• Ana Sayfa
  • Gündem
  • Kürtçe müzik dinledikleri için darp edilen aile: 13 yaşındaki çocuğa 3 gün imza şartı

Kürtçe müzik dinledikleri için darp edilen aile: 13 yaşındaki çocuğa 3 gün imza şartı

Kürtçe müzik nedeniyle polis şiddetine uğrayan ailede hamile kadın erken doğum yapmıştı. Hastanede 2 ay yaşam mücadelesi veren bebek taburcu edildi. Şimdi ise aile, maruz kaldıkları işkenceyi örtbas etmek amacıyla ‘şüpheli’ sıfatında adli kontrolle cezalandırılıyor. ÖHD’li avukat Ali Çiçek, 13 yaşındaki çocuğun haftada 3 gün karakola gitmek zorunda kaldığını söyledi. 

Kürtçe müzik dinledikleri için darp edilen aile: 13 yaşındaki çocuğa 3 gün imza şartı
  • Yayınlanma: 19 Eylül 2025 20:11

13 Temmuz 2025 tarihinde Bayrampaşa’da piknikten dönen aynı aileden 10 kişi, araçlarında Kürtçe müzik dinledikleri gerekçesiyle polis tarafından darp edilerek gözaltına alınmıştı. Hamile kadın, karnına aldığı tekme nedeniyle acil sezaryenle doğum yapmış, bebek uzun süre kuvözde tedavi altına alınmıştı. Doğumdan bir hafta sonra solunum cihazına (entübe) bağlı olmaktan çıkarılan bebeğin kalbinde delik olduğu ve beyninde kanaması olduğu ayrıca gözetim altında kalmaya devam edeceği söylenmişti. 2 ayı aşkın süre boyunca hastanede kalan bebek taburcu oldu.

30 yaşındaki anne Zeynep Yaman, İLKE TV‘den Zilan Azad‘a konuşarak bebeğin durumunu anlattı.

Yaman, “Geçen hafta salı günü çıktık hastaneden. Şu an kızım genel olarak iyi sadece işitme testinde sol kulaktan geçemedi. Doktor, ‘Gözünde de bir sorun olabilir ama şu an küçük olduğu için net bir şey söyleyemiyoruz’ dedi. Raporlarımda zaten bebeğin darbe aldığı, plasentanın ayrılması nedeniyle erken doğum yaptığım yazıyor. Ayrıca beyninde kan pıhtılaşması ve kalbinde delik vardı. Bebek hastaneden çıktı ama bu durumlar takip ediliyor.” diye konuştu.

Bebek zılgıtlarla karşılandı

2 ay boyunca bebeğinden ayrı kaldığını, bu sürecin kendisi için çok yıpratıcı geçtiğini söyleyen Zeynep Yaman, “Taburcu haberini aldığımda oturup hüngür hüngür ağladım. Dua ettim. Eve gelirken yine ağladım. Annem ve evdeki herkes bizi zılgıtlarla, alkışlarla karşıladı. Şimdi çok şükür kızım yanımda.” dedi.

‘Polis gördüğümde bana zarar verecekmiş gibi hissediyorum’

Zeynep Yaman, hala saldırının travmasını yaşadığını belirtti:

“Benim için süreç çok ağır geçti. İki ay sonunda bebek taburcu oldu ama ben hep kötü günler yaşadım. Hastaneye her gidişimde ağlayarak dönüyordum. Unutkanlığım çok arttı, sanki beynim durmuş gibi. Olaydan sonra insanlarla ilişkimi kestim, fazla konuşmuyorum. Mesela Çevik Kuvvet’in önünden geçemiyorum. Geçtiğim anda yaşadıklarım gözümün önüne geliyor. Bir polis gördüğümde kötü oluyorum, bana zarar verecekmiş gibi hissediyorum.”

Avukat Ali Çiçek: İşkence suçu örtbas ediliyor

Saldırının başından bu yana olayı takip eden Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) avukatlarından Ali Çiçek, yaşanan gelişmeleri anlattı.

“Bebek hala çok küçük olduğu için kesin bir teşhis yok. Kalp ve beyinle ilgili bazı takipler yapılıyor. Darbenin ve buna bağlı olarak erken doğumun ne tür hasar bıraktığını net olarak bilmiyoruz. Epikriz raporları mevcut, anne ve bebeğin toparlanma süreci tamamlandığında, çocuğu Şehir Hastanesi’ne götürüp kapsamlı bir rapor almayı da planlıyoruz.”

Ali Çiçek’e göre olayın önemli bir diğer boyutu müvekkillerinin şüpheli hale getirilmesi.

İşkencenin örtbas edilmeye çalışıldığını vurgulayan Ali Çiçek, şöyle dedi:

“Burada aslında suçu polis memurlarının işlediği çok açık. Ama tabiri caizse ‘yavuz hırsız ev sahibini bastırır’ misali, olayı örtbas etmeye çalışıyorlar. Birini darp ettiğiniz zaman bundan sıyrılabilmeniz için ne yaparsınız? Karşı tarafın sizi darp ettiğini iddia edersiniz ki kendi yaptığınız fiili meşru gösterebilesiniz.

