Kürt meselesinin çözümüne dair başlayan yeni sürecin toplumsallaşması için “Barış ve Demokratik Toplum” buluşmaları organize eden DEM Partili yetkililer, bu kez gazetecilerle bir araya gelmek üzere sahaya indi. İlki, geçtiğimiz hafta İstanbul’da yapılan “Barış Gazeteciliği, Gazeteciler Ne Diyor?” başlıklı bu buluşmaların ikincisi Diyarbakır’da düzenlendi.
Partinin Basın, Yayın ve Propaganda Komisyonu’ndan sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Tayip Temel, TBMM Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu üyesi Meral Danış Beştaş ile Diyarbakır Milletvekili Cengiz Çandar, kentteki gazetecilerle aynı masanın etrafında toplandı.
Tayip Temel, düzenledikleri bu toplantıların amacını devam eden mevcut süreçte medyaya düşen sorumluluklar doğrultusunda “barış gazeteciliği” ihtiyacı üzerinden tanımladı. Birçok farklı kesimden kişi ve kurumların dinlendiği Meclis Komisyonu’nda, gazetecilerin de dinlenmesi konusunda bir istek ve çabaları olduğunu, ancak bunun sağlanamamış olmasından ötürü “eksik halka”yı bu buluşmalarla tamamlamak istediklerini ifade etti.
Komisyon üyesi Meral Danış Beştaş ise çalışmalarına 5 Ağustos’ta başlayıp bugüne dek 12 kez toplanan komisyon çalışmaları hakkında ayrıntılı bir bilgilendirmede bulundu. Yaptıkları dinlemelerde tahminlerinin ötesinde güçlü bir zemin oluşsa da bu sürecin uzadığını ifade etti: “Bu yüzden son bir aydır Meclis Başkanı ile dinlemelerin noktalanıp, sürecin hukuki yanlarını konuşmaya başlayalım ısrarındayız. 2-3 hafta daha dinlemeler olacak. Hukukçular, subay rütbesindeki askerler, bakanlar dinlenecek. Bunlarla birlikte kültür ve dil kurumları, kadın kurumları, çatışmalarda hayatını kaybeden gerillaların ailelerinin kurduğu MEBYA-DER ile cezaevlerindeki tutsakların ailelerinin kurduğu TUHAD-FED gibi kurumların da komisyonda dinlenmesini istiyoruz.”
Sonrasında komisyonun sürece dair hukuki çalışmalara yoğunlaşacağını belirten Beştaş, çözüm talebinde uzlaşılsa da “Nasıl?” sorusunun yanıtında farklılıklar bulunması nedeniyle en yoğun tartışmanın bu noktada başlayacağı görüşünde.
Komisyonun bir yasa taslağı hazırlamaktan öte, neye ihtiyaç olduğunu tarif edecek nitelikte bir çalışma ortaya çıkarması gerektiğini söyleyen Beştaş, kendilerinin “Ara Dönem Yasaları” olarak tanımladıkları örgüt mensuplarına dönük düzenlemeler üzerinden konuya yaklaştıklarını vurguladı. Yine cezaevlerindeki ve yurtdışındakilerin de bu kapsam içerisine alınması gerektiğini ekleyerek, bu noktada TCK ve TMK’de kapsamlı değişiklikler yapılmasına mutlak suretle ihtiyaç olduğunun altını çizdi.
Beştaş’ın bunlarla birlikte üzerinde yoğunlaştıklarını dile getirdiği diğer yasal düzenlemeler ise; yerel yönetimler yasası, anadil önündeki yasaklar, umut hakkı, infaz yasası, düşünce ve ifade özgürlüğü.
Buna nazaran iktidar partisi ve komisyondaki diğer partilerin ise, “özel yasa” önerisi ile geldiklerini belirten Beştaş, öyle ki CHP’nin 26 öneri ile komisyona geldiği bilgisini paylaştı. Ortaya çıkacak öneri taslağında üzerinde uzlaşılan maddeler olabileceği gibi her partinin kendi önerilerinin yer alabileceğini kaydetti.
Milletvekili Cengiz Çandar ise, Kürt meselesine dair sürecin ortaya çıkmasına sebebiyet veren Ortadoğu’daki dinamikler üzerinde durdu. Süreç kapsamında yaşanan gelişmeler ve atılan adımların bir yıl öncesinde hayal bile edilemeyecek bir noktada olduğunu ifade etti.
Sürece dair yapılan bu bilgilendirmelerin akabinde gazetecilerin görüş, düşünce ve önerileri dinlendi.
