Diyarbakır Barosu tarafından “Çözüm ve diyalog: Barışın inşası için yeni bir başlangıç” sloganıyla, Diyarbakır’ın Sur ilçesinde bir otelde toplantı düzenledi.
Toplantıya, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır, Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eşsözcüsü Meral Danış Beştaş, partili milletvekilleri ve çok sayıda siyasi parti ile sivil toplum örgütü temsilcisi katıldı.
Toplantıda açıklama yapan Diyarbakır Barosu Başkanı Abdulkadir Güleç, Kürt sorunun çözümüne dönük Meclis’te kurulan “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’na” işaret ederek, komisyonun farklı kesimlerden kişileri dinlemesinin önemli olduğunu ve bir hafız oluşturduğunu belirtti. Dinlemelerin yapılmasının önemli olduğunu, fakat çözüm adımları için tek başına yeterli olmadığını vurgulayan Güleç, “Bir yandan barışa dair umut tohumları ekilirken, öte taraftan özellikle Kürt toplumunun kaygıları giderilmedi. Toplumun beklentilerine bu süreç cevap olamadı. Atılması gereken somut adımlar atılmadı” dedi.
Çözüm için hasta tutuklular, örgüt üyelerinin toplumsal hayata katılımı gibi birçok alanda yasal değişikliklerin yapılması gerektiğini ifade eden Güleç, bu konularda derhal yasal düzenlemelerin yapılması gerektiğini söyledi. Hep yasa ve anayasa önerilerinde bulunduğunu, ancak yasa ve anayasanın uygulanmadığı konular olduğunu belirten Güleç, bu konuda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Halkların Demokrasi Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve Abdullah Öcalan hakkındaki “umut hakkı” kararını hatırlattı. Güleç, “Eğer yeni bir süreçten bahsedeceksek, barışı bu toprakta hakim kılacaksak, Öcalan Türkiye kararı uygulanmalı, Sayın Öcalan ve diğer ağırlaştırılmış müebbet alan mahpusların umut hakkının uygulanması da bu sürecin başarısı için önemlidir. Bütün toplumsal kesimleri dahil ederek, herkes sorumluluk alarak Kürt meselesinin kalcı çözümü için bir çalışma içinde olmalıdır” diye konuştu.
‘Yeni anayasa zorunluluktur’
Komisyonda Barış Anneleri Meclisi üyelerinin Kürtçe konuşmasının engellenmesi, Amedspor’un Kürtçe reklamla sahaya çıkmasına para cezası kesilmesinin sürece dair beklentide duygu kırılması yaşatacağını, umutsuzluk yaratacağını vurgulayan Güleç, “86 milyon yurttaşı kapsayacak, toplumsal sözleşmeye dayalı demokratik, özgür ve herkesin kendisini içinde bulabileceği bir anayasanın yapılması ihtiyaç olduğu kadar, zorunluluktur. Kürtlerin anadilde eğitim hakkından tutalım, kamusal alanda çeşitli engellerle karşılaşmalarını engelleyecek, yasal düzenlemelerin yapılması gereklidir” ifadelerini kullandı.
‘İktidar daha cesur davranabilirdi’
Toplantıda konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Bakırhan, süreci başarıya ulaştırma noktasında ne kadar kararlı ve samimi olduklarını herkese kanıtlayacaklarını dile getirdi. Süreçten umutlu olduklarını dile getiren Bakırhan, “Bu süreci güvenlik zemininden diyalog zeminine çekmek için bütün çabayı ortaya koyduk. Geçen bir yılda önemli şeyler oldu. Çatışmaların neredeyse olmaması çok önemliydi. Yine diyalog sürecinin bir yıldır devam etmesi de bu kadar kıymetlidir. Meclis’te Kürt meselesinin tartışıldığı komisyonun kurulması da önemliydi. Fakat bu geçen bir yıla bakınca aslında daha önemli bir noktada olabilirdik. Bir yıl içinde bölgeyi rahatlatabilecek adımların atılmasını hep birlikte sağlayabilirdik. Adalet, hukuk, yerel demokrasi konusunda iktidar daha cesur davranabilirdi. Ama şunu söyleyebilirim: Tüm provokasyonlara, karşı duruşlara rağmen bir yıldır sürecin devam etmesi çok kıymetli ve tarihidir. Bu sürecin bozulması için birileri neredeyse cenaze marşı çalmak için büyük heves içinde yaşıyorlar. Ama çok heveslenmesinler. Sayın Öcalan ve partimiz kimseyi bu konuda heveslendirmeyecektir. Çünkü biz bu sürecin yürümesi için elimizden gelen çabayı ortaya koyacağız. Bu sürecin barışla, demokratik toplumla buluşması için çalışmaları sürdürme konusunda kararlıyız” şeklinde konuştu.
