Dönüşen Diyarbakır: Mekân ve Sınıf
Cuma Çiçek 7 Ekim 2025

Dönüşen Diyarbakır: Mekân ve Sınıf

Yeni barış süreci bir yılı geride bıraktı. 41 yıllık çatışmaların geride bırakılması, Kürt meselesinin nihai çözümü sağlanamasa da doğrudan şiddetten arındırılması, siyaset ve hukuk zeminine çekilmesi büyük bir değişim. Konjonktürel dinamiklerden öteye daha uzun vadeli baktığımızda ve rejim formasyonuyla Kürt çatışması arasındaki yapısal ilişkiyi dikkate aldığımızda bu değişimin önemi ve etki potansiyeli daha net ortaya çıkıyor. Türkiye genelinde olduğu gibi sınır-aşan Kürt alanında da büyük bir değişimin arifesindeyiz. Bu değişim kendi içinde aynı zamanda belirsizlikler de içeriyor. Belirsizliğin yarattığı karanlığı dağıtmak ve yarına dair öngörülerde bulunmak için yürünen yollara ve yaşanan dönüşümlere yeniden ve yeniden bakmakta fayda var.

Bu ve takip edecek yazıda Diyarbakır örneği üzerinden Kürt itirazının dönüşümüne mekân, sınıf, kültür ve siyaset dinamikleri üzerinden bakmak istiyorum. Zira neredeyse yarım yüzyılı geride bırakan son isyanın dayandığı toplumsal zemin önemli oranda değişti.

Kürt itirazı özellikle 1990’lı yıllardan sonra dört temel dönüşüm yaşadı ve özetle (1) kentleşti, (2) metropolleşti, (3) legalleşti ve (4) kurumsallaştı. 1990’lı yıllarla birlikte, başka yerlerde de görünen diğer dinamiklerin yanı sıra zorunlu göçün hızlandırıcı etkisiyle Kürt itirazı kırsal alanlardan kentsel alanlara kaydı. Kentleşme aynı zamanda metropolleşmeyi getirdi. Diyarbakır, Mardin, Van ve Urfa gibi şehirlerin metropollere dönüşümünün yanı sıra, İstanbul, İzmir, Bursa, Adana, Mersin, Antalya, Aydın gibi belli başlı batı metropollerinde dikkate değer Kürt nüfusu yoğunlaştı. Metropol Kürtleri uzunca bir zamandır Kürt itirazının belirleyici bir unsuru haline gelmiş durumda. Kentleşme ve metropolleşmenin yanı sıra bu dönemde siyasi parti, yerel yönetimler, meslek örgütleri, sendikalar, vakıflar, dernekler, medya ve akademi gibi alanlar Kürt itirazını aynı zamanda yaygın bir alanda legalleştirdi. Son olarak bu üç dinamik ilgili aktörlerin kabul ettiği formel ve enformel kuralların, normların inşasını sağladı, yani Kürt itirazını göz ardı edilmeyecek düzeyde kurumsallaştırdı.

Diyarbakır’ın Mekânsal Dönüşümü

Kürt itirazının sembolik merkezlerinden biri olan Diyarbakır, 1970 yılında 581 bin nüfusa sahip orta ölçekli bir şehirdi. Şehrin nüfusu yaklaşık olarak 1980’de 778 bine, 1990’da 1,10 milyona, 2000’de 1,36 milyona, 2010 yılında 1,53 milyona, 2024 yılında ise 1,83 milyona çıktı. 1970’li yıllardan bu yana Diyarbakır’da yaşayan kişi sayısı tam olarak 3,15 katına çıkmış durumda.

Şehrin nüfusu artarken bu dönemde aynı zamanda kırdan kente doğru büyük bir nüfus hareketi yaşandı. Türkiye genelinde yaşanan bu süreci Diyarbakır zorunlu göçle birlikte daha sert yaşadı. Bir yandan çevre illerin köyleri de dahil olmak üzere kırsal alanlardan göç alan şehir, öte yandan batı metropollerine büyük bir göç verdi. Diyarbakır’ın kentsel alanda yaşayan nüfus oranı 1980’de %48 iken, 1990’da %53’e, 2000’de %60’a, en son 2012’de ise %73’e çıktı. 2012 yılında çıkan yasayla birlikte 30 büyükşehirde tüm köyler mahalleye dönüştü. Bu anlamda, kentleşme oranlarının 30 büyükşehirde ölçümünün sorunlu olduğu söylenebilir. Bununla birlikte, geçen 13 yıl içerisinde bu oranın daha da arttığı açık.

