• Ana Sayfa
  • Manşet
  • Tülay Hatimoğulları: Çözüm konusunda adımlar atıldıkça güven artacaktır

Tülay Hatimoğulları: Çözüm konusunda adımlar atıldıkça güven artacaktır

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, partisinin haftalık grup toplantısında konuştu. Hatimoğulları, “Türkiye çoklu krizlerle karşı karşıya. Adalet, barış, demokrasi ve özgürlük olmadan bu ülke nefes alamaz” dedi. Kadınların yürüyüşüne selam gönderdi, barış süreci için somut adım çağrısı yaptı.

  • Yayınlanma: 7 Ekim 2025 12:47
  • Güncellenme: 7 Ekim 2025 13:48

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, Meclis’te partisinin yeni yasama yılındaki ilk haftalık grup toplantısında gündemdeki gelişmeleri değerlendiriyor.

Umut yürüyüşüne katılan kadınları selamladı

Toplantının açılışında salondaki yoğun kadın katılımına dikkat çeken Hatimoğulları, “Bugün çok coşkulu bir açılış yapıyoruz. Salonumuzu siz değerli mücadele arkadaşlarımız, kadınlar doldurdu. Umutla özgürlüğe yürüyoruz şiarıyla 1 Ekim’de Amed’den yola çıkan ve bugün Meclis önünde taleplerini dile getiren sevgili kadınlar, barış anneleri, hoş geldiniz, baş göz üstüne geldiniz” dedi.

Savaşın yarattığı acıyı en iyi bilenlerin kadınlar olduğunu vurgulayan Hatimoğulları, “Bir haftalık yürüyüşün finalinde buradasınız. Meclis, siyaset ve bütün toplum kadınların barış, özgürlük ve eşitlik mücadelesini duysun. Selam olsun bu yürüyüşü gerçekleştirenlere. Selam olsun her kente mücadelesini sizlerle birleştirerek sizleri karşılayan bütün kadınlara” ifadelerini kullandı.

‘Barış toplumun onurudur’

Türkiye’nin çoklu krizlerle karşı karşıya olduğunu belirten Hatimoğulları, “Adaletsiz yargı, kayyım rejimi, muhalif belediyelere saldırılar, dil ve kültür üzerindeki baskılar, derin yoksulluk, kadın cinayetleri, genç işsizliği, tarımın bitişi ve doğanın feryadı… Bu yaraları görmeyen bir meclis, varlık nedenini unutmuş demektir. Bu ülkede olmayan beş şeyi arıyoruz: ekonomik geçim, adalet, barış, demokrasi ve özgürlük” diye konuştu.

“Barış toplumun onurudur ve cumhuriyetin ikinci yüzyılında verilecek en büyük armağandır” diyen Hatimoğulları, barışın ve demokratik cumhuriyetin inşası için meclisin tarihi bir sorumluluk taşıdığını söyledi.

‘Ekonomi sadece kuru rakam değildir’

Ekonomik krize de değinen Hatimoğulları, “Ekonomi sadece kuru rakam değildir. Sofrasında ekmeği eksilenin, işsiz kalan gencin, emeği görünmeyen kadının, doğalgaz faturasını ödeyemeyen yurttaşın hayatının ta kendisidir” ifadelerini kullandı.

Çözüme duyulan güven ve muhalefete dönük baskılar

İktidarın politikalarının yurttaşın çözüme olan güvenine zarar verdiğine değinen Hatimoğulları şunları söyledi:

Evet barışı herkes canı gönülden istiyor ama somut adım atılmadığı için bu sürece ilişkin toplumda bir güvenle ilgili yeterince bir güvenin oluşamadığının hepimiz farkındayız ve bu toplantılarda toplum bunu bu netlikle bizlere ifade ediyor. Çözüm konusunda adımlar atıldıkça soru işaretleri kesinlikle ortadan kalkacaktır. Güven artacaktır, toplum sürece çok daha fazla sahip çıkacaktır. Süreçte güven azaltan noktalardan biri de ana muhalefet partisine ve belediyelerine dönük gerçekleşen yargı operasyonlarıdır. Bizler hem demokrasinin gereği olarak hem de barışın daha da toplumsallaşabilmesi için bu operasyonların derhal son bulmasını talep ediyoruz ve muhalefeti barış için daha fazla sorumluluk ve inisiyatif almaya davet ediyoruz.”

‘İktidar ve devlet barış için ne zaman eyleme geçecek?’

