sona erdi.

Toplam can kaybı bilinmiyor

Patlamalardan sağ kurtulan yüz binlerce kişi ömür boyu yanıklar, kanserler ve radyasyon kaynaklı kalıcı sağlık sorunlarıyla yaşadı. Toplam can kaybı hâlâ kesin olarak bilinmiyor.

Japonya: Nükleer felaketin iki yüzü

Japonya’da her yıl 6 Ağustos saat 08:15’te “Barış Çanı” çalıyor. Törende ölenler anılıyor, Hiroşima Belediye Başkanı her yıl nükleer silahların ortadan kaldırılması çağrısı yapıyor. Bu tören, 1946’da yürürlüğe giren Japon Barış Anayasası’nın ve ülkenin nükleer karşıtı üç ilkesinin bir parçası: Nükleer silah edinmeme, üretmeme ve ülkeye sokmama.

Heidelberg Üniversitesi’nden Japonya uzmanı tarihçi Takuma Melber’e göre, bu anma töreni Japonya’nın hafıza kültüründe merkezi bir yere sahip:

“Japonya kendini nükleer felaketlerin kader ülkesi olarak görüyor. Hiroşima ve Nagazaki ile birlikte 2011’deki Fukuşima nükleer felaketi de bu zincire ekleniyor. Japonya barışın sesi olma iddiasını sürdürüyor.”

ABD’nin Japonya’nın Hiroşima kentine attığı atom bombası 1,5 kilometre çapındaki alanda her yeri dümdüz etti ve 1945 yılının sonunda 140 bin insanın ölümüne neden oldu AP

ABD ve Japonya yakın ilişkiler kurdu

Savaş sonrası Japonya ile ABD arasında yakın ilişkiler kuruldu. Ancak Washington hiçbir zaman resmî olarak bombalamalar için özür dilemedi. Bugün Japonya, NATONATO gibi çok taraflı bir askerî ittifaka üye değil, ancak ABD’nin yakın müttefiki. Ülkesinde yaklaşık 54 bin Amerikan askeri konuşlu. Japonya, savunmasını büyük oranda ABD’nin nükleer şemsiyesi altında sürdürüyor.

Güvenlik uzmanı Nico Lange DW’ye verdiği demeçte şunları dile getiriyor:

“Japonya kendisini ön cephede bir ülke olarak görüyor. Çin, Kuzey Kore ve diğer komşular nedeniyle. Almanya’da ise Rusya Ukrayna’ya saldırmış olsa bile birçok insan bunu hâlâ uzakta bir kriz gibi görüyor. Bu açıdan Japonların ciddiyetinden ders çıkarmamız gerek.”

ABD’nin Japonya’nın Hiorşima kentine attığı bombayı taşıyan Amerikan Boeing B-29 Superfortress uçağı, misyon sonrası iniş yaparken AP

Dünya yeniden silahlanıyor

Stockholm Barış Araştırmaları Enstitüsü SIPRI’nin raporuna göre, 2024’te dünyada savunmaya harcanan para Soğuk Savaş’tan bu yana rekor seviyeye ulaştı. Son bir yılda silahlanmaya ayrılan bütçe yüzde 9,4 arttı.

En büyük yatırımlar nükleer silah modernizasyonuna gidiyor. SIPRI Direktörü Dan Smith DW’ye yaptığı değerlendirmede, gidişatın pek iyi olmadığından yakındı:

“Uzun yıllar sonra ilk kez tersine bir gidiş görüyoruz. Nükleer silahsızlanma yavaşlıyor. Giderek daha fazla ülke nükleer silah edinmeyi ya da topraklarına konuşlandırmayı düşünüyor.”

SIPRI verilerine göre Rusya, 5 bin 459 başlıkla dünyanın en büyük nükleer cephaneliğine sahip. Devlet Başkanı Vladimir Putin, zaman zaman Ukrayna’ya destek veren ülkelere nükleer tehditle gözdağı veriyor. ABD ise 5 bin 177 başlıkla ikinci sırada. Çin, Fransa, İngiltere, Hindistan, Pakistan, İsrail ve Kuzey Kore diğer nükleer güçler olarak sıralanıyor.

ABD tarafından 6 Ağustos 1945 yılında Japonya’nın Hiroşima kentine atılan atom bombasıyla şehir yerle bir edildi AP

Almanya ve Japonya: Nükleer kararlar başkalarının elinde

Güvenlik uzmanı Lange, Almanya ve Japonya’nın nükleer konuda benzer konumlara sahip olduğunu söylüyor:

“İki ülke de nükleer silahlara karşı. Ama şunu da sormak lazım: Nükleer silahınız yoksa, karar masasında söz hakkınız var mı gerçekten?”

Almanya, “nükleer paylaşım” kapsamında ABD’ye ait atom bombalarına ev sahipliği yapıyor. Rheinland-Pfalz eyaletindeki Büchel kasabasında yaklaşık 20 Amerikan nükleer bombası olduğu tahmin ediliyor. Bu silahları kullanma kararı ABD Başkanı’na ait. Ancak hedefe ulaştırılmaları Alman savaş uçaklarına bağlı.

Avrupa’nın da nükleer silahı mı olmalı?

Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı sonrası Almanya’da “nükleer caydırıcılık” yeniden tartışma konusu. Muhafazakâr Hristiyan Birlik partilerinin lideri Jens Spahn, Avrupa’nın Fransa veya İngiltere ile ortak bir nükleer paylaşım mekanizması kurması gerektiğini savunuyor.

Benzer tartışmalar Japonya’da da yapılıyor. Kuzey Kore ve Çin tehdidiyle birlikte, halk arasında nükleer silah edinme fikri artık tabu değil. Bazı Japon siyasetçiler, üç nükleer ilkeden ödün vermeden “sınırlı bir cephanelik” fikrini savunuyor. Ancak toplumda bu görüşlere karşı büyük direnç var.

Atom bombasıyla yerle bir edilen Japonya’nın Hiroşima kenti AP

Melber, Japonya’daki toplumsal durumu şöyle özetliyor:

“Japonya’da hâlâ şu mantra geçerli: Bu bölgede asla yeniden emperyal bir güç olmamalıyız. Bu nedenle güvenliğini ABD’ye emanet etmeye devam ediyor.”

Hiroşima ve Nagazaki felaketlerinin 80’inci yılına gelindiğine, “Hibakuşa” olarak adlandırılan, halen hayattaki atom bombası tanıklarının sayısı hızla azalıyor. Ancak Setsuko Thurlow, 93 yaşında olmasına rağmen mücadelesinde kararlı görünüyor:

“Bugün hâlâ 16 bin nükleer silah var. Bu akıl almaz, hatta suç. İnsanlara nükleer çağda yaşadığımızı anlatmayı bırakmayacağım. Çünkü siyasetçiler, nükleer silah ürettirmeye devam ediyor. O gün sadece bir ülke bu silaha sahipti. Bugün ise bu sayı dokuza ulaşmış durumda. Bu çılgınlığı durdurmamız gerek!” (Kaynak: DW Türkçe)