Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, TRT Haber’de katıldığı programda gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
İsrail ordusu tarafından alıkonulan Küresel Sumud Filosu’ndaki aktivistlerin İstanbul’a getirilmesiyle ilgili, “Cumhurbaşkanımızın talimatıyla MİT harekete geçti. Türkiye koordinasyona öncülük etti.” dedi.
Başka ülkelerinde tahliye için talepte bulunduğunu belirten Fidan, “Filistin hassasiyetimizi dünya biliyor. Filistin için ortak bir çaba yoktu, harekete geçilmesi şarttı. Bu eyleme katılan kardeşlerimizi tebrik ediyorum. Sumud eylemi sahipsiz eylem değil dedik. Birçok devleti bir araya getiren bir eylem olması önemliydi.” diye konuştu.
İsrail’de kalan Türkiyeli aktivistlerle ilgili prosedürel bir mahkemeleri olacağını söyleyen Fidan, “Belki birkaç gün içerisinde de en geç onları ve diğer kardeşlerimizi tahliye ettirmiş olacağız inşallah.” ifadelerini kullandı.
Hamas’ın yanıtı
Trump’ın Gazze Planı’yla ilgili de konuşan Fidan, “Netanyahu’nun sabote etme ihtimali her zaman var. Bunun için ABD’nin kararlılığına ihtiyacımız var. Onun için belli liderlerin, Cumhurbaşkanımızla beraber Trump’ı hatta tutmaları dünya barışı için önemli.
Burada Hamas’ın buna bakışı; iyi olanları iyi diye kabul edip, kabul edilemez olanları neden kabul edilmeyeceğini izah etmesi önemliydi. Müzakere tekniği, cevap şekli gerçekten takdire şayan bir husus. Kategorik bir reddiye değil burada uzlaşmayı arayan, arabulucunun emeğine saygı duyan ama Filistin halkının kabul edemeyeceğini de gören bir Hamas yaklaşımını görüyorum. Trump’ın ilhaka izin vermeyeceğini söylemesi dönüm noktası.” dedi.
Hakan Fidan’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle;
“Amerika’nın bunu kayıtsız şartsız İsrail’i destekleyen pozisyondan, bir barış yapıcı pozisyonuna evriliyor olması, altı çizilmesi gereken bir nokta. Bunu da hani belli bir diplomatik güçle ilerletmek gerekiyordu. Cumhurbaşkanımızın, Türkiye’nin o konuda diğer İslam dünyasının liderleriyle büyük bir açıkçası işbirliği oldu.”
Erdoğan-Trump görüşmesi
“Türkiye-Amerikan ilişkilerinde, özellikle liderler diplomasisi açısından tarihi bir ziyaret olarak nitelendirilebilecek bir ziyaret. Herkes Cumhurbaşkanımızın görüşmelerinde bir aksama olacağını, farklı bir türden davranış olacağını hep bekleyen ve uman kesimler vardı. Orada ben çok ciddi bir saygı ve ağırlama gördüm. Yani büyük liderler zaten kendi ülkelerinin lehine kayıtsız şartsız, tavizsiz tavır alabilen insanlardır. Bunlar birbirlerini gördükleri zaman anlarlar ve saygı duyarlar ve birden o alandan bir iş birliği oluşmaya çalışırlar. İki ülke arasındaki ticareti, enerji başta olmak üzere, savunma sanayi alanı başta olmak üzere iş birliği alanlarını ilerletecek, başka sorunlu alanlar varsa onları ileri taşıyacak ne varsa yapmak gerekiyor.
Dün Sayın Trump Cumhurbaşkanımızı aramak istedi ve aradı. Cumhurbaşkanımıza Filistin konusunda ortak dostluklarına binaen tekrar, zaten her türlü yardımını yaptığından eminim ama, tekrar bu konuya ihtimam göstermenizi istirham ediyorum, kendi durduğu yerden. Cumhurbaşkanımızın yaptığı görüşmeden 6-7 saat sonra da Hamas olumlu bir cevapla bir deklarasyonda bulundu. Bence bu ilişki çok daha fayda sağlayabilecek noktalara gidebilir.”
