Medya hiçbir zaman bu denli tarafgir, seviyesiz, meslekî ahlâk kurallarından kopuk olmamıştı. Uzun süredir, aslına bakarsanız Dinç Bilgin’in medya grubuna çökme operasyonundan bu yana, adım adım gerçekleştirilen devirlerle başlayan süreç hâlâ devam ediyor. O dönemlerde muhalif medyayı ele geçirmek hedefi vardı, bugün ise ‘yandaş medya’yı yeni baştan tasarlamak gündemde… Sadece haber kanalları ya da ekonomi kanalları da değil, ne var ne yoksa! “Zaten Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) gibi bir düzenleyici ve denetleyici kurum ellerindeyken, böyle operasyonlara ne gerek var?” diye sorulabilir, ancak rejim öylesine tel tel dökülüyor; Türkiye siyaset, dış politika, ekonomi, sosyal güvenlik, eğitim, sağlık, tarım başta olmak üzere, pek çok alanda yapısal bir bunalım içerisinde boğuluyorken, Cumhur İttifakı ve devlet içindeki bağlaşıkları, her türlü dezenformasyona ve manipülasyona gereksinim duyuyor.
Geçmişi kirli medya daha da kirletilmeye müsaittir
Şöyle bir geçmişe gidelim, iki büyük medya grubunun nasıl ele geçirildiğini bir hatırlayalım. İkisi de birbirinden beter, her türlü kirli ilişkiye bulaşmış; medyayı, diğer sektörlerdeki şirketlerinin haksız kazanç ve yolsuzluklarla semirtmeye odaklanmış Doğan Grubu ve Dinç Bilgin medyasını hatırlayacaksanız. Bugün bile her ikisi için de ‘mide bulandırıcı’ kullanılacak en uygun sıfat olacaktır sanırım! Acı olan şu ki, bu iki medya grubu ne kadar ‘mide bulandırıcı’ diye tanımlanacaksa, her ikisini de tehditlerle devralanları, ‘istifra sebebi’ diye tarif etmek doğru olur!
Hemen belirtelim, bu meslek ahlâkı yoksunluğu ve seviyesizlik sadece medya patronlarıyla sınırlı bir şey olmadığı için, bu iki grupta çalışanların bir bölümü hemen yeni sahiplerine uyum sağlayabildiler, bu patron emriyle bu ülkeye zarar verecek her türlü yalan haberi, manipülasyonu yapabilme niteliklerini hızla geliştirebildiler. Tek tek isim saymaya kalkarsam, ne yazık ki bu yazı bir kitaba dönüşecek, o sebeple genel eğilim üzerinden gitmekte fayda var.
Yolsuzlukta sınır tanımayanları ele geçirmek en kolayı
1 Nisan 2007 itibarıyla Sabah gazetesine borçları dolayısıyla Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) tarafından el konuldu. Sabah ile ATV ortak ihalesi 7 Kasım 2007’de yapıldı. İhalede açılış bedeli de 1.1 milyar dolar olarak belirlendi. 22 Nisan 2008’de Çalık Holding’e satışı onaylandı. Böylelikle Sabah, Takvim, ATV ve bünyedeki diğer yayınlar iktidarın kontrolüne geçti. Geçmesine geçti de, öyle berbat bir yayın yapıyorlardı ki, ciddi bir zarar yazmaya başladılar ve bu medya sayesinde pek çok ihale alan holding, başka bir yandaş gruba bu medya kompleksini devretti. Yani yandaşlar arasında top çevirme taktiği uygulandı. Kabaca “Ben yiyeceğimi yedim, artık bu gruba para akıtmak bana zor geliyor, sıradaki gelsin” diyen patronun yerine, vaatler ve gerekirse zorla başka biri bulundu. Bugün, AHaber, APara, ATV, A2, ANews ve bazı dergilerle en faal yandaş medya olma özelliğini koruyor. Bu patron da yorulursa, başka birini öyle ya da böyle bulacaklar.
Pek kahraman muhaliften kumpasçı örgüte satış!
