• Ana Sayfa
  • Dosya
  • Düşünce ve inancı açıklamaya zorlama, şiddet ve ‘tanık’ dinleme: Engizisyon mahkemelerinde nasıl bir hukuk işliyordu?

Düşünce ve inancı açıklamaya zorlama, şiddet ve ‘tanık’ dinleme: Engizisyon mahkemelerinde nasıl bir hukuk işliyordu?

Modern hukuk sistemlerinin gelişiminde, olumsuz bir örnek olarak etkili olan Engizisyon mahkemelerinde yüzyıllar önce görülen sayısız hak ihlali, adil yargılanma hakkı, masumiyet karinesi ve savunma hakkı gibi temel ilkelerin ne kadar hayati olduğunu gösteriyor.

Düşünce ve inancı açıklamaya zorlama, şiddet ve ‘tanık’ dinleme: Engizisyon mahkemelerinde nasıl bir hukuk işliyordu?
  • Yayınlanma: 18 Eylül 2025 14:47
  • Güncellenme: 18 Eylül 2025 14:48

13’üncü yüzyılda Katolik Kilisesi tarafından kurulan özel mahkeme sistemi olan Engizisyon, cadılık, büyücülük ve diğer dini ya da toplumsal normlara aykırı davranışları bastırmak ve Katolik inancının birliğini ve “saflığını” koruma amacı taşıyordu. 

Engizisyon Fransa, İspanya ve İtalya’dan sonra Almanya’ya, oradan da Orta Avrupa ve İskandinav ülkelerine kadar yayılmış, İngiltere dışında Katolik ülkeleri kapsamıştı.

Engizisyon mahkemeleri, modern hukuk sistemlerinin gelişiminde bir dönüm noktası olarak kabul edilir. Zira bu mahkemelerdeki keyfi uygulamalar, pişmanlık göstergesi olarak düşünceyi ve inancı açıklamaya zorlama, ihlal edilen adil yargılanma hakkı, masumiyet karinesi ve savunma hakkı gibi temel ilkelerin ne kadar hayati olduğunu gösteriyor. 

Engizisyon, insan haklarının ve adil yargılanma ilkesinin ne kadar kırılgan olduğunu kanıtlayan karanlık bir döneme işaret ederken, mahkemeler bireyin “suçlu olduğu” varsayımından hareketle muğlak suçlamalar, ihbar kültürüyle  toplumsal korku yaratma amacı taşıyordu. 

Engizisyon’un Latince “inquisitio” kelimesinin anlam karşılığı olan “soruşturma” ise içinden geçilen süreçte en sık karşılaşılan kavramlardan biri. 

Engizisyon’un “soruşturmadan” “ihbara” ve diğer olumsuz örneklere çeşitlenen bu “kötü” mirası, otoriter rejimlerin hukuku bir baskı aracı olarak kullanması, “tarihsel devamlılık” anlamında bir örnek olarak görülebilir.

Düşünce ve inancı açıklamaya zorlama 

Engizisyon mahkemelerinde “birey düşünce ve inancını açıklamaya zorlanamaz” şeklinde bir ilke resmen mevcut değildi. Aksine, mahkemelerin temel amacı, suçlanan kişilerin inançlarını itiraf etmelerini sağlamak ve Katolik doktrinine uygun hale getirmekti. 

Bu süreçte, “sanıkların” düşüncelerini ve inançlarını açıklamaları için çeşitli yöntemler kullanıldı.

En yaygın “yöntem” olarak şiddet ve işkencenin dışında, bireyin “pişmanlığını” kendi ağzından itiraf etmeye zorlandığı “inayete erme” süreci de yöntem olarak kullanıldı. 

Bu yönteme göre, mahkeme tarafından yetkilendirilen “yargıçlar”  çeşitli gerekçelerle suçlanan kişilerin bulundukları yerlere giderlerdi. Buralarda mahallî ruhban zümresinden veya güvenilir halktan ihbarcılarca suçlanan kimseler davet edilir, kendilerine otuz günlük bir “inayete erişme” süresi tanınır, bu “davete” icabet etmeyenler aforoz edilip bir papaz ve “şahitlerle” birlikte hapse konulurdu.

1915-1980 yılları arasında yaşayan Fransız felsefeci Roland Barthes’in “Faşizm konuşma yasağı değil, söyleme mecburiyetidir” sözünü akla getiren bu “yöntem” görünürde fiziksel bir şiddet içermese de “bireyi” özgürlüğüyle “pişmanlığı” arasında psikolojik bir seçime zorluyordu.