Şimdi tam olarak bunu yapıyorlar. Ailede ciddi şekilde darp edilenler var: Bir tanesi erken doğum yaptı, bir tanesi yaşlıydı, bir tanesi çocuktu… Hepsini şüpheli konumuna aldılar. Çünkü ortada adli bir olay varmış gibi göstermek istiyorlar. ‘Biz bunları gözaltına almaya çalışıyorduk, o sırada bu olaylar yaşandı’ denilsin diye.

Müvekkillerimize şüpheli sıfatı verilmesi, bu işkence suçunu örtbas etmek için yapılıyor. Yarın öbür gün bir yargılama gündeme geldiğinde, ‘Biz aslında görevimizi yapıyorduk, onları gözaltına almaya çalışıyorduk’ diyebilmek için bütün bu kılıflar hazırlanıyor.”

13 yaşındaki çocuğa ağır adli kontrol tedbiri

Öte yandan süreçte bir gelişme daha yaşandı. Olaydan sonra dinlenmek için ifadeye çağırılan Menesa, adli kontrol tedbiriyle karşı karşıya kaldı.

Suça sürüklenen çocuk sıfatında ifadesi alınan 13 yaşındaki çocuk için haftada üç gün imza yükümlülüğü getirildi.

Ali Çiçek, savcının, Menesa’nın verdiği cevaba sinirlenmesi üzerine sulh ceza hakimliğine sevk ederek adeta cezalandırdığını kaydetti.

Çiçek, savcılık ifadesinde yaşananları şöyle anlattı:

“Savcılık sorgusunda çocuğa şunu sordular: ‘Ne oldu bu olayda, ailen neden darp edildi, sen neden darp edildiğini iddia ediyorsun?’ Çocuk da dedi ki, ‘Biz aslında hiçbir şey yapmadık. Biz sadece Kürtçe müzik dinlediğimiz için darp edildik. Kürtçe konuştuğumuz için polis bize müdahale etti.’ Bunu söyleyince savcı sinirlendi, ‘Sen nasıl böyle dersin, polis öyle şey yapar mı?’ diyerek çıkıştı. Çocukla savcı arasında bir münakaşa yaşandı.

Biz oradaydık, ifadede bulunan avukatlarla duruma müdahale ettik, ‘Bu şekilde bir çocukla konuşamazsınız. Bu çocuk 13 yaşında. Ne ağır bir suç isnadı var ne de başka bir şey. Yaşı belli, durumu belli. Çocuğun ifadesini olması gerektiği gibi almanız gerekir’ dedik.

Buna rağmen savcılık adli kontrol talebinde bulundu. Sulh Ceza Hakimliğine sevk edildi ve hakimlik 13 yaşındaki Menesa’ya haftada üç gün imza yükümlülüğü koydu. Düşünün, 13 yaşındaki bir ortaokul öğrencisi bir çocuk haftada üç gün karakola gidip imza atmak zorunda. Bu çok ağır bir tedbir. Yahu 13 yaşındaki bir çocuğun üzerinde 50 kilo uyuşturucu yakalansa bile bu kadar ağır bir imza yükümlülüğü verilmez.

Kaldı ki Menesa’ya isnat edilen şey ‘polise mukavemet’. 1.40 bilemediniz 1.50 boylarında, 40-45 kilo ağırlığında bir çocuk nasıl oluyor da 1.90 boyundaki bir polis memurunu darp edebilir? Bu iddianın kendisi bile akıl dışı.”

‘Takipçisi olmaya devam ediyoruz’

Birleşmiş Milletler (BM) nezdinde de girişimlerde bulunduklarını aktaran Ali Çiçek, “İnsan hakları bağlamında BM’nin gerekli komisyon ve birimlerine ayrımcılık ve ırkçılık bağlamında başvurularımızı yaptık, ilgili raportörlere dilekçelerimizi ilettik” diyerek şunları ekledi:

“Polislerle ilgili olarak hem biz ÖHD olarak hem de Diyarbakır Barosu ayrı ayrı şikayette bulunduk. Savcılık, polislerin ifadelerinin alınması için emniyete yazı yazdı. Ayrıca kurum içi idari soruşturma da başlatıldı. Ancak şu aşamada, ne savcılıktan ne de ilgili kurumlardan bize somut bir yanıt ya da netice ulaşmış değil. Yani henüz ‘polislerin kusuru şudur’ ya da ‘işkence tespiti yapılmıştır’ şeklinde kesin bir değerlendirme söz konusu değil. Bu nedenle sürecin nasıl sonuçlanacağına dair elimizde net bir öngörü bulunmuyor, ancak başlatılan hem adli hem de idari süreçlerin takipçisi olmaya devam ediyoruz.”

***

Avukatın aktardığına göre olayda yaşanan bir diğer ihlal ise baba ve kardeşlerin ehliyetlerine el konulması. Aynı şekilde haftada üç gün imza şartıyla serbest bırakılan kardeşler, işlerini ehliyetsiz yapamadıkları için işten çıkarıldı. Zeynep Yaman’ın erken doğum yapması da bu durumdan doğrudan etkilendi; çünkü kardeşleri ve eşinin ehliyetlerine el konulduğu için hastaneye gitmekte zorlandı.

DEM Parti’den saldırıya uğrayan Kürt aileye ziyaret: Bebeğin beyninde kanama, kalbinde delik var

‘Hamile kadına tekme atıldı’ iddiası doğru mu, servis edilen video gerçeği ne kadar yansıtıyor?