Antalya ve Burdur’daki cezaevlerinde incelemelerde bulunan DEM Parti Mersin Milletvekili Ali Bozan, bazı tutukluların ağız içi arama dayatması nedeniyle 3 yıldır hastaneye gidemediğini açıkladı.
Manavgat S Tipi, Burdur Yüksek Güvenlikli, Antalya Yüksek Güvenlikli ve Antalya S Tipi cezaevlerinde incelemelerde bulunan Bozan, tutuklular ve cezaevi idareleriyle yaptığı görüşmelerin ardından “Cezaevlerinin çoğunda sorunlar aynı. Fakat keyfiyet ve hukuksuzluğun derecesi cezaevi yönetimine göre değişiyor” dedi.
Uygulamalardaki farklılığın Adalet Bakanlığı’nın politikalarından kaynaklandığını belirten Bozan, “Birbirine bir saat mesafedeki iki cezaevinde bile farklı uygulamalar var. Kimisi daha keyfi davranıyor, kimisi mevzuata biraz daha bağlı kalıyor. Bu farkı belirleyen şey hukuk değil, cezaevi idaresinin keyfi tutumu” diye konuştu.
‘En temel hak ihlal ediliyor’
Tutukluların sağlığa erişim hakkının engellendiğini söyleyen Bozan, “Bazı cezaevlerinde mahpuslar, ağız içi arama dayatması nedeniyle 2-3 yıldır hastaneye gidememiş durumda. Ağız içi arama, mevzuatta yer almayan, insan onuruna aykırı bir uygulama. Buna itiraz eden mahpusların hastaneye sevkleri engelleniyor” ifadelerini kullandı.
‘Sağlık hakkı kapasiteye sığmaz’
Hastanelerde de benzer sorunların yaşandığını belirten Bozan, “Doktor kelepçenin açılmasını istemese muayene yapılamıyor, doktor isterse bu kez asker izin vermiyor. Mahpuslar kelepçesiz muayene edilmek istiyor. Bu hem hukuki hem insani bir taleptir. Sağlığa erişim hakkı fiilen ortadan kaldırılmış durumda” dedi.
Cezaevlerindeki revir ve hastane sevklerinin sistematik biçimde geciktirildiğini ifade eden Bozan, “Yetkililer kapasite fazlasını gerekçe gösteriyor ama sağlık hakkı kapasiteye sığmaz. Cezaevinde devletin koruması altındaki bir insanın sağlığı hiçbir gerekçeyle ertelenemez” diye konuştu.
‘Tecrit içinde tecrit yaşatılıyor’
Yüksek güvenlikli cezaevlerinde yapısal olarak tutukluların yalnızlığa mahkum edildiğini belirten Bozan, “Bu cezaevleri ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan kişiler için tasarlanmış olmasına rağmen şu anda süreli ceza alan ya da tutuklu kişiler de buralarda tutuluyor. Katlar arasında mahpuslar tamamen izole ediliyor; bir katta PKK’li mahpuslar, diğerinde adli mahpuslar, başka birinde farklı suç tiplerinden kişiler bulunuyor. Bu yapı tecrit içinde tecrit anlamına geliyor” dedi.
Bozan, mahpusların sosyal etkinlik, spor, sohbet ve atölye çalışmalarına katılımının da kısıtlandığını belirtti: “Ortak alan kullanımı kapasite fazlası bahanesiyle engelleniyor. Bu mevzuata ve insan haklarına aykırı.”
‘Provokatif tutumlar gözlemleniyor
Cezaevi sayısının artırıldığını ancak adaletin tesis edilemediğini dile getiren Bozan, “Yeni cezaevi yapmak çözüm değil. Asıl ihtiyaç, çağdaş hukuk ilkelerine uygun, adil ve eşit bir infaz düzenlemesidir. Bakanlığın genel tavrı cezaevi idarelerinin tutumunu belirliyor. Kimi yöneticiler çözüm süreci tartışmalarını bile tehdit olarak algılıyor. Bu nedenle bazı cezaevlerinde provokatif tutumlar gözlemleniyor” dedi.
Sürecin cezaevlerine olumlu yansımasını beklediklerini belirten Bozan, “Ankara’da yaşanan gelişmelerin, İmralı’da yapılan görüşmelerin mutlaka cezaevlerindeki mahpusların yaşamına yansıması gerekiyor” ifadelerini kullandı.
‘Adalet duvarlar arasında boğuluyor’
İncelemelerine dair hazırlayacağı raporu Adalet Bakanlığı ile TBMM İnsan Hakları Komisyonu’na sunacağını belirten Bozan, “Manavgat, Burdur ve Antalya’daki cezaevleri Meclis İnsan Hakları Komisyonu tarafından mutlaka ziyaret edilmelidir. Mahpusların dinlenmesi ve ihlallerin yerinde görülmesi gerekir. Bu sadece bu üç cezaevinin değil, Türkiye’deki 405 cezaevinin ortak ihtiyacıdır” dedi.
Bozan, “Gerçek bir çözüm sürecinden, adaletten, demokrasiden söz edilecekse bunun başlangıç noktası cezaevleri olmalıdır. Çünkü orada hukukun ve insan onurunun en çıplak haliyle sınandığı bir hayat var” sözleriyle konuşmasını tamamladı.