Hemen ardından belki de medyanın muhalif görünümle ve en şaibeli isimlerinden biri olan Tuncay Özkan’ın patronajındaki KanalTürk ele geçirildi. Bu ulusalcı ve cumhuriyetçi geçinen kişi, kanalı Fethullahçı sermayeye satacak kadar ‘esnek’ti. Bugün gazetesini yayımlayan Koza-İpek Grubu, KanaTürk’ü 2008 yılında satın aldı. O Tuncay Ökan’ın sonraki yıllarda CHP’nin medya ilişkilerini yürütüyor olması çok manidâr değil mi!
Medyaya girdiği için kendine lanet adamın hızlı çöküşü
Bu kez Çukurıova Medya Grubu’na göz diktiler. Grubun açıkları çoktu, Yapı Kredi Bankası ve Pamukbank’ı kaybetmişti ve hâlâ kaybedeceği çok şey vardı! Mesela Mehmet Emin Karamehmet özgürlüğünü kaybedebilirdi. En büyük hatası medya grubunun başına Interbank’taki kadrosunu getirmekti, çok para harcadı ama kötü yönetim sebebiyle hep ‘küçük ve basit’ kaldı. Ancak küçük de olsa ele geçirilmeliydi! Şantaj ve tehditle 2013 Kasımı’nda operasyon tamamlandı. Bir zamanların maocusu, sonradan siyasal islamcı iktidarın önemli bir figürü olan Ethem Sancak, Çukurova’nın sahipliğindeki medya grubunu satın aldı. TürkMedya denilen medya grubu böyel ortaya çıktı. Akşam, Tercüman, Show TV, SkyTürk de ele geçirilmiş oldu. Bir de soft porno Bulvar gazetesi!.. Birkaç da dergi… Akit ile yarışacak kadar berbat bir yayıncılık yaptığını söylemek hiç de abartı olmaz!
En büyük operasyon medyanın ‘ağababası’na
Sırada Doğan Medya Grubu vardı. Bankası, enerji şirketi, osu busuyla medya tetikçiliğiyle büyümüş, hormonlu bir grup!.. Hürriyet, Milliyet, Posta, CNNTürk, KanalD gibi medya kuruluşlarını elinde tutuyordu Aydın Doğan. Aynı zamanda Türkiye’nin en büyük sermaye grubunun adamı olarak biliniyordu. Güç zehirlenmesi sebebiyle, başına geleceklerin farkına vardığında çok geç olmuştu. Zira sadece Doğun Grubu değildi şantaj ve tehdidi bilen… Bir süre ‘dik durur’ gibi yaptı, ardından iktidara yaranmak için kırk takla attı. Ancak olmadı, 2018 yılında geçmişi pek çok adi suçla da anılan bir gruba emir verildi ve Demirören Medya Grubu denen bir ucubeyle tanışmış olduk. Bilgin medyasında ne yaşandıysa benzeri Demirören Medya Grubu’nda yaşandı. Pek çok yönetici ve gazeteci yeni patrona yaranmak için her türlü taklayı attılar. Kimisi kaldı, kimisi gitti, daha doğrusu kovulacaklarını anladıkları için artistik bir istifa müsameresi yaptılar! Komik olan şu ki, ne yapsa da yaranamayıp gidenlerin bir bölümü şimdi ‘muhalif medya’ en çok atıp tutan, müptezellikleriyle bu medya kuruluşlarını da enfekte eden tipler olarak öne çıkıyor!
Bu arada Ciner Grubu’nun Ufuk Güldemir’den satın aldığı TV büyüdü, kendini ‘ana medya’ ilan etti. Başta madencilik olmak üzere, bu yatırımının karşılığını fazlasıyla almayı başardı. Derken hem iktidarı hem de muhalefeti memnun edebileceğini sandı ama olmadı! Bu hikâyenin devamını sona saklayalım! Sadece gazeteci megalomanisinin ne olduğunu anlamak açısından Güldemir’in bir ‘vaka analizi’ olduğunu belirtmek gerek. Birileri bir gün ayrıntılarıyla yazar ve belki de bölük pörçük orada burada vardır. Fazlaca boş zamanı olan araştırabilir.
Ortaklar düşman olunca…
Tüm bu operasyonlar AK Parti’nin kuruluşundan itibaren müttefiki ve akıl hocası olan Gülen Cemaati ile ortaklaşa gerçekleştirildi. Oysaki siyasal islamcı koalisyonun Zaman, Yeni Şafak, Türkiye, Akit olmak üzere pek çok gazetesi… Sonrasında aralarında iktidar savaşı başlayınca, medya üzerinden büyük bir çarpışmayla başlayan mücadele, yargıya ve orduya taşındı. Cemaatin adı FETÖ oldu ve gazete ve televizyonları da çöpe gitti.
