• Ana Sayfa
  • Gündem
  • Cumartesi Anneleri: Barış susarak değil, hakikati konuşarak gelir

Cumartesi Anneleri: Barış susarak değil, hakikati konuşarak gelir

Cumartesi Anneleri’nin eylemine mektup gönderen gözaltında kaybettirilen Mehmet Ertak’ın ailesi, “Barış susarak değil, hakikati konuşarak gelir” vurgusu yaptı. 

Cumartesi Anneleri: Barış susarak değil, hakikati konuşarak gelir
Haber Merkezi
  • Yayınlanma: 23 Ağustos 2025 13:00
  • Güncellenme: 23 Ağustos 2025 14:45

Gözaltında kaybedilen ve katledilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle her hafta Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelen Cumartesi Anneleri/İnsanları, eylemlerinin 1065’incisini gerçekleştirdi. Karanfiller ve gözaltında kaybettirilen yakınlarının fotoğraflarıyla Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelen Cumartesi Anneleri, bu hafta 20 Ağustos 1992 yılında Şırnak’ta kaybettirilen Mehmet Ertak için adalet istedi. Eyleme, hak savunucularının yanı sıra Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu da katılım sağladı.

Basın açıklamasını okuyan kayıp yakını Maside Ocak, Ertak’ın (32) Şırnak’a bağlı Rezuk mezrasında yaşadığını belirterek, “Bölgedeki bir kömür ocağında işçi olarak çalışan Ertak, daha önce iki kez gözaltına alınmış ve ağır işkence gördükten sonra serbest bırakılmıştı. Ertak ve aynı işyerinde çalışan üç akrabası, 18 Ağustos 1992 tarihinde işten eve dönmek üzere yola çıktı. Bindikleri araç, kontrol noktasında resmi giyimli polislerce durduruldu. Kimlik kontrolünün ardından Mehmet Ertak gözaltına alınarak Şırnak Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü. Burada gözaltına alındığına dair tutanak tutuldu; ancak emniyete başvuran ailesine gözaltına alınmadığı söylendi. Mehmet Ertak’ın babası İsmail Ertak savcılığa başvurdu” dedi.

Jitem’den itiraf

Ertak’ın gözaltına alındığını ve işkence gördüğüne dair tanıkların olduğunu vurgulayan Maside Ocak, “Olay, soru önergeleri ile Meclis gündemine taşındı. Fakat aile, tüm tanıklara, belgelere ve delillere rağmen her başvuruda inkârla karşılaştı. 1997 yılında JİTEM personeli Murat İpek, kamuoyuna da yansıyan itiraflarında; ‘Mehmet Ertak’ı, Şırnak Emniyet Müdürü Necati Altuntaş ve Terörle Mücadele Şube Müdürü Mehmet Kaplan’ın emriyle öldürüp gömdük’ dedi. Ayrıca yaptıkları tüm infazların dönemin OHAL Valisi Ünal Erkan’ın bilgisi dahilinde gerçekleştiğini açıkladı” diye konuştu.

AİHM kararlarına uyma çağrısı

Ailenin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurduğunu söyleyen Maside Ocak, “Ancak Mehmet Ertak’ın ailesini AİHM’de savunmaya hazırlanan Avukat Tahir Elçi’nin bürosu polis tarafından basıldı, dava dosyalarına el konuldu. Gözaltına alınan Tahir Elçi kötü muameleye ve işkenceye maruz kaldı. Buna rağmen tüm tehdit ve baskılara karşı AİHM başvurusu gerçekleştirildi. AİHM, mevcut delillerin Mehmet Ertak’ın gözaltına alınıp işkence sonucu öldüğünü hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde kanıtladığına hükmetti. Mehmet Ertak’ın ölümünden hükümetin sorumlu olduğu, buna devlet görevlilerinin neden olduğu kararını vererek Türkiye’yi yaşam hakkını ihlalden oybirliğiyle mahkûm etti. Mehmet Ertak dosyasında inkâra ve cezasızlığa son verin. Kaç yıl geçerse geçsin, Mehmet Ertak için, tüm kayıplarımız için ve Tahir Elçi için adalet istemekten; devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz” dedi.

Ertak ailesinin mektubu

Daha sonra kayıp yakınlarından Nazım Dikbaş, Ertak ailesinin eyleme gönderdiği mektubu okudu. Ertak ailesinin gönderdiği mektup şöyle:
“20 Ağustos 1992’de, Şırnak’ta gözaltına alındın ve bir daha geri dönemedin. Ne bir mahkeme oldu ne bir yargılama ne de bir mezar… Seni sessizliğe gömdüler baba. Ama biz susturulmadık. Bizim yanımızda bir isim daha vardı baba: Tahir Elçi. Senin davana sahip çıkan, adalet için korkusuzca konuşan bir avukat. Senin gibi kaybedilenlerin hesabını sormaya çalıştı. Ama o da susturuldu… Tıpkı seni susturan karanlık gibi… Tahir Elçi’yi de susturdular, çünkü o gerçekleri söylüyordu. Ama onun sesi bizde kaldı. Seninle birlikte onu da yaşatacağız. Bu ülkede barış olsun diye insanlar ölüyor. Senin gibi nice isim bu uğurda yok sayıldı. Ama barış susarak değil, hakikati konuşarak gelir. Adalet gecikse de sesimizi kısmaya çalışsalar da… Biz senin izini sürmekten vazgeçmeyeceğiz. Mezarın yok belki, ama yerin belli. Adaletin sağlanmadı, ama hesabın kapanmadı. Seninle yaşamak nasip olmadı… Ama seni yaşatmak bizim borcumuz. Bugün tekrar yeşertilmeye çalışılan barış ortamında sen ve senin gibi adaletsizliğe uğrayan insanların akıbeti mutlaka ortaya çıkarılmalı, adalet bu topraklarda da yerini almalıdır… Sevgiyle, özlemle, minnetle.”

Ardından konuşan CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Ertak ailesinin avukatı Tahir Elçi’nin Ertak dosyasıyla ilgili kendisine aktardıklarını şöyle dile getirdi: “Tahir Elçi dosyayı incelerken soruşturma dosyasında unutulan bir belge ele geçiriyor. Bu dosyada Ertak’ın gözaltına alındığını ve altında yüzbaşının imzası olduğunu görüyor. Tahir Elçi mahkemede bu dosyayı mahkemeye sunuyor. Mahkemede yüzbaşıya bu dosya sorulunca şaşkın bir şekilde, ‘Kim bu dosyayı verdi, nereden bulundu?’ şeklinde tepki veriyor. Daha sonra bu belge AİHM kayıtlarına böyle geçiyor. Tahir Elçi’nin bana anlattığı bu olay da buradan kayıtlara geçsin istedim.” (MA)