Trump’ın Savaş Bakanlığı
Ercüment Akdeniz 13 Eylül 2025

Trump’ın Savaş Bakanlığı

Silivri Cezaevi / 09.09.2025

ABD tarihinde, 76 yıl sonra bir kez daha “Savaş Bakanlığı’na” onay çıktı. İmza Donald Trump’a ait. Pentagon uzun yıllar Savunma Bakanlığı adıyla çalışsa da ne kadar “savaş yanlısı” olduğu zaten biliniyordu. Fakat yine de bu yeni isim değişikliğini yabana atmamak lazım.

Savaş Bakanlıkları devletlerde ne zaman gündem olsa büyük savaşlar kapıya dayanmış demektir. Trump’ın imzasını radikalleşen sağ hükümetlerin tekrar etmeleri; Avrupa ve diğer kıtalara Savaş Bakanlıkları’nın yayılması artık sürpriz olmasa gerek.

Soğuk Savaş, görece barış ve BM ile gelen düzen “Savunma Bakanlıkları” dönemiydi. Oysa önceki iki Dünya Savaşı’nda bu bakanlıklar Savaş Bakanlığı’ydı. Eric Hobsbawm’ın yazdığı gibi: “Savaş Bakanlıkları henüz Savunma Bakanlığı kılıfına sokulmamıştı.” 1945 sonrası kurulan denge sistemi bozuldu. Trump’ın imzasıyla kılıç kılıfa ihtiyaç duymuyor artık.

Savaşın ayak seslerinden biri de silahlanma yarışı. NATO üyesi ülkeler için silahlanma bütçesi yüzde 5’e çıkarıldı. Karşı tarafta Çin devasa bir askeri geçit töreni yaptı ve yeni tür silahlarını sergiledi. “Engels’in de 1892’de gözlemlediği gibi, savaş büyük endüstrinin bir kolu haline geldikçe siyasi bir gereklilik halini” alıyor. 1. Dünya Savaşı’nın başlaması birçok kesime göre beklenmedik sürprizdi. Zira “dünya ekonomi orkestrası bunalımın minör tonu yerine refahın majör tonunu çalıyordu.” Ve fakat silahlanma bütçesi ve askeri harcama tablosu savaş borusu çalıyordu. 1880-1914 döneminde Almanya, Avusturya-Macaristan, Büyük Britanya, Rusya, İtalya ve Fransa’nın asker harcamaları şu şekildeydi:

1880 – 132 Milyon £ (Sterlin)
1890 – 158 Milyon £
1900 – 205 Milyon £
1910 – 288 Milyon £
1914 – 397 Milyon £

Amaç yeni pazar, ticaret, toprak ve maden paylaşımı olacaksa; savaş kaçınılmaz son. Yapılan silahlanma için yapan ise bu sona hazırlık aşamasıydı. Peki, yeni ürün silahlar için bu çılgın yarışta eski ürün silahlara ne olacaktı? Yunanlı Basil Zaharoff tam bu işin ticaret adamıydı. Eski ürün silahları Latin Amerika ve Yakın Doğu ülkelerine pazarlıyordu. Bugün de bu ticareti yapan çokça adam çıkıyor/çıkacaktır.

Bir yanda Savaş Bakanlığı, diğer yanda çılgın silahlanma. İkisi yan yana gelince yakın gelecek için kaygılanmamak elde mi? Fakat savaş gerçekliğine dair kaygıyı güçlendiren üçünce bir unsur daha var: İç düşman konsepti.

Nitekim Trump, Savaş Bakanlığı’nın iç düşmanlar için de gerekli olduğunu söyledi. Göçmenleri (ya da göçmen kökenlileri) “süpürmek” üzere kentlere ve sınıra Ulusal Muhafızları yığan Trump aslında göçmen karşıtlığını toplum içinde savaş destekçiliğine dönüştürmek istiyor. Bu politikaya karşı çıkan muhalifleri de iç düşman olarak hedefe koyuyor. Dolayısıyla Savaş Bakanlığı meselesi artık dış politika ile de sınırı değil. Bu model dünyaya yayılır mı? Yayılırsa felaket olur.

Amerika’da Göçü Sınırlama Cemiyeti (Immigration Restriction League) 1893’te kurulmuştu: “Okumuş, beyaz, zengin Anglo Saxon, Protestan burjuvaların kenti  Boston’da.” Fakat yabancı düşmanlığı, işçi sınıfının beyaz kesimlerinin bir bölümünden de gelen baskıydı. Trump bugün tam da buraya oynuyor.

Bu nedenle ve yeni dünya (yeni savaş) düzeni tartışılırken iş gelip yine isçi, emekçi, ezilen kitleleri kimin etkileyeceğinde düğümleniyor. “Bizim de bir Savaş Bakanlığı’mız olsun” veya “Biz de silahlanma yarışında olalım”, içimizdeki yabancıları da bu arada süpürür, gideriz” diyen isçi ve emekçinin sayısı ne kadar fazla olursa her bir ülke için savaş tehlikesi daha yakın demektir. Ekmek yanına barış ister hep bu yüzden.

*Eric Hobsbawm  – İmparatorluk Çağı kitabından yararlanılmıştır.

* ilketv.com.tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar İlke TV’nin kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.