Kürt sorununun çözümüne ilişkin süreci değerlendiren Hatimoğulları şunları söyledi:

“Değerli halklarımız bakın mecliste oluşan barış komisyonu 13 toplantı gerçekleşti. Sayısız insanı bu toplantılarda dinledi ve dinlenenlerin çoğu Kürt meselesi amasız fakatsız çözülmelidir dedi. Demokratik haklar ve eşit yurttaşlık konusunda hukuki adımlar mutlaka atılmalıdır dedi. Ve esas soru artık şudur: iktidar ve devlet barış için ne zaman eyleme geçecek?

‘Demokratik entegrasyon için demokratik yasalar’

En kritik, en can alıcı soru bu süreçle ilgili şu anda budur. Unutmamak gerekir ki, Sayın Öcalan ve hareketi attıkları adımlarla büyük bir eşiğin aşılmasını sağladılar. Komisyonun kurulmasıyla beraber aslında bir eşik daha aşılmış oldu. Artık siyasi ve hukuki eşiği atlama zamanı gelmiştir. Demokratik entegrasyon için demokratik yasaları yapmak lazım. Komisyon zaman kaybetmeksizin Sayın Öcalan’ı dinlemeli. Nitekim Sayın Öcalan, komisyon gelirse demokratik müzakere sürecini başlatacağım demiştir.

Barışın anahtarı muhatapta, baş aktörde olur. Dünyadaki çözüm örneklerinde de görüldüğü gibi İmralı’ya uzanacak doğrudan diyalog, silahları susturup hukuki zemini kuracak en bağlayıcı adım olabilir. Bunun için Meclis Başkanı Sayın Numan Kurtulmuş’un inisiyatif kullanmasını bekliyoruz. Bu kişisel bir tercih değil, barışın ciddiyetinin ve devlet aklının kurumsallığının gereğidir. Komisyonun Sayın Öcalan’la görüşerek önemli bir eşiğin daha aşılmasına katkı sunmasını bekliyoruz.

Siyaset kurumu kararlı oldukça toplum çözüme daha çok inanır, daha çok destek verir. Bu salondaki kadınlar yani sizler bir haftadır yürüyorsunuz. Alanlarda, meydanlarda barışı örgütleye örgütleye meclise geldiniz. Ve sizlerin en önemli talebi Sayın Öcalan’ın komisyon tarafından ziyaret edilmesi, özgür yaşama ve çalışma koşullarının oluşması, umut hakkının hayata geçmesi.”

‘Ömür boyu kapıyı kilitleyip anahtarı denize atamazsınız’

Öcalan için ‘umut hakkı’nın Avrupa Komisyonu Bakanlar Komitesi tarafından değerlendirilmesine değinen Hatimoğulları şunları söyledi:

“Barışı inatla savundu, savunmaya devam ediyor. Evet, Sayın Öcalan’ın umut hakkı mutlaka tanınmalıdır. Ve bakın, umut hakkı sıradan bir hukuk maddesi değildir. Evrensel hukukun merkezindeki ilkelerden biridir. 17 Eylül’de Avrupa Bakanlar Komitesi umut hakkıyla ilgili kararını açıklamıştır. Ve komisyondan, meclisten bu konudaki beklentilerini ifade etmiştir. Bu çok önemli bir karardır. Ve bu beklentiye mutlaka ciddi bir biçimde yanıt verilmelidir. Ömür boyu kapıyı kilitleyip anahtarı denize atamazsınız. Toplumsal barış süreçleri yeniden düşünme, yeniden düzenleme ve bu perspektife sahip çıkmakla sağlanır. Umut hakkı düzenlemesi mutlaka acil bir biçimde gündeme alınmalıdır.”

Kobani Davası 

HDP eş genel başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ dahil çok sayıda siyasetçinin yargılandığı Kobani Davası’na ilişkin konuşan Hatimoğulları şunları söyledi:

“6-8 Ekim 2014’te IŞİD çetelerinin işlediği insanlık suçlarına karşı yaşamı savunan binler dünyanın her yerinde sokaklara çıktı. IŞİD’in bir katliam daha yapmasını engellemek için demokratik haklarını kullandı. 6-8 Ekim’de 47’si HDP üyesi ve seçmeni olmak üzere 54 yurttaşımız yaşamını yitirdi. Her yiten yurttaşımız bu toprakların bağrında yetişmiş insanımızdır. Tam 11 yıldır gerçeklerin ortaya çıkarılması için sayısız önergeler verdik, konuyu yargıya taşıdık. Fakat ne yazık ki ne meclis ne yargı gereken duyarlılığı göstermedi. Bizler bu süreçte yaşananlarla ilgili hakikatin açığa çıkması için mücadelemizi devam ettireceğiz.

6-8 Ekim’i gerekçe göstererek Kobani Kumpas davası açıldı. Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın içinde olduğu çok sayıdaki arkadaşımız Kobani Kumpas davasında yargılandı. Ve toplamda yüzlerce seneye mahkûm edildiler. Bu dava bir hukuk garabeti olarak tarihe geçmiştir, bütün toplumun vicdanını derinden yaralamıştır.

