Birleşmiş Milletler (BM) tarafından 2012 yılında alınan kararla 11 Ekim, “Dünya Kız Çocukları Günü” olarak ilan edildi.
Türkiye’de hala eğitimden mahrum bir milyon 546 bin 18 kız çocuğu ve kadın bulunuyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2022’de açıkladığı verilerine göre, son 20 yılda 700 bin kız çocuğu evlendirildi. Kadın örgütlerine göre ise bu oran daha da fazla.
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) İzmir 1 No’lu Şube Kadın Sekreteri Şengül Birgül, “Dünya Kız Çocukları Günü’nün” eğitim hakkı engellerine, yoksulluğa, erken yaşta evliliklere ve daha birçok ihlallere karşı önemli bir gün olduğunu belirtti.
Her geçen yıl daha fazla kız çocuğunun okuldan koparıldığını dile getiren Şengül Birgül, yoksulluğun, şiddetin, savaşın ve gericiliğin yükünü kız çocuklarının taşıdığını söyledi.
Şengül Birgül, “KESK’li kadınlar olarak toplumsal cinsiyet eşitliği olmadan eşit yaşam olmaz diyoruz. Biliyoruz ki eğitim toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanmadan özgürleştirici olamaz. Bugün müfredatlar, ders kitapları ve eğitim politikaları sorgulamayan, itaat eden bireyler yetiştirmeyi amaçlamaktadır. Kız çocuklarına itaatkar olmayı, suskunluğu ve evine bağlı olmayı emreden bir sistem var. Bu rolleri kız çocuklarına biçerken erkek çocuğuna da güçlü ve yönetici roller verilmekte. Bu anlayış hem toplumsal barışı hem de eşit yaşamı tehdit ediyor” ifadelerini kullandı.
‘Sözleşmelere geri dönülmeli’
Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sadece kadınlar ve kız çocukları için değil tüm toplumun temeli olduğunu belirten Şengül Birgül, İstanbul Sözleşmesi ve Lanzarote Anlaşması’nın kız çocuklarına sağladığı korumaya dikkati çekti.
Bu iki anlaşmanın kadınlar ve kız çocuklarının güvenliğini sağlayan anlaşma olduğunu vurgulayan Şengül Birgül, şunları söyledi:
“Bu sözleşmeler taraf devletlerce yalnızca yasal değil, eğitsel, sosyal ve kültürel sorumluluklar da yükler. İstanbul Sözleşmesi kadınların ve kız çocuklarının şiddetten korunması, ayrımcılığın önlenmesi ve eşitliğin sağlanması için uluslararası bir güvence taşımaktadır. Aynı zamanda Lanzarote Anlaşması, çocukların cinsel istismara ve sömürüye karşı korunmasını, eğitim kurumlarının önleyici rol üstlenmesini zorunlu kılar. Her iki sözleşmenin de etkin biçimde uygulanması kız çocuklarının haklarının güvencesidir.”
Barış ve eşitliğin egemen olduğu bir toplumun ancak laik, bilimsel, anadilde eğitimle mümkün olacağını dile getiren Şengül Birgül, çocukların savaşın, yoksulluğun, nefret dilinin ortasında büyümek zorunda kalmadığı, anadillerinde özgürce eğitim aldıkları bir eğitim talep ettiklerinin altını çizdi.
Eğitim politikalarının barışı, toplumsal cinsiyet eşitliğini ve insan haklarını esas alması gerektiğini söyleyen Şengül Birgül, şöyle devam etti:
“Kız çocuklarının eğitim hakkı, yalnızca bireysel bir hak değil; toplumsal barışın ve adaletin de teminatıdır. Hiçbir kız çocuğu yoksulluğun, savaşın ayrımcılığın ya da gericiliğin kurbanı olmamalıdır. Eğitim Sen olarak cinsiyet eşitliğine dayalı bir müfredat, şiddet ve istismar karşıtı eğitim politikaları, laik, demokratik, anadilinde, kamusal ve bilimsel bir eğitim sistemi için mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz. Son olarak bunu söylemeliyim ki kız çocukları geleceğimiz değil bugünümüzdür. Eşit ve özgür ve barış içinde bir yaşam onların hakkıdır. Bu hak için İstanbul Sözleşmesi yaşatır, Lanzarote Anlaşması korur, Eğitim Sen de mücadele eder.” (MA)