Güvenlik tehditlerine alınmayan koruma önlemleri, Diyarbakır’da genç bir kadını ölüme götüren sürecin önünü açtı. Olay, 18 Ağustos günü merkez Bağlar İlçesine bağlı Şeyh Şamil Mahallesi, 627. Sokak’ta meydana geldi.
24 yaşındaki Nazlı Demir, bir süredir ayrı yaşadığı ve boşanmak istediği Kemal Demir’in sokak ortasında silahla saldırısına uğradı. Taksiden indiği sırada kurşunların hedefi olan Demir, kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti. Taksi şoförünün de yaralandığı saldırının ardından Kemal Demir, aynı silahla intihar ederek yaşamına son verdi.
Katledilen genç kadın için kentte taziye kuruldu. Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Serra Bucak’ın da aralarında bulunduğu bir grup kadın, taziyeyi ziyaret edip, aileye baş sağlığında bulundu.

Nazlı Demir
Aile fertleri ile görüşen İlke TV ekibi, işlenen cinayetin perde arkasına dair kimi çarpıcı bilgilere ulaştı.
Uzun süredir şiddet gördüğü eşinden ayrılmak isteyen Nazlı Demir, bir süre önce baba evine sığındı. Ancak bu durumu hazmedemeyen eşi, bir ay önce konuşmak için bir araya geldiklerinde tartıştığı Nazlı Demir’i silahla bacaklarından vurdu. 3 kurşunun isabet ettiği kadın, yapılan tıbbi müdahale sonucunda ölümden döndü.
Tetiği çeken Kemal Demir, olayın ardından gözaltına alındı. Ancak eşi, korktuğu için şikâyetçi olmayınca ifadesi alındıktan sonra serbest bırakıldı.
Maruz kaldığı saldırıya rağmen koruma altına alınmayan Nazlı Demir, gördüğü fizik tedavi nedeniyle hastaneden döndüğü sırada uğradığı ikinci saldırıda, bu kez yaşama veda etti.
İşlenen cinayete ilişkin ortaya çıkan bu bilgiler, tepkilere neden oldu.
Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Komisyonu Başkanı Av. Raperin Akengin, yargı makamlarının ihmalini eleştirdi.

Av. Raperin Akengin
Av. Akengin: Ağır bir ihmal var
Bir kadının daha erkek egemen zihniyetin ve yargı ihmalkârlığının kurbanı olduğunu dile getiren Akengin, “Failin cinayetten yalnızca bir ay önce silahlı saldırıda bulunduğu iddia edilmesine rağmen, savcılığın etkin biçimde resen harekete geçmemesi, koruma tedbirlerinin işletilmemesi ve şüphelinin denetim altına alınmaması, hakkında hiçbir koruma tedbiri uygulanmaması defaatle dile getirdiğimiz cezasızlık politikasının tipik yansımalarından biridir. Tedbir kararlarının yeterince hızlı ve etkili bir şekilde alınamaması ağır bir ihmaldir. Maalesef ki bu ağır ihmal doğrudan kadının yaşam hakkının ihlaline yol açmıştır. Fail, bir ay önce gerçekleştirdiği silahlı saldırıya rağmen etkin bir koruma tedbiriyle engellenmemiş, yargının kadını korumayan politikaları bu cinayete sebep olmuştur” dedi.
Kadına yönelik şiddetin, bireysel bir suç olmanın ötesinde, erkek egemen sistemin “kurumsallaşmış şiddeti” olduğunu vurgulayan Akengin, şunları ekledi: “Kadının köleleştirilmesi toplumsal sömürünün ve devletin kökeninde yatar. Bu nedenle kadın cinayetlerini yalnızca ‘adli vaka’ olarak nitelendirmek doğru değildir. Kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet, ataerkil düzenin en çıplak tezahürüdür.”
Akengin, Türkiye’nin Anayasa ve taraf olduğu uluslararası sözleşmeler gereğince kadınları korumakla yükümlü olduğunun da altını çizdi.
“Tedbir almayan, koruma kararlarını etkin uygulamayan sistem, bu cinayetlerde bizce asli sorumludur” diyen Akengin, “İstanbul Sözleşmesi’nde yer alan temel ilkeler doğrultusunda, 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun, Türkiye’de kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve şiddet mağdurlarının korunması konusunda oldukça önemli bir rol üstlenmektedir. Bu sebeple bu yasa etkin bir şekilde uygulanmalı ve ihmal politikalarına son verilmelidir. Kadın kırımını durdurmanın yolu, erkek şiddetini bireysel ‘trajediler’ olarak görmekten değil, sistematik bir erkek egemenlik düzeni olarak ele almaktan, teşhir etmekten ve ona karşı topyekûn mücadele etmekten geçmektedir” diye konuştu.
İşbilen: Bu şekilde devam ederse kadınlar daha çok katledilir

Suzan İşbilen / Rosa Kadın Derneği
Rosa Kadın Derneği Başkanı Suzan İşbilen de, katledilen bütün kadınların geride acı hikâyeler bıraktığını ifade etti.
Nazlı Demir cinayetinde olduğu gibi tümünde yine öncesinde bir şiddet boyutuyla karşılaştıklarını belirten İşbilen, duyduğu korku ve toplumsal baskıyla silahlı saldırıya uğramasına rağmen, şikâyetçi olmaktan çekindiğine dikkat çekti. İşbilen, “Toplumun kadın üzerindeki baskısı, hele ki şimdilerde AKP iktidarının yaratmak istediği ‘kutsal aile’ üzerinden ‘her şey aile için’ deyip kadını eve hapsetme ve kadının yaşadığı bütün acıları görmezden gelmenin yarattığı bir sonuçtur. Maalesef kadın şikâyetçi olmadığı için ve bu katil cezaevine girmediği için ikinci kez saldırdı ve kadını katletti” ifadelerini kullandı.
Nazlı Demir cinayetinde ortada açık bir ihmal bulunduğunu söyleyen İşbilen, “Şiddet başvurusu yapan kadınları, uzaklaştırma kararı almak için karakola gönderdiğimizde, karakol kadınlara uzaklaştırma kararını aldırmaktan ziyade bir kısmı ya kocandır ne var? Herkes yapıyor vs. söylemlerle kadınları eve gönderiyor tekrar. Şiddet ortamı olan eve gönderiyor. Yani zihniyetin değişmesi lazım. Bu şekilde devam ederse kadınlar daha çok katledilecek” uyarısında bulundu.
İşbilen, Diyanet’in de tartışmalara neden olan eşitlik ilkesine aykırı hutbe ve fetvalarıyla bu tür katliamlara zemin sunduğunu belirtti.
Kadınlar bir sürü spekülasyonla şeytanlaştırılırken öldürülürken Diyanet İşleri Başkanı’ndan neden bir kınama yok? Demek ki bu iktidar ve iktidar türevlerinin zihniyeti ciddi anlamda kadın karşıtlığı üzerinden ve kadın düşmanlığı üzerinden siyaset yapıyor. Kadını geri bırakan ama erilliği, erkek zihniyetini pohpohlayan bir yaklaşım var. Kadın cinayetlerinin bugün bu kadar artmasının temel nedeni de iktidarın bu politikalarıdır” diye konuştu.