8 Temmuz’da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi üçüncü kez karar açıkladı ve dedi ki: Selahattin Demirtaş serbest bırakılmalıdır. Bu karar 8 Ekim’de, yani yarın kesinleşecek. Bu karar barışa ve demokrasiye bir şans vermektir. Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ ve bütün Kobani tutsakları derhal serbest bırakılmalıdır. Siyasete kelepçe vurulamaz. Sözünü burada bir kez daha herkesin huzurunda veriyoruz.”

‘İki yılda Orta Doğu’da savaştan neredeyse etkilenmeyen bir toprak parçası kalmadı’

Hatimoğulları 2’inci yıl dönümünde 7 Ekim sonrası Gazze’de başlayan savaşı da değerlendirdi:

“Değerli halklarımız, bildiğiniz üzere Orta Doğu uzun süredir savaşlarla, yıkımlarla ve ölümle sınanıyor. 2023 yılının 7 Ekim’i ve 13 Ekim’i, Filistin’in — sadece Filistin’in değil, Orta Doğu’nun kaderinin yeniden belirlendiği, kartların yeniden karıldığı — bir dönemi başlattı. Bu iki yılda Filistinliler büyük acılar yaşadı, katliamlara uğradı. İki yılda Orta Doğu’da savaştan neredeyse etkilenmeyen bir toprak parçası kalmadı.

Bu yeni dönemde Filistin meselesi yeniden bölgesel ve küresel siyasetin merkezine oturmuş durumdadır. Gazze, insanlığın sıfır noktasıdır. On binlerce çocuk, kadın, sivil katledildi. Filistinliler açlıktan, kıtlıktan, ilaçsızlıktan adeta kırılıyor. Gazze’de devam eden soykırımı en güçlü şekilde bir kez daha tanıyoruz. Gazze’de süren kuşatma, insanlığın yüreğine ağır bir taş gibi oturmuştur.

Buna karşı yola çıkan Sumud Filosu, şiddetsiz direnişin bir sembolü oldu. Seyirci kalanlara, kınamayla geçiştirenlere karşı güçlü bir çığlık oldu. İsrail, Sumud filosuna da saldırıyor şu an, operasyonlar çekiyor. Yaptıkları bu operasyonları burada bir kez daha kınıyoruz. Sumud yani kararlılık, yani dirayet, Filistin halkının yüzyıllık sözü ve duruşudur.

Biz, acil ateşkes; insani yardıma kesintisiz erişim; esir-mahpus takası ve halkların güvenliğini teminat altına alacak adil bir siyasi çözüm çağrımızı buradan yeniliyoruz.

Ve Türkiye’ye, Türkiye’yi yönetenlere bir kez daha çağrımızı yeniliyoruz: Türkiye, İsrail’le başka ülkeler üzerinden yürüttüğü ticareti derhal kesmelidir. Kimse bu konuyla ilgili timsah gözyaşı dökmesin. Birleşmiş Milletler, Arap Ligi, İslam İşbirliği Teşkilatı kınıyormuş gibi yapmaktan vazgeçmeli, gerçek anlamda bir tutum almalıdır.”

Halep’teki çatışmalar

Dün Halep’te geçici hükümet güçlerinin Kürtlerin yaşadığı Şeyh Maksud ve Eşrefiye mahallerinde sivillere dönük müdaleler neticesinde başlayan çatışmalara da değinen Hatimoğulları şunları söyledi:

“Bakın, Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi, bölgeyi kasıp kavuran otoriterliğe, merkeziyetçiliğe, ataerkilliğe karşı yaşayan bir alternatif, bir umut oldu. Kadın özgürlüğü, sekülerlik, çok halklı, çok kültürlü ortak yaşam modeli sadece Suriye’de bir model değil; aynı zamanda bütün bölgenin o kötü kaderini değiştirecek bir model olarak da görülmeli, incelenmeli, desteklenmeli ve hayata geçirilmelidir.

Bakın bizler bunları konuşurken dün başlayan Halep’teki olayları sanırım hepiniz izlediniz, takip ettiniz. Halep’in Kürt mahallelerinde siviller şu an saldırı altında. Eşrefiye, Şehmasut mahallelerinde geçici Şam yönetimi grupları tarafından kuşatılmış ve orada sivil halka yönelik saldırılar sürdüğü bilgisini almıştık. Biraz önce yepyeni bir bilgi daha paylaşıldı ve şimdi Şam geçici yönetimi ablukayı kaldırmamış olmakla birlikte bir ateşkesin olduğu bilgisi az önce bizlere intikal etti.”