Nitekim 1990’li yıllardan bu yana Diyarbakır şehrinin mekânsal dönüşümüne bakıldığında, şehir merkezindeki yapılaşma alanının neredeyse 6-7 katına çıktığı görülüyor. 1990 öncesi Urfa-Mardin yolu ve tarihi Suriçi üçgeninde kalan kalan kent, bugün mekânsal olarak taşmış durumda.

Aşağıdaki haritada 1 ve 2 nolu olarak kodlanan ve bugün en yoksul ve en yoksunların yaşadığı semt ve mahallelerden ibaret bir kent varken, 1990’lı yıllardan sonra esas olarak Urfa-Elâzığ yolları arasında kalan ve haritada 4, 5 ve 6. bölgeler olarak kodlanan alanlara taştı. Yine hem Urfa yolu ile Mardin yolu arasındaki Yeni Bağlar (3 nolu alanlar), hem de Silvan yolu üzerindeki villalar bölgesi (7 nolu alanlar) oluştu. 1990’lı yıllardaki üçgen baz alındığında hem Urfa yolu hem de Elâzığ yolu güzergahında yaklaşık 10 kilometrelik alan boyunca bir yayılma gerçekleşti.


Harita 1: Diyarbakır’ın sınıfsal dönüşümünün mekânsal izdüşümü

Sınıfsal Dönüşüm

Kürt itirazının tek başına mekânı değişmedi elbette, aynı zamanda sınıfsal yapısı da dönüştü. Özetle 1990’lı yıllara kadar esas olarak kır ve kent yoksullarına dayanan Kürt itirazı orta sınıflar içerisinde karşılık bulmaya başladı. Bu dönemde orta sınıflar hacim olarak büyüdü ve birçok alanda olduğu gibi siyasal alanda da etki gücünü artırdı. Bugün Kürt itirazı esas olarak bir alt-orta sınıf koalisyonuna dayanıyor. Hem sol-seküler Kürt itirazı hem de sağ-muhafazakâr Kürt itirazı önemli ölçüde orta sınıflaşmış durumda.

Mekânsal dönüşümle birlikte meydana gelen fiziki büyüme şehrin dokusunu da değiştirdi. Yukarıdaki haritada kabaca resmedildiği üzere Diyarbakır kenti (şehir merkezi) sınıfsal açıdan gettolaşmış durumda. Bir numaralı bölgeler kentin en yoksullarının yaşadığı semt ve mahalleleri oluştururken, 7 numaralı bölgeler çoğunlukla villalar bölgesi ve kentin zenginlerine ev sahipliği yapıyor. İşin dikkat çeken tarafı sadece ekonomik elitler değil, siyaset ve sivil toplum alanlarının elitleri de çoğunlukla bu bölgelerde oturuyor. Kentin mekânsal ve sınıfsal yapısındaki bu ayrışma Kürt itirazının son elli yıllık dönemde geçirdiği sınıfsal dönüşümünü iyi sembolize ediyor.

1990’lı yıllarda Suriçi, Surdipleri ve Bağlar ile Yenişehir-Ofis arasında görece bir sınıfsal farklılaşma vardı. Bu ayrışmayı her ne kadar birebir mekânsal olarak temsil etmese de esas olarak kenti ortadan ikiye bölen tren hattı ifade ediyordu. Yenişehir-Ofis çoğunlukla alt-orta sınıfların yaşadığı bir bölge iken, Suriçi ve Surdipleri ile Bağlar kent yoksullarının, zorunlu göç mağdurlarının ana mekânıydı. Bugün bu ikinci bölge geçen onca yıla rağmen hâlâ kentin en yoksullarına ev sahipliği yapıyor ve ana kentsel dönüşüm alanlarını oluşturuyor.

