İklim krizi | Avrupa’da çok sayıda kelebek türü yok olmanın eşiğine geldi

Avrupa’da nesli tükenme tehdidi altındaki kelebek türü sayısı, 14 yıl önce yapılan son çalışmadaki 37’den 65’e yükseldi.

İklim krizi | Avrupa’da çok sayıda kelebek türü yok olmanın eşiğine geldi
İklim krizi | Avrupa’da çok sayıda kelebek türü yok olmanın eşiğine geldi
Haber Merkezi
  • Yayınlanma: 11 Ekim 2025 22:35
  • Güncellenme: 11 Ekim 2025 22:36

Avrupa’daki yabani arı türlerinin yok olma riski, son on yılda iki kattan fazla arttı. Aynı dönemde, tehlike altındaki kelebek türlerinin sayısı da neredeyse ikiye katlandı.

Uluslararası Doğa Koruma Birliği’nin (IUCN) tehdit altındaki türler için yaptığı son bilimsel çalışmalar, Avrupa’daki 1.928 arı türünden en az 172’sinin yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu ortaya koydu.

Avrupa’da nesli tükenme tehdidi altındaki kelebek türü sayısı, 14 yıl önce yapılan son çalışmadaki 37’den 65’e yükseldi. Madeira büyük beyaz kelebeği (Pieris wollastoni) türü ise artık nesli tükenmiş olarak ilan edildi.

IUCN Genel Direktörü Grethel Aguilar, “Güzelliklerinin ve kültürel önemlerinin ötesinde, arılar ve kelebekler gibi tozlayıcılar sağlığımız, gıda sistemlerimiz ve ekonomilerimiz için birer yaşam hattıdır. Bizi besleyen meyve, sebze ve tohumların sürekliliğini sağlarlar. Bilim insanlarının son çalışmaları, kelebekler ve yabani arı türleri için tehditlerin hızla arttığını gösteriyor’ dedi.

Son yıllardaki hızlı düşüşün başlıca nedenleri arasında, sulak alanların kurutulması, aşırı otlatma, gübre ve pestisit kullanımı yer alıyor. Tozlayıcı dostu habitatların parçalanması, bu türler için yok oluş riskini daha da artırıyor.

İklim krizi kelebeklerin ömrünü kısalttı

İklim krizinin de büyük bir tehdit olduğu belirtiliyor: Avrupa’daki tüm tehlike altındaki kelebeklerin yüzde 52’si küresel ısınmadan etkileniyor – bu oran on yıl öncesine göre yaklaşık iki kat fazla.

Dr. Denis Michez’e göre, Avrupa’daki çiçekli bitkilerin yüzde 90’a kadarı hayvan tozlaşmasına bağımlı. Michez, “Ne yazık ki yabani arı popülasyonları dramatik biçimde azalıyor ve yönetilen kolonilerle kolayca telafi edilemiyor. Eğer bu arılar yok olursa, birçok yaban bitkisi –çiçekli çayırlar ve güzel orkide türleri de dahil– tehlike altına girebilir” ifadelerini kullandı.

Bezelye, fasulye, yer fıstığı ve yonca gibi bitkilerin tozlaşmasında önemli rol oynayan 15 bombus türü yabani arı ve söğüt, kırmızı akçaağaç gibi ağaçları tozlaştıran 14 arı türü şu anda tehdit altında. Kıtanın kendine özgü tek türü olan madenci arı Simpanurgus phyllopodus ise “vahşi doğada yok olma eşiğindeki tür” kategorisinde değerlendiriliyor.

Dağ zirvelerinde yaşayan kelebekler, küresel ısınmaya karşı en hassas türler arasında. Habitatları ısındıkça daha yükseğe çıkmak zorunda kalıyorlar ancak sonunda yer kalmıyor.

Akdeniz’de ise, aşırı kuraklık ve orman yangınları, kritik tehlike altındaki Karpathos gri kelebeği gibi türleri tehdit ediyor.

Son bilimsel araştırmada imzası bulunan Martin Warren, “Tüm bu tozlayıcıların en büyük yaşam alanı çiçek açısından zengin çayırlar ve bunlar Avrupa genelinde hızla kayboluyor. Olumlu olan, insanların bu sorunun farkında olması ve bu konuya çok daha fazla önem vermesi. AB’nin doğa restorasyon mevzuatı kapsamında tüm üye ülkeler 2030’a kadar tozlayıcıların gerilemesini tersine çevirmek zorunda. Bu konuda adım atmak zorundalar. İlgilenen toprak sahipleri var, umarım gerekli teşviklerle desteklenirler” şeklinde konuştu.

Warren’a göre, tozlayıcılar için alınabilecek “kolay” önlemler var; bunlar gıda üretimini azaltmadan hatta artırarak fayda sağlayabilir.

Avrupa Birliği (AB) Komisyonunun çevreden sorumlu üyesi Jessika Roswall, yabani arıların, kelebeklerin ve diğer tozlayıcıların koruma durumunu “vahim” olarak nitelendirdi.

Roswall “Bu tehditle mücadele etmek için acil ve kolektif eylem gerekiyor. Üye devletlerle birlikte, AB doğa restorasyon yönetmeliği temelinde, tozlayıcılar için AB çapında bir izleme sistemi oluşturduk. Bu sistem ilerlememizi takip etmemize yardımcı olacak. Şimdi uygulamaya ve üye ülkelerle iş birliğine odaklanmalıyız” dedi. (Gazete Oksijen)