Derken, abuk sabuk, bazılarını belki de üç-beş bin kişinin izlediği kanallarla ve bin kişininin bile para verip satın almadığı gazetelerle doldu ortalık… İktidara yaranmak için yapmayacakları şey yoktu ve hâlâ da öyleler! Bunlar da ‘olsun da bizden olsun’ hesabı bir köşede canlı tutuluyor, kamu bankalarının ilanlarıyla ‘çorba parası’nı çıkarıyorlar.
Kara parayla medya bu kadar olabilir
Now TV, Halk TV, Tele1, Sözcü TV ve bir süre öncesine kadar Flash Haber TV muhalif medyanın sesiydi. Flash Haber TV’yi Halk TV’nin patronu alma girişiminde bulununca, acilen bir ‘sermayedar’ bulup onu da yandaş havuzuna kattılar. Sonra da o sermayedara kara para operasyonu yapıldı.
Medyayı kara para aklama ya da çıkar örgütü gibi hareket etme eğiliminin AK Parti iktidarlarıyla başladığını söylemek haksızlık olur. Medya-iktidar ilişkisi hep vardı, sadece çok daha ileriye gitti ve sonsuzca rezilleşti. Şu anda iktidarla bağlantılar kurmak için menşei belirsiz paralarla kurulmuş pek çok kanal var. HaberTürk’ü ele geçiren Can Holding’in patronları aranıyor. Ekol TV’nin durumu karışık… Flash Haber TV’nin geleceği belirsiz. Bu medya gruplarına operasyonun arkaplanında iktidar içindeki kavgaların olduğu iddiası var ve büyük olasılıkla da doğrudur.
Dört ekonomi kanalı da bağımsız değil artık
Pandemiden bu yana AK Parti hükûmetlerinin ekonomiyi nasıl bir batağa sapladığını bilmeyen yok gibi… En fazla manipülasyon yapılan alanlardan biri de ekonomi. Türkiye’de hâlâ faaliyette olan dört ekonomi kanalı var. aPara’yı atın çöpe, diğer üçü artık çeşitli operasyonlar ve patronajların suçları sebebiyle iktidarın elinde. CNBC-e, Bloomberg HT ve EkoTürk… Bunlar hiçbir zaman bağımsız yayın yapma imkânı bulamamışlardı, ancak arada bir de olsa hükûmetin ekonomi politikalarını eleştiren ve “Kral çıplak” diyebilen birileri bu ekranlara çıkabiliyordu. Artık bu da olmayacak! Müptezellik bundan böyle ekonomi medyasında da sınır tanımayacak.
Hiç internet haber sitelerini saymadım bile… Hatırlarsanız Özışık Biraderler oradan ortaya çıkmıştı. Şimdi revaçta olan Millet Haber Ajansı’nın genel yayın yönetmeni kanal kanal dolaşıyor. Bir de bunlar var ki, etkileri o birçok yandaş bin bile satmayan gazetelerden fazla…
Bataklıklarda bile renkli çiçekler açar!
Tüm bunları umutsuzluk yaymak için yazmadım, tam tersine alternatif medyanın ne kadar can alıcı öneme sahip olduğunu bir kez daha hatırlatmak amacım. Hele ki bırakın yandaş medyayı bir kenara, muhalif geçinen medyanın yerlerde gezinen seviyesini gördükten sonra, bu toplumun bir bölümünün gerçeklere, biraz basın etik kurallarına, biraz bilgiye dayanan yeni medyalara ihtiyacı olduğu ortadayken, birileri elini taşın altına koysun diye… Birbirine ‘5N1K’ gibi klişeler üzerine ahkam kesenlerle olmayacak bu iş, beyni ve kalbi birlikte hareket eden, insanlıktan yana yeni bir medya emekçisi profili yaratmakla başlayacak her şey! Bunun ipuçları var ve küçük küçük pek çok sosyal medya mecrası öyle ya da böyle büyüyor. Bu iş sadece parayla olmuyor, akıl ve onurla oluyor bazen!