‘Savunma sanayiindeki emeği görmeyenler fitne çıkarıyor’
“Savunma sanayiindeki emeği görmeyenler fitne çıkarıyor. Türkiye’nin milli güvenliği meselesi bunların çok üstünde bir konu. Bizim yerlileşmemizi ve gelişmemizi görmeyen ve buna saygısızlık eden bir tartışma alanı ortaya çıktı. Benim bakan olduktan sonra önüme aldığım bir görev çizelgesi var. Bunlardan önemlilerden biri de Türkiye’nin görünür ve görünmez kuşatma alanlarıdır. Bir diplomatik olarak giderilmesi gereken açık ve kapalı yaptırımlar var. Yani Kanada’dan kaldırdıklarımız var, Hollanda’yı kaldırdık, Norveç’i kaldırdık, Belçika’yı kaldırdık, Almanya’daki konular büyük ölçüde kalktı. Amerika’dakilerin bir kısmı kalktı bir kısmı duruyor. Bunları kaldırmak benim görevim. Bunu kaldırmaya uğraşırken karşı taraf bir sebepten dolayı bana mantıklı izah getiremezse benim milli güvenliğim bunu başka yerden almayı gerektirir. Ve bu muhatabın bunu bilmesi lazım. Bu tartışmayı buradan alıp başka bir alan taşımak garip. “
Suriye’de son durum
“Suriye’nin, şu anda özellikle fiziksel bütünlüğüne yönelik tehdidi oluşturan, bölünme tehdidini oluşturan unsurların ortadan kalkması gerekiyor. Burada YPG’nin belli bir, açıktan artık niyetini ortaya koyup Şam’la anlaşması gerekiyor. Diğer taraftan güneydeki Dürzi meselesinin olumlu bir şekilde her iki tarafın da kabul edebileceği bir perspektifle ülkenin bütünlüğünü tehlikeye atılmadan çözülmesi gerekiyor.’
‘Birliği, beraberliği devam eden bir Suriye’ye ihtiyacımız var’
“Burada tabii ki oyun bozucu olan ve daha fazla bozma potansiyeli olan İsrail. Buraya dolaylı ve direkt mesajlar da iletiliyor. Esas itibarıyla yani burada bir oldu bitti olması, ülkenin bölünmesine yol açacak birtakım başka girişimlerin olmasını Türkiye olarak bizim kabul etmemiz mümkün değil. Yani çünkü Suriye’deki bizim sınırımız ve sınırın öbür tarafında olan her şey bizim milli güvenliğimizle de doğrudan ilintili bir konu. Burada milli bütünlüğü sağlanmış, birliği, beraberliği devam eden bir Suriye’ye ihtiyacımız var.”
‘Yaptırımların ileri düzeyde kaldırılması gerekiyor’
“Diğer taraftan bölge ülkeleri, başta Suudi Arabistan olmak üzere, gerçekten iş birliğini devam ettiriyorlar. Suriye’ye olan katkıları devam ediyor. Amerika’daki yaptırımların artık daha ileri düzeyde kaldırılması gerekiyor. Avrupa Birliği’nin biraz daha ileri adımlar atması gerekiyor ki finans konusunda, yatırım konusundaki engeller kalksın. Belli miktar mülteci geri dönüşü oldu. Bu aslında ülke ekonomisinin de orada kalkınmasına ciddi katkıda bulunan bir husus. İnşallah bunu devam ettireceğiz.”
‘Suriye’nin geleceği için umutluyuz’
“Şu anda bizim gördüğümüz ve hem bölgedeki hem bölge dışındaki ilgili diğer aktörlere anlattığımız en büyük risk senaryosu bu esas itibarıyla. Yani bunu engellemeye yönelik tedbirlerin alınması gerekiyor, diplomatik açıdan. Ve buna yönelik çalışmalarımız şu anda esas itibarıyla devam ediyor. Yani bu sorunun ortadan, yani mümkün olan en az zararla geçiştirilmesi gerekiyor. Diğer türlü, az önce de söyledim, yani Suriye’nin geleceğinin tehdit altında olduğu bir yerde ne yatırım ne siyasal istikrar ne mültecilerin geri dönüşümü mümkün olur. Bu bir oynak zemin üzerinde hareket etmeye benzer. Yani bu bu büyük bir risk. Yani bunun olmaması gerekiyor. Şu an itibarıyla liderlik güçlü ve kararlı ve büyük bir uluslararası meşruiyet görmüş durumda.
50 küsur yıldan sonra ilk defa bir Suriyeli lider Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’ndan uluslararası topluma hitap etme imkanı buldu. Yani bu aslında uluslararası meşruiyetin en üst düzeyi. Yani bu fevkalade önemliydi. Orada çok önemli görüşmeler yaptı Sayın Şara. Cumhurbaşkanımızla da görüştü. Dışişleri Bakanı da ciddi görüşmeler yaptı. Sayın Şara gittikten sonra da kaldı, görüşmeler devam etti. Bizler de görüştük. İnşallah bu çarşamba günü de meslektaşımız Türkiye’ye gelecek, Suriye Dışişleri Bakanı.
Biz Suriye’nin geleceği için umutluyuz. Yani belli risk alanları var ama yönetilemeyen risk alanları değil. Türkiye’nin yani liderlik gücü, diplomatik derinliği, diğer alan araçları bu sorunları yönetmeye yeter. İlişkilerimiz buna yeter. İnşallah bu istikrar oluşturucu gücümüzü kullanmaya devam edeceğiz. Yani bizim için en önemli dış politika metodu istikrar oluşturucu adımları atmak.”