Normlara bağlı tutma misyonu

Engizisyon, Katolik doktrinine aykırı inançları tespit etmek, bu inançları taşıyanları cezalandırmak ve toplumu Katolik Kilisesi’nin otoritesine ve verili dinsel/toplumsal normlara  bağlı tutmak için tasarlanmıştı.

Engizisyonun temel görevlerinden biri, normlara bağlı olmadığı düşünülen ve “sapkın” olarak nitelendirilen kişileri tespit etmek, sorgulamak ve cezalandırmaktı. Bu süreçte kullanılan yöntemler arasında sorgulama, tanık dinleme ve işkence yer alırdı.

Katolik inancı dışındaki herkes hedefte  

Engizisyon mahkemeleri, özellikle Ortaçağ Engizisyonu (1184-1230’lar) ve Modern Engizisyon (15.-19. yüzyıl) dönemlerinde etkili oldu.

İspanyol Engizisyonu Portekiz Engizisyonu ve Roma Engizisyonu en bilinen örneklerdir.

Bu mahkemeler, Katolik Kilisesi’nin öğretilerine aykırı görülen herkesi (Yahudiler, Müslümanlar, Protestanlar, bilim insanları, cadılıkla suçlananlar) hedef aldı.

Mahkemeler, Kilise’nin otoritesini koruma amacı taşırken, siyasi otoritelerle işbirliği yaparak toplumsal kontrol aracı haline geldi

Anonim ihbarlar ve baskı altındaki sorgular 

Mahkeme süreci genellikle anonim ihbarlarla başlardı. Suçlanan kişi, hangi gerekçeyle itham edildiğini bile bilmeden mahkemeye çıkarılırdı.

En temel haklardan biri olan “suçun ne olduğunu bilme hakkı” suçlanan kişinin elinden alınıyordu. Engizisyon yargıçları, “sanığı” suçunu itiraf etmeye zorlardı. 

Bu, çoğu zaman aylarca süren sorgulamalar ve işkenceyle sağlanırdı. İşkence, Kilise tarafından “ikna yöntemi” olarak meşrulaştırılmıştı.

‘Suçun’ kanıtı: Suçsuz olduğunu iddia etmek 

Engizisyon mahkemesinde suçlanan kişi, kendisine yöneltilen suçlamaları reddederse, bu durum “kalbinde kötülük olduğu” ve suçunu “itiraf etmeye direndiği” şeklinde yorumlanıyor ve aleyhine delil olarak kullanılması anlamına geliyordu.

Başka bir deyişle, masum olduğunu iddia etmek bile suçun bir kanıtı gibi gösterilirdi. Sessiz kalmak, itiraf etmemek ve suçlamaları reddetmek, “kiliseye ve Tanrı’ya karşı gelme” olarak nitelendiriliyor, bu da daha ağır cezalara, hatta ölüme mahkûmiyete neden oluyordu.

Siyasi otorite ve ‘elitlerin’ kontrolündeki hukuk sistemi

Başlangıçta Papalık otoritesi altında faaliyet gösteren bu sistem, daha sonra İspanya gibi ülkelerde siyasi otoritelerin kontrolüne geçmişti. 

Kökenleri 12. yüzyıla dayanmakla birlikte, 13. yüzyılda Papa IX. Gregorius tarafından daha sistematik bir yapıya kavuşturulan Engizisyon sisteminde Dominikan ile Fransisken gibi ayrıcalıklı tarikatlara soruşturma yetkisi verilmişti.

Korku ve şiddet 

Engizisyonun temel görevlerinden biri, “sapkın” olarak nitelendirilen kişileri tespit etmek, sorgulamak ve cezalandırmaktı. 

Engizisyon bu “görevini” yerine getirirken de, “sanık” olarak adlandırdığı kişilerin “sapkın” inançlarını itiraf etmelerini sağlamak için şiddetin yoğun olduğu sorgulamalara ve sıklıkla işkenceye başvururdu. İşkence, 1252’de Papa IV. Innocent tarafından resmi olarak onaylandı ve “bilgi temin etmek” için kullanıldı.

Şiddet ve işkencenin yanı sıra “bilgi temin etmek” için “tanık dinlemek” de başvurulan  bir diğer yöntemdi.