1990’lı yıllardaki kısmi sınıfsal farklılıklara rağmen, mekânsal ve sosyal ayrışmalar bugünkü gibi değildi. Sembolik olarak ifade etmek gerekirse çarşı-pazar büyük oranda ortaktı ve Çarşıya Şewitî (Yanık Çarşı) yoksulundan orta hallisine herkesin ortak alışveriş mekânıydı.

Bugün sadece alışveriş yerleri değil, tüketim alanları, sosyalleşme sahaları, eğlence mekânları da büyük oranda ayrışmış durumda. Yine sembolize edersek Çarşiya Şewitî kent yoksullarına hizmet etmeye devam ederken orta sınıflar farklı nitelikteki AVM’lere yöneldiler. Üstelik kabaca iki alandan da oluşmuyor yeni sınıfsal harita. Yukarıdaki haritada kabaca resmedildiği üzere çok daha fazla katmanlı bir yapıya sahip bir kent var artık.

En son Teknoloji ve Sanayi Bakanlığı Kalkınma Ajansları Genel Müdürlüğü tarafından yapılan SEGE-2022 İlçelerin Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Sıralaması Araştırması sonuçlarına göre, Diyarbakır’ın en gelişmiş ilçesi olan Kayapınar 6 kademeli sınıflandırmaya göre 2. derece gelişmiş bir ilçe ve Türkiye’nin 973 ilçesi içerisinde 150. sırada. Aynı kategoride yer alan Yenişehir ilçesi ise 227. sırada yer alıyor. Buna karşın, kent merkezindeki diğer iki ilçe olan Sur ve Bağlar 3. kademe gelişmiş ilçeler içerisinde ve 296. ve 337. sırada yer alıyorlar.

Diyarbakır şehir merkezindeki sınıfsal ayrışmanın il ölçeğinde daha yıkıcı bir görünüme sahip olduğunu belirtmek gerekir. Kent merkezindeki 4 ilçenin yanı sıra kalan 13 çevre ilçesine baktığımızda, bu ilçelerden Ergani, Bismil ve Silvan 5. kademe gelişmiş ilçeler içerisinde bulunurken, kalan 10 ilçe en yoksul ve en yoksun ilçeleri oluşturan 6. kademe gelişmiş ilçeler içerisinde yer alıyor. Üstelik Türkiye’nin 973 ilçesi içerisinde Hazro 970. sırada, Hani 965., Çınar 962. Eğil, 951., Kocaköy 945., Dicle 941., Kulp 935., Çüngüş 930., Lice 917. ve Çermik 879. sırada yer alıyor. Daha açık bir ifadeyle Türkiye’nin en yoksul ve en yoksun 100 ilçesi içerisinde Diyarbakır’dan 10 ilçe, en yoksul ve en yoksun 30 ilçesi içerisinde ise Diyarbakır’dan 5 ilçe bulunuyor.

Diyarbakır’daki bu çoklu sınıfsal katmanlaşma ve ayrışma temassızlık anlamına gelmiyor. Hem kentteki sınıfsal katmanlaşmanın son 25 yılda hızlanmış olması ve bu anlamda çok yeni olması hem siyasal mobilizasyonların hem sol-seküler hem de sağ-muhafazakâr camiada bu ayrışmaları aşan bir nitelik taşıması hem de bayram, taziye gibi ailevi-sosyal ilişkilerde devam eden temas, karşılıklı bilgi ve duygu akışı toplumsal ayrışmaların görünürlüğünü, etkisini ve şiddetini artırıyor.

Diyarbakır’da görünen bu mekânsal ve sınıfsal ayrışmalar ve katmanlaşmalar diğer Kürt illerinde de farklı ölçeklerde ve ritimlerde olsa da görülüyor. Gündelik hayatı bir bütün olarak şekillendiren bu dönüşümler hem siyasal alanı hem de kültürel alanı kuruyor ve bu alanlar tarafından yeniden kuruluyor.

Sonraki yazıda siyaset ve kültür alanlarındaki dönüşümleri tartışacağım.

Cuma Çiçek’in bu yazısı haftalık Birikim Dergisi’de yayınlanmıştır.

* ilketv.com.tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar İlke TV’nin kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.