‘Meclis artık barış yasalarını gündeme almalı’
Meclis’teki komisyonun yeterince toplumun dinamiklerini dinlediğini, artık yeni bir sayfa açmanın zorunluluk olduğunu ifade etti. Bakırhan, şöyle devam etti:
“Bugüne kadar akademisyenler, barolar, sivil toplum örgütleri, bu meseleyi birebir yaşayan ve bunun ceremesini çekenlerin aslında Meclis’te öne sürdükleri talepleri alt alta sıralarsak ve sadece Meclis’te söylenenleri hayata geçirebilirsek, sorun büyük ölçüde çözülmüş olacak. Sorunu yaşayanların ortaya koyduğu çözüm öneriler var. Komisyonun bunları değerlendirmesini bekliyoruz. Meclis artık barış yasalarını gündemine almalı. Geldiğimiz nokta biraz o. Meclisin açılmasıyla birlikte en başta geçiş yasaları olmak üzere, TMK, TCK gibi temel yasalar, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, infaz kanunlarını hızlı bir şekilde gündemine almalı ve bunları hızlı bir şekilde Meclis’ten geçirmeli. Bunların tolumun temel beklentileridir. Yine Demokratik entegrasyonun hayata geçirilmesi için de yasalar hayata geçirmeli. Demokratik entegrasyon başta Kürtler olmak üzere herkesin hukuk içerisinde, eşit yurttaşlar olarak yaşaması demektir. Aynı zamanda birlikte yaşamanın formülüdür. Hukuka dayanan bir ortak yaşam özleşmesidir. Barış ve demokrasiyi sağlamanın yolu bütüncül hukuku hayata geçirmektedir. Bu ülkede yaşamadığımız acı kalmadı. Ülkenin tamamı Kürtlerin hukuk dışına itilmesinden kaynaklı olumsuzluklar yaşadılar. İkinci yüzyılda bu olumsuzlukları yaşamamaları için demokratik cumhuriyette yaşamalarını istiyoruz. Çözüm Kürt’ü tanıyan bir hukuku oluşturmakla mümkündür.”
Suriye’de yaşanan gelişmelere de dikkat çeken Bakırhan, “Yanı başımızda başta Suriye olmak üzere, çatışmalardan çıkmasından sonra çözüm arayışları içerisine girmiş. Türkiye’de de bir süreç yürüyor. Suriye’deki mesele Türkiye’deki tartışılan bu çözüm sürecinin önüne set olarak konulmamalıdır. Suriye’deki mesele Suriye’deki dinamikleri bağlıyor. Bu süreci başarıya ulaştırabilirsek, burası Suriye’ye de model olabilir. Suriye’yi koşul olarak koymak bu süreci zedeleyecektir” diye belirtti.
Öcalan’ın koşulları
Abdullah Öcalan’ın da koşullarının düzeltilmesi gerektiğini vurgulayan Bakırhan, konuşmasını şöyle tamamladı:
“Bu sürecin en önemli aktörü İmralı’da tutuluyor. Çok önemli bir barış yürütüyor. 26 yıldır tutsak olan, toplumla bağı kesilen Sayın Öcalan’ın barış diploması konusunda ortaya koyduğu çaba kıymetlidir. Bunu iktidar da, Türkiye’deki bütün renklerde dile getiriyor. Sayın Öcalan’ın özgür koşulları artık sağlanmalıdır. Sayın Öcalan’ın özgür çalışır koşulları değiştirilirse, sorunun çözümüne dair daha kapsayıcı bir tutum ortaya koyacağına inanıyorum. Sayın Bahçeli’nin söylediği umut hakkı için artık gerekli adımlar atılmalıdır. Kulak tıkamanın bir gereği yoktur. Bu süreç demokrasi ve barış üzerine kurulmuştur. İkisi arasında tercih yapmıyoruz. İkisi bütündür, ayrı düşünülemez. Barışsız demokrasi olamaz, demokrasi olmadan da kalıcı barış olamaz. Barışı demokratik adımlarla sağlayarak tesis edebiliriz. Toplumda gerilime neden olan, ama olumlu adımlar atılması halinde de siyasi iklimi yumuşatacak kimi adımlar atılabilir. Bu açıdan Sayın İmamoğlu tutuksuz yargılanmalıdır, cezaevindeki arkadaşlarımız özgürlüğüne kavuşmalıdır. Hasta tutsaklar derhal serbest bırakılmalı, cezaevleri artık boşaltılmalıdır. Kürt meselesi bir hukuk meselesidir. Hukuka doğru bir zeminde geçmek için hep birlikte sorumluluk almalıyız. Kürt’ü tanıyan hukuku hep birlikte desteklemeliyiz. Kürt’ü tanıyan hukuku gerçekleştirmediğimiz için batıdaki belediyelere de kayyım atanıyor. Son olarak, 22 Ekim’de aslında bir trenin sireni çaldı. 27 Şubat’ta tren hareket etmeye başladı. Biz Amed’den bir kez daha şunu söylüyoruz: Bu tren hiçbir durağı, rengi atlamadan tamamını kapsamalı ve böyle yürümeli. Bu şekilde yürüyen bu tren emin olun 86 milyona demokratik cumhuriyeti getirebilir. Bu treni kaçırırsak, yüzyıl önceki kaosu bu toplum yeniden yaşamış olacak. Bu treni kaçırmamak için omuz omuza mücadele edeceğiz.” (MA)