Gözlerini yıllar süren çatışma ve şiddet ortamı içerisinde açıp, bölge kentlerinde gazetecilik yapmaya çalışanlar için, Kürt meselesine dair başlayan bir yıllık süreç, soru sormaktan öte kendisine yönelen sorulara yanıt olmaya çalışmakla geçti.
Beklenmeyen sözlerin kurulup yine belli bir derecede adımların atıldığı bir süreç içerisinde olan biteni anlamaya dönük merak, geçmiş deneyimlerin hafızasıyla kafalarda oluşan soruların yanıtları, denilebilir ki siyasetçilerden öte gazetecilerde arandı. Aile çevresinin yanı sıra sokaktaki yurttaşın sürece dair kafasındaki kuşkular doğrultusunda yanıtını aradığı sorular, bu yüzden ki katılımcılar tarafından doğrudan muhataplarına yöneltildi.
Bu konuda gözlem ve tanıklıkların yansıması, çoğunlukla bölge halkının sürece büyük bir destek vermekle birlikte iktidara duyulan güvensizlik hali oldu. Dile getirilenler toplantıda kimi zaman rollerin değişmesini de neden oldu. Soruları DEM Partili isimler yöneltti, olan bitenin toplumdaki karşılığını gözlemler ve tanıklıklar doğrultusunda gazeteciler söze döktü.
Özellikle iktidar cephesinin meseleyi “Terörsüz Türkiye” söylemiyle ele almasının yarattığı rahatsızlık ile bölge halkında “Bu süreç Kürt meselesini mi yoksa PKK’yi mi bitirmeye dönük?” sorusuna neden olduğu ifade edildi. Hadiseye bu şekilde yaklaşan iktidar kadar, doğrudan güdümünde olan veya kendisini “muhalif” olarak konumlandıran medyanın da meseleyi ele alış biçimi, kullandığı kavram ve dilin süreci zehirlediği gerçeğine işaret edildi.
Bugüne dek bölgede olan bitene odaklanan mesleki faaliyetlerinin aslında “barış gazeteciliği”nin pratikleri olduğunu belirten gazeteciler, sürece dair güvensizliklerin aşılması için en büyük sorumluluğun batıdaki meslektaşlarına düştüğünü belirtti.
Toplantıyı düzenleyen DEM Partili isimlerin mevcut sürece ve seyrine ilişkin kimi değerlendirmeleri şunlar oldu:
– “Süreci başlatan İsrail ve Suriye’deki gelişmeler. Türkiye, bu gelişmeleri görerek içeride bu süreci başlattı. İlk görüşmeler, Devlet Bahçeli’nin teşvikiyle Öcalan ve devlet yetkilileri arasında başladı.”
– “Ortadoğu, kaos ve belirsizlik üzerine kurulu bir coğrafya. Bu tablo içinde ABD’nin Suriye politikasının nasıl şekilleneceği de belirsiz. Üstelik bugün Trump özelinde şoför de sarhoş durumda.”
– “Kürt meselesine yaklaşımda iktidar içerisinde de farklı yaklaşımlar söz konusu. Özelliklede Suriye’ye yaklaşım konusunda farklı bakış açıları mevcut.”
– “Bugün başlayan süreç, Öcalan nezdinde Kürt meselesini şiddet bağlamından çıkarma çabasıdır. Geride kalan bu bir yılda 500 dolayında insanın yaşamının yitirmesinin önü alındı. Suriye’ye yönelik saldırılar durdu, toplum başlayan süreçle birlikte nefes aldı. Yetersizlikler aşılırsa bambaşka bir hava oluşabilir”
– “Öcalan açısından Kürtlerin yarının Ortadoğu’sunda statüsüz olması mümkün değil. Ya bir devletleri olacak ya da bünyesinde yer aldıkları devletler değişip dönüşecekler.”
– “Kendisiyle yapılan görüşmede Öcalan’ın sarf ettiği ‘Muaviye oyunları devrede’ söylemi, sahadaki gerçekliğin masada farklı şekilde tersyüz edilmesi durumunu ifade ediyor. Biz bu tür hileleri kabul etmeyeceğiz. Böyle olması halinde sürecin yürüme şansı yoktur.”
– “Meclis Komisyonu’nun misyonu Kürt mesesinde çözümü üretmek değil, çözüm için yol açmak.”
– “Trenin raydan çıkma ihtimali her zaman var. Bizler yoluna devam etmesi için mücadele veriyoruz. Bu mücadele verildikçe kullanılan dilde değişebilir.”