İşimiz zor! Gerçekten çok zor! Çünkü karşımızdaki insan malzemesinin zihniyet dünyası, tekli, merkezci, erkeksi ve bağnaz. Onun için onların iktidarı gerçekten ülkeyi öyle bir hale getirmekte ki, eğer bir sonrası olacaksa, düzeltilmesi de bir o kadar zor olacak.
Bu iktidar kendi zihniyet dünyasının bir ürünü olarak her şeyin bir kaynaktan çıktığından ve özünde de Türkiye’nin (yani İslamın egemen olduğu bir Türkiye’nin) önünü tıkamak için çıktığından o kadar emin ki…
Bu aslında aynı zamanda kendi yaptıklarını da aklamanın bir yolu. Çünkü kaynağı tek olan bir düşmanlığı ancak onlar yenebilir.
Oysa (bu ülkede ve bu dünyada) olan ya da olmakta olan her şeyin tek bir nedeni olmadığı gibi, oluş sürecinde sürece sonsuz sayıda etki eden faktörün olduğunu düşünebilen bir zihniyet dünyası da var. Ve bu zihniyet dünyası insanlığın ulaştığı en yüksek seviyeyi gösteren bir düzey. Nitekim internet gibi çok kaynaklı, çok merkezli bir iletişim ağının oluşturulmuş olması bu yeni zihniyet dünyasının ürünlerinden biri.
O nedenle de, ülkede daha demokratik bir ortam isteyenlerin karşılarındaki zorluk, her şeyi tek boyutlu düşünen ve bu nedenle de zamanımızın dünyasının gerisinde bir zihniyet dünyasının iktidar oluşudur.
Alalım şu anda yürümekte olan barış sürecini! Hükümet konuya sanki Kürt siyasi hareketi tek boyutlu bir hareketmiş gibi yaklaşıyor. Peki bu doğru mu?
Değil! Kürt siyasi hareketi hemen hemen dünyanın her ülkesinde sivil toplum örgütlerine sahip bir hareket. Bir merkezi İmralı’da, bir merkezi Kandil’de, bir merkezi Kuzey Irak’ta, bir merkezi Suriye’de, diğer bir merkezi de İran’da ve tabii bir merkezi de Avrupa’da olan bir ağ örgütlenmesi. Bunlara tek boyuttan bakıp da hepsini tek bir örgütmüş gibi düşünmek doğru değil.
O nedenle de Öcalan’a bu ağ şeklindeki Kürt siyasi yapılanmasında çözüm için gereken bir uzlaşma yaratabilmesi onun bu duruma uygun bir donanıma ve hareket imkanına sahip olmasını gerektiriyor ama iktidar bunu bile anlayamıyor. Hala onun koşullarını düzeltmiyor. Böyle bir körlükle bu çözüm süreci nasıl ilerleyecek doğrusu çok merak ediyorum.
Alalım Gezi hikayemizi!
Geziyi örgütleyen Osman Kavala mı sahiden?! Ya da Gezi davasından tutuklanmış ve cezaevinde olan Tayfun Kahraman, Mine Özerden, Çiğdem Mater ve son olarak da Ayşe Barım gibi insanlar mı? Milyonlarca insanı harekete geçiren işleri bu 5 kişi mi yaptı dersiniz? Eh hayata tek bir boyuttan bakarsanız bu soruya evet cevabı verebilirsiniz. Osman Kavala ne de olsa zengin adam yığdı paraları, yığdı insanları, derdi de hükümeti düşürmekti der geçersiniz!
Ama size sorum şu? Eğer bu 5 kişi gezi olaylarını örgütledilerse hemen arkasından aylarca devam eden yerel örgütlenmeler neydi? Onları da bu 5 kişi mi örgütledi? Aylarca, özellikle gençler parklarda gece yarılarına kadar toplandılar, toplantılar yaptılar, tartıştılar vs.vs. Bu iktidar mensuplarının anlayamayacağı olaylardan biri de buydu. Çünkü onların zihin dünyalarında olaylar, her nasıl olaylarsa, tek bir nedene bağlıdırlar. O da bu olayda, Soros’un yardımını alan Osman Kavala’nın AKP’yi iktidardan düşürmek arzusuydu. Nokta!
Tabii bir de Kobani Davası’na da bu çerçeveden bakabiliriz. Bir gecede İktidarın devrilmesini arzulayan Selahattin Demirtaş, Kobani olaylarını bahane ederek insanları sokaklara davet etmiş ve 37 kişinin ölmesine neden olmuştur. Hükümetin tek boyutlu bakış açısına göre olay bundan ibarettir. Oysa olayların çıkması doğrudan Recep Tayyip Erdoğan’ın “Kobani düştü düşecek!” sözünden kaynaklanan ve ülkenin çok çeşitli illerinde çok çeşitli insanların herhangi bir biçimde “merkezi” olmayan bir şekilde sokaklara dökülmelerinden kaynaklanmıştı.
Son olarak da CHP’ye yapılanlar.
Hükümet CHP’yi geriletecek ve de cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kendine rakip çıkmasını önleyecek operasyonlara girişti ama farkında olmadan ülkede seküler kimliğin başka kimliklerle buluşmasına ve böylelikle de daha fazla güçlenmesine yol açmakta. Bu saçmalığın nedeni de onlara göre böyle yaparak kendi tabanlarını konsolide etmekti. Ama işte CHP’de bir Özgür Özel ve etrafındaki genç bir kadro çıktı ve bence bu oyunu bozmaktalar.
Özetle, miadı artık çoktan dolmuş bulunan AKP siyaseti yakında son bulacaktır. Bu son bulmanın tek bir nedeni olmadığı gibi tek bir kahramanı da yoktur. Tıpkı topraktaki patatesin tek bir kökü olmadığı gibi.