Özgür Kadın Hareketi Abdullah Öcalan ile 4 bin mahpusun umut hakkına dair forum düzenledi.
“Umut hakkı ile özgürlük kadınların ısrarıdır” temalı forum, Diyarbakır Barosu’nun Tahir Elçi Konferans Salonunda yapıldı.
Forumda söz alan kadınlar, umut hakkının amasız uygulanması çağrısında bulunarak, “Biz kadınlar umut hakkıyla özgürlük diyoruz” dedi.
Forumun konuşmacılarından Diyarbakır Baro Başkan Yardımcısı Şilan Çelik, umut hakkına dair ihlal kararının derhal giderilmesi gerektiğini vurguladı.
‘AİHM kararına uygun adım atılmalı’
Türkiye’nin “umut hakkı” açısından adım atma noktasında çekindiğini belirten Şilan Çelik, “AİHM’e başvuru yapılması ve yeniden umut hakkıyla AİHM ihlal kararı alınması gerekiyor. Yükümlülüklerine uygun bir şekilde bu yönlü bir adım atması gerekiyor. Artık dünyanın geldiği durum modern hukuk sistemi Türkiye’nin infaz yasası konusunda değişiklik yapmasını gerektiriyor. Kürtlerin hiçbir hakkının masada pazarlık konusu yapılmaması gerekiyor. Türkiye umut hakkı konusunda adım atacaksa koşulsuz şartsız atmalı. Hukuki yükümlülüğü gereği de bunu yapmalı. Sürecin yürütücüsü kadınlar olacak. Kadınların içinde yer aldığı süreçler kalıcı olur” diye konuştu.
‘Barışa ihtiyacımız var’
Oğlu ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan Barış Annesi Hanife Akpolat, oğlunun cezaevinde yaşadığı sorunları aktararak, “Umut hakkı sağlanınca bu sorunların hepsinin çözülmesin istiyoruz. Önce Sayın Öcalan’ın barış elinin havada bırakılmamasını istiyoruz. Masayı yine devirmemelerini istiyoruz. Bizim barışa ihtiyacımız var. Çocuklarımız ölüyor, cenazenin üstünde barışı istiyoruz, çocuklarımız tutuklanıyor yine barışı istiyoruz. Ailelerin, halkın, zindanların üzerindeki tecridin kalkmasını istiyoruz. Ötekileştirilmek istemiyoruz, kardeşçe yaşamak istiyoruz” diye konuştu.
12 Eylül’ün yıldönümüne vurgu
Forumda söz alan Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Serra Bucak, 12 Eylül Darbesi’nin yıldönümüne işaret ederek, “ 45 yıl geçmesine rağmen çok önemli hak mücadelesi, kadın mücadelesi, Kürt özgürlük mücadelesi verilmesine rağmen, bugün başta Sayın Abdullah Öcalan olmak üzere ağırlaştırılmış hapis cezası alan arkadaşların yaşadıklarını konuşmaktayız. Umut hakkı mücadelesi çok önemli bir yer teşkil etmekte. Sayın Öcalan uzun yıllar tecrit altında kalmış bir tutsak olarak, 27 yılını İmralı adasında geçirmiş bir tutsak olarak aslında umut hakkı ve özgürlüklerle ilgili pek çok şeyi ifade etti. Kürt halkına, Türk halkına, herkese şunu söyledi: ‘Benim buradaki özgürlüğümden ziyade toplumun özgürleşmesi, demokratikleşmesi…’ Bu süreçte hakikaten yerel yönetimler olarak inşanın neresinde durduğumuzu bilmeli, inşanın öznesi olacak mekanizmaları harekete geçilmeliyiz. Böyle bir sorumluluğumuz var. Başta Sayın Abdullah Öcalan olmak üzere siyasi tutsakların özgürlük talebini çok daha örgütlü bir şekilde dile getirme ve anlatma yönünde rol ve misyonumuz var” diye konuştu.
‘Umut hakkı amasız uygulanmalı’
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Temsilcisi Elif Turan da, cezaevindeki tutsakların yaşadığı sağlık sorunlarına işaret etti.
Elif Turan, “Bütün hakları dışarıda olan bir insanla eş değerdir, olmak zorundadır. Aması olamaz. Cezaevinde olunca bu ‘amalar’ ırkına, diline göre değişebiliyor. Her insanın sahip olması gereken hakları nerede olursa olsun alması gerektiğini savunuyoruz. Sağlığa erişim hakkı ihlali yaşanıyor. O kapatılma hali bile sağlıksızlığı ciddi anlamda tetikliyor. Umut hakkını uzun tutukluluktan kaynaklı tartışıyoruz. İnsanların fiziksel ruhsal ve sosyal çok ciddi sağlık sorunları var. Umut hakkı amasız uygulanmalı” ifadelerini kullandı.
‘Umut hakkı temel bir haktır’
MED TUHAD-FED Eşbaşkanı Pınar Sakık Tekin ise, şu ifadeleri kullandı: “Umut hakkı tutsaklar için insan onurunu koruyan temel bir haktır. Oysa Türkiye’de bu sistem insanları bu haktan mahrum bırakmakta, insanlara sizin için gelecek yok demektedir. Bunun en somut örneği Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan’dır. Yıllardır ağır tecrit altında olan Sayın Öcalan’ı umut hakkından mahrum bırakmak, aslında bir halkı umuttan mahrum bırakmaktır. Sayın Öcalan milyonların iradesidir çünkü. Ona yönelik yapılan tecrit politikası, tüm halkların geleceğine yönelik bir karartma politikasıdır. Her ne olursa olsun bugün en karanlık hücrelerde bile umut devam ediyor. Bu halk yüzyıllardır direniyor, direnmeye de devam ediyor. Ağır müebbet sistemi kaldırılmalı, AİHM kararları uygulanmalı, tecrit son bulmalı, umut hakkı güvence altına alınmalıdır.”
‘Hukuki ve siyasi zemin’
Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Diyarbakır İl Eşbaşkanı Ruçem Elyakut, “Devletin bir an önce hukuki ve siyasi zemini oluşturarak demokratik toplumun inşası için elini önce çabuk tutması gerekmektedir” dedi.
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Diyarbakır Kadın Sözcüsü Çağla Sanay da, AİHM kararlarının bir an önce uygulanması gerektiğini vurgulayarak, “Biz de emek alanı olarak bunun mücadelesini vereceğiz. Biz kadınlar umut hakkıyla özgürlük diyoruz ve bunu demeye devam edeceğiz” diye kaydetti.
‘Kadınlar yoksa umut da yoktur’
Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Merkezi’nden İrem İlhan da, “En temel hakkın umut hakkı olduğunu söylüyoruz. Eğer insanlar yarınlara güvenle bakamıyorsa; yarınlar eksiktir, barışta kalıcı olamaz. Kadınların özgürlüğü toplumun barışını, kadınların umut hakkını temsil eder. Barış yoksa umutta yoktur, kadınlar yoksa umutta yoktur. Jin, jiyan, azadi” diye konuştu. (MA)