2’nci Dünya Savaşı (1939-1945), insanlık tarihinin en yıkıcı ve kapsamlı savaşlarından biri olarak, sınırları aşan bir tahribat ve yüzyılların birikimini sarsan bir yıkım bıraktı.
Ancak bu karanlık dönemde, cephelerin gerisinde, silah taşımayan; ama barış, insanlık ve vicdan adına direnen bir sivil cephenin de varlığı unutulmamalı.
“Sivil barış cephesi” kavramı, bu bağlamda, savaşa ve totaliter rejimlere karşı gelişen vicdani, ahlaki ve toplumsal direnişi tanımlamak için kullanılabilir.
2’nci Dünya Savaşı sürecinde farklı coğrafyalarda ortaya çıkan sivil barış çabalarına ve direnişlerine kısa bir bakış atmak istersek:
1. Pasifist hareketler ve vicdani retçiler
Savaş boyunca bazı bireyler ve gruplar, savaş karşıtı pasifist yaklaşımlarıyla dikkat çekti.
İngiltere’de Quakerlar başta olmak üzere pek çok pasifist grup, silah taşımayı reddetti.
Bu bireyler genellikle sivil hizmetlerde çalıştırıldı ya da cezaevine konuldu. Benzer şekilde ABD’de American Friends Service Committee gibi kurumlar hem savaşa katılmayı reddetti hem de savaşın yıkımına uğrayanlara insani yardım sağladı.
Bu hareketler, ahlaki sorumluluğu hukuki zorunlulukların önüne koyarak barışın sesi oldular.
2. Nazi Almanyası’nda Beyaz Gül Hareketi
Beyaz Gül Hareketi (Die Weiße Rose), Nazi Almanyası’nda vicdanın sesi olarak öne çıkan bir öğrenci hareketiydi.
Münih Üniversitesi’nden Hans ve Sophie Scholl liderliğinde, Nazi rejiminin zulmünü ve savaşın anlamsızlığını ifşa eden bildiriler yayınladılar.
1943 yılında yakalanarak idam edilen bu cesur gençler, silahsız ama ahlaki bir cephede savaşan sivil barış öncüleriydi.
3. Fransa’da sivil direniş ve dayanışma ağı
Fransız Direnişi genellikle silahlı eylemlerle hatırlansa da, savaş yıllarında önemli bir sivil barış ve dayanışma cephesi de oluştu.
Yahudilere sığınak sağlayan aileler, Vichy rejimine karşı duran entelektüeller, öğrenciler ve öğretmenler, Nazi sıkı yönetimine karşı pasif direnişin özneleri oldu.
Bu insanlar, etik ilkeleri siyasetin üzerinde tutarak barışın kırılgan ama onurlu zeminini korudular.
4. Din insanlarının direnişi: Dietrich Bonhoeffer
Alman Protestan ilahiyatçı Dietrich Bonhoeffer, Hristiyan ahlakını temel alan bir barış direnişi yürüttü.
Nazi ideolojisine teolojik gerekçelerle karşı çıkan Bonhoeffer, 1945’te idam edilene dek Nazi rejimine karşı sessiz ama etkili bir direniş sürdürdü.
Onun duruşu, inancın savaşa teslim olmamasının sembolü haline geldi.
5. Kadınların yaşamı inşa eden direnişi
Savaş sürecinde kadınlar, çoğu kez adı anılmayan ama etkili bir sivil direnişin aktörleri oldu.
Almanya’da “Trümmerfrauen” (Enkaz Kadınları), şehirleri yeniden inşa ederken toplumsal dokuyu da korudular. İngiltere ve ABD’de ise Women’s International League for Peace and Freedom gibi yapılar, barışın sesi olarak kamuoyunu etkilemeye çalıştı.
2’nci Dünya Savaşı’ndaki sivil barış cephesi deneyimi, günümüz barış hareketlerine ilham vermeye devam ediyor. Örneğin,
Kuzey İrlanda Kadın Koalisyonu, etnik ve mezhepsel çatışmalara karşı barışçı, kapsayıcı bir siyaset üzerinden toplumsal diyaloğu ön plana çıkarmıştır.
Kolombiya’daki Mujeres por la Paz (Barış İçin Kadınlar), sivil alanın daraldığı bir ortamda hakikat, adalet ve toplumsal iyileşme çabalarıyla öne çıktı.
“Orta Doğu’da Kadınlar Barış için Mücadele Ediyor (Women Wage Peace) gibi yapılar, silahsız çözümler, kapsayıcı siyasi diyalog ve uzlaşıyı ön plana çıkararak sivil barış çabalarını sürdürmekte.
Burma (Myanmar)’da Budist rahibelerin liderliğinde yürütülen barış ve adalet eylemleri, inanç temelli barış direnişinin güncel bir yansıması olarak değerlendirilebilir.
Filistin-İsrail hattında “Combatants for Peace” gibi çift taraflı sivil hareketler, silahlı mücadele geçmişi olan bireylerin ortak vicdan zemininde buluştuğu barış çağrılarıyla dikkat çekiyor.
Bu örnekler, 20’nci yüzyıl ortasındaki direniş deneyimleri ve hikayelerinin, bugün farklı kıtalar ve topluluklarda yeniden yaşam bulduğunu göstermekte.
2’nci Dünya Savaşı’nın gürültülü yıkımının ardında, insanlığın vicdanından doğan bir sessiz barış cephesi yükselmişti.
Silah taşımayan, emir vermeyen ama yaşamı ve onuru savunan bu insanlar, geleceğe bir direniş mirası bıraktı.
Bugün dünyanın farklı coğrafyalarında barış için verilen mücadelelerde, bu tarihsel deneyimin izi sürülmeye devam etmekte.